Yeni Üyelik
12.
Bölüm

Gerçek aile 2

@zezene

ERTESİ GÜN

MUCİZE DAĞHAN

Gözlerimi açtığımda kendimi hala yorgun hissediyordum. Dün öğrendiklerim beni o kadar çok yıpratmıştı ki , galiba 1 ay da geçse bu yorgunluğumu üstümden atamazdım. Çünkü Bu normal bir yorgunluk değildi, bu gönül yorgunluğuydu. Babam'ın bana verdiği mektup aklıma gelince, içimi tekrardan bir hüzün kaplamıştı. Her şeyi bir günlük de olsa unutmaya ihtiyacım vardı galiba. Yoksa bu şekilde devam edersem kendimi toparlamam hiç mümkün değildi...

Gözlerim, takılı kalmış bir şekilde öylece boş boş tavana bakıyordum , şuan şu dakika hayatı sorguluyordum galiba... Bileğimdeki saate bakınca saat 9'a geliyordu.

Üstümdeki uyuşukluğu atamadığım için, Yataktan kalkmayıp yattığım yerde gerindim. Göz kapaklarım tekrar kapanmak için benimle savaşırken, yavaşça yerimden doğruldum . Yatakta oturur pozisyona geldim. Ellerim ile gözlerimi ovalayınca uykum neredeyse bedenimi terk etmişti ama hala tam ayılamamıştım.

Uyku mahmurluğuyla etrafa bakınca, uykum tamamen açılmış ve şok içinde kalmıştım... "Ama yani Yok artık ! " dedim Gözlerimi sonuna kadar açarak. Neredeyim yine ben ?

"Bir de kaçırılma vakası kaldıramam! ne olur bünyem bu kadar olayın üzerine bunu artık kaldıramaz !" Dedim kendi kendime yakınarak. Cidden şuan ben neredeydim?

Telaşım yavaş yavaş gün yüzüne çıkarken. Sakin olmaya çalışarak, Etrafımı incelemeye başladım. Oda da pek bir eşya bulunmuyordu. iki kişilik büyük bir yatak , normal bir boyutta dolap ve minik bir koltuktan oluşan bir misafir odasıydı.

Telaşıma engel olamayarak üstümdeki battaniyeyi bir hızla yere doğru atmıştım. Yerimden kalktığımda, dengem başta bozulsa da dengemi koruyup hızlıca cama doğru koştum. Camdan dışarıya baktığımda burası bana çok tanıdık gelmişti . Sanki daha önce buraya gelmiş gibiydim. Kafamı dışarıya doğru sarkıtıp gözlerimle bir süre etrafı taradım. Sonra kafama dank etti. Yok artık! diye bağırmak istiyordum dışımdan.

Dün ben odamda yatmıştım, nasıl buraya gelmiştim böyle!? Galiba kafayı yemek üzereydim. Beni öğrenmişler miydi yoksa? Onlar mı getirmişlerdi beni buraya ? Kafamdan bin bir türlü soru geçerken hiçbirinin cevabını bilememek açıkcası sinirlerimi bozuyordu.

İyi de ben onlar ile tanışmaya daha hazır değildim ki . Gitmeliydim buradan, acilen kimse beni fark etmeden buradan gitmeliydim... Bu düşüncelerim bana mantıklı gelirken Vakit kaybetmeden kapıya doğru koştum. Kapıya elimi uzatmış ve tam açacakken, kapıyı benden önce biri açmıştı. Sessiz olmaya çalışarak ,çaktırmadan geri geri gelmiş ve kapının arkasına saklanmıştım.

İçeriye babam yaşında bir adam girince gözlerim dolmuştu. Bu o olmalıydı... Erdem Özdemir. Onu görünce Gözlerimden yaşlar geldi. Ne kadar unutmak için uğraşsam da olmuyordu. Kabul etmek istemesem de kendimi kandıramazdım. Çünkü Gerçekler peşimi bırakmıyordu. Kendimi yalan olduğuna inandırdığım şey gerçekliğini belli etmek istercesine yüzüme vuruyordu... Daha uyandığımda demiştim bugünlük herşeyi unutacaktım ama kaderim buna bile izin vermiyordu.

'Babam beni ne biçim bir oyunun içine bırakmıştı böyle!?'

Ben Kapının arkasında sessizce dururken gözyaşlarımda benim bu sessizliğime eşlik ediyordu. Bulanık gören gözlerim ile ona bakıyordum. Peki, Neden ona baktığımda bir şeyler hissetmiyordum? Gerçekleri bilmeme rağmen, neden sadece babam'a ihanet ediyormuş gibi hissediyordum...

Ben düşüncelerimle ve durmak bilmeyen gözyaşlarım ile şavaşırken o ise çatılmış kaşlarıyla beni arıyordu... Yatakta beni göremeyince ,banyoya doğru yönelmişti ki. Çalan telefonu buna engel olmuştu. Cebinden telefonunu çıkarıp ekrana baktı. Arayan kişi kimdi bilmiyordum ama onu sinirlendirecek biri olmalıydı çünkü çatık olan kaşları daha da çatılmıştı. Telefonu çaldı çaldı ama açmadı.

Ben ise gözyaşlarımı durdurmuş merak ile onu izliyordum. Telefon tekrar çalmaya başlayınca sabır diler gibi kafasını geri yaslamış derin bir nefes vermişti. Daha sonra ise kafasını etrafa bakarak çevirdi ve önüne eğdi. Bir anda afallayarak gözlerini bana doğru çevirince Kapının arkasındaki benim ile göz göze gelmiştik. Ben telaş yapmış bir şekilde ona bakarken , o ise sorgular gözler ile bana bakıyordu...

"Merakımdan soruyorum yanlış anlama lütfen ama şuan tam olarak, orada ne yapıyorsun?" diye sordu sakince. Benim ondan korktuğumu anlamıştı, çünkü Sesini normal tutmak için ekstra bir çaba gösteriyor gibiydi.

Ben cevap vermeden kapının arkasında öylece dikilirken. O ise Bana doğru dönmüştü , gözlerini gözlerimden ayırmadan bana doğru bir adım atınca telaşıma yenik düşerek, bana yaklaşmasına dahi izin vermeden, kapının arkasından çıkmış ve odadan dışarıya doğru koşmaya başlamıştım.

"Bekle ! " dedi yüksek sesiyle arkamdan.

Odadan çıkmış ve nereye gittiğimi bilmeden koşuyordum.

Koridor boyunca, bir sürü Odalar vardı ama odalardan birine girersem, beni orada kolayca bulacağını bildiğimden dolayı, kendimi hiç riske atmadan direkt merdivenlere doğru yöneldim.

Bir ara merakıma yenik düşerek Arkama baktığımda onun çatık kaşları ve sinirli gözleriyle karşılaştım.

Ben telaş içinde hareket ederken, o ise benim aksime 'Seri katil' edası ile yavaş ve emin adımlarıyla hareket ediyordu.

Ne yalan söyleyeyim! Bu hareketleri benim daha da gerilmemi sağlıyordu...

Aramızdaki mesafeyi arttırmak amaçlı daha da Hızlınarak bir hışımla merdivenleri indim. Önüme kocaman bir salon çıkınca etrafımı incelemeye başlamıştım. Ben sağa sola bakarak, Nereye gideceğimi düşünürken. O ise Merdivenlerin başına gelmiş ve hiç eksilmeyen öfkesiyle bana bakıyordu...

İleriye doğru bir adım atmıştım ki gür sesiyle adımım öylece havada kalmıştı.

"Sakın! Bir adım daha atayım deme! Bekle orada !" Dedi sinirle.

Emir vermesi sinirlerimi bozmuştu ama onu dinleyerek yerimde kaldım. O ise sözünü dinlemiş olduğumu görünce, yüzündeki sinir biraz olsun azalmıştı. Gözlerini benden ayırmadan Merdivenleri inmeye başlayınca, hızlıca onun tersine doğru koşmaya başladım. O arkamdan bağırsa da onu umursamadan Önüme gelen ilk yere girince olduğum yerde kalmıştım. Şansıma...

Geldiğim yer mutfaktı... Sıkıntı mutfak olması değildi! sıkıntı yemek masasında oturanlardı! yağmurdan kaçarken doluya tutulmak bu olsa gerek.

Arkamdan birisi yakamı sertçe yakalayınca yerimde hoplamıştım.

"Nereye kaçıyordun minik fare ?"

Allah'ım ben nasıl bir durumun içine düşmüştüm böyle ?

Ben susarak ne cevap vereceğimi düşünürken ensemi tutan gerçek babam olacak o adam sabırsızca tekrardan konuşmuştu.

"Evet bir cevap bekliyoruz?" Bu dediği ile hafifçe bir tebessüm edip

"Merhaba " dedim

Gerçekten mi ? İki saat düşünüp bunu mu demiştim cidden rezillik

Masadan bir kaç gülüşme sesi gelirken gözlerim masayı bulmuştu. Masanın etrafında iki kadın bir tane küçük bir çocuk ve benden biraz daha büyük bir adam duruyordu.

Onları gördükçe telaşım daha da artmış yanaklarım ısınmaya başlamıştı ilk defa böyle bir durum yaşıyordum. Kalbim yerinden çıkacaktı resmen ben kendimle cebelleşirken masada ki oturan yaşı kırklarda olarak düşündüğüm kadın kalkmış ve gülerek yanıma gelmişti.

Acaba bu kadın benim ... Yutkundum. Genzim yandı söyleyemedim içimden dahi olsa o kelime oraya oturmadı.

"Erdem bırak kızın yakasını zaten zor bir gece geçirdi bırakta kimmiş kimlerdenmiş öğrenelim " dediği an adamın yakamı bırakması bir oldu. Ve böylelikle beni tanımadıklarını anladım sevinsem mi üzülsem mi bilemedim.

"Gel bakalım güzel kız otur bakalım sofraya konuşalım hemde acıkmışsındır güzelce bir doyur karnını " dediğinde içim acayip derecede ısınmıştı kalbime engel olamıyordum. Nedensizce hepsine sarılmak istiyordum.

Acaba ben Yıllar sonra nur topu gibi 17 yaşında bir kızınız oldu desem nasıl bir tepki verirlerdi ?

Hepsi bana gülümseyerek bakıyordu beni severlerdi bence şimdi bile beni tanımadan sevmiş gibilerdi ki ben onları hiç tanımasamda sevmiştim
Kalbim bu düşünce ile hızlanırken belli etmemek için hızlıca kadının gösterdiği yere oturmuştum. Yanımdaki kadın bana elini uzatınca hemen elini tutmuştum.

"Merhaba ismin neydi " diye sordu ses tonu çok hoştu

"Benim adım mucize " dedim ve güldü "Annene babana mucize olarak doğmuşsun galiba "dedi eskiden olsa her seferinde bana yapılan bu espriye öylesine gülüp geçerdim ama bu sefer bu öyle olmadı sadece kafa sallamakla yetinmiştim .

Yıllar sonra ismimin hayatımın üzerine konduğunu öğrenmek garip bir duyguydu. Gerçekten de annem ve babama mucize olmuştum.

"Sizin neydi adınız? " diye sordum bende aynı kibarlıkla

"Nisa ardınç ben bu da benim oğluşum Ege" diyerek yanındaki küçük tatlı çocuğu gösterdi. Çocuğa baktığımda yanakları şişmiş masadan kalkmak için bir kaçış yolu arıyor gibi duruyordu ve bu hali çok tatlıydı.
"Memnun oldum " dedim ve onun tam olarak kim olduğunu bu ailenin neyi olduğunu düşünürken o ailenin diğer üyelerini tanıtmaya başlamıştı.

"Bu benim babam erdem özdemir " demesiyle az daha şaşkınlığımı belli edecektim bu kadın benim ablam mıydı yani ? Bugün burada kalp krizi geçirmezsem iyiydi. Sakin kalmaya çalışıp kafa salladım memnun oldum der gibi

"Bu da annem Ahu Özdemir "

"Ve buda son olarak ailemizin üşengeci Uğur" demesiyle gözlerim onu bulmuştu.

"Ben üşengeç değilim abla "demesiyle ağzım kulaklarıma varasaya kadar gülümsedim. Ağzım yırtılacaktı şimdi. Abim vardı benim .

"Aynen kardeşim değilsin neyse " diyerek tekrar bana döndü. "Hem karnını doyur hemde konuşalım bakalım seninle " demesiyle gerildim konuşuyorduk ya bacım. Ne bu ciddiyet Aşko ?

Kafa sallayıp önümdeki tabağı ağzına kadar doldurmuş olan Ahu hanım ile hepsini nasıl yiyeceğimi düşünüyordum ama onu kırmamak için aylar sonra boğazımdan güzel bir yemek geçmesi için uğraştım.

"Evet tatlı kız dün sen buraya nasıl geldin hatırlıyor musun?" Diye sordu Nisa abla

"Hatırlamıyorum" dedim ve gerçekten de hatırlamıyordum.

"Uyurgezerdin ve gece vakti evimizin ziline basılı tutup durdun " demesiyle utançtan yerin dibine gireceğimi zannettim. Yanaklarım ısınmaya başlayınca mahcup bir şekilde kafamı önüme eğdim.

"Gerçekten çok üzgünüm uyurgezerlik bilinçli yapılan bir şey değil. Yani ben hatırlamıyorum bile " diye kendimi açıklamaya çalıştım.

"Biliyorum kendini üzgün hissetmene gerek yok " demesiyle daha da utandım.
" Hadi ama mucize utanmana gerek yo-..." Diyecekti ki Uğur abi lafını kesmişti

"Bence utansın hepimiz sabaha kadar onun için dört döndük " dedi Uğur abi

Bunu çok sık yapıyordum ama şu son zamanlarda böyle bir durum yaşamamıştım. Ne zaman çok fazla stres yapıp kafayı bir şeye takarak uyursam kendimi farklı bir alemde buluyordum. Bu benim küçüklüğümden gelen birşeydi. Mahallemizdeki insanlara bile yapmışlığım vardır ama en çok ikizler ve babam bende çok çekmiştir. Uyanasaya kadar öylece beni çıt çıkarmadan izlerlermiş tabi ben yaptıklarımı söylemek dahi istemiyorum çünkü çok utanç verici

"Üzgünüm "diyebildim nisa abla Uğur abiye ters ters baktıktan sonra bana dönmüştü.

"Sıkıntı değil bakma sen ona "dedi ahu hanım

"Sorun bize yaptıkların değil tatlım başka bir yere gitseydin , başına kötü bir şey gelebilirdi sonuçlarının ne olabileceğini tahmin edebiliyorsun değilmi ? " Dedi Nisa abla

Bunun karşılığında kafamı sallamıştım. Biliyordum tabiki. "Ben Bunun için tedavi görüyorum zaten" dedim ama sesim zar zor çıkmıştı. Çok utanıyordum ve sadece bu konunun artık kapanmasını istiyordum. Çünkü bilerek yaptığım bir şey değildi.

"Evin ailen nerede ? Telefon falan bakmak istedik ama yanında hiç birşey yoktu. Ailen merak etmiş olmalı " dediğinde yutkundum.

"Evim uzak buraya " demekle yetindim. Allah bilir buraya nasıl gelmiştim. Aslında çokta uzak değildi. ama onlara doğruyu söylemem iyi olmaycaktı.

Nisa abla cebinden bir kart çıkartıp bana uzattı "Mucizecim bak canım ben psikoloğum bu uyurgezerlik durumun sık sık oluyorsa çok tehlikeli hem kendin için hem de başkaları için. Bir derdin sorunun olursa paylaşmak istersen bu benim kartım. Bu konuma Gelirsen seninle ilgilenirim ." Vay be

Kafa sallayarak onu onayladım.

"Tamam sıkmayalım yavrucağızı sen söyle bakalım kimsin kimlerdensin yavrum "diye sordu Ahu hanım

Bu kadına nasıl hitap edeceğimi gerçekten bilmiyordum. Artı olarak ise Erdem bey gözlerini bir an olsun benden ayrılmadan beni izliyordu. Açıkcası o bana baktıkça ben elimde olmadan geriliyordum. Anlamışmıydı acaba benim onun kızı olduğumu . Hadi canım yok artık! adamda telepati gücü var sanki !

"Babam buralı annem İstanbullu bir kaç gün önce geldik buraya "dedim.

"Ya ne güzel burada çok gezilecek yerler var tekrar gel olur mu hatta akşama kalsana ailen izin verirse ."
Acayip heyecanlanmıştım. Galiba beni sevmişlerdi.

"Kardeşlerim merak etmişlerdir. " Dedim

"Onlarda gelsinler haber verelim " bir tık ısrarcı bir kadındı anladığım kadarıyla

"Aynen mucize onlarla da tanışalım sizde bizim keratalarla tanışırsınız kaynaşmış oluruz bu vesileyle " dedi Nisa abla kerata derken ?

Çok istiyordum bu aileyle kaynaşmak ama bir yandan da korkuyordum Ama en fazla ne olabilirdi ki ?
"Tamam " dedim

İki kadın bana gülümseyerek bakarken Erdem beyin neden hala bana öyle dik dik baktığını çözememiştim.

Arkamdan ses gelince kafamı oraya çevirdim. Akülü Tekerlikli sandalyede gelen benim yaşlarımda bir kız vardı.

"Ah annecim günaydın birtanemm iyi uyuyabildin mi ? " Diye sordu Ahu hanım

Kız ellerini kaldırıp bir şeyler söylediğinde onun konuşamadığını anlamıştım. O da mı benim kardeşimdi ya da ikizim miydi acaba ?

"Halacımm "diyerek Nisa ablanın yanındaki sandalyeden bir hışımla kalkıp o kızın yanına giden Ege ile içim bir garip olmuştu.

İkisi birbirine sarıldığında herkes pür dikkat onları izliyordu bende dahil olmak üzere

Birbirlerinden ayrıldıklarında bana gülümsemiş ve arabasını ilerleterek yanıma gelmişti . Elini uzattığında sıktım.

Elini çektiğinde el hareketleriyle bana bir şey söylediğinde hiç bir şey anlayamamıştım.

"Ben leman tanıştığımıza memnun oldum diyor " dedi Nisa abla

"Bende mucize tanıştığıma memnun oldum."

Merakıma yenik düşüp "En küçük kardeş sen misin ? " Diyerek sormuş bulundum.

"Evet bu tekne kazıntımız "dedi tekrardan Nisa abla

"Kaç yaşındasın ?" diye sordum çünkü benimle aynı yaşlarda gibi duruyordu acaba ikizim miydi ? Benim de mi ikizim vardı acaba ?

"On yedi " Kız bir şey söylemezken onun yerine Nisa abla bana cevap veriyordu. O zaman kesinlikle ikizimdi ama neden hiç benzemiyorduk?

Güzel bir kahvaltının ardından bir süre hepsiyle sohbet etmiş ve bu arada ise babaannemlere merak etmemeleri açısından haber vermiştim. Tabiki sabah arkadaşlarla buluştuğumu söylemiştim. Diğer olan olaylardan kimsenin haberi yoktu. Bir süre kimseye bir şey söylememem açıkçası daha iyi olacaktı.

Lemanın koluma dokunmasıyla kendime geldim. Aşağıda kahvaltı yaptıktan sonra Ne kadar soru sorarlarsa ayaküstü hepsine cevaplar vermiştim. Ahu hanım ise beni daha fazla bunaltmak istemediği için Lemanla birlikte odaya çıkmamızı ve kaynaşmamızı istemişti ve bu benim için çok iyi olmuştu çünkü ikizimi harbi merak ediyordum. Burada ki herkesi tanımak istiyordum.

Leman harbiden Çok iyi bir kızdı. Nasıl anlaştığımıza gelirsek ise Küçük bir not defteriyle.

Lemanın tekrardan koluma dokunmasıyla uzattığı not defterini aldım.

"Ne düşünüp duruyorsun mucize ?" yazısı bile ayrı hoştu. Hemen geciktirmemek için ona cevap yazdım.

"Ailen çok tatlı insanlar hepsi benimle çok güzel ilgilendiler. Çok şanslısın." yazdım ve ona uzattım. Suratı birden düşmüştü. bu dikkatimden kaçmazken onun yazmasını bekledim.

"Öyledirler" sadece bunu yazıp bana geri uzatmıştı. daha deminki neşeli hali yoktu üzerinde.

"Ne oldu bir sorun mu var yanlış bir şey söylemedim değil mi ?" yazdım.

O ise gözlerimin içine bakarak kafasını sağa sola sallamış ve tekrardan bir şeyler yazmaya başlamıştı. "Çok güzel bir aileler beni de bebekken evlatlık edinmişler. Hiç bir zaman da kendi çocuklarından ayırt etmediler beni .Abilerim de aynı şekilde. Onları tanısan sende çok seversin. "

Okuduklarım ile büyük bir şok yaşarken soluğum kesilmişti. Evlatlık mı ?

 

 

 

 

 

Yanlışlarım varsa kusura bakmayın.

Bu arada askeri bir kurgu da paylaşacağım haftaya bir zaman diliminde okumak isteyenleri sayfama beklerim . hayırlı geceler.

 

Loading...
0%