Yeni Üyelik
5.
Bölüm

FL | 0.5

@0123yvonne3210

"Yoongi?"

 

"Hı?"

 

Demişti daldığı yerden gözlerini ayırırken. Hoseok bu duruma üzülüyordu fakat Yoongi için yapabileceği birşey yoktu.

 

Şuanda klon mutfakta yemek yapıyordu. 7 kişiyse salonda oturuyorlardı.

 

"Şimdi...ne yapacağız?"

 

Demişti Jungkook. Jimin cevaplamıştı.

 

"Onu klon gibi görmesek mi? Yani onu gerçekten Yeo olarak görsek?"

 

"Bunu yapabilecek miyiz?"

 

Diye sormuştu Taehyung. Seokjin söze girmişti.

 

"Evet. Sonuçta herşeyleri aynı, değil mi?"

 

Seokjin'in sorusunu Jimin, Namjoon ve Hoseok onaylamıştı. Bu fikir Taehyung için iyi gibi gelse de aynısı Yoongi ve Jungkook için geçerli değildi.

 

"Siz ne diyorsunuz?"

 

Diye sormuştu Namjoon. Jungkook yalnızca susuyordu. Yoongi de öyle.

 

"Eğer cevap vermezseniz kararınızı bilemeyiz!"

 

Hoseok'un siteminden sonra Jungkook ayaklanmış ve cevap vermişti.

 

"Bunu aklınızdan geçirmeniz bile çok saçmaydı!"

 

Jungkook odasına gitmiş ve kapıyı kapatmıştı. Bu sefer gözler Yoongi'deydi.

 

"Jungkook haklı. Bunu düşünmeniz çok saçma!"

 

Yoongi'de ayaklanmıştı fakat gidecekken Namjoon kolundan tutup durdurdu. Ardından Hoseok sorusunu sordu.

 

"Ama neden!?"

 

Yoongi bir süre durdu. Düşündü. Ama nedenini değil, gerçek Soon Yeo'yu.

 

"Çünkü...o asla Yeo olamayacak!"

 

Demiş ve mutfağa gitmişti. Yeo'nun klonu sofrayı çoktan kurmuştu. Yoongi kapıyı kilitlemiş ve Yeo'nun klonunu bir sandalyeye oturtmuştu.

 

"Birşey mi oldu?"

 

Yeo'ya çok benzemesi, asla klon hissiyatı vermemesi Yoongi'yi üzüyor ve onun sinirleri ile oynuyordu. Onun asla bir Yeo olamayacağına emindi fakat o Yeo'yu canlandırabilirdi.

 

"Birşey sormak için...geldim."

 

Demişti Yoongi. Klon hemen cevap vermişti.

 

"Ne sormak için?"

 

Mimiklerine kadar herşeylerinin aynı olması...Yoongi'de tarif edilemeyecek hisler bırakıyordu.

 

"Beni...sevebilir misin? Yeo'nun beni sevdiği gibi."

 

"Ben bir klonum, klon bir robottur ve hisleri yoktur. Bu yüzden yapamam."

 

"Biliyordum..."

 

Demiş ve masadan kalkmıştı.

 

"Hey, yemek yemedin!"

 

"Yemeyeceğim!"

 

Demiş ve odasına gitmişti. Belkide çocuklar haklıydı. Onu bir...Yeo olarak kabullenmeliydiler. Eğer öyle olmazsa...daha çok canları yanardı.

 

Yoongi bunları düşünürken ağlama sesi duyuyordu. Ses hemen yan tarafta olan Jungkook'un odasından geliyordu. Yoongi yatağından kalkmış, Jungkook'un kapısını çalmıştı.

 

"Jungkook benim, Yoongi. Kapıyı açar mısın?"

 

İçerideki ağlama sesleri kesildikten birkaç dakika sonra kapı açılmıştı. Yoongi'yi gözleri kan çanağına dönmüş bir Jungkook karşılamıştı.

 

"Neden bu kadar ağladın?"

 

"Sence nedeni...belli değil mi?"

 

Yoongi içeriye girmişti. Başbaşaydılar.

 

"Belkide onlar haklıydı Jungkook?"

 

"Sende mi Hyung?"

 

"Az önce karşı çıkmıştım ve saçmaladıklarını söylemiştim. Fakat Yeo'nun klonu ile konuşunca...sanırım haklılar."

 

"Ne konuştunuz?"

 

"Konuşmak değilde daha çok mimikleriydi beni ikna eden. O kadar benziyordu ki Yeo'ma...hiçbir şekilde klon hissi yaratmıyor insanda."

 

"Ve bu bize zarar veriyor Hyung."

 

"Evet ama...Yeo'nun küllerinden daha acı birşey yok."

 

"Var, şuanda Yeo'nun klonunu tüm arkadaşlarımızın Yeo olarak göreceğini söylemesi!"

 

"Jungkook, haklısın evet ama...onlarda haklı. Gidip o klon ile konuşursan ne demek istediğimi anlayacaksın."

 

"Ne?"

 

"Git ve klon ile konuş, anlayacaksın."

 

Demişti. Jungkook bir süre düşünmüştü. İstemiyordu. Ama denemeliydi. Belki gerçekten Yeo ile konuşuyormuş gibi hissedebilirdi.

 

"Konuşacak mısın?"

 

"E-evet."

 

Jungkook, Yoongi'nin arkasından odadan çıkmıştı. Birlikte klonun yanına gitmişlerdi.

 

"Yeo-"

 

Klon hemen arkasını dönmüş ve konuşmamıza izin vermeden kendisi konuşmuştu.

 

"Hadi diğerlerini de çağıralım ve soğumadan yemeklerinizi yiyin!"

 

Jungkook bir süre durmuştu. Ardından klonun yanına gidip ona sarılmıştı. Klon tepkisizdi. Zaten ne gibi bir tepki beklenilirdi ki?

 

"Neden bana sarılıyorsun?"

 

"Çünkü sen o'sun! Sen...sen Yeo'sun."

 

"Ben Yeo'nun klonuyum."

 

"Sonunda ne demek istediğimizi anladınız sanırım."

 

Demişti Jimin. Yoongi ve Jungkook kafalarını sallamıştı. Hep birlikte yemek yemişler ve eğlenmişlerdi. Sinemaya gidecekleri zaman Yeo'nun klonu yere düşmüştü.

 

"Ne oluyor?"

 

"Sanırım...şarj olmam lazım."

 

"N-ne şarjı?"

 

Demişti Yoongi.

 

"Yoongi o bir robot! Hadi kaldıralım."

 

Jimin ve Taehyung klonu kaldırdıktan sonra klonu salona götürmüşlerdi.

 

"Seni nasıl şarj edeceğiz?"

 

Diye sormuştu Jin klona. Klon yanıtlamıştı.

 

"Sırtımdaki kutu tarzı yere gerekli pilleri koymanız lazım."

 

"Hangi pilden?"

 

Demişti Namjoon.

 

"5 tane büyük pil."

 

Demiş ve klonun gösterdiği kutu tarzı yerin kapağını kapamıştı.

 

"Hoseok sence de 5 büyük pil fazla değil mi?"

 

"Hyung sence klon olduğu için olabilir mi?"

 

1 Hafta Sonra

Aradan 1 hafta geçmişti. Bu süreçte çocuklar klon ile yakınlaşmış, onu gerçek Yeo'ymuş gibi sevmişlerdi. Tek sorun onun aslında Yeo olmadığını bilmeleriydi.

 

"Ne yapıyorsun burada?"

 

Demişti Jungkook, Yoongi'ye. Yoongi cevaplamıştı.

 

"Eminim cennette güzeldir ama...ben onu çok özlüyorum Kook."

 

"Artık...yapacak hiçbir şeyimiz yok hyung."

 

"Var."

 

"Ne var?"

 

"Ben...onu bekleyeceğim."

 

"Hyung o...kül oldu."

 

"Yinede onu bekleyeceğim. Eğer bir gün onu tekrar görürsem ve benden kaçarsa ayak tabanlarım kanayana dek onun peşinden gideceğim."

 

"Hyung-"

 

"Eğer olurda...olurda onu bir yerde yeniden görme şansına sahip olursam ona doya doya sarılacağım. Olurda bir müzede saklanan en değerli varlık olursa onu vitrinden çıkarıp ona doya doya sarılıp vitrine geri koyacağım. Çünkü herşey...yerinde güzeldir. Şimdi benim yerim kayboldu."

 

"Hyung...bunlar olmayacak."

 

"Biliyorum Jungkook ve bu benim kalbimi acıtıyor. Ben...ben onu çok özledim."

 

Jungkook, Yoongi'ye sarılmış ve onun sırtını sıvazlamıştı. Yoongi "özledim" nidaları ile ağlamaya devam etmişti.

 

"Özledim...onu çok ama çok özledim ben Jungkook..."

 

"Bende onu çok özledim hyung. Şimdi onun yerine birini koymaya çalışmamız...hatta o bir birey bile değilken...bu çok kalbimi kırıyor."

 

"Korumak istediğim tek kişi öldü...Hemde yanarak. O gün gördüğüm o kül...o kül o kadar güzel kokuyordu ki. Kokusu Yeo kokuyordu. Yeo'mun kokusu o küllere sinmişti."

 

"Ve şimdi de bir alana siniyor kokusu hyung. O tüm kokusu ile cenneti büyüleyecektir."

 

"Bende bundan korkuyorum ya Jungkook. Ya beni beklemeden başka birini bulursa?"

 

"Of hyung! Tüm anın içine ettin cidden!"

 

"Ne yapıyorsunuz burada?"

 

Demişti içeriye giren klon. İkiside kaskatı kesilmişti. Klon ise sorusunu yinelemişti.

 

"Ne yapıyorsunuz burada?"

 

"Y-yeo, ne işin var burada?"

 

"Yeo sizin bana Yeo demenizi istememişti."

 

"Ne?"

 

"Yeo sizin bana Yeo demenizi istememişti."

 

"Ne demeye çalışıyorsun?"

 

Diye sormuştu Yoongi.

 

"Yeo sizin bana-"

 

"ŞUAN SÖYLEDİĞİN NE ANLAMA GELİYOR DİYORUM! CÜMLENİ TEKRAR KUR DEĞİL!"

 

"Yeo sizin bana, onun ismiyle seslenmemenizi istemişti. Ayrıca...çok duygusuzsun Min Yoongi!"

 

"Ne? Duygusuz mu?"

 

"Evet! Duygusuz!"

 

"Ben miyim duygusuz!?"

 

"Evet sensin!"

 

"Sana duygusuzluğun en büyük örneğini söyleyeyim mi!?"

 

"Söyle!"

 

"Sensin!"

 

Demiş ve gitmişti. Haklıydı, bir klon nasıl duygulara sahip olabilirdi ki?

 

"Yeo, Yoongi az önce gerçek Yeo'yu özlediği için ağladı. Bu durumun üzerine sen gelince ve onu söyleyince biraz üzerine geldi. Onun adına özür dil-"

 

"Gerek yok Jungkook. O haklı, ne yazık ki benim hislerim yok. Ben duygusuz olduğumdan sizin sahip olduğunuz o duygulara sahip olamıyorum."

 

"Onu az önce kırdın."

 

"Farkındayım. Bu sebeple özür dilemeliyim sanırım."

 

Jungkook gülerek yanıtlamıştı.

 

"Evet. Git ve ondan özür dile."

 

Klon, Yoongi'nin kapısının önüne gelmişti. Kapıyı tıklatmış ve içeri girmişti.

 

"Yoongi?"

 

"Birini kırmak kolay, bir taşı denize fırlatmak gibi. Ama sen hiç o taşın ne kadar derine inebileceğini düşündün mü?"

 

"Düşünmedim çünkü-"

 

"Çünkü sen bir klonsun."

 

"Çünkü seninle tanıştım. Sen asla Yeo'yu üzecek birşey yapmadın."

 

"Yapamadım."

 

"Yeo...içindeki küçük çocuk ölümden korkuyordu. Fakat o...o her şeye rağmen o adamlara karşı çıktı ve...sonu bu oldu. Sonu...olmadı."

 

"Yeo-"

 

"Yeo öleceğini anladığı an mektup yazmıştı."

 

"Ne mektubu?"

 

"Bana vermişti ve 'Bunu ne pahasına olursa olsun yalnızca senin için özel bir anda Yoongi'ye ver' demişti. Ardından elime bunu vermişti."

 

Mektup

 

Sevgili Yoongi'me, 29.08.2024

 

Fazla zamanım yok bu sebeple kısa olacak bu mektup. Biliyorum çok güzel sevdin beni. Hala sevmeye devam ediyorsun. Ama vazgeç artık Yoongi. Çünkü bu mektup sendeyse ben net ölmüşümdür.

 

Ben ölmekten korkan bir insan olmama rağmen, ölümün yaklaştığını hissettiğim için bu mektubu yazıyorum.

 

Ben seni çok sevdim Yoongi'm. Bazen ölümün beni kurtaracağını düşünecek kadar çaresiz hissettiğimde arkamda hep sen belirirdin.

 

Her neyse hayat kısa işte. (Ama sen daha kısasın o yüzden kısaların yaptığı şeyleri yap...hmm...bilmiyorum ben böyle şeyleri, sen uydurursun.)

 

"O ne?"

 

"Sen mi geldin?"

 

"Evet, o ne Yoongi?"

 

"Yeo'nun kıyafetleri."

 

"Onları...atacak mısın?"

 

"Onları diktirip battaniye yapacağım."

 

"Onu hala...çok seviyorsun."

 

"Evet. Onu çok seviyorum."

 

"Pekala, o zaman ben battaniyeni yaparım."

 

"Hayır. Özel olmasını istiyorum."

 

Demiş ve kendi terzisine doğru yola çıkmıştı. Arabasına inerken biri ile çarpışmıştı.

 

"Pardon yanlışıkla oldu."

 

"Sorun deği- Yeo?"

 

"Yoongi?"

 

"Yaşıyorsun."

 

"Yoong-"

 

"Yeo hanım!"

 

"Ne oldu?"

 

Demişti Yeo yanındaki adama. Adam cevap vermişti.

 

"Adamlarımız yerini almış. Ne yapalım?"

 

"Plan iptal."

 

/ Yazar delirdii sjsjej

Bölüm nasıldıı??

Loading...
0%