@18_murat_18
|
Gelin ve güvey kelimeleri kafama fazlaca takılmıştı, ancak diyorum ya çocuksun henüz. Fakat şu günkü çocuklardan daha olgun olduğumuzu söyleyebilirim. Saksı çocuğu değildik. Ortaokula giden çocuğu ay araba çarpar diye servise bindirip, dönüş saatinde servisin gelişini beklemezdi kimse. Tüm vaktimiz dışarıdaydı, arkadaşlarımızla gider fırından yarım açık ekmek alırdık, yanına da herkes evinden bir şeyler getirdi mi. Al sana aktivite. Millet anlatırdı işte cin, peri, hortlak. Çokça düşündüm ilerleyen yaşlarımda; acaba onların etkisi miydi erumi ve sakil diye... Hayır sanmam, çünkü ben erumi ve sakil'i haşa ezelden tanıyor gibiydim. Şu gün tanıştım diyemem, tek bildiğim gittikleri dönemdi. Bahsettiğim şehirden terör bölgesi olması hasebiyle tayin istedik. Her türden insanın yaşadığı ancak bütçemizi sarsmayacak küçük bir ile taşındık. Yavaş yavaş bilincim oturmaya başlıyordu, artık her insanda olan; hortlaktan, periden, cinden korkma meseleleri bende de baş gösterdi. Çocukken ölmeyeceğime inanırdım mesela ben, Azrail gelince gözlerimi iyice açarım ölmem ki derdim... Bilinçten kastettiğim nokta, hani bazı gerçeklerin farkına varıyorsun ve kafanda oluşan tabular, çizilen ürkütücü tablolar var... Erumi ve sakil'in hemen hemen hayal olduğuna inanmışsın, inandırmışlar seni... Artık hayatında erumi ve sakil yerinde; al karısı, karabasan gibi çeşitli yaratıkları var... Onların anlattığı hiçbir yaratık sevecen değil mesela, o halde erumi ve sakilinde gerçek olma ihtimali düşük... Ya da onların gerçekliğini kabul etmek, diğer anlatılanların da gerçekliğini kabul etmek anlamına geldiğinden korkuyorsun. Yıllar geçti bu şekilde, ortaokula başladım. Takım elbisemi çekince benden kralı yok. Az çok durumumuz daha iyileşmiş, babam girdiği sınavı kazanmış, yeni ve daha iş görür bir maaşla göreve atanmış... O devirde okuyabilmek eskiye kıyasla çok zor olmasa da bugüne kıyasla zordu. Çoğu arkadaşım ilkokulu bırakıp berber, kasap bilmem ne oldu... Yani bu imkanı kullanmak lazım artık ne kadarına güç yetiyorsa, zekan yetiyorsa okuyup bir meslek edinmek lazım. Erkendi belki bu kadar uç planlar adına fakat dediğim gibi senaryo sana yapman gerekeni yeterince sunuyor... Ortaokulda bir arkadaş edindim, adı muhafazid idi. Babası vefat etmişti, sadece annesi ile yaşıyorlardı. Muhafazid'de, dönemin modası olarak cinlerden, perilerden, yaratıklarından bahsediyordu. Ben ona ne erumiden ne sakilden bahsettim... Erumi ve sakil, onun anlattıklarının yanında melek gibi kalırdı. Muhafazid işi ileri götürdü ve babası sağ iken bu varlıklarla görüştüğünden vs. bahsetmeye başladı. Zamanında benim için düşündüklerini, bende muhafazid için düşünüyordum. Babasını kaybetmiş durumu iyi değil ve bu çocuk bir çeşit ilgi istiyor tarzında... Bir gün bizim evde toplandık arkadaşlarla. Muhafazid konuya girdi... Size bir şey anlatacağım diyerek, gözleri dolmuş bir vaziyette... Arkadaşlar 'aaa ne olur anlat tabi' ye bağladılar... Ben de aha gene ilgi çekmek adına ortaya ölmüş babasını falan koyacak, duygu sömürüsü yapacak diye düşünüyorum. Bana görünüyorlar dedi ve yere baktı. Muallak olaya gizem katıyor bana kalırsa, dedim. Pek tınlamıyordum. Yine Arkadaşlar, aaa nasıl, ne görünüyor diye bu nazlı gelini oynamaya davet ediyorlardı adeta. Bu da benim penceremden gözlemlediğim kadarı ile anlatmak için can atıyor, ancak hala hafif nazlarda... En son döküldü. Babama bir cin musallat olmuş sağken. Geceleri babam yatarken, yatağını yorganını kaldırırmış. En sonunda babamı korkutup kalp krizi geçirmişler öyle ölmüş... Peki nasıl görünüyorlar sana diye sorduk; Uzun saçlı, siyah suratlı, siyah ve kan kurusu olan kırık tırnaklı bir kadını tarif etti. Senden ne istiyor dedik, bilmiyorum dedi.
|
0% |