@zezene
|
Hatırlatma Muzice Dağhan'dan devam Tekrar kapı zilinin çalmasıyla Tolgadan ayrılıp gözyaşlarını silmek istedim ama o buna izin vermeden yerden çantasını alıp hızlıca göz önünden kayboldu. ona biraz zaman vermeliydim. Kapıyı açtığım an ağlayan bir meyrayı görmeyi beklemiyordum. Yüzüme bile bakmadan hiçbirşey demeden ağlayarak hızlıca yukarıya doğru çıkmaya başlayınca semih amcanın onunla da görüştüğünü anlamıştım. Bu adamın derdi neydi Allah aşkına ? "Teker teker gelin kardeşim ne olursunuz ya !" diyerek sitem ederek dış kapıyı kapattım. Elimdeki zarfla bir süre bakışmıştım. çok merak etsem de ilk önce meyrayla konuşmam daha iyi bir fikir olacaktı. Zarfı salondaki masanın üzerine koyup hızlıca meyranın odasına çıktım. Bugün hiçte kolay geçecek gibi değildi! ... Meyranın yanına çıktığımdan beri ağlamasını durdurmak için söylemediğim söz kalmamıştı. Ama ne yazık ki söylediğim sözlerin hiç bir değeri yoktu onlar için çünkü babalarına güvenleri yoktu. Ne kadar uğraşsam da Meyra'nın ağlamaya devam ettiğini görünce ,onu yalnız bırakma kararı alarak aşağıya inmiştim. Aşağıya indiğimde Tolga hala aşağıya inmemişti. İkizlerin kendini toparlaması bir hayli uzun sürecekti galiba. Masanın üzerindeki kapalı zarfı alıp koltuğun üzerine oturdum. İçimde yitip gitmeyen bir his vardı bu his nasıl bir şeydi bilmiyordum ama tek bildiğim şey beni çok fazla rahatsız hissettirdiğiydi. Bir an gülmek istedim. Düşündüm acaba dedim babam benimle dalga mı geçiyor diye. Elimdeki zarfla bakışırken Tolganın bana seslenmesiyle dikkatimi ona vermiştim. Zarfa ne kadar odaklandıysam onun geldiğini bile duymamıştım. "Aaa düşürdün mü acaba alırken gel bir daha bakalım abla." Dedi tolga ve ikimiz birlikte evi aramaya başlamıştık … 1 HAFTA SONRA Mektupu kaybetmemin üzerinden 1 Hafta geçmişti ama hiçbir yerde bulamıyordum. Babama sorduğumda ise o mektubun içinde kesinlikle yazılı bir kağıt olduğunu söylemişti. Ona ne yazdığını yüzüme anlatmamı istediğimde ise anlatmamıştı. Ne vardı ki bu mektupta da babam bana anlatamıyordu?! Bu bir hafta da çokça olay yaşamıştık. Semih amca sıksık ikizlerin yanına gelip konuşmaya çalışsa da Tolga ve Meyra ona asla izin vermiyorlardı. Dedem ve babaannem Urfaya gitmek için artık can atıyorlardı. Bu bir haftada o kadar çok ısrar etmişlerdi ki daha gitmeden Urfadan bıkmıştım. Aslında çokça kez urfaya gitmişliğim vardı. Tatillerde babam hep bizi götürürdü gezmeye bu yüzden seviyordum orayı ama babamla seviyordum ve ben babamsız urfaya gitmek istemiyordum. Tolga da benimle aynı fikirdeydi hatta o hiç mi hiç gitmek istemiyordu. Meyra ise babası yüzünden sanki urfaya gelemeyecekmiş gibi oraya gitmek istiyordu. Sadece Tolga ve ben aynı düşünceler içindeydik. Babam bile gitmemiz için çok ısrar etmişti. Hapisaneden çıkamayacağını kabullenmemi istemişti. Ama ben kabullenemiyordum. "Hayır yani haftasonunuz bile sıkıcı şuna bak oturmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz " dedi dedem bu sözleri ile düşüncelerimden uzaklaşmıştım. "Dede Allah aşkına Urfada olsa ne yapacaktın yine oturacaktın. " daha fazla söylenmelerine dayanamayınca bıkkınca konuşmuştum. "Oranın havası bile yeter. Neyse zaten yarın gideceğiz ." dedi "Siz gidebilirsiniz ben gelmiyorum." dedim umursamazca babaannem ve ikizler dedemle bizim atışmamızı izleyip duruyorlardı. "Geleceksin " dedi tekrardan inatla bu yaşlı bunak harbi inatçı bir adamdı ama ben daha da inattım ona bunu gösterecektim. "Gelmiyeceğim " dedim hafif sinirli sesimle o ise karşılık olarak 'eminmisin' der gibi bakıyordu. Bunun üzerine dahada inata bindirerek "Kesinlikle gelmiyeceğim " dedim. …
Yemin ederim çocukluğumdan beri en fazla sevmediğim huyum hemen ikna olmam. Hele hele karşımdaki Ali Dağhan olunca daha da çabuk ikna oluyordum. Şuan sinirden ağlayabilecek durumdaydım. Ne kadar gelmiyeceğim diye tuttursam da Adam altından girmiş üstünden çıkmış beni ikna etmişti. Bende Okulumuzu bahane edip kısa bir süreliğine gelmeyi kabul etmiştim. Kesinlikle bir süreliğine. Yolculuk uzun olduğu için gece gelmiştik. Bilmiyorum babannemler mi yaşlı yoksa ben mi bunu tam olarak anlamıyordum. çünkü onlar kalmış ve kahvaltı masasına kurulmuşlardı bile ama ben yatağıma yapışmış yüzümü kaldırmak için büyük bir çaba sarf ediyordum. Odama aniden giren kişiyle yerimde irkildim. "Yavaş be kır istersen bir de " dedim kapıyı kırarcasına giren kişiye bu kişi tabikide Meyraydı. Çünkü ondan başkası kapıyı çalmadan davar gibi girmezdi. "Yemedik kapınııı . Kalk hadi dedem kalksın deyip duruyor, Tolgayı da kaldıramadım. Ayı gibi yatıyor. Sen uğraş onunla da Zaten bu aralar salak salak triplerde sanki onun yaşadığını biz yaşamıyoruz. İkizim olmasa döveceğim de işte ikizim ! Kadın gibi triplere giriyor bir görsen o mu kız ben mi belli değil ! Neyse atsam atılmaz satsam satılmaz. Ayrıca büyüğümsün bir şey demiyeyim diyorum ama senin kopyan bu çocuk. Valla bak ama neyse yapacak bir şey yok kaderim böyle demek ki . Ben sizi idare ederim " dedi ve cevap vermemi beklemeden hızlı hızlı konuşup kapıyı çarptı gitti. Yerimden kalkıp yatağımı toplamış ve rutin işlerimi hızlıca halletmiştim. Odadan çıktığımda karşımdaki Tolga ve Meyra'nın odasının önüne geldim. Tolganın uyuduğunu düşünerek kapıyı çalmadan açtığımda Tolga telaşlı bir şekilde elindeki şeyi arkasına saklamıştı. Ne olduğunu görememiştim ama kesinlikle bir şey sakladığından emindim. "Hayırdır ne saklıyorsun ablandan Tolga efendi?" diye sordum şakayla karışık alayla. "Hiçbir şey saklamıyorum asıl sen neden aniden odama dalıyorsun!?" diye sormuştu sert sesiyle . Biraz sinirlenmişe benziyordu Ne kadar siniri ile kendini kamufle etmeye çalışırsa çalışsın yanaklarının kızardığı gözlerimden kaçmamıştı . Ne vardı arkasında ? "Uyuduğunu söylemişti Meyra o yüzden geldim." dedim sadece "Tamam kalktım sen git ben birazdan gelirim banyoya falan gireceğim." dedi Aslında arkasına sakladığı şeyi çok merak etsem de onun özelidir diyerek kendimi telkin ettim ve dedemlerin yanına gittim. .Çünkü ben bir abla olarak özele acayip saygı duyarım! … Kahvaltımızı yapmış dedem, babaannem ve meyra ile birlikte televizyon izliyorduk yine ve yeniden. Can sıkıntısından patlamak üzereydim resmen "Dede çok sıkıcısınız hep oturup duruyorsunuz siz de valla " dedim. Ben daha demin canım mı sıkılıyor demiştim. Şimdi geri alıyorum çünkü dedemle uğraşmak tam bir gerçek eğlence. "Koltuklarımız rahat bizim ondan oturuyoruz " dedi dedem de, onun bu dediğine ben gülerken aniden odaya Tolga girmişti. "Selam ve güle güle ben arkadaşlarla buluşacağım akşama doğru dönerim . Haberiniz olsun. " dedi Tolga "Nereye bende geleyim acayip canım sıkıldım ikizim." "Hayır gelemezsin biz erkek erkeğe takılacağız başka zaman gideriz seninle hadi ben kaçtım. " demiş ve çıkmıştı. İçime acayip bir kurt düşmüştü sabah bir şey saklaması şimdi ise doğru düzgün açıklama yapmadan çıkıp gitmesi benim için baya merak uyandırmıştı. Açıkçası Ablalık damarım atmıştı resmen. Bende aniden ayağa kalkıp "Bende can sıkıntısından öleceğim gidip biraz hava alacağım. " dedim ve kimsenin bir şey demesine izin vermeden montumu ve ayakkabılarımı giyip çıktım. Hızlı adımlarla ilerlerken bir yandan da gözlerim tolgayı arıyordu çok uzaklaşmış olamazdı tabiki bir araçla gitmediyse... Uzun bir süre yürümenin ardından çok uzaklaşmadan tolgayı bulmuştum ama ona kendimi belli etmemek için kırk takla atıyordum resmen. Arada bir elindeki kağıda ve telefona bakarak sanki bir yeri arar gibi ilerliyordu. Bir süre sonra O durunca bende durmuştum. Buraları az da olsa biliyordum sanki. Tolga gözlerini dikmiş ve bir eve bakıp duruyordu. Aniden arkasına dönünce kendimi nasıl yere attım ben bile anlamamıştım. Allah'ım nolur beni biri izlemiyor olsun. kafamı kaldırıp etrafa baktığımda kimse yoktu. Çok şükür. Yerde öylece uzanırken ,Tolganın bir duvarın önüne oturduğunu görünce şaşırmıştım. bu çocuk kimi bekliyordu. Yoksa Birine aşık mı olmuştu. Hala yerde yattığımı fark edince kendime gözlemliyebileceğim bir yer aradım ve gözlerim aniden ağacın üzerinde durdu. Ağaca çıkabilirdim hem her yeri görebilir hem de beni kimse görmezdi. rahatça çıkabileceğim bir ağaçtı .Tolgaya baktım hala oturduğu yerden evi inceliyordu. Hızlıca o buraya bakmazken ağaca bir zorlukla çıktım. kolaylıkla artık buradan izleyebilirdim. yerim de çok rahattı. 2 SAAT SONRA Malum yerlerim tutulmuş haldeydi ama bu salak tolga hala olduğu yerden kalkmak bilmiyordu. Hayır aşıksan aşıklığını bil git haykır aşkını yani niye sessiz sedasız dilenci gibi oturuyor hala anlamış değildim?! Evin içine bir sürü kişi girip çıkmıştı. Ama bizim fakir ruhlu aşık tolgamız bir türlü istediği kişiyi bulamamış olmalı ki hiç bir şekilde atak yapmamıştı. Artık yavaş yavaş sabrım tükenmeye başlamıştı ama Tolga şevkle beklemeye devam ettiği için merakım tavan yapmış durumdaydı. Böyle aşkın ızdırabını Sevsinler be Tolgam. Tolganın aniden ayağa kalkmasıyla düzgünce dururken bir anda elim ayağım birbirine dolaşmıştı. Son anda ağaca tutunmam ile yere yapışmaktan kurtulmuştum. Tolga geldiği yöne yani benim olduğu tarafa dönmüş gelirken elindeki kağıdı da cebine sokmuştu. ben ise bir süre hiç kımıldamadan geçip gitmesini bekledim. ve gitti. Yine bize takip başlamıştı anlaşılan. Takip ettim ama tolga dedemlerin konağına dönmüştü. Ben ise ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. O girdikten sonra bir süre dışarıda oyalanmış ve bende Hızlıca ceketi yerine aynı şekilde koyup odadan hızlıca çıkıp kendi odama girdim. Kapımı kilitledim. Sonuçta aniden odama gelebilirlerdi. heyecanla yatağımın üzerine oturup katlanmış ve yıpranmış kağıdı özenle açtım. Ve ilk gördüğüm yazıyla şok geçirdim. Canım kızım mucizem... YAZARIN AĞZINDAN Mucize mektubu okuduğunda ne hissedeceğini şaşırmış durumdaydı. Bütün güvendiği insanların gerçek yüzünü bir kağıtla öğrenmişti. Neredeyse, Ağlamaktan gözlerinde yaşlar kalmamış durumdaydı. Tolganın nasıl ondan bu gerçeği sakladığını düşündü ama hiçbir sonuca varamadı. Neden bunu yapmışlardı. Peki babası nasıl böyle bir şey yapabildi. Annesine de söyliyecek çok şeyi vardı ama yuttu, hepsini yuttu. Ne Ölmüş annesine Ne de hapishanede olan babasına hesap soramadı. Bir tek Tolga vardı hesap sorabileceği ama bunu yapacak gücü bile kendinde bulamadı. Ağladı, Sadece ağladı. Bir ara yanına gelen babaannesine kapının ardından beni rahatsız etmeyin ben uyuyacağım dediğinde ağlamamış. Geri kalan günün tamamında sanki acısını dinderecekmiş gibi ağlamıştı. Ama acısı hiç bir şekilde dinmemişti. Saatler birbirini kovalamış ve mucize kaçıncı kez okuduğunu bilmediği kağıdı son kez okuyarak pantolonunun cebine koymuş ve uyuya kalmıştı. Aklından geçen şey ise sadece oraya asla gitmeyecek olmasıydı. Saatler gece yarısını gösterdiğinde Duygu karışıklığı yaşayan mucize 1 seneyi aşkın süredir yaşamadığı olayı tekrardan yaşamıştı. Uyurgezerlik. (Uyku bozukluğu nedeniyle uyurgezer olarak adlandırılan kişiler uyku halindeyken yataklarından kalkarak yürüyebiliyor, konuşabiliyor ve araçlarını kullanarak evlerinden uzak noktalara gidebiliyor. Bilmeyenler için uyurgezerliğin tanımı ) Mucize Uyurgezelik haliyle yatağından çıkmış ve kilitli kapısını açarak dışarıya doğru yavaş hareketlerle ilerleme başlamıştı. Belli bir süre odaları gezmiş daha sonra ise dış kapıya doğru ilerlemişti. Sabah Tolga ile gittiği yolları gitmiş ve duvarın dibinden izledikleri evin içine kadar girmişti. Daha sonra ise kapının önüne gelmiş ve hiç bırakmadan zile basılı tutmuştu. Evin içindekiler gece vakti çalan zil sesiyle yataklarından fırlayıp kalkarken ne olduklarını anlamaya çalışıyorlardı. Hepsi bir hışımla aşağıya inmiş ve kapının önüne gelmişlerdi. Erdem Özdemir ise çekmecesinden aldığı silahı beline koyarak aşağıya inmişti. Herkese geri çekilmesini emrederek kapının gözünden kim olduğuna bakmıştı. Zile basılı tutan genç kızı görünce Kapıyı bir hışımla açmıştı. "Ne oluyor çocuk gece gece ?" diye sert sesiyle konuşmuştu. Öfke damarlarında gezinmeye başlamıştı. Ne Hakla gece gece zillerini alacaklı gibi çalabiliyordu bu çocuk ? "Git oyununu evinde oyna " diyerek elini bir hışımla zilden ittirdiğinde Mucize geriye doğru savrulmuştu. Ama hala kendinde bir değişiklik yoktu. Nisa ardınç çok dikkatli bir şekilde kızın tepkilerini izlerken kızın sabit ve boş bakışlarından dolayı farkettikleriyle içinden bir küfür savurdu. "Baba yapma dur Uyurgezer galiba " dedi ve hızlıca babasının yanına geldi. Bir süre herkes mucizenin tepkilerini izlemişlerdi. Mucize ise gözleri açık bir şekilde etrafı inceleyip duruyordu. Arada bir bahçede birisi varmış gibi o yöne bakıp ağzından garip sesler çıkarıyordu. Bir süre sonra Mucize arkasını dönmüş gidiyorken. "Baba içeri geçelim kimdir bir öğrenelim bu kız en fazla 17-18 yaşlarında baksana dışarıda tek başına bırakmayalım. Başına bir şey gelir baba !" dedi telaşla Nisa Ardınç. Erdem Özdemir kızının dediğini kısa bir süre düşünmüştü. Kendisi tehlikeli bir işte çalıştığı için kimseye güveni yoktu ama küçük bir kızdan zarar gelmiyeceğini düşünerek kafasını onaylar anlamda salladı. Nisa ardınç ise babasının onay vermesiyle hızlıca kızın yanına koşmuştu. Dış kapıya tam yetişemeden önüne geçmiş ve dokunmadan yavaşça onu yönlendirmeye çalışmıştı. Aniden ters tepki verir diyede diken üstündeydi ne kadar ileri bir dercede uyur gezerlikti bilmiyordu. Bu yüzden tereddüt içinde onu içeriye götürmeye çalıştı. Baya bir süre ailenin çabalarıyla içeriye sokabilmişlerdi Mucizeyi. Mucize Bir süre etrafta dolaşmış ve en sonunda koltuğun üzerine yatarak uyuya kalmıştı. Bu sürede ise ev halkı çıt çıkarmadan Mucizenin hareketlerini izlemişlerdi. Hepsinin gözlerinden uyku akıyordu. Mucizenin uyuduklarını görünce hepsi derin bir nefes koyarak şükür çekmişlerdi. Mucize garip davranışlar sergilediği için aslında hepsi içten içe korkmuştu. Erdem Özdemir "Herkes yatsın ben bakarım bu kıza " dediğinde Nisa ardınç itiraz edecekken babası tekrar onlara ters cevaplar vererek hepsini odalarına göndermişti. Salonda sadece Karısı Ahu Özdemir , Mucize ve kendisi kalmıştı. Ahu Özdemir Koltuğun üzerinde yayılarak yatan kıza gülmüş ve kocasına bakmıştı. "Ne biçim yatıyor . Bizimkiler gibi . Demekki tek bizim çocuklar arızalı değilmiş." dedi kendi çocuğu olduğundan habersizce. Erdem özdemir karısının dediğine gülmüş ve kafasını onaylar anlamda sallamıştı. "Haklısın karıcığım eşşek kadar oldular ama hala aynılar. " dedi Ahu Özdemiri Bir anda esneme tuttuğunda Erdem Özdemir "Hadi yat sen ben bakarım bu çocuğa " demişti tekrardan. Ahu Özdemir tam onay verecekken Mucize yatakta dönmesiyle "Erdem düşücek !" diye bağırmıştı. Erdem Özdemir reflekse Mucizeyi tuttuğunda ikiside derin bir nefes vermişti. Erdem Özdemir sinirle bir soluk alıp mucizeyi kucağına almıştı. "Ben bunu misafir odasındaki yatağa yatırayım. Sende git yat. Bütün gece ben bu kızın başında beklerim. Güvenemeyiz ." demiş ve hızlıca kucağındaki mucizeyle yukarıya çıkmıştı. Yukarı çıktıklarında onu yatağa yatırmış, gece lambasını yakarak derin bir nefes vermiş ve tekli koltuğun üzerine oturmuştu. Daha sonra aklına gelen şeyle kızın üstünü aramaya başladı. Belki üzerinde telefon vs olabilirdi. Ama umduğu hiçbir şeyi bulamamıştı sadece bir kağıt parçası bulabilmişti cebinden , tekli koltuğa tekradan oturduğunda elindeki kağıdı açarak okumaya başlamıştı. Erdem Özdemir Okuduklarından sonra geri dönüşü olmayan bir yola girecekti. Bilmesede Bu yolda aslında en çokta yıpranan O ve Mucize olacaktı...
|
0% |