Yeni Üyelik
1.
Bölüm

1. Bölüm

@yarenc

Bilgisayarımın başında oturmuş yeni atandığım hastaneye bakıyordum. Başka bir şehirde hiç duymadığım bir hastaneydi. Hastaneyi bilmememden değil ama başka şehirde olduğu için ister istemez gerilmiştim. Ben Antalya’da yaşıyordum. Atandığım hastane ise İstanbul'daydı. Düşüncelerimle savaşırken kapım çaldı ve odaya annem girdi. Yüzünde meraklı bir gülümseme ile “Neresi çıkmış? Burada mı? Yakın mı?” diyerek art arda soru yağmuruna tutmuştu beni. “Evet belli oldu.” dedim. “Neden durgunsun neresi çıkmış?” dedi. “İstanbul... İstanbul'da hastane.” diyerek sorusuna yanıt verdim. Önce kısa bir süre sessiz kaldı ama ardından konuşmaya başladı. “Ne güzel işte!” dedi. Ben ise gözleri parıldayarak söylediği bu cümlesine garip bakışlarımı göndermiştim bile. Benim bakışlarımı fark etmiş olmalı ki konuşmaya devam etti. “Bak şimdi...” dedi gözlerime bakarak ve devam etti. “Tamam kabul ediyorum farklı bir şehir olduğu için gerginim ama bu senin için güzel bir avantaj. Biliyorsun asla kötülüğünü istemem. Farklı şehir, farklı insanlar, farklı hastalar, yeni arkadaşlar, yeni bir hayat. Git ve kendini geliştir en iyisi ol. Her zaman arkandayım bunu asla unutma.” dedi. Hiçbir şey demeden sadece dinlemiştim. “Teşekkür ederim anne. İyi ki varsın.” dedim ve sarıldım. Uzun bir anne kız sarılmamızdan sonra ayrıldık. Annem “Ne zaman gideceğin belirli mi? Ağır ağır hazırlanmaya başla istersen kızım.” dedi. “Haftaya kadar halletmem lazım.” dedim. Annem başını onaylar anlamda salladı ve odamdan çıktı.

Bugün günlerden salı idi. Ne yapacağımı düşünmeye başlamıştım. Hem düşündüm hem de hastaneyi birazcık araştırdım. Birazcık ama. O kadar birazcık ki en son hatırladığım 16 sene önceki efsane olarak bilinen doktorun resmini bulmuştum. Yaptığım şeyin saçma olduğunu fark edip orada nerede kalacağımı düşünmüştüm. Hastanenin tanıtım kataloğu vardı. Katalog sayesinde hastanenin yurdunu buldum. Kalacağım yer hazırdı. Araştırmalarıma göre gittiğim zaman kayıt yaptırmam yeterli olacaktı. İlk hastane deneyimim değildi. 26 yaşındayım. 2 yıldır bu işi yapıyorum. Kalp Cerrahi ’sinde 2. yılım. Atanmadan önce bulunduğum şehirdeki bir hastanede çalışıyordum. Kendimi geliştirmek için atama yapmak istedim. İlk tercihime Ankara’yı yazmıştım fakat ikinci tercihim İstanbul çıktı. İstanbul’u seviyorum ama fazla gergin hissediyorum. Haftaya gidecektim en kısa zamanda biletimi almalı ve toparlanmalıydım.

Dikkatimi dağıtmak ve bir nevi kafamı rahatlatmak için dışarıya çıkmaya hazırlandım. Deniz evimize 15 dakikalık mesafede olduğu için yürüyecektim. Sanırım bunu yapmayı da özleyeceğim. Üstüme basit bir şort-tişört kombini yaptıktan sonra kulaklığımı taktım ve evden çıktım. Kulağımda çalan rahatlatıcı müzik ile telefonumla ilgileniyordum. Gerekmedikçe etrafı izlemez telefonumdan müzik eşliğinde şiir alıntıları okurdum. Hayat zaten başlı başına bir şiir değil miydi zaten? Kimimiz şiirin satırlarında kaybolur, kimimiz kendisini şiirlerle yaşatır, kimimiz de hissetmediğimiz duyguları şiirin satırlarında hisseder anı yaşardık. Bir insanı insan yapan hisleri değil midir?

Peki hislerini kaybedenler? Onlar nasıl yaşıyordu bu dünyada?

Deniz kenarına geldiğimde boş bulduğum ilk banka oturmuştum. Kulaklığımda çalan müziği kapatıp dalgaları, rüzgârı, etrafta gülerek koşan çocukları, kuşların cıvıltılarını dinliyordum. Tam gözlerimi kapatmış sesleri dinlerken yanımda hissettiğim hareketlilik ile gözlerimi açıp hareketliliğe baktım.

“Selam.” dedi.

“Selam?” dedim. Yanıma gelen atanmadan önceki hastanemde Genel Cerrah olan Aren idi. Eğlenceli, güler yüzlü ve sempatik bir kızdı. Konuşmadığımı görünce konuşmaya devam etti. “Özür dilerim. Yürüyüş yapmaya gelmiştim, seni görünce selam vereyim dedim.”

Aman ne iyi yaptın. Tabii böyle söylemedim.

“Sorun değil.” dedim kısa tutarak. “Hazır seni bulmuşken söyleyeyim. Haftaya perşembe günü cerrahlar günü yapacağız. Sende gelir misin?” dedi heyecanla gülümseyerek. “İnan ki çok gelmek isterdim.” hayır hiç istemezdim.

“Artık o hastanede değilim. Başka bir hastaneye atandım.” dedim. Az önceki suratına kıyasla gülümsemesi soldu ve göz temasını kesti.

“Peki nerede bu hastane?” dedi. “İstanbul’da.” diyerek sorusunu yanıtladım. “Anladım. Yanlış anlamazsan numaranı alabilir miyim?” en azından bunu onun için yapabilirdim. Uzattığı telefonuna numaramı yazdım ve aradım. Kendi telefonum çaldığında çağrıyı reddedip kişilerime ekledim.

Doktor Aren...

Saatin geçtiğinin farkında değildim. Aren ise biraz daha benimle oturdu ardından eve gitmesi gerektiğini söyleyip yanımdan ayrılmıştı. Kötü birisi değildi biliyordum ama kimseye güvenmek istemiyordum. Açıkçası bağlanmaktan korkuyordum. En son birine bağlandığımda olanları unutamıyordum. Düşüncelerim çoğalmaya başladığı için eve gitmeye karar verdim. Kafamdaki düşüncelerimi dağıtmak için Cemal Süreya’nın ezberlediğim şiirlerinden okuyordum.

Uzaktan seviyorum seni

Kokunu alamadan,

Boynuna sarılamadan,

Yüzüne dokunamadan,

Sadece seviyorum...

  

Okumaya devam ederken evimin olduğu mahalleye geldiğimi fark ettim. Şiirlerime son vererek kapının önüne geldim ve anahtarımla kapıyı açıp içeriye girdim. Ayakkabılarımı çıkarırken burnuma gelen güzel kokuları fark etmem ile gülümsedim. Tamam kabul ediyorum şu an bu gülümsememi gören biri olsa bana deli diyebilirdi. “Mirel? Sen mi geldin?” annemin mutfaktan gelen sesine giderek konuşmaya başladım. “Benim.” dedim mutfağın kapısından girerken. “Burnuma güzel kokular geliyor.” dedim. Annem bana bakarak konuşmaya başladı. “Senin karşında bir şef var farkında değil misin?” demesiyle gözlerimi devirdim. Aslan burcu diye mi bu kadar egoluydu anlamıyordum. “Hemen devirme gözlerini. Şaka da yapamıyoruz.” dedi gülümseyerek. “Lütfen şakalarını geliştirir misin?” dedim. “Bak sen. Birileri annesine laf atar olmuş.” dedi. Evet 26 yaşında olduğum doğru ama onun gözünde kaç yaşında olduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu. Annemin sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. “Ne düşünüyorsun sen yine. Hadi çık odana duşunu al gel yemek hazır sayılır.” dedi. Onaylarcasına kafamı sallayıp odama doğru ilerledim.

Merdivenden yukarı çıkarken gözümün kararması ile tırabzana tutunarak merdivene oturdum. Birkaç dakika kendime gelmemi bekledikten sonra odama çıktım. Kendimi garip hissettiğim için duşa girmekten vazgeçip üzerimi değiştirdim. “Mirel! Hadi kızım yemek hazır!” diye bağıran annemi duyduğumda kendime gelmeye çalışarak aşağıya indim. Aşağıya indiğimde annem masaya oturmuş beni bekliyordu. “Gelmeyeceksin sandım bir an.” dedi annem. “Hm hm.” diyebildim sadece. Doktor olmama rağmen ne olduğunu anlayamamıştım. “Sen iyi misin? Yüzün bembeyaz.” dedi. “İyiyim. Merak etme.” dedim gülümsemeye çalışarak.

Ama bu söylediğim yalana ben bile inanmamıştım...

***

Merhaba. Umarım yeni başlangıçlar mutlu sonların göstergesi olur :)

Loading...
0%