@zeyzeyokurr
|
Ben o asistan bozmasının saçlarını yolarken Alaz ve masanın diğer ucundaki adam dışındaki diğer kişiler bizi ayırmaya çalışmıştı. Maalesef ki en sonunda başarmışlardı. Ama ben hala söyleniyordum.
- Sorumsuzmuş, hadi ben sorumsuzum da sen... Sen sorumsuz değil misin, gerizekalı!? Sorumlu insan olmak yüzüne bir kilo makyaj yapıp , milletin patronunu etkilemeye çalışmakla olunmuyor!
10 cümleyi söylerken kapıya doğru dönüp el kol hareketi yapmıştım, sanki orada biri varmış gibi. Toplantı bilgisayarı yarım saat olmuştu ve Alaz Bey toplantıda yaptıklarımdan dolayı beni azarlamak için odasına çağırmıştı. Bende gitmiştim ama onun konuşmasına izin vermeden ben konuşmaya başlamıştım. Bir süre sonra ise kendimi savaşa bayağı bayağı asistana saydırmıştım. Bunları da volta eşliğinde yaklaşık 10 dakikadır yapıyordum.
En sonunda Alaz bu kadar konuşmanın dayanamamıştı. Eline o kadar sert bir şekilde masaya vurmuştu ki olduğum yerde sıçradım.
- Yeter, 10 dakikadır aralıksız konuşuyorsunuz. Sizi 2. kez kovuyorum Ekin Hanım!
Tamam, sanırım gerçekten sinirlenmişti.
- Şey, öyle bir şeyin mümkün olduğunu sanmıyorum Alaz Bey.
Alaz Bey sıkılmış gibi nefesini bıraktı. Baş parmağı ve işaret parmağıyla burun kemiğinin sıktı. Sanırım adamı canından bezdirmiştim.
- Mümkün Ekin Hanım. Hatta sizi 3. kez tekrardan kovuyorum!
Hızla karşı çıktım.
- Aaa, ama Alaz Bey benim gibi bir asistan daha ilk gününden 3 defa kovmak bana hakaret. Ayrıca neden sadece ben kovuluyorum? O asistan bozuntusu kovulsun! Sonuç olarak size sarkıntılık hareket yapan o!
Alaz tek kaşını kaldırarak bana baktı.
- Siz ne yaptığınızın farkında mısınız Ekin Hanım?
Ben aslında hiçbir şey yapmamıştım. Sadece o asistan bozuntusuna haddini bildirmiştim. Başıma aşağı yukarı olumlu anlamda salladım. Gerçi düşününce ben ona bunları yaptığım için hiç pişman olamıyorum.
- Ama o asistan...
Diye şikayet etmeye başlamıştım ki Alaz Bey'in sandalyesinden kalkıp bana doğru adım atmasıyla duraksadım. Sonra bir adım daha, bir adım daha ve artık dibimdeydi. Başım yavaşça yukarıya kaldırdım. Kısa boylu olduğunu düşünmüyordum lakin bu adam çok uzundu.
- Evet, sizi dinliyorum Ekin Hanım.
Ama bu adam bana bu kadar yakınken ağzım bile açamazdım ki! Gözlerimi art arda kırpıştırdım ve bu hareketim Alaz'ın gülmesine vesile oldu.
- Yani...
Dedim ama devamını getiremedim. Sertçe yutkunup kendime gelmeye çalıştım. En sonunda dayanamadım.
- Yaa! Ama Alaz Bey azıcık geri gider misiniz?!
Allah bu çıkışıma kahkahalar eşliğinde gülmeye başladı. Gıcık adam! Anasını çekinmeyeceğini anladığına ben geriye doğru bir kaç adım attım.
Sonunda rahatça nefes alabilmiştim. Tekrar konuşmak için ağzımı açmıştım ki tekrar kapattım. Çünkü Alaz yine dibimde bitmişti! Ben geriye doğru bir adım daha atınca O da ileri doğru - yani bana doğru - bir adım atmıştı. Ve bu saçma olay benim sırtım duvarla birleşinceye kadar sürmüştü. Alaz'ın dudakları yukarı doğru kırıldı.
Ben burada cebelleşirken Ama sürekli olarak sırıtıyordu. Psikopat adam!
En sonunda Alaz beni kendisi ve duvar arasında sıkıştırınca iyice duvara yapıştım. Benden o kadar uzundu ki kafamı kaldırmam gerekiyordu ve bu boynumu ağrıtıyordu. Ama az bana doğru eğildi ve yüzlerimiz arasında bir karış mesafe bıraktı. Kaşlarımı çattım. Ne bu yakınlık?!
- Alaz Bey bi çekilir misiniz!
- Beni kıskandığınızı itiraf ederseniz gitmenize izin veririm.
Ne saçmalıyor bu adam! Kıskanmak mı? Ben mi onu kıskanacağım?! Ne münasebet!
- Pardon! Birincisi; siz kimsiniz de ben sizi kıskanacağım!? İkincisi; gitmek için sizin izninize ihtiyacım yok, istesem kendim giderim!
Bu sözlerim onu eğlendirmişe benziyordu. Üstümü biraz daha eğildi. Bu da yüzlerimiz arasındaki mesafenin daha fazla azalmasına neden oldu.
- Gitsene o zaman?
Harbi ya? Ben neden onu itip buradan çıkmıyorum?
Gelen aydınlanma ile kollarımı kaldırıp onu göğsünden ittirdim. Hiçbir etki etmedi. Yüzüne baktım hala aynı şekilde duruyordu. Tekrar ettim, tekrar ve tekrar...
Tamam sanırım çelikten yapılmış, Japon yapıştırıcısı ile toprağa sabitlenmiş bir duvarı itmeye çalışıyordum.
- Alaz Bey acaba diyorum, çekilmeyi düşünür müsünüz?
Dedim en tatlı hâlimle. O ise bu sözlerime sadece gülmek ile yetindi.
Tabii ben onun bu hallerine daha fazla sinirlenmek ile meşguldüm. Hatta artık sinirden yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim.
|
0% |