Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Tek Bölümlük Kısa Hikaye

@zeytan34

               Yıldızların altında 


Nefes alamamak... 

Çığlıkların ağzından bir uğultu şeklinde çıkması dışında nefes alamıyordu.

Küçük su damlaları gözlerinden akıyordu. Küçük çırpınışları dışında elinden bir şey gelmiyordu.

Elleri mengene misali kavranmış, başının üstünde sabitlenmişti, her hareket ettirdiğinde daha fazla canı yanıyordu.

Ama elinden sadece çırpınmak geliyordu. Ağzına tıkılmış bez parçası yüzünden kusmak üzereydi.

Nasıl dayanacaktı bu acıya..

Nasıl beton üstünde yatar, halde altındaki çakılların vücuduna batışını hisseder hale gelmişti.


Nasıl namusu bir anlık zaafında kirlenmişti.


Ama her şey kısacık bir zamanda olmuştu.

Gözünü kapatamadan , bir nefes verirken....


Okul için hazırlanmıştı.

Saçlarını toplandı , dolgun elmacık kemiklerine yüz kremini sürdü. Telefonunun mesaj sesiyle aynanın önünden ayrıldı. Telefonu açtığında sevgilisinin mesajını gördü.


Küçücük kasabada yaşıyorlardı. Küçük bir yan bakmak bile laf çıkması, komşuların diline düşmen bir olurdu.

O yüzden her davranışına dikkat ediyordu. Ailesine laf gelmesin diye dikkat ederdi.

Mesaj’da: 

“Gamze 

Derse girmeden okulun orda buluşalım “diye yazıyordu.


Sevgilisi şifreli mesaj atmıştı.

‘’ Köşe başındaki yıkık evin orda bekliyorum’’ diyordu.


Genelde okula yakın olan yıkık evin orda kimse bulunmazdı. Böylelikle sevgilisiyle rahat rahat konuşup ufak bir kaçamak yapıp el ele tutuşurlardı.

Son kez aynada üniformasını düzeltti.

Sevdiğini görecekti. 


Ne kadar sevebilirdi ki... 


Sevgi ne demek bilmezdi. Sadece küçücük bir ilgiyi sevgi sanacak kadar küçüktü.


Daha on altısındaydı. 


Yolu nasıl yarıladığını bilmiyordu.


Kalbi gümbür gümbürdü.

Sevdiği Doğan uzun boylu daha yeni yeni sakalları yüzünde çıkmaya başlamış ela gözlü delikanlıydı. Aklına sevgilisinin bakışları geldiğinde küçük kalbi titriyordu. Eli ayağı birbirine dolanıyordu. Ne istediğini bilmeyecek kadar küçüktü. Ama küçük olmayacağını düşündüğü için kendini büyük zannediyordu.

Büyük olmak neydi ki?..

Rakamların her sene ilerlemesi mi?

Yoksa davranışların olgun olması mi?

Büyüklük neydi ki?

Bu basit sorunun cevabını bilmeyecek kadar saftı tecrübesizdi..


Okul’un yanındaki yıkık eve geldiğinde sessizlik kaplamıştı her yeri..

Doğan geldiğinde içerde beklerdi , dışarıya içtiği sigaranın o nikotin kokusu yayılırdı. Doğanın üstüne sinmiş olan nikotin kokusu ve kendine has kokusuyla varlığı hissederdi.


Ezberlemişti sevdiği adamın kokusunu..


Etrafta kimse yoktu. 


Gamzenin içini bir korku kapladı.

Kalbi uyarır gibi oldu. Aklı ufak tefek teoriler üretse de genç tecrübesiz bir kızdı Gamze...

Herkesi kendine benzettirdi. Etrafa bakarken birden ağzına bir el kapandı.

Nasıl eve girdi nasıl olayların birdenbire gelişti. Hiçbir şey bilmek istemiyordu

Sadece eve gidip yeşil yumuşak battaniyesini üstüne çekip uyumak ve uyanmamak istiyordu.

Artık her şey çok geç olduğunu bilse de sadece titriyordu.

Canı yanıyordu. 

Vücütduna batan taşlar üstündeki beden ve bilekleri hiçbir şeyi umursamayıp ölmek istiyordu. Hiçbir anı ileri alamadığımız gibi geri de alamazdık.

Acılar bizi olgunlaştırırdı. Daha onaltı yaşındaki Gamze bu acıyı kaldıramazdı.

Üstündeki bedenin işi bittiğinde yanına attı bedenini...

Gamze utanıyordu. 

Korkuyordu. 

Bu iki duygu karma karışık yapmıştı Gamzeyi..

Biran gözleri yanındakinin gözleriyle kesiştiğinde gözlerine inanamadı.

Nasıl yapmıştı. 

Nasıl dokunmuştu ona. 

Hayatını nasıl zindana çevirdiği bile bile nasıl yapmıştı. Aklında fikrinde başkasını sevdiğini bildiği halde nasıl ona bu oyun oynamıştı.

Hızla ruhsuzca yattığı yerde kalkıp sırtını duvara yaslayıp kendini bıraktı.

Gözlerini kapadı hızlı hızlı nefes aldı.

Ne yapacağını bilmiyordu elleri titremesini geçirmek için elleriyle dizlerinin sardı. Başını dizlerinin üstüne koyup derin derin nefes aldı.


Ne yapmalıydı. 

Şimdi ne olacaktı bilmiyordu.

Tek bildiği korku ve utançtı.

Yanındaki bedenin hareket ettikçe çıkan tıkırtılarından duvara daha çok sindi.

Basık ama güçlü sesin kulaklarına gelmesiyle elleriyle kulaklarını kapattı.

Murat “kalk hadi üstünü düzelte gidelim “demesiyle ellerini kulaklarına daha da kapattı.


Nasıl yüzsüz bir adamdı. Ki üstünü düzelte gidelim diyordu.


Murat abisinin bağırmasıyla olduğu yerden sıçradı “ Kalk sana ayağa “dedi.

Abi.. 

Gamze korkuyla başını dizinden kaldırdı.

Ve hayatını katilinin gözlerine baktı korkuyla ..

Murat yirmilerini yarılamış yakışıklı hafif göbekli gençti.

Doğan’ın kuzeniydi hatta abisiydi.

Ağabey derdi nasıl yapmıştı.

Sevdiği oğlanı bildiği halde ağabey dediği halde nasıl yapmıştı.

Murat “dik dik bakma kalk ayağa üstünü de düzelt kimseye de bir şey söylemek yok , o Doğan denecek insan evladına da.. “dedi . Yaptığı davranıştan gurur duyarcasına gögüsünü kabartmiş kendinde emin tavırla..


Gamze elleriyle üstün de yırtılmış gömleğin parçalarını tutup vücudunu kapattı.

Ne demeliydi ne yapmalıydı. 

Bilmiyordu. 

Doğan ona bunu yapmasına izin vermediyse mesajı kim atmıştı.

Yoksa Doğan gelecek miydi. ? 

Titredi Gamze korkuyla , ne yapacağını bilmiyor elleriyle vücuduna baskı yapıyordu.

Eteğine bulaşmış ufacık bir kan damlası ve bacaklarındaki kanlarla acınacak haldeydi..

Murat’ın “ hadi sene davetiye mi bekliyorsun ” demesiyle sadece gözlerini kapattı.

Murat sıkılmıştı evet istememişti nikahtan sonra olması gerekirdi böyle şeyler ama ne bu uyuşuk hallerdi. Güzel anlar yaşatmıştı ama Gamze’ye de taviz vermeyecekti.

Gamze ne işler aşmıştı başına..

Kuzeninin telefonunu almak için az dolanmamıştı peşinde...

Ama sonunda almıştı ve Gamzeyi de kendisinin yapmıştı.

Bu kadardı. 

İstediği kıza artık her istediğini yaptıracaktı. Ama biraz daha bu izbe basık yerde kalırsa birilerine yakalanmak muhtemeldi.

Fermuarını çektikten sonra Gamze’nin dediklerini dinlemeyip üstüne bir de bildiğini okuması çileden çıkarmıştı.

Hızla Gamze’yi kolundan tutuğu gibi ayağa kaldırdı. Ve kolundan sıkıca tutup o güzel yüzüne baktı. Bu güzel yüzüne vurulmuştu. Ama Doğan ondan önce keşfetmişti. Ne fark ederdi Gamzesi artık Murat’ındı gerisi önemli bile değildi.

Gamze gözleri badem yanaklar çıkık dudakları tatlı bir kırmızılık kaplıydı.

Murat biraz daha Gamze’nin gözlerine bakarsa bir daha canını acıtacaktı.

Bu Gamzenin biraz daha soğuturdu kendinde umurunda mıydı peki değildi.

Murat’ta aitti o kadar gerisi teferruattı. Hızla Gamze’nin yanaklarının kavrayıp dudaklarından öptü. Gamze korkuyla atan kalbi , kolunun ağrısının üstüne birde hızla dudaklarına kapanmasıyla boştaki kollarıyla Murattı itti. Murat itilmesiyle bos bulanan Murat geriye doğru savruldu.

Bir anda kendini mezarı olan eski aşk yuvasından kurtulup kendini yolda buldu bacakları kan , ayağında bir ayakkabısı yoktu. Bacağında ince çizgiler halinde kanlar eteğine bulaşmış tozlar , yırtılmış gömleği..

Şuan tek istediği evinde gitmekti.

Hızla koşmaya başladı. Bir ara ayağı takılıp düştü ama hızla kalkıp koşmaya başladı. Bir anlık gaflette bulunup arkasına baktığında Muratta peşinden koştuğunu gördü.

Kalbi göğüs kafesini zorluyordu. Korkuyla elinden geldiğince daha hızlı koştu. Sonunda evinin olduğu mahalleye girdiğin de bir köşede durup nefes aldı evine kimse görmeden nasıl girebilirdi.

Aklı almıyordu nasıl. 

Sadece korkuyordu ve titriyordu. Murat abisini yakalanmasından korkuyordu. Hızla bahçe tarafından evine girip hızla banyoya girdi.

Annesi evde değildi. Ne de abisi.

Babası zaten bahçede olurdu. Banyoda bir ileri bir geri giderken dengesini kaybedip düştü. Kalkmaya hali yoktu ama biraz daha zaman kaybedip üstünü değiştirmezse annesine yakalanacaktı ve olanlar olacaktı.

Belki de öldürürlerdi. Ölmek istiyor muydu bilmiyordu.

Sadece uyumak istiyordu.  

Ölmek istemek .. 

Ne kadar zor iki kelimeydi. 

Hayatının çalınması. Nefes alamamak..

Hızla üstündekileri çıkartıp sıcak suyun altına girdi.

Murat nasıl bir anda Gamze’yi elinden kaçırma gafletine düşmüştü.

Ya ailesine her şeyi anlatırsa o zaman kan davası demekti. Bir şekilde yakalamalıydı Gamze’yi sonrası zaten kolaydı gözüne korkutup evlenme yeterdi.


Hızlı hareket etmeliydi. 


Ama ne yapmalıydı bilemiyordu. Bir ileri bir geri yürüyordu yolda çakıl taşlarının her üzerinden geçtiğinde taşlı yolda tıkırtı sesleri yükseliyordu.

Etraf yeşillikti tek tük binalar vardı. Murat Gamze’ye nasıl ulaşabilirdi.

Bir ileri bir geri yürürken karşısında komşusunu beş yaşındaki oğlunu gördü. Her şey istediği gibi oluyordu. Gamzesi kaderine yazılmıştı. Kimse elinden artık alamazdı.


Murat “Ahmet gel bakalım sana çikolata alacağım “dedi.

Gamze duştan çıkıp zar zor kıyafetini giymişti. Başı dönüyor kendi vücudundan tiksiniyordu.düş boyunca Murat’ın elinin değdiği heryeri bastıra bastıra ovalamıştı.

Derin derin nefes alıp veriyordu üstünde yer yer çatlak olan odansının duvarlar üstüne üstüne geliyordu.

Dışarı çıkmaktan korkuyordu. Titremeye başladı. Yorganı üstüne çekip gözlerini kapattı.

Uyumak istedi ama gözünün önüne bir anda ağzını kapatılması ve sonra yaşadığı kabustan daha korkunç dakikalar geliyordu. Zilin çalmasıyla kalbi hızlı hızlı atmaya korkuyla yorganına altına girdi.

Herkes öğrenmiş miydi ne yapmalıydı annesine söylemeliydi peki söylerse annesi ne yapardı?

Gamze de biliyordu ki annesi öldürürdü kendisini. Namuslarına laf gelmesi yerine gözünü kırpmadan öldürürdü. Annesi abisine çok düşkündü.Abisinin öğrendiğinde kendisin öldürüp hapse girmesini göze alamayıp annesi Gamzeyi öldürürdü.

Kimden yardım istemeliydi. 

Babası kurşuna dizerdi. 

Arkadaşı Ebru ya söylese laf çıkarsa sonuç yine aynıydı.

Doğana zaten söyleyemezdi. Yaşadığı olayın en büyük sorumlu da biri Doğan diğerinde kendisiydi. Sevmeseydi Doğanı mesaja cevap vermeseydi belki de yaşamayacaktı böyle bir olay artık geri dönüşler için imkansızdı.

Zilin tekrar çalmasıyla korksa da yorganın altında çıkıp kapıyı açtı. Kapıyı açtığındaki gıcırtı korkusunu arttırmıştı. Ama karşısında Birgül ablanın oğlu Ahmeti görünce derin nefes verdi. Ahmet yüzünde küçük bir gülümseme üstünde eskimiş kırmızı bir şort üstünde çizgi film baskılı bir penyesi ,

bir köşesi kopmuş siyah terlikleriyle heyecanla “Gamze abla bu sana kimseye gösterme “diyip eline bir kağıt verdi ve hızla taşlı yolda koşmaya başladı.


Gamze bu ne , kimden demeye kalmadan küçük Ahmet gözden kaybolmuştu. Hızla içeri girip sırtını kapıya yasladı. Elindeki beyaz kağıt Doğan dan mi gelmişti?

Küçük kalbi tüm yaşadıklarına rağmen hala Doğanı seviyordu. İkiye katlı kağıdı açtığında her satırı okuduğun da kalbi korkuyla atıyordu.

Kağıtta Murat 

‘’Yanlış bir hareket bir laf bir davranışta işini bitiririm. Yarın ailemin göndereceğim istemeye ,

evet diceyeceksin yok istemiyorum dersen , olacak çocuğuda babana sen açıklarsın ben inkar ederim. Sana son bir sans ters bir hareketinde hayatı bitiririm.

Sevgilin Murat “ Gamze eli ayağı titremeye başladı elindeki kağıdı yırtıp atmak istedi ama eğer bir yere atarsa birinin eline geçerdi.


Ne yapmalıydı  ? 

Hemen yakmalıydı. Hızla mutfağa girip çakmağı alıp lavabonu içinde yakıp içine attı. Ateşin alev alması izledi .Dumanın havada süzülmesi gibi bütün hayatı gözlerinin önünden geçti.

Bu kadar basit miydi? 

Bir insanın hayatını alt üst etmek.

Neden ailesi her zaman yanında olamıyordu. Neden kimseye anlatamayacak kadar yalnızdı.

Bu kadar kolay olmamalıydı . Kâğıttan geriye küller kalmıştı. Gözünde yaşlar süzülüyordu.

Gamze de geriye ne kalmıştı , bu artık bedeni.


Kullanılmış pislenmiş hor görülmüş bedeni...


Hayat istediği gibi gitmemişti...

Biran da yere çarpmak huzurluyken , huzursuz olmak...

Bir anlıktı. 

Bir dakikalık , bir saniyelikti.


Kapının çalmasıyla yerinden sıçradı, korkuyordu. Odayı hafif bir duman kokusu almıştı. Eskimiş tahta pencerelerini açtı .


Gamze kapının tekrar çalmasıyla koşarak kapı açtı. Annesi içeri girip üstündeki hırkayayı çıkarıp askıya astı. Gamzenin annesi Meral hanım otuzların sonunda her zaman çalışan gözleri badem çıkık elmacık kemikleriyle yaşına rağmen güzel bir o kadarda yüzünde yorgunluk çizgileri oluşmuş kadındı .

Yaşadığı hayat gördükleriyle yaşamının sonuna dayandığını düşünerek gayesi çocukların mutlu bir hayatı olmasıydı.


Meral hanım kızını süzüp ‘’hayırdır sen bu saatte evde ne arıyorsun’’dedi.


Kızının davranışlarından bir şeyler şüphelendi. Normalde kızı Gamze güler yüzle kapıyı açar neşe saçardı.

Bugün bir garipti elleri yumruk yapmiş bakışlarıyla sürekli etrafa bakıyordu.

Gamze annesine nasıl cevap vereceğini bilmiyordu.

Derin bir nefes aldı. 

Gözleri kapattıp’’ bugün hastayım , üşüyorum o yüzden erken geldim okuldan ‘’ dedi.

Annesine baktı söylese mi soylemese miydi?

Söylese vereceği tepkiden korkuyordu.

Annesi kızının anlına yaşlılıktan buruşmuş elini tutup ‘’ateşin var gibi git yat sen ‘’dedi ilgiyle...

Odasına gidip yatağına girdi.

Susmak … 

Kimseyle konuşmamalıydı bu konuyu duyulursa ölürdü.

Ne yaşarsa yaşasın ceza gamzeye kesilecekti.


Gözlerini kapatıp yorganına iyice sarıldı.


Annesinin dürtmesi ve ‘’kalk da birşeyler ye Gamze ‘’dedi.

Gamze çok kötüydü.

Yatamamişti kabuslarında tekrar tekrar aynı anları yaşamişti. Rüyasında herkes yaşadığı olayı öğreniyordu ve ailesi diri diri toprağa gömüyordu.

Annesinin uyandırmasıyla sıçrayıp korkuyla duvara sindi.

Meral hanım kızını aç yatması ana yüreğini zorlamişti.

Kızını uyandırmaya geldiğinde kızın ateşine baktığında ateşinin hala yüksek olduğunu anlayıp dürtmüştü.kızının birden korkup sıçramasıyla şüpheyle kızına süzdü.

Bu gün kızı değişik davranıyordu. Her zaman ki güler yüzlü değidi ve Gamze kolay kolay hasta olmazdı

Meral hanım’’ gamze bir sorun mu var bana söyle’’dedi kaşlarını çatarak.ne amn kaşlarını çatsa Gamze korkuyla gerçeği söylerdi.

Gamze annesini sorusuyla gözlerini kaçırdı. Korkuyla ‘’ yok bir sorun ne olacak ki’’ diyip gözlerini annesinden kaçırdı.

Meral hanım daha fazla kızının üzerine düşmedi nasıl olsa yakında çıkardı kokusu..


Meral hanım ‘’ hadi yemeğini yede sonra ilaç içer yatarsın’’ diyip odadan çıktı.

Gamze annesini odadan çıkmasıyla gözünü kapattıp derin derin nefes aldı.

Artık heran birinin öğrenecek diye korkuyordu kimsenin gözlerine bakamıyordu.

Yataktan kalkıp elini yüzünü yıkayıp üzerine hırkasını giydi. Mutfağa girip annesinin sofrayı kurmasına yardım etti.

Evlerinin basık havası küf ve yemeklerin kokusuyla nefesi daralıyordu Gamzenin ..


Sofraya yere kurdukların da abisiyle annesi oturmuştu babasını beklemeye geçmişlerdi.

Babası sofraya oturup ‘’afiyet olsun ‘’demeden kimse yemeğe başlamazdı. Babasından önce yemeğe başlamak saygısızlık sayılırdı Gamze küçükken babası gelmeden yemeğe başlamıştı .Babası geldiğinde kızının saygısızlığın kızıp aç yatırmişti. O günden sonra Gamze açlıktan ölse bile babası oturmadan yemeğe başlamazdı.

Babası içeri girip sofraya oturdu.

Gamze’nin babası Mehmet bey kocaman göbeği , küçük boyuyla sevimli bir izlenim sergilese de kişilik olarak sert bir insandı. Mehmet bey sofraya oturup çocuklarını süzdü. Şimdiye kadar üç çocuğu olmuştu ilk çocuğu Kadirdi daha on beşinde kaybetmişti göz nurunu..

ilk göz ağrısı ilk paresi her zaman neşeli bir insandı taki oğlu Kadir ölene kadar , Kadir’i trafik kazasında öldükten sonra katı sert mizaçlı bir adam olmuştu artık çocuklarına sevgisini içinde yaşıyordu. Böylelikle çocuklarına bir şey olmayacağına inandırıyordu kendini.

Çocukları için akşama kadar inşaat işinde çalışıyordu. Oğlu Kenan için endişeli değildi erkekti , işe girer çalışırdı kimseye boyun eğmezdi bir tek evlendirip evini kurması lazımdı o kadar.

Ama kızı Gamze için durum tamamen farklıydı. Kızı küçüktü dersleri iyiydi ama bugun arkadaşlarını yanına uğrayıp bir çayı içtiği zaman Aziz abisi yanına gelip hal hatır sormuştu sonra konuya girip yarın hayırlı bir iş geleceğini söylemişti. Daha erken olduğunu söylemişti kızının okuduğunu söylemişti ama Aziz abisi ‘’ burası küçük yer Mehmet serserisi küçük demez kızının aklına girerse laf çıkarsa o zaman çok pişman olursun ‘’ demişti.

Aziz abisi şimdiye kadar boş konuştuğunu görmemişti ve eğer bir şey söylüyorsa haklılık payı sonradan ortaya çıkardı. O yüzden Mehmet bey ‘’ ben bir kıza sorayım ama yarın siz gelin , konuşuruz ‘’ demişti.

Şimdi kızına baktığında nasıl böyle bir karar verdiğini düşünüyordu.

Evlilik nerdeydi kızı nerdeydi.

Kızı daha küçüktü.

Okutacaktı kızını ama ne olur ne olmaz sormalıydı belki kızı isterdi o zaman bir şey diyemezdi. Dili bağlanırdı.

Ama küçük kızı şimdiye kadar Mehmet bey’i yanıltmamişti . yemek bittikten sonra yemekten kalmişti.

Önce Aziz abisinin söylediğini karısı Meral hanıma anlatmişti.

Meral hanım küçük kızının istediğini duyunca kaşlarını çatmiş sonra böbürlenmişti. Sonuçta daha gençti kızı isteyeni bitmiyordu. Genelde isteme mevzusunu önce Meral hanıma kadınlar ilerletirlerdi.

Ama bu sefer böyle olmamişti. O yüzden kızgındı. Meral hanım kaşlarını çatıp ’’olmaz kız daha küçük hem de okuyor sende biliyorsun Mehmet ‘’ dedi.

Şimdiye kadar kocasına karşı gelmemişti yine gelmezdi ama küçük kızı sessizdi. İçine atardı bunu da Meral hanım kaldıramazdı.

Mehmet bey ağır ağır başını arkaya öne sallayıp’’ biliyorum Meral ama Aziz abiyi biliyorsun bize emeği çok durumları da iyi ve Aziz abi boşun konuşmaz adam gibi adamdır’’dedi.

Mehmet bey kendisi de ne demeliydi bilmiyordu.Ama gerçeklere de göz yumazmadı.

Meral hanım sinirle ‘’ sen ne diyorsun Mehmet kız küçüktür , ne iş görebilir ne bebek bakabilir hem kızımız sessizdir ezerler kızımızın başını yakmak mi istersin ‘’ dedi.

Meral hanım artık susamıyordu, bir kızı vardı elinde onu da kaybetmeyecekti . Kendisi şimdiye kadar ezilmişti işkence görmüştü kocasından iftiraya uğramişti ama hep çocuklarım için sabret demişti.


Şimdi bütün sabretmeleri bütün acıları boşuna miydi?

Değildi , olamazdı .Kızının da kendisi gibi kader yaşamayacaktı.

Mehmet bey karısıın kendine sesinin yükseltmesiyle kaşlarını çatıp’’ sessini kes Meral bende biliyorum heralde herşeyin farkındayım senin kızınsa benimde kızım , kızımın üzülmesi ister miyim ama kıza soralım bi o ne dıyor’’dedi


Meral hanım anlamişti Mehmet beyin neden sorduğunu kızınında gönlü varmı diye soruyordu.

Kızının gönlü var mıydı?

Meral hanım kızının Murat’ı her gördüğünde ortalıktan kaçıp ona görünmediğini bilirdi. Acaba kızının da Murat’ta gönlü var mıydı?

Ana yüreği kuşku düşmüştü.

Eğer öyleyse kendisi de bir şey diyemezdi ; gönül bir kere yakıp geçti mi diller lal olur gözler kör olur acılar unutulurdu.

Bilirdi Meral hanım hala unutmamişti daha da unutamayacaktı. Ölse de kalbi gençlik yıllarındaki aşkını unutamayacaktı.

Başka başka hayatlar yaşasalarda başka yollar kaderler çizselerde unutamyacaktı.

Meral hanım ‘’ ben sorarım Mehmet eğer varsa … eğer varsa zaten bir şey diyemeyiz ‘’ dedi gözleri dolu doluydu. Kızı bir taneciği daha küçük yaşında gelin edecekti.

Mehmet bey ‘’ sen git sor şimdi bende ona göre arar söylerim Aziz abiyi gelmelerini yada müsait olmadığımızı söylerim.’’ Dedi.

Mehmet bey hüzünlüydü.

Bir çocuğu daha mi evden gidecekti.

Yinede kızı mutlu olacaktı bayramlarda elini öpse yine yeterdi Mehmet beye..


Meral hanım dizlerine elini koyup doğruldu gittikçe yaşlanıyordu.

Bazen etrafı bulanık görüp eli ayağı titriyordu. Yaşlılık belirtileri yavaş yavaş kendini gösteriyordu.

Mutfağa girdiğinde kızının bulaşıkları duruladığını gördü. Gözleriyle kızını süzdü kızı çok güzeldi. Dillere destan olmazsa kızına bakan durup bir daha bakmak isiyordu.

En azından kızı sevdiği adama kavuşacaktı. Gözlerinin içi gülecekti saf saf etrafa mutluluk dağıtacaktı. Bugün ki hali belki de ailesini yok diyecek olmasıydı bundan dolayı korkuyor olabilirdi. Kızı tezgaha sildikten sonra ellerini sidiğinde Meral hanım’’ Gamze çay koyda içelim sonra gel konuşalım’’dedi.

Sandalyeyi çekti kendini üstüne bıraktı.derin nefes verip kızının karşısına oturmasını izledi. Kızı ürkek bakışlarla annesie bakıp bakışlarını kaçırıyordu.

Meral hanım’’ ateşin düştü mü’’ dedi kızının güzel gözlerine bakıyordu.

Gamze alttan alttan annesine bakıyordu.

Annesi öğrenmiş  miydi? 

Deste

Loading...
0%