@yazar_as3s
|
Uzun ve ebedi bir sessizlik. Ruhumun bedenimden ayrıldığ, zamanın geçmek bilmediği ve belki de durduğu, kimsesizliğin yüzüme ağır bir tokat misali çarptığı an... Kalbimin ortasındaki koca bir yumru.Ellerimin, bacaklarımın hatta tüm vücudumun tutmaması. Koca koca boşluklar yaratan sözler. Geri gelmeyeceğini bildiğin halde beklediğin biri. 🩵 Gözlerimi bi'hastane odasında açtım. Yanımda kimse yoktu. İçerde kocaman bir sessezlik hakimiyetini sürdürürken, yanlızlığın acımasız kollarında, hüznün keskin pençesin de yaşam savaşı veriyordum. Yaşadıklarımı idrak edemeyen beynim aklıma geçmişten anıları sokarak zaman algımı kaybetmeme neden oluyordu. Küçüklüğümden bu yana belleğime kazınan ne varsa iyisiyle kötüsüyle bir bir aklımda sahne alıyordu. Kalbim ve beynim soğuk bir savaş içerisindeydi. Bitmek bilmeyen savaşta en çok kalbimin kazanmasını istiyordum. Gerçeklerle yüzleşecek takati kendimde bulamıyordum çünkü. Eğer bu savaşta galip gelen beynim olursa: annemin öldüğünü kabullenmem ve gerçekliğe dönmeme gerekirdi. Fakat bu savaşta galip gelen kalbim olursa: şu an zihnimde canlanan anılarla ebedi bir yolculuğa çıkar ve orada kalırdım. Daha bu sabaha kadar şımarık bir kız çocuğu rolündeyken şu an da hayatın gerçekleriyle yüzleşmiş genç bir kadındım. Bir gün içerisinde olabilecek olan en kötü senaryoları yaşamış, bu dünyada kalple değil mantıkla hareket edileceğini öğrenmiştim. 💙 Uzun süre sonra, fark ettiğim gerçekle savaşta galip gelen taraf beynim oldu. Kazanan taraf kaybedenin üzerini kan kırmızısı bir kalemle çizerken acımasızlığını belli ediyordu. Önce yattığım yerden doğruldum sonra ayaklarımı yataktan aşağı sarkıtıp indim. Yatmaktan uyuşan ayaklarım biranda üstüne basmamla sızladı. Ellerimle bacaklarımı ovaladım ve uyuşukluğun biraz da olsa geçmesini sağladım. Yürüyebileceğimden emin olunca ufak adımlarla hastane odasından çıktım. Kolidorda yavaş yavaş ilerledim. Tanıdık bi sima aradı gözlerim. Yalnızlığımı alacak bi sima. Bulamadım. Buldurmadı hayat. Sanki yanlız kalmam için elinden geleni yaptı. Umutsuzluk içime yeni ekildiği halde hemen yeşerdi orada. Bir sürü koridor geçtim. Çeşit çeşit insan gördüm.Bir sürü olaya şahit oldum. Ama en dikkatimi çeken olay iki hamile kadının aynı anda doğuma girmesi oldu. Eşleride onlarla beraber girdi içeriye. Merakımdan çıkmalarını bekledim bende. Zaman su misali aktı gitti. Merakım, zamanla yarışıp daha da arttı. Sonunda bir bebek sesi geldi içeriden. Canı çıkasıya kadar ağladı bi' bebek. Aynı anda bir feryat doldurdu tüm hastaneyi. İçeri giren iki kadından biri çığlık çığlığa ağladı. "Bebeğim!, almayın onu benden." defalarca tekrarladı bu cümleyi. Acı tüm hastaneyi ele geçiridi. Az önce su gibi akan zaman şu an dondu kaldı. İçli içli ağladı kadın. Allah'a binlerce kez yalvardı. Sonra ameliyathanenin kapısı açıldı. İki adamda aynı anda çıktı dışarıya. Birinin elinde pembe renkte örtüye sarılmış bir bebek vardı. Adam, bebeğin yüzünü okşayıp, nazikçe öptü onu. Gözüm diğerine gitti. Elinde yeşil renkte bir örtüye sarılmış bi bebek vardı. Tek fark bu bebeğin örtüsü hiç bir yeri görünmeyecek şekilde örtülmüştü. O an anladıklarımın doğruluğundan emin oldum. Bu bebek ölmüştü. Babası olduğunu düşündüğüm adam bebeğin üzerindeki örtüyü kafası görünecek kadar açtı ve yüzüne baktı. Gözlerinden düşen bir damla yaş bebeğin yüzüne yayılırken, adam artık içli içli ağlıyordu. Ellerinde canından bi' parça dizlerinin üzerine çöktü ve katıla katıla ağladı. Diğer adam güzel haberi telefonla ailesi olduğunu düşündüğüm insanlara anlatıyordu. O an tekrar hayatın acımasızlığı doldurdu gözlerimi. Bu gün buradan bir aile mutlu mesut çıkacakken, diğer aile hayatları boyunca hapsolacakları bir mutsuzlukla çıkacaklardı. Hayat, diye geçirdim içimden. Neyin ne zaman ve nasıl olacağını bilemiyorduk. Bu gün içinde olduğum bir gemi batabilir, içinde olduğum bir uçak düşebilir, içinde olduğum bir araba kaza yapabilir, içinde olduğum bir tren raydan çıkabilirdi. Her ne olursa olsun sonuç hep kahır hep kederdi. Hayat bilinmezlikti. Koca bi' bilinmezlik. Hayat, sonsuz bi' acıydı. Mutluluk yoktu aslında. Az acı çektiğimizde mutluyuz sanıyorduk, Çok acı çektiğimiz de hüzünlü, kederli. O insanları acılarıyla ve mutluluklarıyla baş başa bırakıp ayrıldım yanlarından. Yine uzun uzun yürüdüm. Sonunda hastanenin çıkışına varabildim. Her şeyin yaşandığı yere gitti gözlerim. Hayatımın tepe taklak olduğu yere. Gözlerim doldu ama akmadı. Ellerim hissizleşti ama düşmedi. Ayaklarım uyuştu ama taşıdı beni. Vücudum direndi. Bir şarkı sözü düştü aklıma. 'Hadi' diyordu şarkıda. '...Hadi yüreğim ha gayret hele sıkı dur hele sabret başını eğme dik tut...' Evet, yüreğim biraz daha sabret. Ben iyileştireceğim bizi. Tekrardan hayata bağlayacağım ölen kalbimi. Kaybettigim ruhumu bulup geleceğim. Tekrardan doğacağım. İlk ve son nefesimi derin bir huzurla alacağım. 🩵 Annemin ölümü üzerinden tam bir hafta geçti. Her şey bir anda olup bitti. Hazan SONAT bu dünyadan bı anda silindi. Yıllarca başkanlığını yaptığı dernek onun öldüğünü öğrendiği günün ertesi sabahı yeni bi' başkan seçti, her daim her koşulda yardım ettiği çok sevgili akrabalarımız öldüğünü öğrendiği gün yerini kim alacak diye konuştu, uğruna canını feda edebileceği kocası arkasından bi'damla yaş dökmedi. O, koca bi'hiçmiş gibi unutuldu. Bu bir hafta boyunca her gece rüyamda onu, o soğuk toprağın altına koyarken ki halimi görüyorum. Canımı her defasında daha çok yakan bu gerçek günün her saati benimle. Bazen yemek yerken geliyor aklıma. Bazen duş alırken. Bazen boş boş otururken. Her defasında bi' uyuşukluk oluşuyor bünyemde. Yorgunluk, halsizlik çöküyor üzerime. Nerede olursam olayım anlık için geçiyor ve bazen uyuyorum. İki gün önce yemek yerken geldi aklıma. O hatırladığım sahneyle yemeği bırakıp ağlamaya başladım. Bir süre sonra halsizlikten masada uyumuşum. Dün mesela, tam duş alırken geldi aklıma. Gözüm karardı birden banyonun soğuk fayansına çöktüm ve orada uyudum. Bu gün de koltukta boş boş otururken aklıma geldi. Koltuğa kıvrılıp uyumuşum. Son bir kaç gündür ev yol geçen hanı gibi.Gelen kişiler değişiyor ama sözleri değişmiyordu. Herkes kendine göre en iyi nasihati verip ortadan kayboluyor. Gündüzleri daha kolay geçiyor en azından etrafımda insanlar olduğu için kafam biraz da olsa dağılıyor. Fakat geceleri herşey tam tersi. Etrafımda kimse olmadığı için kafamı dağıtamıyorum ve sürekli aynı anda sıkışıp kalıyorum. Gecenin sessizliğinde sürekli onun sesini duyuyorum. Dün mutfaktan bana birinin seslendigini duydum mesela.Sesin annemin sesi olduğuna inandırdım kendimi koşup gittim. Ama bi' baktım Aysel abla. Bide şey var tabi. Onun halisilasyonlarını görüyorum. Yine dün banyonun önünden geçerken içeride onu gördüm sandım. Büyük bir hevesle daldığım banyodan kimseyi göremeyince yine büyük bir darbeyle yıkıldım. Kısacası son bir haftadır akıl sağlığım pek yerinde değil. Hatta hiç değil. Bunun farkında olmama rağmen düzeltmek için bir şey yapmıyorum. Yada bir yere başvurup bunları birine anlatmıyorum. Çünkü arada bir de olsa onun sesini duymak, yüzünü görmek beni mutlu ediyor. Evet belki de çok hastalıklı bi' düşünce bu ama ben de bu şekilde ayakta kalabilirim. Bu da benim kaçış yolum. Varsın ben delireyim yeter ki o gitmesin. Hayalde olsa hep yanımda kalsın. Zaten bu saatten sonra delirsem ne olur delirmesem ne olur? İkiside aynı bokun laciverti! 💙 Model: Sarı Kurdeleler 🎗️ "H..HA..YIR anne lütfen geri dön! Bırakma beni burda. ANNEEE!" Uykumdan sıçrayarak uyandım. Nefesim vücuduma yetmiyordu. Hem bunumdan hem ağzımdan derin nefesler alarak sakinleşmeye çalıştım. Giysilerim ter içinde kalmış, bitik bir haldeydim. Dışarıda yağan şiddetli yağmur pencereye vurarak garip sesler çıkarıyordu. Bu zamana kadar asla yağmurdan korkmayan ben, bu gün iliklerime kadar korkuyordum. Zaman geçmek bilmedi. Göz yaşlarım zamanla yarıştı. Ellerimle göz yaşlarımı sildikçe her defasında yenisi eklendi. Ruhumdaki yaralar kanadıkça kanadı. Odam dar geldi, ruhum daraldı . Üstümde kısacık bacaklarımı zor kapatan dantelli beyaz geceliğimle attım kendimi dışarı. Sokak kapısı arkamdan sertçe kapanırken anahtarı alamadığım geldi aklıma. Bi'an tereddüt ettim ama sonra belki geri dönmem, dönemem diye düşündüm. Hiç bir şeyi umursamadan koskoca yolda amaçsızca yürüdüm. En son yorgunluktan durduğunda mezarlığın önünde olduğumu farkettim. Anneme getirmişti beni ayaklarım. Eskiden gözüme soğuk ve kasvetli gelen mezarlık artık yuvam gibiydi. Ne acı ki ben bı mezarlığa 'yuvam' diyordum. Sonunda annemin yanına gelince dizlerimin üzerine oturarak nefeslendim. Ellerimle yağmurdan dolayı çamurlaşmış toprağa dokundum. Zaten ıslak olan toprak göz yaşlarımla daha da ıslandı. "Annem. Nasılsın meleğim? İyisindir umarım. Sabahı bekleyemedim anneciğim. Seni çok özledim...özlemeye devam ediyorum. Yanına gelmeme rağmen geçmiyor bu duygu. Anneciğim çok üşüyor musun o soğuk toprağın altında?" Cevap yok. "Anne ben seni çok özledim. Sende beni özledin mi?" Cevap yok... Yağmur gittikçe şiddetlendi ellerim buz tuttu. Ben dışarıda böyle üşüyorsam annem toprağın altında daha çok üşümüyor mudur? Hayır! Benim annem üşümesin. O soğuk havaları özelliklerde yağmuru sevmez ki dediğine göre beni çok sıcak bi günde doğurmuş. Onun için hep sıcak günleri severmiş. Aklıma gelen şeyle hızla doğruldum oturduğum yerden. Ellerimle üzerimdeki geceliği bir çırpıda çıkarıverdim. Çıkardığım geceliği annemin üzerine örttüm. Artık üşümeyecekti meleğim. Tekrar az önce oturduğum yere çöktüm. Üzerimde göğüslerimi tam kapatmayan sütyenim ve popomu tam kapatmayan bi' külotla kaldım. Ellerimi topraktan çekip cenin pozisyonunu almış vücuduma sardım. Titriyordum. Bir ileri bir geri sallanıyordu vücudum. Yaptığım şeylerin farkında olmama rağmen söz geçiremedim bedenime, zihnime... Yağmur şiddetlendi, hareketlerim hızlandı, kalbimde ki sızı arttı, zaman durdu, yalnızlık belirginleşti, ruhum sızladı.... Sahi ya ruhum sızladı benim. Hiç görülmüş sey midir ruhun sızlaması? benimki en içten sızladı. Kimim kaldı ki bu dünya da? Annem, canımın içi melek oldu. Babamz eve uğramaz oldu. Benimle tüm bağlarını kesti. Sankibonu benden uzak tutan bir şeyler vardır, benim çözemediğim kadar karışık şeyler. Anneannem, babaannem, dedelerim, kuzenlerim, teyzem, halam...hepsi ben yokmuşum gibi davranıyorlar. Yaşamama ne gerek var ki. Yaşamam bir şeyi değiştirmediği gibi ölmemde bir şeyi değiştirmeyecekti. Oturduğum yerden doğruldum ve son kez annemin mezarına baktım. " Canım annem çok değil, belki yarın belki yarından sonra yanındayım. Kavuşmamıza az kaldı. Seni seviyorum meleğim. Hep sevdiğim ve seveceğim gibi..." dedim fısıltıdan farksız sesimle. Sonrası çok hızlı gelişti. Koşarak çıktım mezarlıktan. Üstümde sütyen, altımda külot deli gibi koştum. Bu halim kahkaha atmama sebep oldu. Özgürlüğüme, huzuruma, son nefesime, sadece koştum. Güzel geleceğimim acı sonunu düşünerek koştum. Ana yola varınca nefeslendim. İstanbul'un muazzam manzarasını seyrettim bi'süre. Bekledim uzun süre ama hiç araba geçmedi yoldan. Koca bi'kahkaha attım. Hayat ölmeme bile izin vermiyor. Vay anasını be! Yine yıkıldım. Yine...yine...yine! Tekrar baktım yola son bi'umut bir araba geçer diye. Çok da uzak olmayan bi mesafeden kısık bi' ışık parladı. Evet, bu ışık arabadan geliyordu. Heyecanla bekledim onu. Gelsin de bi'an önce anneme kavuşayım diye. Ölümümü bekledim sevinçle. Araba hızla bana yaklaşırken derin bi' nefes aldım. Sol gözümden akan yaş yanağıma yol alamadan sildim. İki yanıma açtım kollarımı. Başkasına göre kısık bana göre gür bir sesle " Sen kazandın hayat. Yendin beni. Az sonra kuşlar kadar özgür, melekler kadar huzurlu olacağım. Her şeye rağmen teşekkür ederim. Her şeye rağmen lanet ederim. Uğurlar olsun koca dünya, beni kaybettin!" son sözlerimdi bunlar. Son sessiz çığlıklarımdı ve son sessiz yalvarışlarım. Araba son sürat yaklaştı. Aramızda belki on adımlık mesafe vardı. Kapadım gözlerimi. Kafamda canlanan tek sima o oldu. Yabancı. Niye o geldi aklıma bilmiyorum. Sadece biraz sonra öleceğim ama onu hatırlamaktan çok mutlu oldum. Attım kendimi arabanın önüne. Bi' fren sesi duydu kulaklarım. Sonra birinin beni kucağına aldığını hissettim. Sesler bi' uğultu dan ibaret kalırken görüntüler buğulandı. Koskoca bir karanlık beni esir aldı. Son dileğim inşallah bir daha açılmazdı bu kapanan gözler... 🩵 Hepinize merhaba ballı çöreklerim. Nasılsınız? İyisinizdir umarım. Hepinizi çok seviyorum. Lütfen oy verip, yorum yapmayı unutmayın. Bir sonraki bölüme kadar sağlıkla ve sevgiyle kalın...🩵🫂 Oy:15 Yorum:15 (Okuyanlar niye oy vermiyor anlamış değilim. Okuma oranı ve oy verme oranı eşit değil. Umarım bu bölüm dolu dolu olur.🪽💙)
|
0% |