Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1.BÖLÜM 🔥Kendi kanında boğulmak 🔥

@zemheria97

 

Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

 

Lütfen destek olun .

 

 

✡️✡️✡️✡️✡️

 

 

Yazarın anlatımıyla,

 

 

Bir zamanlar ,

 

 

Küçük bir bebek vardı beşiğinde her şeyden habersiz gülerek başının üstünden sarkan küçük fillerle oynuyordu . Küçük parmakları ve gülen gözleri ile etrafına aydınlık saçıyordu.

 

 

İşte o lanetli günde ,annesi ve babası bir anlaşma uğruna masum bir bebeği şeytana kendi elleriyle teslim etmişti. Peki ne içindi? Para , güç, daha fazla ömür için mi ? Bu saçma düşünceler bir neden değildi , bir bebeği vermek için.

 

Anne ve baba bebeği kucaklarına alarak karşılarında duran karanlığın efendisine korkak gözlerle bakıyordu.

 

 

1,90 boyunda, yapılı vücudu ,hafif kirli sakalı ve esmer teni ile kendine en cezbedici vücudu seçmişti. Şeytan, olduğunu iddia etmek çok güçtü. Tabi,gerçek görünümü ile dolaşması saçmalık olurdu .

 

 

Koyu kırmızıya çalan irislerini anne ve babaya dikip ,sert bir dilde, " bebeği yerine koy !" Dedi yüzünde en ufak bir duygu kırıntısı bulmak imkansızdı. Sert sesi , yüz mimiklerine dahi yansıyordu.

 

 

Beyaz ve mavinin her tonunu barındıran odadın dört duvarını aile fotoğrafları süslemiş , mutlu bir aile tablosu gibi gözüküyordu fakat kime göre mutlu belli degildi. Kendi içlerinde neler yaşadığını ve yaşattıklarını hiç kimse bilmiyordu.

 

Kendileride dahil , sahte bir tabloyu kafalarında kurmuşlar ve bu hikayeye kendilerini inandırmışlardı.

 

 

Peki nereye kadar sürecekti?

 

 

Şeytan , kırmızı okyanuslarını odanın içinde gezdirdi. Her bir metresini gözleri ile taradı ve küçük bebeğin de olduğunu bir aile fotoğrafında bir gariplik olduğunu fark etti . Fotoğrafa daha çok odaklandığında ailenin arkasında bir siluet olduğunu gördü. Düşünceli gözlerini yere doğru konumlandırıp bunun ne olduğunu sordu kendi kendine lakin kafasına takılan bu soru onu yanıtsız bırakmıştı .

 

 

Zamanla tüm gerçekler ve belirsizlikler kendini ortaya çıkaracaktı.

 

 

Yeniden eski sert duruşuna dönüp ,odanın sağ tarafında,köşede duran beyaz koltuğa ilerledi arkasını dönerek ,Sakince kendine bir koltuk bulup bir patron edası ile oturdu. İki kolunu koltuğun yanına koyup yeniden irislerini anne ve babaya çevirdi.

 

 

Ve en merak edilen şu soruyu sordu,

 

 

"Neden bebeğinizi bana veriyorsunuz o da sizin bir bebeğiniz değil mi?'" Dedi ,anne ve baba birbirine hüzünlü bakışlarla bakışıp,

 

" Hayır! o bir evlatlık. " Dedi anne , eliyle yüzünü kapatıp kafasını eşinin omzuna yasladı.

 

 

Eşi sadece teselli etmekle yetindi .

 

 

Çok yazık, kendi kanlarından olmadığı için masum bir bebeği şeytana sattılar .

 

Ne kadar senin öz çocuğun olmasa dahi böyle bir acımasızlık yapıp şeytana kurban edemezsin.

 

 

Küçük caroline, tatlı bakışları ve güneş gibi parlak gülümsemesi ile kurban edildiği karanlığın efendisine bakıyordu .

 

 

Şeytan ise ; küçük bebeğe ,kırmızının en koyu tonunu içerdiği irisleri ile uzun uzun bakışını sürdürdü.

 

 

Sağ elini bebegin yüzüne doğru yaklaştırdığı anda anne ani bir çıkışla," Hayır , dokunma! " Dedi, ağlayan sesi ile ,

 

 

Şeytan duraksadı ve kırmızılıklarını anneye doğru dikti .

 

 

Eşi hemen karısının elini kendine çekip ona korkunun verdiği duyguyla sıkıca sarıldı.

 

 

Şeytan duraksattığı elini bebeğin yüzüne değdirdi . Sakince ve yumuşak harketler ile yüzünü okşadı .

 

 

Küçük küçük kıkırdamalar çıkartan caroline, Şeytan'nın dahi yüzünde hafif bir gülüş olmasına sebep oldu . Her gülüşünde Şeytan'nın dudakları yana kıvrıldı.

 

 

O kadar güzel bir bebekti ki insanlar, ona, bakmaya kıyamazdı.

 

 

" ona ne yapacaksın? " Dedi baba, ağlamaklı ve Çekingen ses ile sorusunu yöneltti.

 

 

Elini bebeğin yanağından çekip, siyah deri paltosunun cebinden bir hançer çıkardı. Cehennem ateşiyle hançeri tamamen kızdırıp sağ bileğinin damarına doğru hızlandırıp, sert hareketle kesti .

 

 

Damarından akan siyah kanını, küçük ağzına doğru getirip bir kaç damla damlattı. Bebek anlamsız ve gülen mavilikleri ile ona bakmaya devam etti .

 

 

Daha bitmedi.

 

 

Kanlı hançeri bu sefer bebeğin köprücük kemiğinin üzerine doğru yönlendirdi ve bir şeytan yıldızı ile mühürledi.Fakat bebek hiçbir acı hissetmedi. Tek yaptığı masum çehresi ile mahveden geleceğine gülüşünü sunmaya devam etti .

 

 

Şeytan hançeri ,bebekten çekip tamamen kızgın ateşi ile eritti .

 

 

Kafasını bebeğin kulaklarına doğru yaklaştırıp kalın çıkan sesi ile, " Artık bana aitsin. " Dedi. Ve duruşunu yeniden dikleştirdi.İrisleri bu sefer anne ve babayı buldu. Gövdesini onlara çevirdi.

 

 

" bir gün gece yarısı onu, almaya geleceğim umarım bu yaptığınızdan pişman olmazsınız doğrusu olsanız da hiçbir şey değiştiremezsiniz anlaşmayı yaptınız . "Dedi,

 

 

Son kez bebeğe bakıp yüzünü okşadı masum gülüşüyle, masmavi gözleriyle baktı her şeyden habersiz geleceğini mahveden cehenneme ,Yüzünde bir gülüş vardı şeytanın ,bebeğe baktıkça sanki ona bağlandığını hissetti.

 

 

Biraz daha baktı masum gülüşe, tatlı yüzüne ve sonra cehennem alevleri içinde kayboldu geleceğini mahvettiği bebeğin, evinden.

 

 

Anne ve baba ,birbirlerine bakarak ağlamaklı gözlerle bebeğin yanına gittiler . Anne ,bebeği kucağına alıp sımsıkı sarıldı 'çok üzgünüm bebeğim bunu yapmak zorundaydım çok üzgünüm. ' Ağlayarak ,bastırmaya çalışıyordu, içinde tuttuğu fırtınayı.

 

 

Madem bu kadar çok sevmişlerdi , neden bir anlaşma yapmışlardı ki , masum bir bebeği cehennem şeytanına satacak kadar ne olmuş olabilir ki... Bunun cevabını şeytanda bilemedi . Bir ritüelle onu çağırdılar ve bebeği ona verdiler.

 

 

Peki ,şeytan o kadar çok bebek varken neden onu çağıran ailenin bebeğini seçti.

 

Anlaşma yapmayabilirdi .

 

Peki ,şeytanın amacı neydi? Sanırım bunu zamanla öğreneceğiz.

 

 

26.12.2003

 

caroline'nin ,kaderinin yeniden yazıldığı gündü bugünden sonra her şey değişecekti . Onu neler bekliyor hep beraber bekleyip göreceğiz.

 

 

🔥🔥🔥

 

 

20 yıl sonra...

 

 

( saat 21.00 perşembe )

 

 

Caroline ' nin anlatımıyla,

 

 

Üniversite sınavını kaybettim doğrusu istediğim puan olmadı bende dershaneye gidiyorum ,umarım istediğim puan olur .

 

Hiç ümidim yok ama.

 

 

Yine dershaneden çıktım vegasın sokaklarında , yürüyorum tek başıma ama alıştım artık hep yalnızdım zaten karanlıklarda , kendi düşlerimde ama bi önemi yok artık .

 

 

Alışmaktan başka çarem yok.

 

 

Vagas ,doğduğumdan beri buradayım yani öyle söyledi annem ve babam ne kadar doğru bilemiyorum .

 

Belki onlara verilmeden önce başka bir yerdeydim ,belki orada doğdum bilmiyorum.

 

Aaa! 

 

 

Bu arada siz sormadınız ama

 

Bugün benim doğum günüm ,tabi kimse hatırlamıdı herzaman ki gibi ,her doğum günümde tek başıma kutluyorum .

 

Yalnızlık benim kanımda var sanırım.

 

 

Sizin de doğum günlerinizde dilediğiniz bir şey oluyor mu? Benim her doğum günümde oluyor.

 

 

Her seferinde aynı dileği diliyorum gerçek anne ve babamı görebilmek en azından seslerini duyabilmeyi istiyorum . Doğrusu öldüler mi yaşıyorlar mı bilmiyorum ama umudumu hiçbir zaman kaybetmeyeceğim .

 

 

Umud , herkesin içinde olan o yaşam kırıntısı beni yaşatır mı yoksa yalnızlığa mı boğar hiçbir fikrim yok.

 

Zaman gösterecek .

 

Her seferinde bu dileği dilemekten bıkmayacağım . Belki bu dünyada belki diğer dünyada onları görüceğimden eminim .

 

 

Cennet mi cehennem mi olur bilmem ama benim yerim belli .

 

 

Evlatlık olduğumu anlamışsınızdır,bende daha yeni öğrendim evlatlık olduğumu ama çok yadırgamadım doğrusu . Alıştım onlara yani,nasıl desem hissettim ,çünkü onlara böyle çok yakınlık duymadım .

 

Onları seviyorum bu zamana kadar bana baktılar büyüttüler onlara çok şey borçluyum zatan onların yüzüne de söylüyorum.

 

 

Ha ! Onları size tanıtayım.

 

 

Maria ve David bana çok iyi bakıyorlar, her istediğimi alıyorlar,sadece unutkanlar çoğu şeyi unutuyorlar .Maria ,çok güzel bir kadındır ;kızıl saçları, okyanus mavisi gözleri vardır . Benimle çok iyi ilgileniyor ,küçük kızlarından ,ayırmıyorlar tabi istisnalar var .

 

 

O kadar da olacak tabi.

 

 

Olsun ama ben seviyorum onu ,sonuçta beni bu yaşa kadar büyüttü. Ondan herzaman Anne ve baba mı anlatmasını istiyorum ama ' hayır caroline sana kaç defa söyledim Anne ve babanla ilgili bir şey sormayacaksın diye.' Diyor .

 

 

Tabi, yüksek sesle ve kızgın olarak düşünün, ben de bir daha sormuyorum ,neden bu kadar kızıyor anlamıyorum .

 

 

Ve David ;iri yapılı ,kızıl sakalı ve kahaverengi gözleri vardır. O ,biraz tuaf birisidir ,benimle çok konuşmaz çok ilgilenmez soğuk birisi ama iyidir , yardım severdir. Hayvanları çok sever ,sokakta ki çoğu hayvanları ,David tedavi etmiştir .

 

 

Derslerim konusunda soru sorduğumda hiç geri çevirmez hep yardımcı olur . Onada anneme sorduğum soruları soruyorum o da aynı cevabı veriyor .

 

 

Her halde cevabı hiç öğrenemeyeceğim.

 

Bu arada konuşurken eve varmama az kaldı. Hiç fark etmedim .

 

İrislerimi cadde gezdirdim .

 

Her yer aydınlık , sokak lambaları karanlığın hakim olduğu caddeyi bir güneş edasıyla aydınlatıyor.

 

Geceyi gündüze çeviriyor sanki .

 

İrislerimi bu sefer sağ koluma taktığım beyaz kayışlı saate diktim

 

 

Şuan saat , 00.00 gece yarısı of!

 

 

Endişenin barındırdığı irislerimi yeniden karşıma diktim .

 

 

Part time çalıştığım için işim bir ikiyi buluyor . Bazen daha geç hatta.

 

 

Ama onlardan para istemekten çekiniyorum nedense, onlar bana verirse alıyorum vermezse yanımda ne varsa onu harcıyorum.

 

Çalıştığım için bi sorun olmuyor artık. Bunu onlardan habersiz yapıyorum tabii ,çünkü izin vermiyorlar .

 

Midemden gelen ' beni doyur artık. ' sesini duymamla sağ elimi karnıma götürdüm. Guruldamasını başka bir kişi duyma ihtimali yüksekti.

 

 

" gur-gur- gur" irislerimi guruldayan mideme dikip , yüksek çıkan sesim ile,

 

 

" Ah ! Yeter artık. Doyuracağım seni ." Dedim , neyse ki cadde de kimse yoktu . Yoksa beni deli sanma ihtimalleri yüksekti.

 

 

Çok açıktım ya!

 

Göz hizamın karşında sarı ışıklar saçan lamba vardı. Sol tarafında ise yan yana 2 bank vardı. Yürüyüşümü daha fazla hızlandırıp zaten aramızda çok mesafe olmadığı için beş altı saniyede vardım.

 

 

" Oh ! En sonunda kavuştuk. " Diyip, bedenimi bankın üstüne bıraktım.

 

 

" biraz soluklanmam lazım yoksa öleceğim. " Dedim, yavaş yavaş nefesini düzene sokmaya çalıştım.

 

 

" biraz daha iyi oldum ." Issız sokakta bana eşlik eden sadece, yanımda dikili duran ve etrafa ışıklarını saçan lamba vardı.

 

Kuş sesi bile yoktu . Normalde vegasın sokakları her zaman cıvıl cıvıldır.

 

 

Ama bugün tam tersi çok tuaf .

 

" Gurr-gurr"

 

 

" Ay! Tamam !Sus artık doyuracağım seni sabırlı ol." Sahte bir sinirle bağırdım.

 

Arkama taktığım siyah okul çantamı çıkartıp dizimin üstüne koydum . Kalın dişli fermuarı açtım. Çantanın ağzını biraz açarak annemin hazırladığı sucuklu ve kaşarlı tostu alıp bankın üstüne koydum.

 

" Açlıktan öleceğim ya! "

 

 

Çantamı nazikçe kenara koyup hazır tostumu en sonunda elime aldım.

 

Daha paketi açmadan mis kokular burnuma dolmaya başladı bile .

 

 

El kıvraklığı ile hemen paketi açtım ve paketini lambanın önünde duran yeşil renkli çöp kutusuna attım.

 

 

Çevreyi temiz tutalım.

 

Bizde herkes gibi yere atarsak onlardan farkımız kalmaz.

 

 

Kamu spotu da yaptığıma göre artık başlayabilirim.

 

 

Kipriklerimi birleştirip enfes kokuyu burun deliklerimden ciğerlerime kadar çektim. Mükemmel koku kesinlikle beni mest etti diyebilirim . Sadece bir tost değil bu .

 

 

Bir pizza ,hamburger , börek...

 

 

Dünyadaki bütün güzel yiyeceklerin kokusu sanki bir araya gelmiş ve kendinden geçtirecek kadar nefis bir şaheser yaratmış.

 

 

Hala kapalı olan gözlerimi açmadan tostun ucundan büyük bir ısırık aldım.

 

 

" mmm-mmm-mmm"

 

 

" Perfetto👌" Dedim, ağzımın her kısmını tostun parçaları ile doldurdum .

 

 

Biraz daha ağzımda geveledikten sonra yemeği mideme doğru ilerlettim .

 

 

" öhö - öhö-öhö"

 

 

" Biraz su içmem lazım ." Bir yerden öksürüyorum bir yerden çantamın içinden suyumu alıyorum. Suyun kapağını açmamla bir direkt kafama diktim.

 

 

Şişedeki tüm suyu saniyeler içinde bitirince kendime geldim . Nefessizlikten kamburlaşan belimi doğrulttum . Geriye doğru yaslanıp derin bir " ohhh! " çektim.

 

 

" Hapur hupur yerken neredeyse ölecektim ya!" Dedim ,şaşırmış vaziyette. Az daha Kendi kendimi öldürecektim

 

 

"Ayyy! " Dedim, omzumda hissettiğim acıyla bir anda dudaklarımdan çıkıverdi.

 

Sanki omzum yanıyormuş gibiydi .

 

 

Çok garip !

 

 

Bu acının ne olduğunu hala çözemedim. Bazen hiç olmaz bazende çok sık olur . Bana kendini , sağolsun, hiç unutturmaz .

 

Tam acının olduğu yerde yani sağ omzumun köprücük kemiğinde oluyor .

 

Ama ne alaka anlamıyorum.

 

Sırf bu acının geçmesi için doktora gittim .

 

'Ben buna bir şey yapamam. ' Dedi, umursamaz tavırla. Kapıyı vurdum çıktım o anki sinirle ,hiç arkama bakmadım.

 

Sonrada düşündüm eczaneye gideyim dedim . Orada da başıma ne geldi bilin bakalım.

 

 

●●●

 

 

(26.12.2023 perşembe saat 18.00)

 

 

' siparişim nerede kaldı!' Müşterinin sinirli çıkan sesini duyunca hemen koşarak camın sağ tarafında olan dördüncü masaya doğru elimdeki tepsi ile aceleyle gittim .

 

 

' buyrun efendim .' Diyip, tepsinin üstündeki hamburgerleri müşterilerin önüne bıraktım.

 

Bana doğru yan bakış atıp ağzının ucuyla ' bir daha böyle olmasın. ' dediler.

 

Tepsiyle ağızlarına bi vurcan!

 

Sakin ol sakin ol!

 

 

Sesli bir nefes verip ,' afiyet olsun .' Dedim, sahte bir tebessüm edip yeniden tezgaha doğru yönelip arkasına geçtim.

 

Tepsiyi tezgahın üstüne koyup sandalyeye oturdum .

 

 

Ah ! Çok yoruldum .

 

Garson olmak çok zor ya! İşimi seviyorum ama bazen gerçekten insan yoruluyor.

 

İnsanlarda yoruyor az önceki an gibi .

 

 

' Ay! Neden durmadan bana acı veriyorsun. ' dedim , acının çehreme verdiği ifade ile omzumu tuttum .

 

 

Ren yanıma gelip sırtımdan tuttu .

 

' yine mi acıdı?' Dedi , sakin sesi ile sırtımı sıvazladı.

 

 

Cevap verecek halim yoktu bende Kafamı evet anlamında salladım.

 

' bi eczaneye git . Belki bi ilacı falan vardır. ' Dedi, endişe konuşmasına da yansımıştı.

 

Yine hayır anlamında kafamı salladım.

 

' inat etme caroline! Canın yanıyor işte git eczaneye ben burayı hallederim. ' Dedi.

 

Kendimi zorlayarak, ' tamam .' Dedim .

 

 

Tezgahın alt rafına koyduğum çantamı alıp çıkışa doğru yöneldim.

 

Eczane Cafeye çok uzak değildi . İkisinin arasında bir kuaför salonu vardı. 10 adımda eczaneye varıp kapıyı açtım. Görevli personel masanın diğer tarafında oturmuş telefon oynuyordu. Geldiğimden hiç anlamadı.

 

 

' Afedersiniz. ' dedim , elimle masaya vurdum .

 

 

Vurmamla irkilmiş olacak ki sandalyeden düşer gibi oldu . Hiç bozuntuya vermeden oturduğu yerden kalkıp telefonunu masanın sağ tarafına koydu.

 

 

' buyurun neyiniz vardı?' Dedi , nazikçe.

 

 

'Benim omzumda bir acı var . Acıyı geçirmek için bir ilacınız var mı?'

 

 

'Ben buna bir ilaç veremem. ' Dedi, umursamaz hali bakışlarında dahi kendini belli ediyordu .

 

 

Tabi ben durmadım ısrarla bir yolunu bulması için doktoru ikna ettim . Dedi ki ,' bekleyin. ' sesli bir nefes verip oturduğu sandalyeden kalkıp arkasına bana döndü. Elleriyle raflarda bir şey bulmaya çalışıyordu.

 

 

Bir kaç saniye sonra hızla dönüp.

 

 

' Al bakalım. ' Dedi , ilacı tuttuğu elini bana doğru uzattı. Anlamamazlığın yer edindiği yüz ifademle bir doktora bir de elindeki ilaca baktım. ' Al.' Der ,gibi elini bana doğru uzatıp salladı. Oturduğum yerden kalkıp, saygısızlık olmasın diye, ilacı elinden aldım.

 

' Bu ne ? ' dedim , kaşlarımı çatarak elimdeki ilaca baktım. Anlamamazlık konuşmama dahi yansımıştı.

 

Yeniden koltuğuna oturdu . ' Ağrı kremi . Ağrıyan yerine sür ağrısını biraz azaltır. ' Dedi, dalga geçer gibi yüzüme bakıyordu.

 

' ağrımıyor ki acıyor. ' dedim, elimde salladığım kremi masaya koyup sinirle koltuktan kalkıp kapıya doğru yürüdüm.

 

 

' ozaman başka bir şeye ihtiyacın var.' Dedi , az önceki alaycı sesi yerini soğuk bir sese bırakmıştı. Ona cevap vermek için Arkamı döndüğümde karşımda gözleri simsiyah bir adam vardı. Soğuk bakışlarını gözlerimden çekmeden bakmaya devam etti.

 

 

Karşısında donup kalmıştım.

 

Korkudan mı şaşkınlıktan mı yerimden kımıldayamıyordum . Ayaklarımı hareket ettirmeye çalışsam da hiçbir işe yaramadı.

 

 

Bedenim sanki ölmüşüm gibi kaskatı kesildi.

 

Ses bile çıkaramadım.

 

 

Deri koltuğundan kalkıp sanki ışınlanmış gibi önümde belirdi .

 

Sağ elini saçıma getirip arkaya doğru attı.

 

 

' Ne yapman gerektiğini biliyorsun caroline. ' Dedi ve gözlerimin önünde kayboldu.

 

 

' ben neyi biliyorum ya! ' dedim kendi kulaklarımın bile duymayacağı kadar sessiz konuşmuştum .

 

Normalde onu gördüğümde kaçmam gerekti ama kaçamadım hiçbir şey elimden gelmedi.

 

 

●●●

 

(Saat 21.00 )

 

 

" Bu ses ne be! "Dedim ,düşüncelerimden alı koyan telefonumun ses oldu . Elimi montumun sağ cebine atıp telefona açıp kim olduğuna baktım.

 

"Eyvah! " Dedim, şaşkınlıktan açılan ağzımı elimle kapattım. Annemi tamamen unuttum .

 

" ne yapacağım ben şimdi!" Dedim , dudağımı ısırarak, bu sefer elim saçlarımı buldu.

 

Telefon hala çalıyordu ve ben mal gibi ne yapacağımı düşüyorum.

 

 

Of! Sus be !

 

 

Ayağa kalkıp bankın etrafında dört döndüm.

 

Belki açmayınca kapatır diye bir umut bekledim ama hayır! Ben cevap verene kadar asla kapatmaz .

 

 

Saydıracak kesin!

 

 

Açsam mı acaba açmasam mı?

 

 

Dudağımı ısırmayı bırakıp tırnaklarıma geçtim. Stresten ne yapacağımı şaşırdım.

 

 

" aaaaaa ! Kork kork nereye kadar ! " Dedim, bi anda gelen gazla sesim biraz yüksek çıkmıştı.

 

 

Yeniden banka oturup telefonu kucağıma koydum. " korkunun ecele faydası yok caroline." Dedim , kendi kendime konuşuyorum ya ! En derinden sesli bir ," ohhhh!" Çekip telefonu açtım.

 

 

"Efendim annecim." Dedim , konuşmamı en ince ayara getirdim.

 

 

"Neredesin sen caroline ! Ben sana demedim mi gece yarısına kadar eve geleceksin diye! " off ! Çok sinirli çok. Hızlı nesef alıp vermelerini buradan duyuyorum. Resmen burnundan soluyor.

 

 

"Biliyorum Anne ,geliyorum zaten hemen geliyorum."

 

 

"Oyalanmadan gel çabuk çabuk.!" Dedi , " dıt - dıt- dıt..."

 

" Tamam annecim görüşürüz. " niye kendi kendine konuşurum ki yüzüme kapattı telefonu baya kızmış .

 

Külkedisi gibiyim ya! Hep böyle kızıyor.

 

Neden kızdığını da anlamadım. Bu aralar çok tuhaf oldu bu kadın.

 

 

Telefonu yeniden ceketimin cebine koydum.

 

 

Kafamı tostuma çevirdim. Annemin araması ile bankın üstüne atıverdim.

 

 

" Noldu sana noldu!" Küçük bir çocuk konuşup tostumu elime aldım fakat soğuktu . O sıkacaklığı artık yoktu .

 

 

" Demek buraya kadarmış. " aç gözlerle baktığım tostumu sokak lambasının yanında yavruları ile miyavlayan kedilerin önüne parçalayıp koydum. Son bir kez daha bakıp bakıma oturdum .

 

 

" Aç kaldım iyi mi ! " aç karnımı sıvazlayıp etrafıma bakındım belki açık bir Cafe bulurum diye ama her yer kapanmış.

 

 

Sanırım bugün aç kaldım. Eve gidince yerim artık.

 

 

Eğilip çantamı sırtıma taktım. Elimdeki tostun kağıdını atmak için yerimden kalkıp arkamdaki ara sokağa gittim genellike çöp tenekeleri buradaydı. Fakat garip heryerde lamba var burada yok .

 

 

Çok karanlık ! Cebimden telefonu çıkarıp flaşı açtım . Böyle biraz daha etraf aydınlandı.

 

 

Bir yere çarpmadan dikkatli adımlarla ilerledim.

 

En sonunda çöp tenekesini bulduğumda rahat bir nefes verdim . Kapağını açıp kağıdı içine attım.

 

 

" işte bu kadar! " Dedim, çok büyük bir başarı elde ettimişim gibi .

 

 

" Hey! Bu da ne !" Dedim, kafamı ayaklarıma doğru eğdim . Siyah tüylü bir kedi ayağıma sürtünüyordu .

 

 

" Hey seni yaramaz bu benim ayağım kaşıntını giderecek bir şey değil. " Dedim, onu korkutmadan yavaşça eğilip tüylerini sevmeye başladım.

 

 

" çok tatlısın."

 

 

" mırr- mırr" öylece mırıldanıp duruyordu.

 

 

Kedileri çok seviyorum ya!

 

 

Aslında bütün hayvanları seviyorum , onlarla konuşmak bana iyi geliyor . Bazen, düşünüyorum acaba beni anlıyorlar mi diye.

 

 

Çünkü, onlarla konuşmaya başladığım zaman patilerini dizimin üstüne koyuyorlar, mesela sokaktan geçen bir kediye yada köpeğe ' gel yanıma ' dediğim, zaman geliyor ,ya ben delirdim yada beni anlıyorlar.

 

 

 

" İMDAT! YARDIM EDİN!"

 

 

Sesi duymamla irkilmem bir oldu . Ani bir refleksle ayağa kalktım . Gözlerimi sokakta gezindirdim ama bir insan yoktu.

 

Sesi duyduğuma eminim ! Acılı bir inlemeydi Sokakların duvarlarında yankılanan , hıçkırıklara bezenmiş acılı bir yardım çığlığıydı.

 

 

Duyduğum çığlık kadın sesine, benziyordu sanki acı çekiyormuş gibi ,bir sesti. Arkamı döndüm sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştım ama hiçbir şey yoktu . Bir... iki dakika sonra tekrardan aynı sesi duydum çöplüğün 10 adım ilerisinden geliyordu.

 

 

Yavaş ve dikkatli attığım adımlarımla yürüdüm bi yerdende korkuyorum, ruhani bir varlık olabilir. Heryer de zifiri bir karanlık kol geziyordu. Telefonumun flaşı bile aydınlatmaya yetmedi .

 

10 adım daha gittikten sonra tenekelerin orada bir kıpırtı gördüm.

 

 

" Yardım et lütfen yardım et." Evet, bu bir kadın, sesiydi. Olduğum yerde durdum .

 

 

İç sesim gitmemelisin diyordu. Kalbim ise git diyordu . İki arada kaldım ne yapacağım.

 

 

" Gideyim ya ! Ya gerçekten yardıma ihtiyacı varsa ." Dedim , kalbimi dinledim.

 

Flaşımı önüme tutarak küçük adımlarla yürüdüm.

 

 

" Lütfen yardım et! " yine acılı bir söyleyiş.

 

 

" Geliyorum bekle ." Dedim, duyması için bağırmıştım biraz .

 

 

tabii beklicek kadın! Yaralı yaralı nereye gitsin. Korkuyla yanına gittiğimde heryeri kan içindeydi vücudunun her bir kısmı derin çizikler atılmış ama sadece bu değildi. Kollarının bacaklarının üstünde morarmış kırbaç izleri ' bende varım. ' Diyordu.

 

Göz alıcı parlak tenini saklayamamış. Gözlerim vücudunda gezindiğinde

 

Bedenine yayılan siyah kanların arasından beyaz teni kendini açık ediyordu.

 

 

Onun hizasına eğilip şaşkınlığın hakim olduğu sesim ile ,

 

 

" Noldu sana böyle ! Kim yaptı bu işkenceyi, kötülüğü..?" Dedim , ürkekce çatılan kaşlarım , istemsizce yüksek çıkan sesim onu da tedirgin etmişti. Gözlerinde ki korkuyu ,çaresizliği görüyordum. Ne yaşamıştı ki bu kadar ? Yada ne yaşatmışlardı?

 

 

İnsan mı bir yaratık mı bilmiyorum fakat onu burada bırakıp gidemem, korksam dahi.Sağ elimle başını tutup , ona zarar vermeden kaldırıp bacağımın üstüne koydum .

 

 

" Hı-hı-hı " Öylece bana bakıp ağlıyordu.

 

 

" Sakın korma! Ambulansı arıyacağım iyi olacaksın tamam mı?" Dedim sakin bir ses tonuyla ,tam ambulansı arayacakken kolumu tutup beni kendine çekti .

 

 

Ne yaptığını anlamadım. Korkunun kalbimde kendini belli etmesi ile nefesim daha çok hızlandı.

 

 

"Napıyorsun kolumu bırak lütfen ambulansı arayacağım." Dedim , Kolumu kurtarmaya çalışıyorum ama olmuyor çok güçlü. Bir şeyler söylemeye çalışıyor ama anlamıyorum sesi çok kısık.

 

 

" Seni ..." duraksadı . Ağzından o kadar çok kan çıkıyordu ki konuşmasını englliyordu .

 

Ağzından akan siyah kanını elinin tersiyle sildi

 

Ve tekrar kaldığı yerden devam etti.

 

 

 

"...seni almaya geliyor ." Dedi kekleyerek kısık bir sesle ,

 

" kim-kim almaya geliyor beni !" Dedim korkudan kelimeler kekeleyerek ağzımdan çıktı.

 

 

Çok korkuyorum bu kadın, ne diyor ne alması yine kalbim bana nefes aldırmamaya yemin etmiş gibi atmaya başladı. Nefes alamıyorum,kolumu çekmeye çalıştıkça kendine daha çok çekiyor.

 

 

" kaç kaç kaç !.." dedi, bağırarak ve alevler içinde yanıp kül oldu kollarımda .

 

bense şaşkınlıktan açılmış gözlerle ,karşımda kül olan kadına ,bakakaldım çaresizce...

 

 

" Ne demek bu şimdi?" Sesizce dudaklarımdan sokağa duvarlarında yayılan kelimeler hafif bir yankı bırakmıştı. Kaşlarımı çatarak ne demek istediğini düşündüm ama hiçbir şey zihnimde canlanmamıştı.

 

 

Zamanla neler olacağını görecektim.

 

 

🔥🔥🔥

 

 

Bölüm nasıldı?

 

 

Bebek ve şeytana ne olacak?

 

 

İnstagram: zemheri9181 hesabını takip etmeyi unutmayın.

 

 

Loading...
0%