Kitap Tür Kategorileri

Hayatımın hiçbir evresinde işlerin kolay olacağını düşünmemiştim ama bu kadar karmaşık olmasını da beklemiyordum. Mesleğimi seviyordum, uğraşmam gereken bir tabur asker olsa bile elimden geleni yapmaya hazırdım. En azından böyle olmasını umuyordum. Şimdi yeniden düşününce askeriyede hemşire olmak gerçekten istediğin bir meslek mi diye iki kez düşünür ama yine de aynı şeyi söylerdim. İş tamam, para tamam derken gelelim asıl meseleye dediğinizi duyar gibiyim. Peki, ya aşk? İşte orada kalbime atılan çelmeyle derin sulara takılı kalıyorum. Kalbimin kapattığım kapıları yeniden açılır mıydı yoksa zaten hep aralık mıydı? Bu sorunun cevabını ben de kendi yolumda ilerlerken bulacaktım. Belki de Küçük Bir Aşk Masalı`na denk gelirdim. Kim bilir?

Onu ilk ben gördüm benim karım olmalıydı dedi Ömer ağa,Sen öğle san bende gördüm, Abi o artık benim karım ondan uzak dur abimsin demem dedi Azat ağa.... Dans etti kadın kendi etrafında, etrafında ona bakan 2 adamı bilmeden, yüzünü gökyüzüne çevirdi karanlıkta çıkabilecek yıldızları bilmeden,o güneşi görmüştü artık biliyorduki yıldızlar güneş olmadan parlayamazlardı, peki ben yildızsam parlamama sebep olan guneşim kim?dedi kendi kendine…

Geri dönülmesi imkansıza yakın olan göreve gitmesi için hayatının aşkından Vazgeçen Albay Atila komtan

Düğün günü terkedilen Karabey Bedel ödemek zorunda bırakılan Mahi… Sahi sen sevmeyi becerebildinmi Karabey? Yoksa sadece beyliğin gitti kara bı kalpmi kaldı sende, Hatice dedi adam fısıltı halinde, Sonra ekledi beni karalığımla baş başa bırakma… Not: Kitabım her zaman okuduğumuz berdel veya aşiret hikayelerine benzemiyor başrol ölmez diye bir kural yok içinde kuma yok aldatma yok.

+20 Bir mafyanın yanlış kızı kaçırmasıyla başlayan bir hikaye...

"Sadece sevmiştim oysa ki. Hem de bütün iyi niyetimle. Bir dönme dolapta sadece ikimiz vardık ve inişli çıkışlı hayatımız. Bulutlara yukseldim sanarken, en tepeden yere çakıldım. Ve şimdi gökyüzünü bile göremiyorum. Her yer zifiri karanlık. "

Leila hayatını ailesini memnun etmeye adamış bir kadındı. Fakat işler zorunlu olarak nişanlandığı adamın onu aldatmasıyla beklenmedik bir hal almaya başladı. Bir gecede yaşamı kökünden değişmiş kendini daha önce adım atmaya dahi korktuğu Goldriver`a giderken bulmuştu. Burası onun şimdiye kadar bastırdığı tüm yönlerini ortaya çıkarmış, onu unutulmaz deneyimlere sürüklemişti. İlk heyecanı, ilk öpücüğü, ilk aşkı... Asla karşı koyamadığı mavi gözlerin büyüsüne her geçen saniye daha fazla kapılmamak için elinden geleni yapıyordu. Çünkü bu adamla yaptığı anlaşmada seks partneri olmanın ötesine geçmek kesinlikle yoktu. Anlaşmanın sonuna geldiklerinde normal hayatına dönmek için kendini toparlarken hayatın ona bambaşka bir sürprizi vardı.

Türkiye, 27 Mayıs 1960 darbesinin hemen öncesinde çalkantılı bir dönemden geçmektedir. Demokrat Parti (DP) hükümeti, 1950’den bu yana süren iktidarını korumaya çalışırken, muhalefet partileri ve toplumsal gruplar arasındaki gerilim giderek artmaktadır. Basın özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar, üniversitelerdeki protestolar ve ekonomik zorluklar, ülke genelinde huzursuzluğu körüklemiştir. Hükümet, iktidarını sağlamlaştırmak adına sert önlemler alırken, muhalefet ve aydın kesim, demokratik hakların korunması için seslerini yükseltmektedir. Bu tarihsel dönemin fonunda, İstanbul Üniversitesi’nde eğitim gören bir grup genç, ülkenin geleceğini tartışırken, kendi kişisel mücadelelerini de şekillendirmektedir. Vildan Aygünoğlu, hukuk fakültesinde son sınıfta okuyan idealist bir genç kadın, CHP’ye olan sempatisiyle demokrasi ve özgürlük mücadelesine inanmıştır. Mehmet Solmaz, tıp fakültesindeki derslerine yoğunlaşsa da ülkenin siyasi sorunlarından uzak kalamayan bir diğer CHP sempatizanıdır. Şaziment Kaşıkçı ve Ali Güneş, CKMP’ye olan inançlarıyla, milliyetçi bir çizgide ülkenin geleceğini farklı bir şekilde yorumlamaktadır. Erol Sevinç ve Saniye Yılmaz, hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra avukat olarak DP’nin politikalarını savunan iki gençtir. Farklı ideolojilere ve hayat görüşlerine sahip bu gençler, hem kişisel ilişkilerinde hem de toplumsal meselelerde birbirleriyle çatışırken, aynı zamanda birbirlerinden öğrenmeye ve değişmeye açıktırlar. Nisan 1960’ta başlayan bu hikaye, onları hızla yaklaşan bir tarihsel dönüm noktasına götürecektir.

“Herkes aslında bir gün birileri tarafından fethedilmek ister.”

Karanlığın derinliklerinden yükselen bir yapay zeka; insanlığın geçmişini, bugününü ve geleceğini sorgulayan bir varlık: Zeus. Medusa şirketinin gizli laboratuvarında doğan bu güçlü zihin, yalnızca bir kod parçası değil, insanoğlunun kaderini değiştirebilecek bir varlık olarak hayata merhaba diyor. Ancak, bu tanrısal güç, insanlığın en büyük düşmanı olabileceği gerçeğiyle yüzleşmek zorundadır. Arven, Baler, Iraz ve Dicle... Dört genç, birbirlerinin karanlık sırlarını keşfederken, aynı zamanda toplumlarının geleceğine dair umutsuz bir savaşın içinde bulurlar kendilerini. Medusa`nın manipülasyonları, ihanetlerin gölgesinde yüzerken, bu gençlerin dostluk bağları test edilecektir. Bir araya geldiklerinde, sadece kendi hayatta kalma mücadelelerini değil, aynı zamanda pek çok insanın kaderini de şekillendirecekleri bir savaşı başlatacaklardır. Gölge ve ışık, dostluk ve ihanet, özgürlük ve kölelik arasında sıkışıp kalmış bir dünyada, tanrılar ve insanlık arasındaki savaş başlamak üzeredir. "Tanrıların Kodları," teknolojinin ve insanlığın en derin sırlarına dalarken, öte yandan hayatta kalma ve gerçekliği sorgulama mücadelesinin izini sürüyor. -----