@yuppi.yey
|
Kardeşimi bekleyeli saatler olmuştu, arıyordum telefonuna ulaşılamıyordu, arkadaşlarını arıyordum ama sabah okulda gördüklerini tek söylüyorlardı. Saat gece yarısı olmuştu ve saatlerdir eve gelmemişti. Saatlerdir evin içinde dışında koşturup onu bekliyordum, polisi bile arayıp soruşturmuştum ancak aradan yirmi dört saat geçmedikçe kayıp ilanı verilemeyeceğini söylemişti bu yüzden evden çıkıp hep dolaştığı yolları tekrar dolaşmıştım. Hâlâ onu bulamıyordum nereye gittiğini bile bilmiyordum. Geriye kalan tek yaşam kaynağıma birşeyler olmaması için dualar ediyor lanetler okuyordum. Umarım Kaptan ona iyi bakardı doğrusu Kaptan yanındaysa eğer ona birşey bile olamazdı. Ona birşey olmayacağı fikriyle evden tekrar çıkıp mahalle aralarını gezmeye başladım. Sokak, sokak bakıyor tekel bayileri gezip küçük siyah montlu bir çocuk ile yanında doberman türü bir köpek gördüklerini soruşturuyordum herkes görmediğini, görürlerse haber edeceklerini söylüyordu. Yapacak birşey kalmamıştı Yiğit yoktu. Kaldırıma oturup tekrar onu aradım belki bir umut eve gelmiştir diye telefonu gine açmamıştı, yani eve bile gelmemişti. Olmaması lazımdı böyle birşeyin. Ona sahip çıkıp korumam lazımdı! Öyle tek başına dışarı çıkmasına izin vermemeliydim. Değerli olan tek şeyimin ellerimden kayıp gitmesini izlememeliydim, bunu ona nasıl yapabildim ben? Onun gülünü izlyerek yollamıştım ve gülerek gelmesini istiyordum bunun son gülüşü olmasını istemiyordum. Küçük yaşta hayata daha adım atmamıştı bile bunu ona yaşatacak son kişi olmalıydım. Bana emanet edilen son şeye dâhi sahip çıkmamıştım. Oturduğum buz gibi kaldırımdan kalkacak gücüm kalmamıştı, oturmamalı ve onu aramalıydım. Kalkamıyordum onu da kendi ellerimle kaybetmiştim. Aslan gibi kardeşimi kaybetmiştim. Şuan ne halde ona ne olduğunu bile bilmiyordum. Çocukken basketbolcu olmak isterdi, sporla da çok ilgilenirdi. Halı saha da top koştururken krize girdiğini öğrenmiş son anda yetişip hastaneye gitmiştik. Astımı olduğunu öğrenmiştik, o küçük el değmeyecek yaşta bir daha spora adım atamamıştı. hayallerini sadece saha da oyun oynayan insanları izlemekle geçiştirmişti. Aklıma gelen anıyla beraber evin ilerisinde olan basketbol sahasına doğru koşmaya başladım. Bazen orda oturup basketbol oynayanları izler dalıp gider ve geç gelirdi belki orda olabilirdi!
Evin olduğu sokağa doğru girip koşmaya başladım, eve doğru yakınlaşmıştım ki gelen köpek havlama sesiyle nasıl olduğunu anlamadan ayağım kaymıştı, yerde ki asfaltta hızla sürüklendiğimi fark edivermiştim sadece.
Sesimin çıkabildiği kadar bağırıp "Kaptan oğlum! Kaptan sen misin oğlum?!" diye çağırıyordum kaptanı, köpek sesi yakınlaşınca olduğum yerden kalkıp köpek sesine doğru döndüm. Arkada bir çocukla Yiğit geliyordu, Yiğidin yanındaysa Kaptan vardı. "Çok şükür Allah'ım sevdiğimi elimden almadığın için şükürler olsun sana! Kaptan koş oğlum!" diyip rahat bir nefes çekmiştim. Dolan gözlerimi silip nefesimi düzene sokmaya çalışıyor bir yandan da kalkıp Yiğit'in olduğu yere ilerliyordum ancak gördüğüm simayla beraber koştum. Bu çocuk neden şuan kardeşimin yanında elinde sigarasıyla geliyordu? Hangi akılla kardeşimin yanında sigara içebiliyordu?! Gördüğüm sıfatla artan sinirimi elimi sıkarak atmaya çalıştım. Kardeşimin gözünün önünde kavga etmemelisin Onur sakin ol. büyüklüğünü koru, değer verdiğin bir ailen var ve koruman gereken bir çocuk var ona göre davran, sevdiklerinin tek sahip olduğu kişi sensin. "Abii!!!" Diyip bana doğru koşan gözleri dolmuş kardeşimi görünce sabır falan kalmamıştı. Tüm dengemi kaybedip Yiğidi elimle kenara itip, ayakta dikilen çocuğa doğru ilerledim. Yüzüne geçirdiğim yumrukla beraber yere düşmüştü, yüzünü tutup beni izliyordu bense onun üzerine yürümeye devam ediyordum. Daha ne olduğunu anlamadan midemden gelen bulantı ve sızıyla iki büklüm yere yığıldım. Yiğit bana sinirli sinirli bakıyor bir yandan da pişman olmuş şekilde elinj kaldırıldığı yumruğunu bakıyordu. Yiğit bana vurdu? Kardeşim bana el kaldırdı. "Yiğit ne yapıyorsun? Bu piçle neden yan yanasınız?" diye sesimi çıkarabilmiştim sadece bir yandan da ellerimle karnımı tutmuştum. Elide ağırdı ha abisine çekmiş nolucak. "Abi!" diye bağırdı Yiğit. Kulak zarımın çizildiğini hissetmiş gibi oldum. "Piç dediğin çocuk hayatımı kurtardı abi! Kaptan onu getirdi o olmasaydı şuan çoktan çöp yığınının dibinde nefessizlikten ölecektim! Hayatımı kurtaran çocuğa neden vurdun!" diye kızıyordu bana. Duyduklarımın şaşkınlığıyla yutkunamadım bile, sabah kavga ettiğimiz kişi şuan kardeşimin hayatını kurtararak karşıma gelmişti. Kardeşim o çocuğun yanına gidip onu kaldırdı sonra birşeyler konuşuyorlardı. Bense eğilip büzüldüğüm asfaltta oturmuş duyduklarımın etkisiyle hareket bile edemiyordum. Yiğidin beni tekrar çağırmasıyla ona döndüm "Abi söyle gitmesin! Teşekkür olarak bari bir çay yada su içsin onca yolu yanıma sadece koşarak geldi! Gitmekte ısrarcı abi lütfen izin verme" Kafamı kaşıyıp ne diyeceğimi bilmeyerek ona bakmıştım o ise "Teşekkür edilecek birşey yok kim olsa öyle yapardı. Kendine biraz daha dikkat et bu taraflar tekin değil tek dolaşma." diyip baş selamını verip ilerlemeye başladı. Birşey diyip dememek arasında kalmıştım ki teşekkür etmek amaçlı en azından birşey yapmalıyım diye düşündüm. Dikkatini çekmeye çalışıyordum ama bana bakmıyordu bile aklıma onu vurduğum gelince "Önce yaralarına bakalım sonra gidersin." diye dikkatini çekmeye çalıştım.
O ise dönüp "Ne yarasından bahsediyorsun sen?!" diye sinirle üstüme doğru gelmeye başlayınca sonunda dikkatini çektiğimi anladım.
"O yüzünde ki kocaman yırtığa diyorum, çocukluk yapma da gel bari bunun telafisini yapalım." dedim.
"Hadi lan ordan! Kendim bakarım." diyip ayak dibime gelmiş yukardan sinirle beni izliyordu. Elimi uzatıp "Önce beni kaldır sonra gösteririm." dedim ellerimden tutup kendine doğru çekince olduğum yerden kalkmıştım. "Arkamda ki gri ev bizim evimiz. Gel bakalım yara küçük mü yada büyük mü diye. Sanki yalan borcumuz var." demiştim o ise "Hadi bakalım göreceğiz ibne." dedi. Bir anda önümde durup dibime girerek "Yara olmadığını biliyorum gine de bakacağım. Eğer ki yara yoksa seni kardeşinin gözünün önünde öldürürüm." dedi. Ellerimi kaldırıp teslim oluyorum şeklinde durup kafamı salladım. Yiğit'in yanına gitmiştim o ise tüm dikkatini öpüp sevdiği kaptana vermişti. "Yiğit hadi eve." dedim önce bana sonra yanımda ki çocuğa bakıp "Erdem abide mi geliyor?" diye sormuştu. "Evet geliyor Yiğidim, hadi eve havalar iyice soğudu." diye cevap verdim o ise isminin Erdem olduğunu öğrendiğim çocukla tokalaşıp kaptanı alarak yanımıza geldi hemen.
Eve girince rahatça iç çekip "Evim evim Güzel evim~" demiştim Erdem ise göz ucuyla kapı arkasında beni izliyordu. "Davetiye mi bekliyorsun oğlum geçsene içeri işte." dedim o ise önce terd ters bakıp, birşeyler mırıldanarak ayakkabısını çıkarıp içeri girmişti. Yiğitle, Kaptan bizden önce içeri girmişti. Yiğit duş almak istediği için hemen duşa girmişti. Bende Kaptan için mama tabağı hazırlayacaktım. Mutfağa girdim, arkamdan gelen adım sesiyle Erdem'in de benimle beraber Mutfağa girdiğini anladım. Eğilip alt dolaptan kuru mamayı alıp Erdem'e "Salonda Kaptan'ın mama kabı var televizyon ünitesinin yanında hemen ,onu getiriversene sana zahmet." demiştim cevap vermeden içerir girmişti. Yere sertçe düşen plastik sesine döndüm, Erdem Kaptan'ın kabını yere fırlatmış sinirli sinirli bana bakıyordu. Sırtımı mutfak tezgahına dayayıp ellerimi göğsümde birleştirip Erdem'in birşey demesini bekledim. Erdem: "Kardeşin için sabahtandır seni alttan alıyorum haddini aşma! İşin bittiyse siktir olup gidiyorum oyunların için gelmedim buraya." diyip arkasını dönüp kapıya doğru ilerlemeye başladı. Arkasından hızla ilerleyip kolunu çekmiştim ki oda kolunu direk ayrınca, kaybolan dengemle beraber şiddetle duvara çarptık. Duvardan ayrılıp göğsümün dibinde oflayan Erdem'e baktım, başını tutmuş ufalıyordu. Ellerimi duvarın iki yanına sarıp onu kollarım arasında kıstırdım, yüzüne biraz daha yakınlaştım dikkatini çekmek için "Yüzünü sanat eserine çevirmişim oğlum be!! başkası yapsa imza için yanına uğrardım." diyip sırıttım o ise dikkatini şimdi bana vermişti. Yüzüme önce tepkisiz baktı sonra yüzü yavaş yavaş kızarmaya başladı. Sinirden gözlerinin rengi siyaha dönmüştü resmen, yüzüme daha da yakınlaşarak "Bende bir imza bırakayım meslek gereği!" dediği gibi kaburgamda hissettiğim acıyla kendimi bir anda yerde bulmuştum. Gelen sızıyla beraber gözlerimi açık tutmaya çalışarak az buçuk gördüğüm ayaklar ve açılan kapıyla "Dursana oğlum!" diyebilmiştim sadece ama hemen sesim kısılmıştı. Kapıyı bir süre açık tutup birşeyler demişti ama ben vurduğu yerin etkisiyle sadece yüzüne bakabilmiştim, kapıyı sertçe kapatıp çıkmıştı. (◍•ᴗ•◍)❤ hai |
0% |