@yazar_as3s
|
Zeynep Avcı: Yalan / Cem Adrian: Herkes gider mi. "Kaçmak kolay olandır. Zor olan kalabilmeyi başarmak..." 🍂 Canım yanıyor. Klbim de fırtınalar kopuyor. Canım yanıyor. Yüreğimdeki sızı büyüyor. Nefes almak zor geliyor. Ölmek istemiyorum ama ben ölüyorum. Kalbim alev alev yanıyor. Kirlendim. Çok kirlendim. Kendimden nefret ediyorum. Eskiden kendinden 'kirlendim.' diye bahseden insanları kınayan ben, bu gün çok kirlendim diyorum. Çok kirlendim. Niye ben? Hiç bir zaman isyankar olmayan ben bu gün çok isyankarım. Niye ben? Ben bu hayata yaşamaya değil,acı çekmeye mi geldim? Ben içimdeki yangını kime anlatayım. Küçüğüm. Daha çok küçüğüm. Bu hayatı anlamak için çok küçüğüm. Peki kimden öğrenirim ben hayatı? Annem? Babam? Akrabalarım? Arkadaşlarım? Hayatım boyunca bütün özel günlerimi mezarlkta geçiren ben, hayatı da orada mı öğreneceğim? Belki de artık öğrenmem gerekmez... Kirlendim... Ruhum, paramparça. Gözlerimde ki umut soldu... Bu aynada ki kim? Ben niye acı çekiyorum? 🍂 "Günaydın." "Günaydın." "Teşekkür ederim." "Ne için?" "Dün gece beni..." boğazım düğüm düğüm. "Kurtardığın için." "Kim olsa aynısını yapardı." "Yapmazdı... Yapmadılar. Çığlıklarmı duyan kimse dönüp ardına bile bakmadı." Dudaklarıma acı bir gülümseme yerleşti. Yüzü kasıldı. Çehresi en son gördüğümden daha sertti. "Ben gelmeden önce sana..." Söyleyecekleri ağır geldi. Sustu. "Yapmadı." Çok... Çok şey yaptı. Benden ruhumu çaldı. Gözleri şüpheyle parladı. "Doğruyu söyle." Sesi çok netti. "Doğruları duymak istediğinden emin misin?" Yutkundu...Yutkundu...Yutkundu. Düşünceleri onu gerdi. "Söyle." "Ellerinin hala içimde olduğunu hissediyorum." Bu yeterli bir cevaptı. Ne kadar ileri gittiğini anlamış oldu. Gözlerindeki şüphenin yerini sinir aldı. Nefesleri sıklaştı. Yoksa o da kirlendiğimi mi düşünüyor? Yazık. Bana çok yazık. Gözlerinde gördüğüm acıma bana yeterli cevabı verdi. "Özür dilerim." "Ne için?" "Daha erken gelebilirdim." "Sorun değil.Hiç gelmeyedebilirdin." "Ama..." "Aması yok. Acı çekmek benim kaderim." "Değil." "Sen, ne istersen kader onu yazar." "Yanlış. Kader ne isterse onu yazar. Ve sen de sana yazılanı yaşarsın." "Her şey için teşekkür ederim. Bana evini açmışsın." "Evimi değil, evimizi demek istedin sanırım." Üzgünüm, seni yarı yolda bıraktığım için. Gözümden süzülen bir damla yaş, yanağımdan kayarak soğuk parkeye damladı. "Teklifimi geri çekiyorum. Vazgeçtim." "Ne demek vazgeçtim?" "Şu demek; Artık mirasa ihtiyacım yok." "Nasıl yok? hani eğitimin için paraya ihtiyacın vardı." "Artık yok." "Okumayacak mısın?" "Hayır." "Niye?" "Özel bir nedenden dolayı." "Özel bir nedenden dolayı!" "Buraya neden geldim biliyor musun?" "Hayır." Cebinden iki tane uçak bileti çıkarıp, salladı. "Teklifini kabul edip, seni ailemle tanıştırmak için Trabzon'a götürmeye geldim." İçimde parçalarını bile bulamadığım kalbim sızladı. "Artık önemsiz." "Anlıyorum, atlatması zor bir durum yaşadın. Ama düzeliceksin. Düzelmek zorundasın. Daha çok gençsin. Yaşayacağın çok şey var. Önünde koskoca bir ömür var." Yok. "Haklısın, var. Ama biraz zamana ihtiyacım da var." Sessizlik. Bu hayatta en ağır sözler sessizlikten geçerdi. Dillerin lâl olduğu, Gözlerin konuştuğu zamanda sessizlik gelirdi. Zor zamanlar gelirdi. Ama her zaman geçemezdi. Benimkide geçmeyecekti. "Karakola gitmen lazım. İfade vermen gerekiyor." "Giderim." "İstersen seninle gelebilirim." "Buna gerek yok." "Peki." "Kendini iyi hissetiğin bir zamanda tekrar konuşalım." Maalesef... "Seni arayacağım." "Bekleyeceğim." Yavaş adımlarla salondan çıktım. Kapıyı açtım. O da arkamdan geldi. "Anahtarı vereyim." "Teşekkür ederim." Anahtarı nereden bulduğu umrumda değildi. "Efnan... Pişman olacağın şeyler yapma. Tamam mı?" Ona, küçük bir tebessüm hediye ettim. Herkes her gerçeği bilmemeliydi. "Merak etme. Canımı alabilecek kadar cesaretli değilim." Yalan... Ben her konuda güçsüz, canımı almak konusunda çok cesaretliydim. "Sana güvenebilir miyim?" "Senin kararın." Onu arkamda bırakıp, çıplak ayaklarımla apatmanda yürümeye başladım. On adım belki daha da azından sonra kapıma vardım. Biliyordum, arkamdaydı. İçeri girmemiş beni bekliyordu. Anahtarı deliğe yerleştirip, kapıyı açtım. Arkamı dönüp son kez baktım ona. Bir okyanus kadar derin bakan mavi gözleriyle, uzun ve yapılı vücuduyla bana tepeden bakıyordu. Kendimi yanında karınca gibihissettim. Gözleri yüzümde dolaşırken,sessizce dudaklarmı kıpırdattım. "Özür dilerim." Dudaklarımı okudu mu bilmem ama çok içli baktı gözlerime. Sanki hissetti ona ettiğim sessiz vedayı. Dudaklarmdaki donuk gülümsemeyle kapıyı örttüm. Eve girer girmez üstümdeki herşeyi yırtarcasına çıkardım. Kendimi sıcak suyun altına attım. Yıkanırsam temizlenirim sandım. Lakin yanıldım. Uzun süren duşun ardından üzerime önce iç çamaşırlarımı sonra da en sevdiğim beyaz elbisemi giydim. Dizlerimin biraz üzerinde, hafif kabarık etekli, Balon kollu bir elbiseydi. Siyah saçlarımı güzelce taradım, kuruttum. Yarısını at kuyruğu yapıp, byaz kurdelelerle tutturdum. Ayağıma beyaz spor ayakkabbılarımı giydim. Yüzüme dokunmadım. İşlerimi halledince evimin en ışıklı yeri olan yemek masamın yanına gittim. Telefonumu vazoya yaslayıp sandalyeye oturdum. KAYIT Selam, ben Efnan. Biliyorum biraz saçma oldu. Bunu zaten hepiniz biliyorsunuz. Canımdan çok sevdiğim Şebnem annem ve Selim babam. Size Çok ama çok değer veriyorum. Hakkınızı asla ödeyemem. Siz bana hayatımı tekrardan veren insanlarsınız. Uzun vedaları sevmem. Bilirsiniz. Bu bir vedadan ziyade yeni bir başlangıç zaten. Herkes yaşayamaz bu dünyada. Herkes çekemez bu dünyanın kahrını. Bende çekemedim. Hayatın bana yazdığı kaderi sevmedim. Sevemedim. Zaten o da bana pekte sevilecek bir kader yazmamış orası ayrı. Şebnem annem. Beni en iyi senin anlayacağından eminim. Çünkü sende zamanında benim girdiğim bu yola girdin. Bilirim zamanında seninde yüreğin benimkinden daha fena kavruldu. Canım yanıyor, anne. İçimde bir şeyler kopuyor. Kimse görmüyor. Kimse bilmiyor. Herkes gider mi? Gidiyorlar anne. Önce annem sonra babam... Hepside gitti teyze. Biliyorum, sana anne dememe alıştın. Ve yine biliyorum ki sen bana çok iyi anne oldun ve bu kelimeyi sonuna kadar hak ettin. Sen benim kalp annemsin. Biliyorum, saçma cümleler kuruyorum. Ama kelimeleri birleştiremiyorum. Sen benim kaderime yazılan en iyi şeysin. Ve sana yaşatacağım acı için şimdiden çok özür dilerim. Selim babam. Sen gördüğüm en iyi yol arkadaşısın. Annem öldüğünde son kez yanına yatmama izin verdiğinde, sana ilk orada bağlandım. Baba kelimesini tanımla deseler sadece Selim ORAL derim. Sen benim için baba kelimesinin tanımısın. Biliyorum bende senin için evlat kelimesinin tanımıyım. Bu zamana kadar sana verdiğim sözlerin çoğunu tuttum. Ama son sözümü tutamadım baba. Benden bu kadar. Sana bi keresinde insan neden ölmek ister diye sormuştum. Sende: 'İnsan umudu tükendiğinde ölmek ister.'Demiştin. Doğruymuş ümidim tükendi. Bu galiba yeterli bir açıklama. Her şey için çok ama çok teşekkür ederim. Kendinize iyi bakın. Teyzem, sana emanet. KAYIT-2 Selam, benim güzel kızlarım. Hepinize tek tek çok teşekkür ederim. İyi ki varsınız ve iyi ki benim kız kardeşlerim oldunuz. Öncelikle söylemeliyim ki bu bir veda değil. Bu yeni bir başlangıç. Eminim bensizde birbirinize sımsıkı sarılacaksınız. Kaderimin bana yazığı en güzel ikinci şey sizlersiniz. Siz, beni unutmayacak sayılı insanlardansınız. Mutlu olmayı en çok sizler hakediyorsunuz. Umarım ileride mükemmel eşlere sahip olur, bir sürü çocuğunuz olur. Hep hayalimizde ki gibi onlarıda birbirlerine kardeş yaparsınız. -Küçük bir kahkaha attım. Elimle göz yaşlarımı sildim.- Ve iyişallah hep hayalinizdeki gibi eşleriniz de kanka olur. Bu bana çok komik geliyor. Güldüğüm için üzgünüm. Sadece bunlar değil, bütün hayalleriniz gerçek olsun. Zeynep, kendini biraz rahat bırak. Derya, alkolü azalt. Ve Buse, insanlara hayır demeyi öğren. Bilirsiniz genelde pek konuşmam. Bu kadar yeter. Unutmayın siz benim çılgın kızlarımsınız. Hayatınızı dolu dolu yaşayın. - Tam kapatmak üzereydim ki aklıma gelen şeyle durdum- Bu arada eğer çocuklarınız olursa, ki zaten olacak. Çünkü bunu çok istediğinizi biliyorum. Onlara beni tanıtın. Bu da size vasiyetim olsun. KAYIT-3 Selam! Ne diyeceğimle alakalı gram fikrim yok. Herkese video çektim ve sanada çekeyim dedim. Bir daha görüşmeyeceğimize göre sana içimden geçenleri açıkça söyleyebilirim. Sen varya taş gibisin. Fotoğrafını ilk gördüğümde ağızımın suyu aktı. Bu aramızda kalsın. Arkamdan dalga geçmesinler. Gözlerin çok güzeller dudakların gibi. Bu zamana kadar kimseye aşık olmadım. Yanlış anlama sana aşık değilim. Ama sana çekildiğimi de inkar edemem. Teklifimi kabul etmene çok sevindim. Ama artık bir önemi yok.Umarım çok güzel bir ailen olur. Senden çok güzel baba olacağı kesin. Bunu gözlerinde gördüm. Biliyor musun? Ben anne olmayı hiç düşünmedim. Sence benden nasıl bir anne olurdu? Boşver mantıksız bir soru oldu. Benden anne olmazdı. Hayatına verdiğim rahatsızlıktan dolayı çok özür dilerim. Ve seninle geçirdiğim kısacık zaman için çok teşekkür ederim. Kendine iyi bak. Beni de unut gitsin. Hatırlamaya değer biri değilim.
Telefonumu çantama koyup evden çıktım. Yamaç ifade vermem gereken karakolun konumunu atmıştı. Apartmandan çıkıp, en yakın taksi durağına gittim. "Pardon, boş taksi var mı?" "Var, bacım. Buyur geç." Gösterdiği araca bindim. Benim arkamdan adamda sürücü koltuğuna geçti. "Nereye bacım?" "SA******* karakoluna." "Tamamdır." Yolculuk başladığında kafamı cama yaslayıp, gözlerimi kapadım. "Geldik." Sıçrayarak açtım gözlerimi. "Teşekkür ederim. Ne kadar tuttu?" "450 TL." Parayı verip, hızla araçtan indim. 🍂 İfademi verip karakoldan çıktım. Çok zorlamadılar beni. Muhtemelen arada Yamaç olduğu için. Karakolun önünde taksi beklemeye başladım. Ama şansıma bir tane bile çıkmadı. Düşünüyorumda insan ölüme giderken bile bu kadar şanssız olabilir mi? Beni göz önünde bulundurursak olabilir gibi. Biraz daha bekledim ama gelmedi. Hava kararmak üzereydi ve karanlığa kalmadan işlerimi halletmeliydim. Kararkolun önünden ayrıldım ve yakınlarda taksi durağı aramaya başladım. Galiba yürümek iyi fikir değildi. Ayaklarım ağrımaya başlamıştı. Ara sokakların birine girdiğimde sokakta oynayan çocuklar dikkatimi çekti. Video geldi aklıma. Yalan söylemiştim, Yamaç'a. Benim en büyük hayalim anne olmaktı oysaki. Herkesten sır gibi sakladığım bir geçeğim olmaına rağmen en büyük duam anne olmaktı. Kanayan yaram. Acaba nasıl bir anne olurdu banden? Bu da asla cevabını bilemeyeceğim bir soruydu. Bir oğlum olsa çok güzel olurdu. Bana aşık bir erkek çocuğu. Beni babasından bile kıskanan. Beni bilmem ama Yamaç'a baba olmak yakışırdı eminim. Öyle hissediyordum. Ara sokak bittiğinde sahile ulaştım. Bu gün hava serindi. Belki de biraz sonra yağmur başlardı. Etraf sessizdi. Bankların çoğu boştu. Yavaş yavaş denize yaklaştım. Şimdi buradan atsam kendimi beni kurtaracak bir tane bile insan yoktu. Ama şuan değildi. Kayanın üzerine oturup ayakkabılarımı çıkardım. Ayaklarım denizin serin suyuna girince, titredim. Uçsuz bucaksız manzaraya bakarken, gözlerimin önüne Yamaç'ın yüzü geldi. Sonra videoda ona ettiğim iltifatlar geldi aklıma. Eminim izlerken gülecekti. İçimden ağladım. İçime akıttım göz yaşlarımı. İsyan etmiyorum artık. Kadere razıyım. Belki de ben kolay olanı yapıp kaçıyordum. Zor olan kalmaktı. Ama her giden isteyerek gitmezdi ki... Videolarda salak saçma konuştum. Ama ben veda etmeyi bilmezdim ki. Ben hep veda edilen tarafta olmuştum. Bu da benim salak saçma vedamdı. İyi veye kötü bu bir vedaydı. Onlara bunun yeni bir başlangıç olduğunu söylesemde, Herkes biliyordu ki vedalar başlangıç getirmezdi. Kara bulutlar simsiyah gökyüzünü kaplarken, yağmur yağacağı kesinleşti. Oturduğum yerden yavaşça kalktım. Arkamı silkeledim. Ayakkabılarımı ıslak ayaklarıma geçirdim. Yine yavaş yavaş yürüdüm. Bilerek yavaş yürüyordum. Ağır ağır atıyordum adımlarımı. İleride gözüme çarpan taksi durağı ile ağır adımlarım hızlandı. "Taksi var mı?" "Var, hanımefendi. Buyrun şu araca geçin." Taksicinin eliyle gösterdiği araca bindim. "Nereye?" "Kara***** mezarlığına." "Tamamdır." Adam aracı çalıştırdı. Ben de yol boyu devam eden denizi izledim. Tahmin ettiğim gibi yağmur başlamıştı. Gülümsedim, yağmurlu havalara bayılırdım. En azından hava sevdiğim gibiydi. "Geldik." "Tamamdır. biraz bekler misiniz. Bir dua okuyup geleceğim. Yağmurda yağıyor, lütfen beş dakika." Adam anlayışlı birine benziyordu. "Peki, Bekliyorum." "Çok teşekkür ederim." Araçtan iner inmez koşarak mezarlığa girdim. Annemle babamın mezarına varınca nefes nefes kalmıştım. Biraz soluklandıktan sonra ıslak mermere oturdum. Annem ve babamın mezarları birleşikti. Bir avuç toprağı avucuma alıp kokladım. Bu koku annemin kousuydu. Yani ben öyle olduğuna inanmak istiyordum. Ellerim ıslak toprak üzerinde gezinirken, Gözlerim yaşardı. İnsanlar genelde mezarlıklardan korkarlardı taki içeride canlarından biri yatana kadar. Annem ve babam öldüğünden bu yana mezarlık benim ikinci evimdi. Çünkü ailem buradaydı. Hayat işte. Kimileri dört duvara ev derken sen bazen iki mezar taşına ev diyordun. "Annem. babam. Ben geldim. Biricik kızınız Efnan'ınız size geldi. Çok özledim be annem. Niye beni bu kadar çabuk bıraktınız ki. Anne artık aldığım nefesler bana yol göstermiyor. Nereye gideceğimi bilmiyorum. Kayboldum, anne. Boğuluyorum. Çok acı çekiyorum. Kalbim çok acıyor. Anne... Annem... Sana bir şey söyleyeceğim ama üzülmek yok. Anne ben kirlendim. Ölmek istiyorum anne. Yaşamak artık çok anlamsız geliyor. Sevmedim. Sevemedim ben dünyayı. Belki de sevmek istemedim orası ayrı. Bu arada babam duymasın ama ben birinden hoşlanıyorum. Ama çok imkansızız anne. İncir ağaçlarını çiçek açması kadar imkansız. Bilirsin sert erkek ürkek kız." Hem kahkaha atıyor hem de ağlıyordum. Galiba delirdim. "Anne, babalma konuşmaya çok utanıyorum. Benim yerime ona sen anlatsan. Onu bir tek sen sakinleştirebilirsin." Sessizlik. Annemin tarafından kalkıp, babamın yanına geçtim. "Babacığım, seni çok özledim. Biran önce size kavuşmak istiyorum. Babacığım, benden utanıyor musun? Çünkü ben kendimden çok utanıyorum. Böyle olsun istemezdim, babacığım. Sizi üzmek istemezdim. Özür dilerim baba. Çok özür dilerim. Affet beni. Ben kendimi affedemiyorum bari sen affet. Baba ben senin kokunu unutmak üzereyim. Yüzünüde. Affet beni. Sizi kuşlar kadar çok seviyorum. Çünkü siz kuşlar kadar özgürsünüz. Sessizlik. Gözyaşlarımı sile sile çıktım mezarlıktan. Üstüm başım çamur içindeydi. Taksiye vardığım da adam bana üzgün gözlerle baktı. "Kime geldin sen kızım?" "Annemle babama." "Başın sağ olsun." "Dostlar sağolsun." "Yeni mi kaybettin?" "Yok ben altı yaşlarındayken kaybettik." "Allah sabır versin." "Sağol Amca. Üstüm başım çamur içinde arabada batacak şimdi sen git ben dönerim bir şekilde." "Olur mu öyle şey. Boş ver sen arabayı. İti var uğuruzu var bin arabaya bırakayım seni gideceğin yere." "Çok teşekkür ederim." "Rica ederim kızım. Nereye?" "Siz dümdüz sürün ben size durun diyeceğim." Adam kafasını salladı ve arabayı çalıştırdı. 🍂 "Alo?" "Nasılsın, Yamaç?" "İyiyim, bilderim. Sen nasılsın görüşmeyeli.?" "İyiyim bende. Yamaç senin bahsettiğin tecavüze uğrayan kız bir iki saat önce gelip ifdesini verdi." "Tamamdır, kardeşim sağol haber verdiğin için." "Yamaç açık konuşmak gerekirse kız iyi değilmiş. Benim ekipten Esra çıkarken görmüş. Kendine zarar vereceğinden korkuyor." "Nasıl yani?" "Şöyle kardeşim, Esra işkillenince kızın konumunu bulmuş. Önce sahile uğramış sonrada mezarlığa. Şimdide mezarlığın yakınlarındaki uçuruma." "Biz ihbar almadığımız sürece ben ekip yollayamam. Sonuçta kesin bir şey yok. Ama sen git bak. İş ciddiyse biz geliriz." "Tamam. Gittiği yerin konumunu at." "Tamam." İyişallah bir delilik yapmadan yetişirdim. Evden aranbanın anahtarını alarak çıktım. Asansörü bekleyecek zaman yoktu. Koşarak indim merdivenleri. Ölmesine asla izin vermezdim. Biliyordum. Bir şeyler planladığını anlamıştım. Arabaya biner binmez yola çıktım. Eğer ona birşey olursa kendimi asla afftmezdim. Gitmesine izin vermemeliydim. Ellerimle sertçe direksiyona vurdum. Lanet olsun! Gitmesine izin veren beynimi sikeyim! AH son bakışlarından belliydi veda ettiği. Ben inanmak istemedim. Mezarlığa yaklaştığımda yan tarafımdan geçen taksi umudum oldu. Adam yeni dönüyorsa Efnan'da yeni inmiş demek. Daha da yüklendim gaza. Yağmur bardaktan boşalırcasına yağarken görüş açım daraldı. Yerlerdeki çamur birikintileri gitmemi zorlaştırıyordu. Arabayı yolun kenarna çektim. Koşmaya başladım. Bir kez daha gözlerimin önünde birini daha kaybetmeye dayanamazdım. Bu kez affedemezdim kendimi. Bu gün ya ikimizde yaşardık ya ikimizde ölürdük. Paçalarım çamur içindeydi. Koştum. Hayatı için. Hayatım için. Hayatımız için. "EFNAN!" Gür sesim dört bir tarafı inletti. "EFNAN! YALVARIRIM YAPMA! LÜTFEN BANA BİR KEZ DAHA BU ACIYI YAŞATMA..." Sonunda onu gördüm. Arakası bana dönük, bir adım sonra düşecekti. Hayır! Olduğu yerde kıpırdamadan öylce duruyordu. Sakin olmalıyım. Sessizce yaklaştım. Aramızda iki adım kaldı. Kollarnı iki yana açtı ve kendini bıraktı. Elbisesini tutup sertçe geriye çektim. Benim sırtım sert zemine çarparken, onunki benim göğüsüme çarptı. Saniyeler içinde olmuştu her şey. Belkide bir saliseyle ikimizde hayattaydık şuan. Sıkıca sarmaladım onu. Oda bu anı bekliormuş gibi sığındı gövdeme. Aynı anda konuştuk. "Özür dilerim. Yapmamalıydım." "Özür dilerim. Seni yanlız bırakmamalıydım." İkimizde nefes nefese gülümsedik. "Evlen benimle. Bu kez ben teklif ediyorum. İntikamını beraber alalım." 🍂🍂🍂🍂🍂🍂 Selam! Ben geldim. Biliyorum bölüm biraz gecikti ama bu gün migrenim tuttu pek yazamadım. Bölümünde kontrol etmeden atıyorum bir hata varsa kusura bakmayın. Ağladığım bir bölüm oldu. 🥹 Kirlendim lafı aslında çok derin bir laf bence.🥺 Yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin. 🙏 Sizleri çok seviyorum. 🫶 Bir sonraki bölüme kadar sevgiyle kalın...🍂 Şarkı seçimlerini bölümlerle uyumlu buluyor musunuz? Lütfen fikirlerinizi belirtin. 🙏 İnstagram hesabım: Ases9254 Takip ederseniz çok sevinirim. Okuyan herkese şimdiden teşekkürler! ✨
|
0% |