Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. Bölüm

@zehratugral

13.Bölüm

Redwich Saray’ı patlatıldı!

Dün gece iki kuzenin verdikleri maskeli balo’da Saray adeta bomba gibi patladı!

 

Dün gece ki Balo’dan çok fazla ölü ve birçok da yaralı olduğu bildirildi, bunlardan birisi de Kral Thomas’la Kraliçe Elena.

 

Kral ve Kraliçe bugün son yolculuklarına uğurlanacak, oğulları Prens Herman sessizliğini koruyor.

 

Kral Harvard patlamanın Saray’daki mutfaktan çıktığını bildirdi.

 

Bir diğer düşünceyse patlamayı İngitere tahtına geçmek için Kral Harvard’ın çıkardığı yönünde.

 

Şok haber!

 

İrlanda Prensesi Perla meydanda Cadı tahtasına bağlanmış ölü bir şekilde bulundu!

 

Yetililer Prenses Perla’nın defalarca bıçaklanarak öldürüldüğünü bildirdi.

 

Bu canice!!!

 

Redwich Saray’ı patlatıldı!

 

Dün gece iki kuzenin verdikleri maskeli balo’da Saray adeta bomba gibi patladı!

 

Dün gece ki Balo’dan çok fazla ölü ve birçok da yaralı olduğu bildirildi, bunlardan birisi de Kral Thomas’la Kraliçe Elena.

 

Kral ve Kraliçe bugün son yolculuklarına uğurlanacak, oğulları Prens Herman sessizliğini koruyor.

 

Kral Harvard patlamanın Saray’daki mutfaktan çıktığını bildirdi.

 

Bir diğer düşünceyse patlamayı İngitere tahtına geçmek için Kral Harvard’ın çıkardığı yönünde.

 

Şok haber!

 

İrlanda Prensesi Perla meydanda Cadı tahtasına bağlanmış ölü bir şekilde bulundu!

 

Yetililer Prenses Perla’nın defalarca bıçaklanarak öldürüldüğünü bildirdi.

 

Bu canice!!!

 

Canice? Evet belki o Prenses masumdu ama Annesi de öyle değil miydi? Öyleydi elbette fakat onu hiç düşünmeden yakmışlardı. O Prenses de hiç süphesiz Amaris’in intikam planında kullandığı birisiydi, hayır kimi kandırıyordu ki? O prensesin intikam planıyla da bu savaşla da bir alakası yoktu.

 

Bir savaşta duygulara yer yoktu, fakat Amaris ilk ve son defa duygularına yer vermişti. Bu Krallığa ya da Babasına karşı yapılmış bir hamle değildi

 

Amaris başını gazeteden kaldırıp saate baktı. Geç kalmışları bu saate kadar gelmelerini bekliyordu. Evine gelmişti, Muhafızların onu burada çok rahat bulabileceklerini biliyordu zaten bilerek gelmişti. Ev ilk kez bu kadar boş ve soğuktu Annesi yoktu. Hayır bu tarz duyguların onu etkilemesine izin veremezdi.

 

Kapı sertçe çalındı, Amaris gazeteyi bir kenara bırakıp kanepeden kalktı. Kapıya ilerledi açmadan önce omuzlarını dikleştirip başını kaldırıp kendinden emin görünmeye çalıştı. Ardından kapıyı açtı, tam da beklediği gibi Krallık Muhafızları karşısındaydı.

 

“Amaris Miller?”

 

“Evet, benim.” Muhafız bir kelepçe çıkardığında Amaris bileklerini uzattı. Muhafız şaşkınlıkla donup kalmıştı. Muhafız kolayca kelepçeleri Amaris’in bileğine geçirip Amaris’i iterek evden çıkardı, iki Muhafız onu kollarından tutarak at arabasına sürüklediler.

 

Amaris ve Muhafızlar at arabasına bindiğinde at arabası hareket etti, Amaris karşısında oturan Muhafıza bakıyordu dik dik, en üstleri o gibi görünüyordu.

 

“Beni neden tutukladığınızı biliyor musunuz?”

 

“Cadılıkla suçlanıyorsunuz.”

 

“Ah, yani bilmiyorsunuz.” Muhafız sinirle dişlerini sıktığında Amaris sırıttı. “Beni neden tutkladığınızı bile bilmiyorsunuz, Kralın köpeği olmuşsunuz. Ne acınası.” Muhafız sinirle yumruklarını sıktı, o yumruklarını Amaris’in yüzüne geçirmek istiyordu ama kendini tuttu.

 

“Biz Muhafızız, bize ne söylenirse onu yaparız, sorgulama hakkımız yok. Ve sen yarın meydanda yakılacak birisine göre fazla konuşuyorsun.”

 

“Beni yakmaya kimsenin gücü yetmez. Şimdi bütün dünya karşımda duruyor ama bir gün bütün dünya yanımda duracak.” Muhafız alayla güldü, buna inanması için deli olması gerekirdi.

 

“Eminim öyledir.” Atlı araba liman’ın önünde durduğunda Muhafızlar Amaris’i iterek arabadan indirdiler, iki Muhafız da tekrar Amaris’in koluna girip onu büyük bir gemiye doğru yönlendirdi. Bu gemi Muhafızlarla çevriliydi, hepsinin elinde de silahlar vardı, hazırda bekliyor sanki Amaris yanlış bir hareket yapsa onu vuracak gibi duruyorlardı.

 

Amaris Muhafızlarla beraber gemiye bindi, ardından gemi hemen çalıştırıldı. Amaris’i halatlarla bir sandalyeye bağladıklarında Amaris ondan bu kadar korkmalarını komik buldu.

 

“Nereye gidiyoruz?”

 

“Greenwich’e.”

 

“Neden bağlıyım.”

 

“Kral’ın emri.”

 

“Kralınız da amma korkakmış.” Muhafız elindeki tüfeği Amaris’in alnına doğrultu.

 

“Sesini kes yoksa beynini dağıtırım.” Amaris Muhafızı daha da sinirlendirmemek adına konuşmamaya karar verdi. Yolculuk bir saat kadar sürerken sonunda gemi kıyıya yanaştı, Muhafızlar onu çözüp kollarına girdiler, gemiden inip tekrar atlı araba indiklerinde Amaris yarı alayla konuştu.

 

“Yalnız beni deniz tutuyordu, sanırım kusacağım.” Muhafız yüzünü buruşturdu iğrenircesine, Saray’a vardıklar, Muhafızlar gene Amaris’i sürükleyerek Saray’a soktular, Amaris’in kalbi göğüs kafesini delercesine atıyordu, Saraydaki çalışanlar girdi ilk görüş açısına, Muhafızlar, hizmetçiler ardından küçük bir kız. Prenses Helen. Sarı bir elbise giymişti, saçları topluydu Amaris onu görünce gülümsedi, Helen şaşkınlıkla ona bakarken Amaris ona göz kırptı ardından onu merdivenlerden üst kata çıkardılar.

 

Bir kapının önüne geldiklerinde Muhafız kapıyı tıklattı. ‘Gel!’ Komutunu duyduğunda kapıyı açıp Amaris’i içeriye attı, onu dizlerinin üzerine çöktürdüler, Amaris gene de çenesini dikleştirerek karşısındaki adama baktı. Kral Harvard...Bir zamanlar biyolojik Annesinin aşık olduğu adam, onun ve Annesinin hayatını mahveden adam.

 

Kral Harvard’ın yüzü şaşkınlık içindeydi, hatta korku...

 

Muhafıza dönüp eliyle çık işareti yaptı, Muhafız başıyla onaylayıp odadan çıktı. Kral Harvard gözünü ondan ayırmazken Amaris ona kinle bakıyordu.

 

“Gözlerin...aynı Lenora’nın gözlerine benziyor,

 

...” Amaris’in yüzündeki öfkeli ifade bir anlık bozuldu, yerini şaşkınlık aldı.

 

Amaris öz Annesini hiç görmemişti ama öz Babası şimdi karşısındaydı ve o ona ne kadar benzediğini inkar edemiyordu. İçten içe Öz Annesinin nasıl göründüğünü merak ederken buldu kendini fakat o mektuptan tanıdığı birisiydi sadece...

 

“Saray’ı sen patlattın değil mi?” diye devam etti Harvard.

 

“Evet.”

 

“Prenses Perla’yı da sen öldürdün o halde.”

 

“Evet.” Harvard güldü.

 

“Babasının kızı, işlerimi kolaylaştırdığın için teşekkür ederim.” Amaris ona ‘kızı’ diye seslendiğinde öğürürmüş gibi bir ses çıkardı. Bu Harvard’ın daha da gülmesine yol açtı.

 

“İşleri senin için kolaylaştırdım mı? Neyden bahsediyorsun sen?”

 

“Zaten Thomas ve Elena’dan kurtulacaktım, bir de o oğullarından, neydi adı Herman?” Amaris Herman’ın adı geçtiğinde yumruklarını sıktı, ayağa kalkıp bir hışımla Kral Harvard’a ilerlediğinde Harvard masanın altında duran silahı çıkarıp Amaris’e doğrulttu, bu Amaris’in yerinde kalması için yeterliydi.

 

“Bana zarar verebileceğini mi sanıyorsun? Hem de dışarıda onca adamım varken?” Güldü. “Gerçekten aptal olmalısın, bu zekanın bana çekmediği belli, yoksa anneciğine mi çektin?” Amaris kendini daha fazla tutamayacak Harvard’ın yüzüne tükürdü. Harvard şok içinde Amaris’e bakakaldı ardından yüzünğ koluna sildi.

 

“Tek bir sözümle seni öldürebilirim, biliyorsun değil mi?”

 

“Hayır, yapamazsın.”

 

“Neler yapabileceğim hakkında hiçbir fikrin yok.”

 

“Senin de benim neler yapabileceğim hakkında hiçbir fifrin yok, sen zayıfsın o kadar zayıfsın ki beni öldürmeyip buraya getirdin, neden? Çünkü senin kanından birisi olduğum için beni öldürmeye cesaret edemiyorsun. Fakat ben senin gibi değilim, bu yolda sevdiğim herkesi feda etmeye hazırım ve edeceğim de.” Harvard şaşkınlıkla donakaldı.

 

“Bir insanın en zayıf özelliği nedir biliyor musun?” Harvard cevap vermeyince Amaris devam etti. “Vicdan, ve ne yazık ki ben buna sahip değilim.” Harvard şaşkınlığını üzerinden atarak konuştu.

 

“Acıyorum sana, Annenin yolundan gidiyorsun ama yanacaksın.”

 

“Asıl içimdeki intikam ateşi sizi yakıp kavuracak.” Harvard Amaris’in gözündeki kararlılıktan korkmuştu, onun neler yapabileceğini şimdi daha net görüyordu.

 

”Muhafızlar!” diye bağırdı Harvard kapıya doğru, Muhafızlae hemen kapıyu açıp içeriye girdiler.

 

“Buyurun efendim.”

 

“Amaris Miller’i Galler’e sürgüne gönderin, sınırlı ölçüde su ve kuru ekmekten başka bir şey vermeyin, aklı başına gelene kadar orada kalacak.” Muhafızlar onaylayıp Amaris’i kollarından yakaladıklar, Amaris ilk kez kurtulmak için çırpınmaya başladı.

 

“Korkak! Korkuyorsun değil mi beni öldürmekten! Korkak!” Muhafızlar zorlukla Amaris’i Kral Harvard’ın odasından çıkardılar Amaris hala kurtulmak için çırpınırken onu kelepçeleyen Muhafız kulağına eğilip sadece Amaris’in duyabileceği şekilde fısıldadı.

 

“Sakin ol Varis, yoksa gerçekten kendini öldürteceksin...”

Loading...
0%