Yeni Üyelik
9.
Bölüm

İ-D-A-9

@yitenumutlar

Bölüm Şarkısı - Burcu Güneş : Dedi ki Yok Yok

 

Uyarı uzun bölüm içerir 😉😉

 

Keyifli okumalar 🥰🥰

 

Mehmet yaptığı görüşmeden istediğini alarak çıkarken son derece rahatlamıştı. Her şey yolunda giderse karanlık günlerin sonu aydınlıktı. İçeride arkadaşından edindiği bilgilerden sonra arkadaşlarına da gereken bilgiyi gerektiği kadar verip onlarında içine su serpmesi şart olmuştu.

 

Eski arkadaşı Devran'la iki sevdalının vuslatı hakkında da konuşmuşlar ama Ömer'e verdiği söz doğrultusunda ikisinin kavuşması için bir yardım da bulunamayacaktı. Ama bu demek olmuyorduki bu duruma el atmayacaktı. Elbetteki planları vardı. Kendi karışamasa da yerine aklındaki planları uygulayacak gönüllü çoktu. Palnın başına geçireceği kişiyi çoktan seçmişti. Fakat şu an öncelikli olan Emir'in üstlendiği görevi kazasız belasız yerine getirmesiydi.

 

Yüzündeki keyifli gülümseme ile planın başına geçireceği kişiyi bulmak için Devran'ın yönlendirdiği yöne doğru ilerledi. Sıkıntılı olan durum bu plana Ömer'in de onay vermesi idi. Onu da başaracaktı elbet. Kızının mutluluğu için küçük bir fedakarlık yapacaktı artık Ömer bey! Devran da üstüne düşeni yaptıktan sonra her şey kendiliğinden gelişecek,su akıp yolunu bulacaktı.

 

Geldiği eğitim alanın da gözleri aradağı kişiyi bulmak için keşfe çıkarken çok aramasına gerek kalmadan barfiks çeken adamla yüzüne sinsi bir gülümseme yayıldı. Tam da kendi gençliğiydi bu çocuk! Eksiği vardı fazlası yoktu. Eee o eksikleride bizzat dolduracaktı.

 

İsminin seslenilmesi ile bakışlarını o yöne çeviren adam taptığı sporu bırakarak karşısındaki adama baktı. Kendisini ziyaret etmesindeki sebebin ne olduğu konusunda hiç bir fikri yoktu ve bu bilinmezlikle huzursuzca ona doğru ilerledi.

 

Kızlar Sahra'ya sorgular gözlerle bakarken o kucağındaki hırkayı dünyanın en ilginç şeyiymiş gibi inceliyordu. Kızların anlattıkları ile şaşırmış hatta şok olmuştu. Dün gece o barda kendisini aşağılayan adam ona dokunmuş evine kadar çıkarıp odasına girmiş ve yatağına kadar yatırmıştı. Asya'dan İsminin Selçuk olduğunu öğrendiği o kadın düşmanı adamın yüzü gözlerinin önünde canlanınca hızlanan kalbine engel olamadı.

 

Yıllarca kimse için hissetmediği şeyleri o adamı karşısında gördüğü ilk anda hisseden kalbine fısıldadı." Bu hızla atmaya devam edersen onu bir sonraki görüşünde kalp krizi geçireceksin anlaşılan! Sakin ol! Onu peşimizde divane bir aşığa çevireceğim göreceksin! "

 

Sare kardeşinin yüzündeki ifadeye şaşkın bir şekilde bakıp onun omzunu dürterek homurdandı.

 

"Derdin ne senin!? Pişmiş kelle gibi sırıtıyorsun."

 

Sahra kardeşinin dürtmesi ile daldığı düşüncelerden sıyrılarak bakışlarını kızların üzerinde tek tek gezdirip kaşlarını havaya kaldırarak sırıttı.

 

"Derdim o Selçuk denen kadın düşmanını peşimde pervane yapmak!"

 

"Neee!"

 

Zeynep ağzından çıkan hayret yüklü soru ekiyle kaşlarını çatarak arkadaşına bakarken Asya, Sahra'nın sözleri ile kıkırdadı.

 

"Kadın düşmanı değil Sahra, sadece biraz tutucu! Dinin emrettiği gibi yaşamaya çalışıyor sadece üstelik hafızlık eğitimi alırken bazı sebeplerden dolayı yarım kalmış. Arkadaşları ona,hoca,hafız diye bu yüzden sesleniyorlar."

 

Sahra enteresan bilgiler öğrenirmiş gibi dikkatlice Asya'yı dinlerken o ağzına yediği küçük tokatla neye uğradığını şaşırarak üzgün bir şekilde Meyra'ya döndü.

 

"O ağzını japon yapıştırıcısı ile yapıştırırım Asya! Ne demeye bu manyağa çocuk hakkında bilgi veriyorsun!? Şimdi takacak kafaya rahat bırakmayacak zavallıyı."

 

Asya, Meyra'ya küskünce bakarak omuzlarını umursamazca silkerken, Arya arkadaşını doğrularcasına Sahra'ya döndü.

 

"Sahra'cığım bak belliki çocuk kendi halinde,işinde gücünde temiz biri. Sakın takıntı haline getirme gözünü seveyim. Senin oyunlarını kaldıracak tipte biri değil demekki." Arya'nın sözleri ile Sahra ona dik dik bakarken o bu bakoşlardan rahatsız olmuşcasına yanındaki Zeynep'i dürterek çemkirdi.

 

"Sen de bir şeyler söylesene be! Zavallı çocucuğu çiğ çiğ yer bu!"

 

Zeynep, Arya'nın sözleri ile bir şeyler sözylemek için ağzını açmıştı ki Sahra lafı ağzına tıkadı.

 

"Kimse bir şey söylemesin! Ben bu adama dün gece ilk görüşte aşık oldum. O beni ret etse de ben içime düşen bu hissin arkasından sonuna kadar gideceğim! Çünkü ilk defa bir erkeğe karşı bj tür duygular hissediyorum ve geici bir heves olduğunu düşünmüyorum!"

 

"Yürü be Sahra arkandayım ben! Çok yakışıyorsunuz bir birinize." Derya saçlarını arkaya doğru havalı bir şekilde attırarak sır verirmiş gibi fısıldadı. "Yardıma ihtiyacın olursa her daim hazırım."

 

Asya,yanındaki Derya'nın boynuna hevesle kolunu dolayarak heyecanlı bakışlarını Sahra'ya çevirip aynı heyecanla konuştu.

 

"Vallahi ben de onaylıyorum bu ilişkiyi. Çok yakışacaksınız çok! Ben de her zaman arkandayım her türlü bilgiyi bizzat paylaşacağım."

 

Hayal heyecanla fısıldaşan Sahra,Derya,Asya üçlüsüne memnuniyetsizce bakarak homurdandı.

 

"Aklınızı mı kaçırdınız siz!? Orta da bir ilişki yok farkında mısınız!? Üstelik bu tür şeyler tek tarafın isteğiyle duyguları ile olacak şeyler değil! Bakalım o çocuk seni isteyecek mi? Adamın haberi yok kendi kendilerine ilişki senaryosu yazdılar iki dakika da! " Sahra'nın başına işaret parmağını hafifçe vurarak tısladı. "Senin bir ilişkin yok! Hele ki Selçuk la hiç bir ilişkin yok! "

 

Zeynep,Hayal'in sözleri ile ona hak verircesine başını olumlu anlamda sallayarak,iki de bir kendini konuşsana diye dürten Arya'ya ters bakışlar atarak konuşmaya başladı.

 

"Kızlar haklı Sahra. O işler öyle kolay değil canım. Bir kere Selçuk'un da senden hoşlanması lazım, daha sonra güven lazım ki en önemlisi bu. " Güven deyince aklına Emir'in ihaneti gelmiş,ortamın havasını bozmamak için konuyu hızla değiştirmişti. "Hem boş ver sen Selçuk'u falan ben Arya'nın düğününden önce Amerika'ya gideceğim ev tutmak için. Gel birlikte gidelim sende bu ani değişen hislerinden kurtulursun, yada ne hissettiğin konusunda emin olursun."

 

Sahra kızların sözlerine karşı gözlerini devirerek nefesini bıkkınca verdi.

 

"Ya gerçekten hepinize de aşk olsun! Ben sizin gönül ilişkileriniz de her zaman yanınızda oldum ama siz ilk defa hissettiğim ve belki de bir daha hiç hissedemeyeceğim duygularımı görmezden gelmemi istiyorsunuz. Sonuç ne olursa olsun,ister beni ret etsin,ister kovsun ben duygularımın peşinden gideceğim."

 

Sahra'nın ciddi tavrı ile kızlar bir birine umutsuzca bakarken Meyra sonkez zayıf bir itirazla kardeşini uyardı.

 

"Çok farklısınız Sahra. Bana kalırsa boşa kürek çekmek olur ve bu işin sonun da çok acı çekersin."

 

"Ayrılıkta,acı da sevdadandır üçüz." Sahra'nın kendinden emin cevabı ile kızlar kıkırdaşırken Sare merakla sordu.

 

"Eee enişteyi tavlamak için planların ne üçüz? "

 

Sahra bakışlarını Asya ve Zeynep'e dikerek psikopatça güldü.

 

"Öncelikle bunlardan ikisi bana hafız beyin numarasını verecek!" İşaret parmağını ikiliye doğru tehtid edercesine salladı. "Boşuna itiraz etmeyin eminimki ikinizde de var o numara."

 

Sahra'nın planlarını tartıştıktan sonra Meyra,üzgün bakışlarını Zeynep'e çevirdi. Bu gün hayatları ve gelecekleri adına hepsi de bazı kararlar almış ve bazıları bunları uygulamaya bile koyulmuştu. Ama Zeynep'in mutsuzluğu,aldığı karar hiç hoşuna gitmemişti. Gitmek istiyordu ve o arkadaşının yalnız başına başka bir ülkede daha fazla mutsuz olmasından korkuyordu. Derdini paylaşacak kimsesi olmayacaktı,bir telefon açsa hemen yanında ,ona destek olacak kimse olmayacaktı. Emir'le olan ilişkisi hepsinin gıpte ettiği bir ilişkiydi ve bir an da her şeyin bu kadar karışması ona pekte normal gelmiyordu. Üstelik inanamadığı şey Emir'in, Zeynep'i aldatmış olmasıydı. Emir di o! Beraber büyüdükleri, yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen Zeynep'e olan aşkını her an gözlerinin önünde nadide bir çiçek gibi büyüten ve sabırla bekleyen. İşin içinde bir çapanoğlu vardı ama anlayamamışlardı. Bitmiş ve ya bitmek zorunda kalmış bir ilişki hakkında daha fazla konuşup Zeynep'in aklını da bulandırmak istemiyordu hiç biri. Sıkıntılı bir nefesi ciğerlerine çekerek Zeynep'in eline uzandı.

 

"Gitmen şart mı?" Zeynep'in mahsun bakışlarına içi parçalanırken konuşmamak için ağzına vurduğu gemi öfkeyle çözdü. "Biri gidecekse bu Emir ve o kız olmalı sen değil! Sana ve ailesine ihanet eden Emir! Senin gitmen adil değil Zeynep! O nasıl senin ve bizim gözümüzün içine baka baka evlenip bir de üstüne çocuk peydahladıysa sende yap! Ama başka ülke de değil! Tıpkı onun sana yaptığı gibi burada! Onun tam karşısında! Evlen,mutlu ol,yeniden aşık o..."

 

"Meyraa! Yeter artık! İçine sumu serpiyorsun yarasına tuz mu basıyorsun belli değil!"

 

Sahra'nın sert sözleri ile bakışları tekrar Zeynep'i bulurken istemeyerekte olsa onu üzdüğünü gözlerinden süzülen yaşlardan anlması uzun sürmedi. Onun bu hali ile yaptığı hatayı affettirmek için tam ağzınj açıp özür dileyeceği esnada Zeynep elini kaldırarak onu susturdu.

 

"Özür dilemene gerek yok. Haklısın."Bakışlarını arkadaşlarının üzerinde gezdirerek fısıltıyla devam etti. "Hepiniz,herkes haklı." Gözünden süzülen yaşları elinin tersiyle sertçe silerek gülümsemeye çalıştı. " İşte tamda bu sebepten gideceğim. Kendime yeni bir hayat kurmak ve Emir'i hayatımdan tamamen çıkartmak için. Burada kalırsam ikimizde bazı şeyleri arkamızda bırakamayacağız. Belki zorunlu bir evlilik yaptı,belki bir hata bir kaçamağın sonucu bu evliliği yapmak zorunda kaldı. Ama benim için ne o kaçamak,ne o hata affedilemez! Sebebi ne olursa olsun o evlendi ve bir çocuğu olacak. Beni unutması ve kurduğu yuvaya sahip çıkması gerekiyor. Ben onun yanı başındayken ne o ailesine sahip çıkıp hayatına odaklana bilecek,ne de ben onu unutup yoluma baka bileceğim. Bu yüzden gitmem gerekiyor."

 

Kızlar Zeynep'in sözlerindeki haklılığın farkındaydı. Dün gece yaşanan olaydan sonra gitmesi getekiyordu. Hem Emir de Zeynep'i boşamıştı ve bunun dönüşü yoktu. İkisinin de daha fazla acı çekmesine lüzum yoktu. Asya tıpkı Zeynep gibi gözünden süzülen yaşı sertçe silerek eline uzanıp güç vermek istercesine sıktı. Kızın bakışları kendisine dönünce gülümseyerek sanki unuttuğu bir şeyi hatırlatmak istercesine tek kaşını kaldırarak kıkırdadı.

 

"Ve tabi koca bulup evlenmen gerek! Benim o gerizekalı abim başına gelecek her şeyi hak etti. Aynı acıyı onunda yaşayıp daha sonra yoluna bakması lazım! Yoksa erkek milletinde bu kafa varken aynı hataları tekrar yapmaları kaçınılmaz. Aldatma,ihanet en pasifinin bile ruhunda var."

 

Zeynep, Asya'ya ya minnetle baktı. Bu ilişki de her daim onun tarafını tutmuş,Emir'i her zaman geri plana itmişti kendince. Elinin üzerindeki eli tutarak gülümsedi.

 

"Evliliği düşünmüyorum Asya. Hem Emir aile içinden. Bir ihtimal dahili birini bulsam bile geçmişteki ilişkimiz sorun olacaktır. O yüzden ben o defteri kapattım."

 

Derya bakışlarını kısarak oturduğu yerden fırlayıp ellerini beline atarak homurdandı.

 

"Oldu canım! O giremediği deliğe kuyruğuna kabak bağlayıp gelsin,sen bura da yok geçmişim,yok Emir aileden diye hayıflan! Yeter başkaları için hayatını ertelediğin! O kerkenez kardeşine şirketi emanet etmek için Ömer amcamın bir sözüyle yıllardır sevdiğin adama kavuşmayı erteledin ama artık yeter! Ertelenmeyecek o hayat! En kısa zaman da bir sevgili bulup evleneceksin! Yoksa Emir'in senin peşini bırakacağı yok!"

 

Kızlar Derya'nın haklı sözleri ile onu onaylarcasına başlarını sallarken Zeynep ellerini saçlarına götürerek sıkıntıyla saçlarını çekiştirdi.

 

"Offf! Ben de farkındayım peşimi bırakmayacağının ama ne yapa bilirim!? İki günde birini mi bulacağım!? Sahte koca avına mı çıkayım!? Gitmekten başka çarem yok!"

 

"İşte bu! Bence gayet mantıklı!" Sare'nin çıkışı ile bütün bakışlar ona döndü sorgularcasına. Hayal bakışlarını kısarak çemkirircesine tısladı.

 

"Ne halt etmeye kıçına iğne batmış gibi fırlıyorsun!? Neymiş o mantıklı olan?"

 

Sare ayaklandığı yerden kızların hepsini göre bileceği bir yere geçerek dahiyane bir fikir bulmuş gibi sırıtarak konuşmaya başladı.

 

"Sahte koca! Bence gayet mantıklı!"

 

Sahra'nın bakışları düşünceli bir şekilde kısılırken Arya başını olumsuz anlamda sallayarak anında itiraz etti.

 

"Kafayı mı yedin sen!? Sahte koca da nesi? Kızı bir ateşten kurtaralım derken başka bir ateşe atmak nasıl mantıklı ola bilir!? Üstelik hiç bir erkek sahte kocalık yapmaz! Her zaman çıkarları doğrultusunda ilerler."

 

Meyra,arkadaşının sözlerini onaylarken Zeynep onu onaylarcasına karşı çıktı.

 

"Delirmişsiniz siz! Ben evlenmek falan istemiyorum. Amacım sadece yeni bir gelecek kurmak ve bu gelecekte sahte de olsa bir erkeğe yer yok."

 

"O zaman Emir'in bir kuyruk misali o gelecekte de arkanda gezmesine kendini hazırla kuzen! Senin aklın Emir'in senden vazgeçeceğini kesiyor mu?" Sorduğu soruyla Zeynep'in başını olumsuz anlamda sallaması ile sözlerine devam etti. " Bu adam senin peşini bırakmaz! Ama Sare'nin dediği gibi bir evlilik yaparsan mecbur geri çekilecek."

 

"Üstelik senin yaşadığın acıların aynısını yaşayacak! Bize lazım olan sadece sahte bir koca adayı. Anlaşmalı bir evlilik. Abim senden ümidi kesince boşanırsınız."

 

Asya'nın sözleri ile diğerleride bu uçuk fikri düşünürken Meyra bakışlarını kısarak düşünceli bir şekilde başını salladı.

 

"Aslında düşününce gayette olabilir." Zeynep ona şaşkınlıkla bakarken Arya'da kararsızca dudaklarını bükünce inlercesine fısıldadı.

 

"Saçmalamayın Allah aşkına kim kabul eder böyle bir evliliği!?" Emir'in kendinden uzaklaşmasını,hayatına devam etmesini istiyordu. Bunu onun için değilse de masum bir bebek ve hamile karısı için istiyordu. Hala peşinde koşmaya devam ederse işler iyice karışıp sarpa saracaktı. Emir'in kendini boşaması vazgeçtiği anlamına gelmiyordu. Onu kemdinden bile iyi tanıyordu. Bu boşanma onu durdurmayacaktı ve böyle giderse hem aileler bir birine girecek,hem Emir'in eşi ve bebeği de çok üzülecekti. Belki de o kızın Emir'in nişanlı olduğundan bile haberi yoktu. Emir onu da kandırmıştı belki de. Bir çıkar yol bulmak istiyor fakat aklı daha çok karışıyordu. Kzların dediği gibi bir evlilik çözüm olabilirdi ama nasıl olacaktı? Sahra'nın sesi ile daldığı düşüncelerden sıyrıldı.

 

"Zeynep ve Emir'in geçmişini bilen biri olursa bu evliliğin mecburiyetini de anlayacaktır. Hem Emir'in tanıdığı ve yakını olursa Zeynep'e yaşattığı şeylerin bedelini de fazlası ile öder."

 

Sahra'nın sözleri ile kızlar çevrelerindeki erkekleri düşünürken Asya aklına gelen isimlerle kıkırdayarak konuştu.

 

"Çevremizde erkek çok ama sahipliler be Sahra. " Bakışlarını Hayal'e çevirerek sırıttı."

Mehmet abi boşata sanki olur mu ki?" Asya'nın sinsi gülüşü ile Hayal ona ters bakışlar atarken birisinin itiraz etmesini bekledi.

 

"Mehmet olmaz Asya!" Güney çaktırmadan Hayal'e kısa bir bakış atarak sözlerine devam etti. " Emir'e asla ihanet etmez!" Onun kalbi dolu demek istese de dilini ısırarak ailedeki diğer adayları sıraladı.

"Kayra,Tuğra ve Kaan da o kıymetli Emir beye ihanet etmez. Hem yaşları Zeynep'e göre küçük,hem akılları bir karış havada bu işin altından kalkamazlar. Bize daha ağır başlı,sözünün eri biri lazım. Yakışıklı itimat edilir olacak." Ellerini sıkjntıyla yüzünde gezdirerek homurdandı." Kahretsinki güvendiğim arkadaşlarımın hepsinin ya sevgilisi var ya nişanlı ya evli!"

 

Derya, Güney'in, Kayra'yı aday olarak göstermesi ile yumruklarını sıkarken onaları elemesi ile rahat bir nefes aldı ve o sözlerini bitirince aklına gelen isimleri saydı.

 

"Ayaz, Korhan,Barlas bunlar nasıl?" Kızların üzerinde gezdirdiği bakışlarını Güney'e sabitleyerek sırıttı. "Eren'i saymadım malum Güney'e yanık." Kızların kıkırdaması ile suratına yastığın inmesi bir olunca Güney'in ben sana sonra sorarım bakışları altında bakışlarını konuşan ablasına çevirdi.

 

"Korhan fazla sert ve ciddi. Ayaz çok havai. Barlas ta çapkının önde gideni. Yani Zeynep'i kurda teslim etmeyelim durduk yere." Zeynep kızların kendisine koca adayı aramalarını şaşkınlıkla dinlerken Arya başını yukarı kaldırarak memnuniyetsizce homurdandı. "Hem onlar da Emir'e ihanet etmez."

 

Sahra kızların sunduğu adaylarla memnuniyetsizce yerinden kalkıp odada dolaşarak homurdandı.

 

"Gel de Mahru ve Gökçe'yi arama şimdi! Hepinizi toplasam onlardan birtane etmezsiniz be! Entrika desen yok! Alavere dalavere yok! Hile hurda yok! AliCengiz oyunlarına aklınız basmaz! İşve yok,cilve yok nasıl tavladınız bu adamları anlamıyorum ki!?" Sahra sözlerinden sonra yastık yağmuruna tutulurken aklına gelen isimle ellerini dur işareti yapıp kıkırdayarak konuştu.

 

"Durun be! Amel defterim kapanacak daha hafızcığımla göz teması bile kuramadan!" Kızlar onun sözleri ile bıkkınlıkla gözlerini devirirken o saçlarını işveyle omzundan arkaya attırarak havalı bir şekilde göz kırptı kızlara.

 

"Sahte koca adayını buldum!" Hepsi merakla ona bakarken o odanın içini adımlamaya başladı. "Efendi! Sözüne güvenilir. Yılışık değil. Burası önemli bir nokta,kıskanılacak derecede yakışıklı ve karizmatik. Boylu,poslu endamlı. Bir bakan bir daha bakar. Emir o baykuş gözlerini alamayacak adayımızdan orası kesin. Güçlü,kuvvetli ve cesur. Emir'e karşı koya bilecek kadar hemde." Kızlar Sahra'nın tarif ettiği kişiyi bulmaya çalışırken o sözlerine devam etti. "En önemlisi o da yaralı ve daha da önemlisi Emir'i tanıyor,Emir de onu tanıyor. Yani adayımızdan yana bu sahte evliliği kabul ederse hiç bir sıkıntı olmaz. "

 

"İyi de kim bu kurtarıcı melek!?"

 

Zeynep üzerinde kurulan plana akkı yatmasa da uymaya karar vermişti. Ama korkmuyorda değildi. Üstelik Sahra bir de böyle gizemli konuşjnca kaçıp saklanacak delik arıyordu. Hayal'in sorusuna cevap vermediğini fark edince endişeli bakışlarını Sahra'ya çevirdi ve ürkekçe fısıldadı.

 

"Kim!?"

 

Sahra biraz sonra söyleyeceği ismin yaratacağı kaosla,iri gözlerini masumca kırpıştırarak ellerini iki yana açıp şirince sırıtarak fısıldadı.

 

"Tolga!"

 

"Neee!"

 

Hepsinin ağzından çıkan şaşkınlık nidası ile Sahra kıkırdayarak baktı onlara Asya ve Derya ellerini çırparak alkış tutuyorlardı Sahra'ya.

 

"Sen delirdin mi!? Aile içi katliam mı çıkmasını istiyorsun Sahra!?" Meyra'nın sorusu Zeynep ve diğerlerinin tepkileri ile Sahra küçük bir kahkaha atarak konuştu.

 

"Sizin tepkilerinize bakılırsa çok doğru bir seçim yapmışım. Siz anlamazsınız dişe diş,kana kan olaylarından."

 

Sare kaşlarını hafifçe çatarak hala inanamıyormuş gibi mırıldandı.

 

"Hani şu bizim bildiğimiz Tolga!?"

Sahra'nın başını sallayarak onaylaması ile şaşkınca devam etti Sare.

 

"Hani şu bizim babalarımızın oğullarına örnek gösterdiği,hani şu bizim erkek grubunun eline geçse bir kaşık suda boğacağı Tolga!" Kardeşine sabırla başını tekrar sallayan Sahra onun tekrar konuşmaya başlaması ile bıkkınlıkla gözlerini devirdi.

 

"Hani Ali amcamın,her lafında hiç haz etmediğini belirttiği ama ne hikmetse her gördüğünde can ciğer kuzu sarması olduğu adamın oğlu Tolga ha!"

 

Sare'nin bir türlü anlamak istemediği kişiyle Sahra ellerini beline atarak bezmiş bir şekilde çemkirdi.

 

"Ayyy evet Sare! Kısacası Serdar amacanın oğlu Tolga! Bildiğimiz Tolga işte!"

 

Kardeşinin tepkisi ile Sare'nin sus pus olması ve odadakilerin düşünceli bir sessizliğe gömülmesini bozan Asya oldu.

 

"Bence aradığımız sahte kocaya en uygun aday Tolga abi. O bize yardım eder. Hem Zeynep abimden kurtulmuş olur,hemde istediği zaman Tolga abi bu sahte evliliği sonlandırır. Abim ve bizimkilerin Tolga abiye olan tutumunu düşündükçe başka adaya gerek yok!"

 

Zeynep sıkıntıyla dudaklarını kemirirken neye karar vereceğini şaşmıştı. Emir'in bir an önce peşini bırakmasını istiyor bunun içinde çare arıyordu ama aradığı şey kesinlikle denize düşüp yılana sarılmak değildi. Bir yönden de kızlara hak veriyordu. Sahra ve Asya'nın onayladığı adam, eğerki bu sahte evliliğe evet derse en uygun kişiydi. Üstelik gün gelecek ailesi dw yıva kurmasını isteyecekti. Böyle bir evlilik yapar ve ileride anlaşamadığını öne sürerek boşanırsa ailesi Emir vakasından sonra, hem de biten bir evliliğin ardından onun üzerine gelmezlerdi artık. Düşündükçe mantıklı gelmeye başlayan öneri ile bakışlarını kendisinden cevap bekleyen kızlara çevirdi bakışlarını ve olumlu anlamda başını salladı.

 

Kızlar onun onayı ile tuttukları nefesini bırakırken Zeynep hızla konuşmaya başladı.

 

"Kabul ettim ama bana bir hafta süre tanıyın. Babamları yurtdışına gideceğime,kafamı toparlayınca geri döneceğime ikna etmem lazım. Bu durumda onlar göndermek istemeyecek o nokta da siz devreye gireceksiniz." Bakışlarını Sahra'ya çevirerek baskıcı bir ses tonuyla sözlerine devam etti. "Sen de benimle geleceksin! Madem bu fikir senden çıktı ikimiz gideceğiz. Hem de Tolga'nın yaşadığı ülkeye."

 

Sahra kendisine yapılan emrivaki ile yüzünü buruştursa da Zeynep'in iyiliği için onu onaylayarak arsızca sırıttı.

 

"Bu bir haftalık zaman diliminde ben de Selçuk'u sevgilim olmaya ikna etmek için uğraşa bilirim değil mi? Bu kadarına izin vardır umarım?"

 

Kızlar Sahra'nın son derece kararlı ve kendinden emin halleri ile Selçuk denen çocuğa acımaya başlamışlardı. Adam durduk yere böyle bir manyağı başına sardırmıştı. Zeynep ise onun sözleri ile umutsuzca arkadaşına baktı. Arkadaşının kalbinin kanat çırptığı kişi en olmayacak kişiydi. Selçuk kesinlikle Sahra'nın pabucunu eline verecekti ama arkadaşıda bu yolda pes etme niyetlisi değil gibiydi. Onun bu yolda fazla acı çekmemesini dileyerek tebessüm etti.

 

"İzin istemene gerek yok kuzen. Ama uyarmadı deme işin hiç kolay değil! Eğer sen Selçuk'u tavlarsan dile benden ne dilersen!"

 

Sahra'nın omuzları Zeynep'in sözleri ile umutsuzca çöktü. Çünkü Zeynep hiç bir zaman kaybedeceği bir oyuna girmezdi. Ama onların fark etmediği şey ise o da Emine ninesinin inat damarını almıştı asla pes etmezdi. Selçuk bey ne kadar kaçsa da sonun da o gönül kafesine kendisi bizzat girip kapısını sıkıca kapayıp anahtarını da eline verecekti. Omuzlarını tekrar dikleştirerek kaşlarını havaya kaldırdı ve işaret parmağını arkadaşına doğrultarark konuştu.

 

"Ne istersem yapacağını söyledin bak sakın sonra yan çizme!" Zeynep onu onaylarcasına başını sallayınca Sahra yüzüne yayılan gülümseme ile kendini biraz önce kalktığj koltuğa atarak neşeyle konuştu. "Sen her şeyi bana bırak kuzi. Amerika'ya gideceğiz Tolga'yı da alıp adeta bir iç güveysi edası ile en geç iki ay sonra düğününüzü kuracağız!"

 

"O iki ay içerisinde umarım dönüş vardır planlarınız da. Hani bir düğünümüz daha varya. Malum bir ay sonra ben evleniyorum ya hani!"

 

Arya'nın biraz alınmış şekilde sorduğu soruyla Zeynep arkadaşının elini hafifçe sıkarak güldü.

 

"Gittikten bir hafta sonra Sahra'yı yollarım. Küçük havadislerle gelsin ki bizimkiler huylanmasın. Bura da babamı,yurtdışı hakkında ikna etmeye çalışacağım o bir haftalık dilimde Emir'i tamamen hayatımdan çıkarmış gibi davranmalıyım. Siz de,"bakışlarını Asya'ya çevirerek sözlerine devam etti. "Özellikle sen Asya bu ayrılıktan sonra çabuk toparlandığımı,Emir'i arkamda bırakıp yeni bir hayata başlayacağımı hatta en kısa sürede evlenmek istediğimi falan sık sık ailelerinizin yanında dile getirin ki biraz inandırıcı olsun bu sahte evlilik mevzusu. Ben de düğüne bir hafta kala gelirim. Merak etme seni yalnız bırakmayacağız." Arya gönlü olmuş bir şekilde Zeynep'e sarılırken onun da bir an önce mutlu olması için dualar ediyordu.

 

Geçen bir kaç günün ardından kızlar hazırladıkları planı uygulamaya koyulmuş Ömer'i yurtdışı meselesi hakkında ikna etmeye çalışmışlar,evlerde Zeynep'in istediği şekilde konuşmalar dönmeye başlamış herkes önce inanamasa da Zeynep'in neşesinin eskisi kadar olmasa da biraz da olsa yerine gelmesi ile kendini toparlamaya çalıştığının farkına varmışlardı. Onun bu halleri kadınlara rahat bir nefes aldırırken Ömer'i, Zeynep'i göndermesi için onlar da ikna etme çabalarına girmişti.

 

Emir ise tamamen farklı bir boyuttaydı. Yapılan planlardan alınan kararlardan haberi yokken Zeynep'i biraz da olsa kendi haline bırakıp, bir taraftan da görevini bir an önce tammalaya bilmek için var gücüyle uğraşıyordu. Az kalmıştı boynundaki prangadan kurtulacak Zeynep'inin karşısına bu defa mecbur bırakıldığı sessizliği ile değil,onu ateşlere attığı sevdası ile affına sığınarak çıkacaktı.Zot olacaktı farkındaydı ama içindeki ateş yıllardır yüreğinde büyüyen sevdasını daha da katmerlendirdikçe umudunu taze tutmasını sağlıyordu.

 

Üstlendiği görev bir anda umduğundan farklı bir boyuta geçsede Hozan ağanın kendilerini ziyarete gelmesi,adamın kilit nokta olmasını ve bu görevde ummadığı bir destek olarak tıkandıkları yolda yanında olduklarını anlaması ile içine su serpilmişti. Adamı baş düşmanı olarak görürken ipin ucunun onda olması ve o ipin düğüm noktasının Berze olması beklemediği bir şeydi. Hozan ağaya olan öfkesi onun da başından beri bu görevin içinde olması ile sanki bir bıçak gibi zihnindeki düşünceleri kesip atmış ters köşe olmasını sağlamıştı. Tabiki bu düşüncelerindeki en büyük etken yaşlı bir kurt misali işini sağlama alan Devran albayın tecrübesine dayanıyordu.

 

Yeni bir göreve çıkacaklarının bilgisi ile Berze'yi nasıl koruyacaklarını tartışırken Devran albay tekrar bir öneri sunarak Berze'yi koruma görevini Sait'e vererek kendisini bu görev içinde daha sıkıntılı bir duruma düşürmemek için Berze ile mümkün olduğunca yan yana getirmemeye çalışarak elinden geleni yapıyordu. Devra albayın iki günlük dinlenmeleri için verdiği izinle Selçuk'un kullandığı araçta kaldığı otele doğru ilerliyorlardı. Arkada didişen arkadaşlarının muhabbeti ile gülmemek için ciddiyetini korumaya çalışarak onlara kulak kesildi.

 

"Allah senin belanı versin Harun!"

 

Harun umursamaz bir şekil de omuzlarını silkerek Gökhan'a ters ters bakıp homurdandı.

 

"Niye benim belamı veriyormuş lan? Senin belanı versin! Sanki ben çıktım yarı çıplak halde Berze yengenin karşısına!"

 

Selçuk arkadaki muhabbetin tuhaflığı ile başını sağa sola sallarken bakışları kısa bir an Emir'i buldu. Onun gülmemek için verdiği büyük uğraşı fark edince bakışlarını arkadaki ikiliye dikiz aynasında çevirerek söylendi.

 

"Lan ne demeye bir birinize bela okuyorsunuz!? Ağzınız dan hayırlı bir laf çıkmaz mı sizin oğlum!? Allah'ın dillek kapısı açık olur o çağırdığınız bela gelip beklemediğiniz anda bulur sizi hayvanlar!"

 

Emir'in dudaklarından Selçuk'un sözleri ile bir kıkırtı kaçarken Selçuk öfkeyle homurdandı.

 

"Ya sabır! Allhım benim bu dünyada sınavımda bunlarla ben anladım rabbim!"

 

Selçuk'un homurdanmasını Gökhan arkadan iki koltuğun arasından başını uzatarak böldü ve ilk okulda arkadaşını şikayet eden bir çocuk edasıyla beden dilini kullanarak konuştu.

 

"Komutanım bu beyinsiz karga boku suratlı Harun,ben duştayken kapıda nöbet tutacaktı. Berze yengeyle ani bir karşılaşma olmasın diye." Öfkeli bakışlarını Harun'a çevirince onun sırıtması ile başına hafidçe vurarak sözlerine devam etti. "Ama bu beyni midesi ile evlilik yapmış gerdekten çıkamayan damat gibi sürekli tıkınan mal yine işveyle onu çağıran gelinine uyarak mutfakta yemeklerle fantazi yapacağım derken beni unutup Berze yengeyle uygunsuz bir şekilde karşılaşmama sebep oldu!"

 

Gökhan'ın şikayetleri ve kullandığı tuhaf terimlerle Selçuk bunaldığını belli edercesine nefesini sesli bir şekilde bırakırken bu defa Harun iki koltuğun arasından başını uzatarak şikayetlere başladı.

 

"Komutanım beni şikayet ediyor ama kendisi yüzünden ben Berze yengeye karşısnda daha büyük utançla başa çıkmak zorunda kaldım bu yavşak yüzünden!"

 

Harun'un sözleri ile Emir ve Selçuk'un bakışları aynı anda kesişirken ikisi de aynı anda hızla bakışlarını Harun'a çevirip şüpheyle tısladılar.

 

"Ne yatın lan!?"

 

Aynı anda şüpheli bakışların kendisine dönmesi ile Harun tırsmış bir şekilde geriye doğru hızla çekilirken korkuyla kendini savunmaya çalıştı.

 

"Aklınızdan geçen ne bilmiyorum ama ben 27 yıllık bakirliğini bozamamış olan bir rahip kadar temizim komutanım! Tamam biraz çapkınım,namım yedidüvele bu huyumla nam salmış olsa da yenge dediğim kadına o gözle bakacak kadar puşt değilim! Aşk olsun yani!!"

 

Emir bu sözlerle yüzünü buruştururken Selçuk onaylamaz bir şekilde başını iki yana sallayarak kendisine verdiği sabır için Allah'a şükrediyordu zira bu adamlara katlanması mümkün değildi.

 

"Ecnebi din adamlarını kendine örnek göstereceğine namusu ile timsal gösterilen Hz. Yusuf'u örnek al kardeşim!" Gökhan Selçuk'un sözlerini onaylarken o elini direksiyona sertçe geçirerek söylendi. "Gerisini anlatma Harun bak yeminle dilimden kötü sözler dökülecek beni günaha sokacaksın! Kalbini kırmayayım durduk yere!"

 

"Ama komutanım ben bu pezevenk Gökhan'a kırk kere dedim o dergileri aldığın yere geri koy dedim! Uyardım artık evde bir bayan var hoş olmaz ulu orta yerde bırakma dedim! Ama beni dinleyen yok ki yine çekmecemden gzilice almış bu lakayt herif öylece ulu orta bırakmış dengesiz hormonları tavan yapmış ergen!"

 

Harun'un konuşmasından aldığı ipucu ile Emir gözlerini kapatarak sakin olmaya çalışırken Selçuk anlamdığı şeyle mırıldandı.

 

"Harun iki de bir hakaret edip küfür ediyorsun dikkatim den kaçmıyor ulan altı üstü kıytırık bir dergi için ne demeye kardeşinle bu tarz bir diyaloğa girip kalbini kırıyorsun!?"

 

Harun suçun yine kendisine yüklenmesi ile alınmış bir şekil de Selçuk'a bakarak cevap verdi.

 

"Vallahi komutanım siz de işinize geldiği gibi davranıyorsunuz! Bu hıyarı savunmaya gelince alim bana gelince zalim kesiliyorsunuz! Sizin o kıytırık dediğiniz dergiler de müstehcen kadın fotoğrafları vardı ve o benim mahremim sayılırken bu adam onları ulu orta bırakmış."

 

"Neee!"

 

Selçuk'un tepkisini umursamadan Harun hızla sözlerine devam etti.

 

"Yaaa! Öyle şaşıp kalırsınız işte komutanım! Ben de aynen öyle şaşıp kaldım! Ama bu Gökhan, Berze yengenin elinde o dergileri görünce kendini savunmak için onlar Harun'un yenge,eşyalarına başkalarının dokunmasına çok kızar diyerek topu benim üzerime attı. Berze yenge'nin utanan o hali ile ben ondan daha fazla utanarak yerin yedi kat dibine girdim o an. Ama bu kalleş herif ne yaptı beni utancımla baş başa bırakıp gidip kıçını devirip fosur fosur fil yavrusu gibi uyudu!"

 

"Ulan merak ediyorum cidden siz de utanma,haya duygusu var mı gerçekten çok merak ediyorum! Siz ne arsız ne hayasız adamlarsınız lan!? Biriniz kıza yarı çıplak yakalanır biriniz müstehcen dergileri ile poz keser bir de karşıma geçmiş bir biriniz hakkında ahkam kesiyorsunuz!"

 

"Bu böyle olmayacak Selçuk!"

 

Emir'in sözleri ile bakışlar ona dönerken Selçuk onu onaylar şekil de başını sallamıştı. Zaten başından beri içi hiç el vermemişti Ber ze'nin üç bekar adamla aynı evi paylaşmasına. Na'mahremdi! Bir kere olacak şey değildi. Ama o an öyle gerektirmişti ve kendisi bu konu hakkında günlerdir düşünüyordu. Sonun da bir çıkış yolu bulmanın huzuru ile bakışlarını Emir'e çevirerek sözleri ile de onay verdi.

 

"Haklısınız komutanım. Ben de günlerdir bu mevzu hakkında düşünüyordum. Galiba bir çözüm buldum."

 

Araçtaki bütün bakışlar Selçuk'a dönerken o sözlerine devam etti.

 

"Berze'yi bizim eve götüreyim. Annem ve kardeşimle kalır bir süre daha sonra da kalıcı bir çözüm buluruz."

 

"Eee komutanım bize na'mahrem de sana gelince ne değişiyor anlamadım ben."

 

İşitttiği sözlerle Selçuk'un bakışları öfkeyle Harun'u bulunca onun gerçekten anlamadığını fark ederek sakin bir ses tonuyla açıkladı.

 

"Ben evde kalmayacağım Harun. Sonuçta bana da na'mahrem ya hani. Emir komutanım la otel de kalırım. Ara sıra uğrar ihtiyaçlarını karşılarım. Tabi her ihtimale karşı çevrede birilerinin olması şart. Olabilecek tehlikelere karşı nöbet tutulacak yani. Bunu da sırayla yapacağız artık. Zaten Devran albay tedbiri elden bırakmıyor görece bile gitsek birimiz burada kalacağız. Kalan da orada nöbet tutar."

 

Emir arkadaşının sözlerini kısa bir an düşündü. Aklına yatmıştı. Hem annesi ve tayfası da bu işin peşini bırakacağa benzemiyordu. Ola ki Berze'yi görmek isterlerse onu bekar adamların evine değil de en azından tanıdığı emin olduğu bir yere bıraktığını düşünürler, kendi de bir de bu yüzden onlara laf anlatmak zorunda kalmazdı. Bekar evinde Berze'yi bulurlarsa kendisi ve Berze açısından bu mesele daha büyük sorunlar aça bilirdi. Selçuk'un fikri ile gerilen yüz hatları biraz olsun rahatlarken bakışlarını ona çevirdi.

 

"İyi düşünmüşsün Selçuk. Böylesi daha uygun olur. Dediğin gibi Berze'yi koruma işi de Devaran albay kimi seçerse nöbeti o devralır."

 

Emir ve Selçuk'un planları ile arkadaki ikili bir birine bakarak aynı anda parlayan gözleri ile aynı anda başlarını koltuğun arasından hevesle uzatıp aynı anda Selçuk'u muhatap alarak konuştular.

 

"Komutanım mahalleniz de bekar güzel kızlar var mı? Şöyle hella süt emmiş aile mümine aile kızları."

 

Öfkeyle burnun dan soluyan Selçuk sert bakışlarını dikiz aynasından ikiliye çevirerek tısladı.

 

"Pezevenk miyim lan ben!? Zannedersin kendimiz namus timsaliyiz de bir de helal süt emmiş kız arıyoruz paşalarıma!" Dişlerini öfkeyle sıkarark işaret parmağını tehdir ederceseine ikiliye sallayarak sözlerine devam etti. "O nöbrtler insan gibi tutulacak! Kaşınız gözünüz ayrı oynarsa bakışlarınız hedefinden bir şaşarsa o zaman ananız dan emdiğiniz sütü burnunuzdan getiririm sizin oğlum!" İkilinin söylediği laflara aldırmadan pişkince sırıtması ile kabaran öfkesine set çekerek eşini sertçe sallayarak homurdandı." Lan gidin belanızı başka yerde arayın yeminle elimde kalacaksınız!"

 

Arka koltukta ki ikili çoktan nöbet sırasında mahallede bula bilecekleri kızların hayali ile didişmeye başlamışlarken Emir onların bu haline adam olmazsınız dercesine sırıtırken Seuk hala yatışmayan öfkesi ile dikiz aynasından onalara bakarak başını öfkeyle sallayıp homurdandı.

 

"Ben anladım en çetin imtihan bunlar benim ömrümde! Hem de zorla günaha sokacak kadar çetin imtihan!"

 

Selçuk'un homurdanması devam ederken aracı çalan telefonunun melodisi doldurmuş onun bakışları telefonunun ekranına kayınca tanımadığı numara ile kaşları çatılmıştı.

 

Cevaplama tuşuna basarak sesi hopörlere alarak cevap verdi.

 

"Efendim!"

 

" Selçuk! Ben Sahra!"

 

Araçtaki üç kişinin kaşları duyduğu isimle hızla çatılırken Emir tanıdığı sesle dikkat kesildi. İşte şimdi keyfi yerine gelmişti. Harun ve Gökhan bir birine bakarak merakla başlarını yine iki koltuk arasından uzatarak fısıldadılar.

 

"Sahra kim komutanım?"

 

Selçuk yoldaki bakışlarını kısa bir hemen yan tarafındaki başlara çevirerek omuz silkip dudak büktü ve tekrar yola dönerek telefona cevap verdi.

 

"Yanlış oldu galiba ben bu isimde birini tanımıyorum."

 

Verdiği cevaptan sonra hattın diğer ucundan sesli bir şekilde bırakılan nefesle Emir güşmemek için dudaklarını dişliyordu.

 

"Sahra Yaman ben Selçuk!" Tekrar işittiği isim ve soy isim bu defa beyninin ücra köşelerinde bir yankılanma yaparken zihni malum geceye doğru yola çıkmış hatırladığı kişi ile şaşkınlıktan frene basmamak için kendini zor tutmuştu. Haliyle araçtakilere maskara olmak istemiyordu.

 

"Bu sessizliğini o malum geceyi ve beni hatırlamana yoruyorum. Hatırlamadıysan da zaten bu dakika dan sonra unutma gibi bir lüksün olmayacak!"

 

Harun ve Gökhan değişik sesler çıkarıp kız hakkında teoriler üretirken Emir dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamayınca Selçuk o an yeni fark ettiği ayrıntıyla yüzünü buruşturdu. Telefon hopörlörlerdeydi ve bu kız saçma sapan geceli meceli konuşuyordu. Kızın yanlış anlaşılmasından çekinerek,damarlarına tırmanan öfke ile Sahra'nın tekrar konuşmasına fırsat vermeden hızla konuştu.

 

"Sahra hanım şu an müsait değilim."

 

Aldığı cevap karşısında ve isminin sonuna eklenen hanım tabirine bozulsada sesine alaylı bir tını katarak tekrar konuştu.

 

"Müsait olunca ararsınız Selçuk bey!"

 

Selçuk'un bakışları kısa bir an aracın içindekilerin üzerinde sıkıntıyla dolaşmış Emir de mahçupça bir kaç salise oyalanmıştı. Arkadaşına rezil olmuştu arkadaki iki manyağı saymıyordu bile. Nereden bulmuştu numarasını!? Ne istiyordu kendisinden!? Acaba Mehmet amirin dediği gibi takıntı mı yapmıştı kendisini!? Dağılan düşünceleri ile yüzünü memnuniyetsizce buruşturarak kendine gelmeye çalıştı. Zira bu kız tam bir baş belasıydı ve kendisinin bir an önce bu kızdan kurtulması gerekiyordu. Kararlı bir ses tonuyla hattın karşısındaki kıza cevap verdi.

 

"Müsait olacağımı sanmıyorum Sahra hanım! Ayrıca sizinle konuşacak bir konumuz olduğunu da düşünmüyorum! Aramak için bir sebep yok, aramam da zaten! Araç kullanıyorum o yüzden kapatmak lazım kusura bakmayın!"

 

Sahra aldığı sert cevapla sakin kalmaya çalıştı. Bu adamın kolay yola gelmeyeceğini elbette ki o gece göz göze geldiği ilk anda anlamıştı. Zaten ne olduysa o ilk anda olmuş,yıllardır kilitli olan göğüs kafesi bu adamı bekliyormuş gibi bir anda o kilidi açarak gönül kuşunu uçurmuştu. Gözlerini her kapattığında öfke ve hüznün harmanlandığı bir çift yeşil göz ruhuna işlerken Sahra anlamıştı ki kaderi bu adamdı. Fark ettiği gerçekle kararını da vermişti bu adam onun olacaktı. Ne olursa olsun ikisini bir yapacak isimlerini bir yazacaktı. Evet belki biraz değişik bir başlangıç olacaktı. Peşinden koşulan kızların aksine, bu defa o bir erkeğin peşinden koşacaktı ama bu zıtlık ımrunda değildi. Kafesinden firar eden gönül kuşunu,Selçuk'un gönül kafesine hapsede bilsindi.

 

"Aramanız için sebebe gerek yok Selçuk bey! Aramam diye de kendi kendini de kandırma arayacaksın! Bundan adımın Sahra Yaman olduğu kadar eminim!"

 

Selçuk ikinci kez işittiği isimle irkildiğini hissederken o geceki korku yine yüreğinin baş köşesine yerleşmiş sinsice içine işliyordu. Kulakları tekrar telefondan gelen sese odaklandı. "

 

"Ben de sana ait bir şey var onu vermek istiyorum. Madem araç kullanıyorsun seni daha fazla tutmayım. Buluşacağımız yere karar ver bana bildir. Numara mı da kaydet!"

 

Bir anda kapanan telefonla aracın içinde büyük bir sessizlik oluşunca Harun işaret parmağını kaldırıp telefonu göstererek şaşkınca konuştu.

 

"Ko...komutanım o kadın" Yanlış bir cümle kurmuş gibi dilini ısırıp tekrar düzeltme gereği duyarak sözlerine devam etti. " Yani Sahra hanım size emir mi verdi ben mi öyle duydum?"

 

Gökhan arkadaşını desteklercesine onun yanına başını uzatarak kendi kulağını işaret etti.

 

"Bir kurdun keskin işitme özelliği gibi keskin olan işitme özelliğimle ben de duydum kardeşim. Kesinlikle yanılmıyorsun hatta eksiğin bile var. Sahra hanım komutanıma bende size ait bir şey var dedi." Bakışkarını Selçuk'a çevirerek kıstığı gözlerini üzerinde sorgularcasına gezdirip fısıldadı.

 

"Komutanım az yere bakan yürek yakan değilmişsiniz vallahi. Bize haram helal vaazları verirken yengeye malum gecede kendinizden bir anı ne buraktınız?"

 

Harun iki elini bileştirip kalp şekli yaptıktan sonra ritim tutae gibi yapıp Selçuk'un gözüne sokarcasına uzatınca onda kayışlar kopmuştu.

 

Geldikleri evin önünde aracı ani bir frenle durdurarak ikilinin öne doğru savrulmasını öfkeyle izledi.

 

İlk andan beri sessizliğini koruyan Emir'in kahkahası aracın içini doldururken Selçuk ona ve diğerlerine ters bakışlar atarak kükredi.

 

"İnin aşağıya lan!" İkili Selçuk'un kükremesi ile hızla toparlanırken o sinirle ikisini süzerek söylendi. "Lan sizde hiç Allah korkusu yok mu!? Din iman yok mu!? Ne fitne fesat insanlarsınız siz oğlum!? Bir daha abuk subuk yalan yanlış teoriler, yakıştırmalar, imalar duyarsam karşıyakada üç gün durup dinlenmeden mezar kazdırırım size! Allah var oğlum Allah! Benim başıma sizin gibi iki hadsizi sardıran Rabbim!"

 

Öfkeli bakışlarını ikilinin gülmemek için krndini kastıkları yüzlerinden çekerek derin bir nefes aldı.

 

"Allahım sen bunlarla olan imtihanımda yolumu sabırla birleştir. Bu iki fitneciye tahammül göstere bilmem için sabır deryalarına daldır beni!"

 

"Amin!"

 

"Amin komutanım!"

 

Arkasından gelen amin sesleri ile Selçuk o çok dilediği sabrın taşmaya başladığını hissederek ellerini öfkeyle yüzünde gezdirerek sıktığı dişlerinin arasınfan tısladı.

 

"Lan çıkın şu arabadan yemin ederim şimdi elimden bir kaza çıkacak beyinleri hormonları ile bütünleşmiş yürüyen testosteron merkezi kılıklılar!"

 

İkili Selçuk'un aracı bırak sokağı dahi inlete bilecek kuvvetteki kükreyişi ile hızla araçtan indiler.

 

"Tövbe estağfurullah tövbe! Bunları benim yanıma gelince şeytan mı dürtüyor anlamadım ki!

 

"Vallahi bu defa çocukların suçu yok şeytan Emine dürttü kardeşim!"

 

Selçuk önce Emir'in soktuğu lafı anlamasada sonra beyninde yanan ampulle hızla ona dönünce Emir arkadaşının yüzünün aldığı şekille kahkahayı bastı. Onun bu tavrıyla Selçuk yüzünü buruşturarak hoşnutsuz bir şekilde homurdandı.

 

"Komutanım inin Allah aşkına şu araçtan ya! Farkındaysanız soktuğunuz lafın ucu kuzeninize dokunuyor ayıp yani! Zaten başıma siz açtınız bu işleri! Bir de dalga geçiyorsunuz!"

 

Emir arkadaşına doğru yaklaşarak sır verirmiş gibi fısıldadı.

 

"Sen Sahra dan hoşlanmadıysan buluş ona karşı hislerini açıkça ifade et kardeşim yoksa peşini bırakmaz nikah masasına kadar gider bu iş."

 

Selçuk'un gözlerine işittiği son sözlerle kırgınlık birer perde misali inerken dişlerinin arasından tısladı.

 

"Katiyen olmaz komutanım!"

 

Emir arkadaşının yıllardır kendini br mezara diri diri gömdüğünün hoşnutsuzluğu ile ona üzülerek baktı. Bu ikisi olacaktı ve Sahra o deli dolu halleri ile arkadaşının üzerindeki ölü toprağını kaldırıp atacaktı. Bunun için elinden ne geliyorsa yapacaktı. Elini Selçuk'un omzuna koyarak hafifçe sıktı.

 

"Bak Sahra'yı iyi tanırım. Kasıntı erkeklerden hiç haz etmez! Eğerki buluşmaya karar verirsen elinden geldiğince dikkat et bu noktaya. Gerisini Sahra halleder zaten. Ardına baköadan kaçacak emin ol. Yani tabi buluşup kurtulmak istersen. "

 

Selçuk komutanının sözleri ile kısa bir an düşünsede aklı erkekler kısmında takılı kalmıştı. Kaç erkek tanımıştı bu kız!? Bir kaç gündür bütün degesini alt üst eden kızın halleri,tavrı,o gece gördüğü manzaralar kesit kesit tekrar beynine üşüşünce başını iki yana hızla salladı uzaklaşmak istercesine.Bu kız fazla düşünmesine sebep oluyordu ve o bir kadını düşünmeyi bırakalı bırakmak zorunda kalalı uzun yıllar olmuştu. Düzene soktuğu hayatının alt üst olmasını hayatının dengesinin bozulmasını istemiyordu. Düşünmemeliydi!

 

Emir arkadaşının içine ektiği tohumlarla sinsice sırıtırken Selçuk aldığı kararla bir anda ona dönerek aceleyle konuştu.

 

"Komutanım sizi de burada buraksam acil bir işim var benim. Şimdi aklıma geldi."

 

Emir arkadaşının sözlerini onaylarcasına başını sallayarak araçtan inerek kapıyı kapatıp kaldırımda hala didişen ikiliye doğru yürüdü ve sürücü kapısının tıklatılarak açılmasını bekledi.

 

"Sahra'ya selam söyle!"

 

Sözlerini bitirip kıkırdayarak eve doğru ilerlerken Harun ve Gökhan Selçuk'a yaklaşarak çapkınca sırıtarak imalı bir şekilde konuştular.

 

"Komutanım Sahra yenge ile mi buluşacaksınız?"

 

Gökhanın sorusu ile Emir'in üzerindeki bakışları onu bulurken bu defa Harun konuştu.

 

"Komutanım sakin olun,heyecan yapmayın. Tuzaklı sorulara dikkat edin. " Elini yumruk yapıp Selçuk'un omzuna hafifçe vurarak sırıttı. "Gazanız mübarek olsun komutanım. Tez zamanda hayırlı müjdelerinizi bekliyoruz bilesiniz."

 

Selçuk bu saçmalığa daha fazla dayanamayacağını anlayınca öfkeli bakışlarını ikisinin üzerinde gezdirdi.

 

"İkinizin eceli elimden olacak! Bizzat ben kefenleyeceğim! Ve damarıma basmaya devam ederseniz o vakit çokta uzak değil!"

 

Sözlerini bitirerek karşısında güçlükle yutkunan ikiliye aldırmadan aracını çalıştırarak hızla uzaklaştı.

 

İki saat sonra

 

Karşısında geldiğinden beri kendisini en ince ayrıntısını bile hafızasına lazımaya çalışırcasına izleyen kadına kaçamka bir bakış atarak önündeki kahve fincanına uzanıp bir yudum aldı.

 

"Sana beni kendi rızanla arayacağını söylemiştim!"

 

Sahra'dan gelen ani atak yüzünden içtiği kahfe buğazına kaçınca hafifçe öksürerek toparlanmaya çalıştı. Kızın kendinden emin ve kararlı bakışları,kahveyi buğazına kaçırdığı an eğlenircesine ışıldamıştı. Farklı bir ışık gelip geçmişti o iri gözlerinden ve Selçuk o ışıkta bir an takılı kalmıştı. O gecekinden çok farklıydı. Her şeyi farklıydı. Bakışı,duruşu,giyimi,konuşması yüzü. Farkında olmadan kızı inceleyen bakışlarını hızla çekerek bakışlarını masanın üzerindeki fincana sabitledi. Yüzündeki farkı anlamıştı o gece yaptığı gibi makyaj yoktu sade ve duruydu. Sadece iri gözleri yine haddinden fazla ön plandaydı. Diğer bazı farkındalıkları da sarhoş olmamasına bağladı. Düşüncelerinin iyi yöne gitmediğini anlayarak dağıtmak için kızın gözlerine bakmadan hızla konuştu.

 

"Aradım ve buluşmak istedim çünkü kafan da kurduğun şeyleri sonlandırmak istiyorum!"

 

Sahra da önündeki fincana sakince uzanarak bakışlarını kısaca etrafında gezdirdi. Kendisi ile yanlız kalmak istemediği için belliki bu kadar kalabalık bir yer seçmişti. Onun bu düşüncesi ile dudakları hafif yana doğru kıvrılmıştı. Fincanı dudaklarına götürmeden bakışlarını tekrar odağına çevirerek tek başını onaylamazca ili yana sallayıp yüzündeki tebessümü silmeden fısıldadı.

 

"Kafamda kurmadım Selçuk!" İsminin zikredilmesi ile bakışları kendinden bağımsız bir şekilde kızı bulurken onun yüzünde genişleyen tebessümü ile gözleri yanaklarındaki iki çukur da takılı kaldı. İşaret parmağını kaldıran Sahra sol göğsünü işaret ederek sözlerine devam etti. "Buram da kurdum!" Tek kaşını kaldırarark karşısındaki adamın gözlerine kararlı bir şekilde bakıp devam etti." Ve buram da kurduğum tahtta sadece seni istiyorum!"

 

Sözlerini bitirip elindeki fincanı dudaklarına götürerek büyük bir yudum alırken bakışları karşısı daki adamın yüzünde üzerinde bıraktığı etkiyi yakalamak istercesine gezindi.

 

Selçuk kızın kendinden emin halleri ile biraz daha sıkıntıya düşerken bakışlarını kızın üzerinden çekerek, geldiğinde yanındaki sandalyeye bıraktığı hırkaya çevirdi. O gece Sahra'nın üzerine örtmüştü. Aklı her şeyin başladığı o geceye ve başlamasına sebep olan komutanına kayarken öfkeyle sessizce dişlerinin arasından homurdandı.

 

"Beni bu durumlara soktun ya Allah alnını secdeden kaldırmasın komutanım!"

 

Selçuk'un fısıltıyla söylediği sözleri duyan Sahra kıkırtısına engel olamadı. Adamın bedduası bile hayırlıydı doğrusu. Onun kıkırtısı ile kendisine gelen Selçuk buğazını temizleyerek karşısındaki kadın gibi kararlı bir şekil de konuştu. Tek fark o gözlerine bakmadan derdini anlatmaya çalışıyordu.

 

"Bakın Sahra hanım."

 

"Sahra!"

 

"Ya sabır!" Selçuk'un homurtusu ile Sahra tekrar kıkırdarken o sözlerine devam etti.

 

"Bak Sahra, benimle ilgili mümkünse hiç bir şey kurma! Aramızda ki farkı sende görüyorsun. Yaşam biçimlerimiz,tarzlarımız,zevk aldığımız şeyler çok farklı. İlişki anlayışımızın bile arasında uçurumlar var. Benim şu an burada oturup seninle bu konuşmayı yapmam bile bana uygun bir davranış değil. Kısacası boşa hayal kurma üzülmeni istemem çünkü ne ben hislerine karşılık verebilecek kişiyim,ne de sen benim sana his besleye bileceğim bir kişisin! Sen benim komutanımın kardeşi sayılırsın! Her şeyi bir kenara bıraksak bile ben bir ilişki düşünmüyorum!"

 

Yaptığı uzun konuşmadan sonra nefesini sesli bir şekilde bırakarak kızn kendisini anlamış olmasını umup bakışlarını kısa bir an yüzüne çevirdi. Ne olursa olsun bir kadının kalbini kırmak onu üzmek istemiyordu. Fakat Sahra'nın gözlerine değen derin bakışları ile onun kırılmayı bırak dediklerini umursamadığını anlaması uzun sürmemişti. Gözlerini bıkkınca kapatarak bir kaç saniye ona düşüncelerini daha anlaşılır nasıl ifade edeceğini düşünürken kızın sorusu ile gözlerinin üzerindeki perde hızla aralandı.

 

"Kaşların zülfikar mı!?"

 

Söylediği onca sözden yaptığı konuşmadan sonra kızın anlam veremediği sorusu yüzünden öfkenin bedenine dalga dalga yayılmaya başladığını hissetti. Kendisi burada ne anlatıyordu bu kız karşısında ne yapıyordu anlam veremiyordu. Emir verdiği küçük bilgi aniden aklına gelince dişlerini sıkarak sinirle tısladı.

 

"Yay!"

 

Sakin olmaya çalışarak sandalyesine yaslanarak kollarını göğsünde birleştirdi. Bir an önce buradan çıkıp gitmek istiyordu ama bu kızı kendisi ile kurduğu hayallerden vazgeçirmeden gidemeyeceğinin de farkındaydı. Günahı sevabı bir kenara bırakarak kızın bakışlarına gözlerini odakladı. Bu kız ikisinden bir şey olmayacağını bu gün burada anlayacaktı. Sahra'nın bakışlarındaki değişik pırıltılarla ne yapmaya çalıştığını tartarken o devam etti.

 

"Cemalin ne güzel!"

 

Gözlerini bıkkınlıkla deviren Selçuk aynı bıkkınlıkla tısladı.

 

"Ay! Ay! Benim cemalim Ay! Tövbe yarabbim sözlerine bak kızın sanki nur inmiş yüzümüze."

 

Sahra adamın sonraki homurtusunu kulak ardı ederek masanın üzerine doğru eğilip kendinden emin bir şekil de fısıldadı.

 

"Seni seviyorum!"

 

Selçuk'un nefesi buğazında düğümlenirken bakışlarını etrafında hızla gezdirerek telaşla kıza çevirdi.

 

"Vay ki ne vay! Kafayımı yedin kızım sen! Ulu orta sözylediğin sözlere dikkat et!"

 

Sahra kendisini kaale bile almayıp dalga geçercesine konuşan adama tek kaşını kaldırarak bakıp sordu.

 

"Bende gönlün var mı?"

 

"Yok!"

 

Başını tamam dercesine sallayarak sözlerine devam etti.

 

"İşin ne dir!?"

 

İşini bilen kızın bu soruyu sorması ile Selçuk artık anlamıştıki kızın aklında başka tilkiler dolanıyordu ve ilk sözlerinden beri fark ettiği diğer nokta ise Sahra'nın kendisine sorduğu sorular bir aşığın türkü olan sözleri idi. Kendisine bir oyun oynuyordu ve o oyunun sonucunun nereye gideceğini merak ederek ayak uydurdu karşısındaki kıza.

 

"Seyran!"

 

"Sende sevdamı var?"

 

"Püryan!"

 

"Senin neyin var?"

 

"Üryan!"

 

"Malın var mı?"

 

"Yok!"

 

"Bu dünya da muradın nedir!?"

 

"Cennet!"

 

"Yarin var mı?"

 

"Resulü zişan!"

 

"Başka yarin var mı?"

 

"Yok!"

 

Sahra tirdiği sorularının ardından yerinden kalkarak karşısındaki adamı dikkatlice süzerek ellerini masanın üzerine sakince koydu ve Selçuk'a doğru biraz daha eğilerek fısıldadı.

 

"Ne kaşın zülfikar,ne yüzün ay!" İşarer parmağını kaldırarak iri gözlerini işaret ederek sözlerine devam etti. "Benim seni gördüğüm güzelliktesin Selçuk! Ve ben ne kaşın ne cemalin için sevdim seni!"

 

Adamın çatılan kaşlarına aldırmadan derin bir nefes alarak sözlerine devam etti.

 

"Seyran değilsin, eğerki olsaydın etrafında seni ilk gördüğü anda,ışığın etrafında pervane misali dönen gönül kuşumu görürdün! Püryan hiç değilsin Selçuk! Ne çam iğnesi,ne ardıç iğnesi olup batmazsın tenime, aksine senin dilinden dökülen sadece nağme olur gönlüme! Üryan!" Kaşlarını çatarak kendisine afallamış gibi bakan adama hafifçe tebessüm edip başını olumlu anlmada sallayarak sözlerine devam etti.

 

"Üryan! Evet benden önce üryan gelip üryan gidiyormuşsun ama dediğim gibi üryanlık halinde benden önce de kaldı! Malın yokmuş zaten gereği de yok variyetin varda peşinde onun için koştuğumu düşünme diye sordum! Benim mal da da gözüm yok!"

 

Selçuk karşısındaki kızın sözleri ile gerçekten afallamıştı çünkü böyle bir konuşmayı kesinlikle beklemiyordu. O sadece kendisi ile eğlendiğini düşünerek oyununa ayak uydurmuş sonunun gelmesini ve derdini anlatıp gitmeyi beklemişti. Sahra'nın kendine olan güveni ve kararlı sözleri yüreğinin üzerine yerleşen o korkuyu bir kuş çırpınışı gibi hissettirmişti yine.

 

"Muradın benim Selçuk,ben olmadan senin bu dünya da murat ettiğin cennet sana cehennem olur bunu ergeç anlayacaksın! Hepimizin yari elbetteki Resulü zişan ama unutmaki Resulü zişan efendimizin bile Rabbimiz den sonra gelen gönül yari varmış sevdasını kördüğüm diye tabir ettiği!"

 

Selçuk bakışlarını karşısındaki kızın iri kahve gözlerinden çekmeden dikkartle onu dinlerken o işaret parmağını kaldırarak beklemediği bir anda Selçuk'un sol göğsünün üzerine bastırarak irkilmesini neden oldu.

 

"Madem başka yarin yok bundan sonra ben sana yar olacağım,sen bana kördüğüm olacaksın Selçuk!"

 

İşaret parmağını adamın göğsünden çekerek yerinde doğrulup bakışlarını adamın gözlerinden çekmeden onun yüzünün aldığı şekli kendi yüzündeki kocaman gülümseme ile izledi. Selçuk karşısındaki kızın sözlerinden sonra kendini toparlamaya çalışarak yerinden hırsla kalktı. Yüreğindeki korku daha çığ gibi büyürken önğne çektiği yüksek setlere güvenerek dikildi Sahra'nın karşsına ve şaşkınlığını bir çığın altında bırakan öfkesi ile tısladı.

 

"Ne sen bana yar ne ben sana kördüğüm olurum! Ben bh dünya da cehennem ateşlerinde yanıp zemzem sularına dalarak tekrar can buldum! Benim kimseye vaad edeceğim bir cennet bahçeleri yok!" Yumruk yaptığı elini hırsla masata vurarak sözlerine devam etti. "Benim cehennemim var cehennemim! Cehennemim de zakkum çiçeklerim var benim! Anladın mı! Bundan sonra benden uzak dur Sahra! Peşimi bırak! Kalbini kırmak istemiyorum! Üzülmeni jiç istemiyorum! Bana istemediğim şeyler yapyırarak beni daha fazla günaha sokma! Bir kadının vaad ettiği sahte cennette soluklanacak kadar zayıf değilim!"

 

Anlamıştı Sahra daha ilk günden bakışlarına değen o bakışlarda büyük acıların olduğunu anlamış onun feri sönmüş gözlerinde canhıraş feryatlarını hissetmişti. O bakışlarındaki acıyı yüzündeki huzur veren dinginliği sevmişti. Selçuk'a biraz daha sokularak onun öfkesinin aksine sakince konuştu.

 

"Ben sahte olan hiç bir şey vaad etmem Selçuk! Cennetim de cehennemim de gerçektir! Hııı sen bana inanmıyorsan seni önce vaad ettiğim cennette karşılar,sonra cehennemim de yakarım Selçuk! Heee gene yapamazssın diyorsan bekle bir kaç hafta sonra en yakın arkadaşını o cehennemde nasıl yakıyorum da Zeynep'in elinden içeceği irinlere bile mahkum bırakıyorum kendi gözlerinle gör!"

 

Selçuk'un öfkesi son işitttiği sözlerle aniden kesilen kasırganın ardından esen rüzgara dönüşürken şüpheyle kıstığı bakışlarını kızın üzerinde gezdirdi. Neyden bahsediyordu bu kız!?

 

"Ben seni kalbimin baş köşesine koyduysam,senin bile söküp atmaya gücün yetmez! Kalbim karşılık bulmayacağı bir kalbi de kendisine eş seçmez! İstediğin kadar diren beklerim ben zamanım var. Sonun da yüreğini nasıl olsa kendin avuçlarıma bırakacaksın!"

 

Tek kaşını kaldırarak karşısında kendisini şüpheli gözlerle izleyen adama tehtit edercesine bakarak sözlerine devam etti. "Beklerim demek,demek değil ki bu zamanda boş duracağım o kalbini çalacağım. Ama bana haram kıkdığın o gözlerin başkasına değdiğini görürsem duyarsam sonuçlarına katlanırsın! Aşkım cennet,nefretim cehennem kadar büyüktür! O yüzden şimdiden ayağını denk al Emir'in düştüğü hatalara sakın düşme Selçuk! Hiç acımam yakarım! Karşına geçer tüten dumanını da zevkle izlerim!"

 

Karşısındaki adamdan bakışlarını kısa bir an çekip sandalyenin üzerindeki hırkaya ve çantasına uzandı. Hırkayı Selçuk'un omuzlarına geçirerek yakalarından tutup gözlerinden bin bir düşüncenin geçtiği adama kocaman gülümseyerek göz kırptı.

 

Selçuk, Sahra'nın hangi hareketine,hangi sözlerine şaşıracağını şaşmıştı. Bu kız konuştukları şu kısa zamanda kendisine hem ilanı aşk etmiş, kalbini talip olmuş,cenneti vaad etmiş,cehenneme salmış,en sonun da da tehtitlerini savurmuştu. Yapacağı yanlış bir harekette alacağı intikamın örneği olarakta komutanını göstermişti. Bu kızın aklında kaç tilki,kaç plan,kaç entrika vardı!? Şimdi yüzüne çok yakın bir mesafede kendine bahşettiği o kocaman gülümsemenin arasında biraz daha bu yakınlıkta kalırlarsa mezarı olacak olan iki çukura takıldı gözleri. Söylediği hiç bir söze ihtimal vermesede Sahra'la aralarındaki yakınlaşmaya vermesi gereken tepkiyi vermezse emin olduğu tek şey bu kızın yanağında ki o iki çukurda can vereceğiydi. Bakışlarının takıldığı iki noktayla derince iç çekerek farkında olmadan fısıldadı.

 

"SupanAllah!"

 

Derinlerden gelen kıkırtıya benzer şeylerle daldığı çukurlardan gözlerini hızla çekerek bir adım uzaklaşarak utançla bakışlarını kaçırdı. Bu kızdan kesinlikle uzak kalmalıydı. Lakabının hakkını veriyor resmen günaha davet ediyordu.

 

Sahra da onun uzaklaşması ile biraz önce yaşadıkları yakınlıktan dolayı kuş gibi çırpınan göğsüne elini bastırmamak için kendini zor zapt ederek aceleyle konuştu.

 

"Bir kaç güne yurtdışına çıkacağım. Eee yanlız değil tabiki."

 

Selçuk takılı kaldığı girdaptan ve düşüncelerden Sahra'nın yanlız değil sözüyle çıkarkrn bakışları hızla kızı bulurken kaşlarıda farkında olmadan çatılmıştı. Ona neydiki gideceğinden bu kız niye kendisine anlatıyordu yapacağı şeyleri. Anlattığı hiç bir şeyi umursamıyor muydu acaba çok merak ediyordu. Bir ilişki istemediğinin neresini anlamıyordu. Kendisinin de anlamayıp merak ettiği bir nokta cardı ki Sahra hanım kiminle yurt dışına gidecekti?

 

Selçuk'un düşüncelerini hissetmiş gibi Sahra aceleyle sözlerine devam etti.

 

"Zeynep le yurt dışına gideceğiz. O kalacak ben bir hafta sonra döneceğim. Uyarılarımı unutma namazında niyazında ol sen gözün harama kaymasın Selçuk yoksa Emir'in defterini dürdükten sonra senin defterini de dürerim! Kalbini yerinden öyle bir sökerim ki ellerimd can veririsin!"

 

"Sahra saçmalamayı keser misin!? Bizim aramız da bir ilişki yok! Olmayacakta! Varmış gibi bir havaya girip, beni sürekli saçma sapan tehtit ederek ne benim hayatımı, ne kendi hayatını ikimize de zindan etme! Ayrıca Emir ve Zeynep ilişkisine karışma! Rabbim bir yola koymuşmuştur elbet suyu daha fazla bulandırmayın!"

 

Selçuk'un sözlerine umursamazca omuz silken Sahra yüzünü ekşiterek çantasını koluna takıp tekrar kendisini kaçamak bakışlarla izleyen adama döndü.

 

"Kusura bakma ama Emir intikamın en acısını hak etti. Seven sevdiğini yarı yolda bırakmaz! Şimdi yapacaklarımdam sonra yarı yolda kalmanın acısını bir de o tatsın bakalım! Zeynep'e öyle bir koca adayı buldum ki, babamlar oğullarına her zaman örnek almaları için onu gösterir! Gerçi o adayın babası yıllar önce babalarımızı kudurtmuş ama onun sayesinde adam akıllanmışlar nede olsa! Şimdi de oğlu Emir'i kudurtacak! Ben de üstüne aşılarını yapıp Zeynep'i ondan sonsuza kadar kurtaracağım! İhanetin en acısını ona bir o kadar yakın bir o kadar da uzak olan adamla tattıracağım! Ayrıca beni iki de bir ret edip durma Zeynep'e bulduğum koca adayının yanında yedek parça olarak ben de bir tane alırım kay beden sen olursun Selçuk efendi!"

 

"Neee! Ne koca adayı Sahra!? Bunlar sipariş üstüne mi üretiliyor kızım saçmalamayın söyle Zeynep'e vazgeçsin o işten! Ayrıca sen de milletin çöpçatanlığını mı yapıyorsun sanane milletin koca adayından falan! Edebinizce kaderinize kim yazıldıysa onu bekleyin! Elbet gelip bulacaktır onlar sizi!"

 

Sahra işittiği sözlerle kıkırdayarak mırıldandı.

 

"Allah'a emanet ol Selçuk." Adamın burnunun dibine girerek yanağına doğru uzatmıştı ki Selçuk hızla geriye doğru bir kaç adım atarak tısladı.

 

"Ne yapıyorsun sen Sahra!" Ellerini öfkeyle yüzünde gezidrerek homurdandı. "Sabır! Sabır Alahım! Sen benim aklıma öfkeme mukayyet ol!"

 

"Aaa! Ne yapacağım canım! Kaderim deki adam görüyor mu onu komtrol ediyorum! Malum körse gelip beni bulmasını beklemeyim yıllarca! Ben de ona göre diğer adayları değerlendireyim diye şey ettim." Selçuk'un öfkeden kararan yüzüne gülmemek için kendini zor tutarak elini sallayıp arkasını dönerek uzaklaştı.

 

"Kurnaz tilkiii!"

 

Giden kızın ardından bakışlarını çekerek biraz önce kalktığı masaya tekrar oturarak masadaki fincana uzandı. Omxundaki hırkadan burnuna gelen kızın kokusu ile yüzünde silik bir tebessüm oluşsada,haram kokunhn kaynağını hızla omuzlarından çekerek yanındaki sandalyeye bırakarak kendisine bile yabancı gelen bir sinirle fısıldadı.

 

"Küçük şeytan!"

 

Dilinden dökülen kelimenin farkına varınca içinden tövbe çekti. Farklıydı bu kız hemde dengesini alt üst edecek kadar farklı...

 

Yaman kızdı ve başa çıkması biraz zor gibiydi. Ama pes etmeyecekti. Bir kadına söz veripte onun hayallerini yıkıp günaha bulanmak bu dünya da ki isteyeceği en son şey bike değildi. Ne de olsa kadınlar peygamber efendimizin emanetiydi. Heleki Sahra'nın kalbini kırıp hayallerini yokma düçüncesi onu en büyük sıkıntılara salıyordu. Kendi uzun yıllar önce acı bir şekil de kapatmıştı gönül defterini ve açmak gibi bir düşüncesi yoktu. Neler çektiğini bir kendisi bir Allah bilirdi o acıları tekrar yaşamamak için kendisini ve düşüncelerini zorlayan bu kıza onu durdurana kadar engel olacaktı. Kendisi yaralıyken başkasına Yara olmazdı. O kişi kardeşim dediği adamın kardeşi gördüğü kızsa asla olmayacaktı.

 

Emir düşüncelerinin arasına sızınca Sahra'nın söylediği sözler ok gibi zihnine saplandı. Zeynep için bir eş adayı bulmuştu! Emir'in hala nikahında olan karısı Zeynep için! Mehmet'in,üzerine yüklediği yük aklına dolunca yerinde huzursuzca kıpırdandı.

 

İşler çok karışacaktı ve bu hiç hoşuna gitmiyordu. Özellikle Sahra'nın bu işin içinde olması hiç mi hiç hoşuna gitmemişti. Dişlerini sıkarak öfkeyle tısladı.

 

"Ahhh! Sahra! Ahhh! Dediğin gibi cennet misin!? Cehennem mi !? Cennet desem, huzur vaad eden cennet bahçesi değilsin! Azap vaad eden gayya kuyusu,yangınları vaad eden cehemnem gibi yakıyorsun insanı! İnatla beni günaha davet ediyorsun!"

 

Cebinden çıkardığı telefonun bir kaç tuşuna basarak öfkeyle homurdandı. " Tıpkı isminin özelliğini taşıyan uçsuz bucaksız tehlikeli bir çölsün kadın!"

 

Yitenumutlar....

 

Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi bekliyorum 🥰🥰

 

 

Loading...
0%