@yeliz_.esan
|
Sonunda, odanın bir köşesindeki kitap rafına gözleri takıldı. Raf oldukça eski ve kalın ahşaplardan yapılmıştı. Tozlanmış kitapları ve raf üzerindeki süs eşyalarını toparlayıp kutuya koyarken, rafı biraz öne çekmeye karar verdi. Tam o sırada, arkasından büyük bir gürültüyle bir şey yere düştü. Aniden irkilip durdu, nefesini tuttu ve dönüp baktığında, yerde kalınca bir defter gördü. Kalbi hızla atmaya başlamıştı; defter, diğer eşyalardan farklı görünüyordu, ağır ve ciltliydi, sanki sırlarını saklamaya yemin etmiş gibi. Merakına engel olamayan Layla, defteri eline aldı ve sayfaları açmaya başladı. Ancak sayfayı çevirdiği an, karşısına çıkan ilk cümle onu olduğundan daha fazla irkiltmişti: "O, benim ilk kurbanımdı." Bu sözler, Layla'nın gözlerinin fal taşı gibi açılmasına sebep olmuştu. Kalbi yerinden çıkacakmış gibi atarken, hızla defteri kapattı. İçine yayılan korku dalgası, kontrol edemediği bir refleksle elindeki kutuyu kucaklamasına neden oldu. Kutuyu sıkıca kavrayıp kendini dışarıya attı. Karşıdaki çöp konteynerine doğru hızla ilerledi, defteri kutuyla birlikte oraya atmak için tereddütsüz hareket etti. Konteynere attıktan sonra derin bir nefes aldı, ama içindeki huzursuzluk geçmemişti. Ellerini göğsünde birleştirerek derin bir nefes aldı, ancak korku bir türlü peşini bırakmıyordu. Katil yıllar önce idam edilmişti, bunu biliyordu, ancak o defterde yazılanlar hala kulaklarında yankılanıyor, zihninde bir yerlerde ürpertici bir iz bırakıyordu. Layla, “Bu geçmişin izlerinden bir an önce kurtulmam lazım,” diye düşündü ama içindeki bir his, bu evin sırlarının henüz tamamen ortaya çıkmadığını söylüyordu. Evin karanlık geçmişinin, ona bir şeyler anlatmaya çalıştığını hissediyordu. O gece, evin içinde attığı her adım, duyduğu her çıtırtı, ona bir gölge gibi takip eden geçmişin izlerini hatırlatıyordu. Tozlanmış perdelerin arkasında sanki birileri onu izliyormuş gibi bir hisle yatak odasına geçti. Yatağı hazırlayıp ışıkları kapattıktan sonra, yavaşça gözlerini kapadı. Ancak zihninde hala o cümle yankılanıyordu. Geçmişin karanlık sırları Layla’nın zihninde dönüp duruyor, onu gece boyunca rahatsız etmekten geri durmuyordu. Uyku o gece Layla’nın kapısını çalmadı; evin fısıldayan duvarları arasında yalnızca geçmişin yankıları vardı. Ne yaparsa yapsın, birinin onu izlediği hissi ve içine saplanan o keskin meraktan kurtulamıyordu. Yatakta dönüp durdu, gözlerini tavana dikip derin nefesler aldı, ama zihni bir türlü sakinleşmiyordu. Aklı sürekli deftere kayıyor, her seferinde daha da yoğun bir merakla onu yeniden okuma isteğiyle yanıp tutuşuyordu. Sonunda, dayanamayarak hızla yataktan kalktı ve çöp konteynırına doğru yürüdü. Gece sessizdi, sadece rüzgarın hafif uğultusu ve yaprakların hışırtısı duyuluyordu. Ay ışığı, bahçedeki ağaçların arasından süzülerek Layla’nın ürkek adımlarına eşlik ediyordu. Çöp konteynırına ulaştığında, kutuların arasında defteri bulmaya çalışırken derin bir nefes aldı ve el yordamıyla kutuları kurcalamaya başladı. “Bir şey mi arıyorsun?” diye bir ses duyuldu arkasından. Layla aniden duyduğu bu sesle yerinde sıçradı; kalbi hızla çarpmaya başladı. Aradığı şeyden çok uzakta, kendisini izleyen bir çift göz olduğunu hissetmek garip bir ürpertiye sebep olmuştu. Gözlerini arkasındaki kişiye çevirdiğinde, Bayan Haper’ı görebildi. Onun yaşlı yüzü, ay ışığında gölgeli bir ifade kazanmıştı. “Aman Tanrım, Bayan Haper! Beni korkuttunuz,” dedi Layla, bir elini hızla kalbine götürerek. Bayan Haper ona şüpheci bir ifadeyle bakarak, “Seni korkutmak istememiştim. Ama bu saatte burada ne yapıyorsun?” diye sordu. Layla, bir yandan kutuları ararken aklından hızla bir bahane uydurdu. “Bugün eskileri çıkarırken yanlışlıkla kendi kitabımı da aralarına atmışım. Onu arıyorum,” dedi, sahte bir gülümsemeyle. Birkaç saniye sonra, eline defterin soğuk kapağı geldi. Onu hızla çekip çıkardı ve Bayan Haper’a hafif bir tebessümle, “İşte buldum, burada. İyi geceler, Bayan Haper,” diyerek hızla eve yöneldi. Odasına döndüğünde, derin bir nefes alarak masanın başına oturdu. Defteri önüne koydu ve gözlerini dikkatle onun üzerinde gezdirdi. İçinde bir yerlerde, o defterde yazanları okuma isteğiyle yanıp tutuşuyordu. Fakat aynı zamanda bir tedirginlik de vardı; belki de bilmek, bilmemekten daha korkutucu olacaktı. Bir an tereddüt etti, ama merakına yenik düştü. Yavaşça defterin kapağını açtı, sayfaların arasından yükselen o eski, nemli koku yüzüne çarptı. İçinde bir şeylerin değişeceğini hissederek ilk sayfaya baktı, gözleri ilk kelimelere odaklanırken kalp atışları hızlandı… |
0% |