Yeni Üyelik
16.
Bölüm

Şeytanın Oyunu 5

@18_murat_18

Eve geldiğimde hava daha kararmamıştı. Televizyonu açıp haberleri izlemeye başladım, uyuyakalmışım.

Uyandığımda hava kararmıştı, ama anlamadığım bir şey vardı; Ben salonda televizyon karşısında uyuyakalmıştım, ama gözümü açtığım oda kendi odamdı.

Acaba uyku sersemi olduğumdan dolayımı hatırlamıyorum falan diye düşündüm.

O an, yastığıma baktım, yastığımda kan izleri vardı, sırılsıklam olmuştu.

Kafamın arkasına darbe aldığımda oluşan yara kabuğunu atmış, yatağa kan olarak akmıştı.

Bunu boş verip salona gittiğimde şok oldum. Kendimi koltukta uyurken görmüştüm, herhalde hayatınız boyunca görebileceğiniz en korkunç görüntü budur.

Korku içindeydim, gitmeye korkuyordum. Salondan koşarak çıktım ve lavaboya doğru koştum, elimi yüzümü yıkayıp aynaya bakmamla çığlık attım.

Aynada kendimi değil, bir başkasını görüyordum.

Gözlerim masmavi ve anlamsız bakıyordu. Dişlerim bir zifir gibi siyahtı ve boynumdaki muskanın ucundan ayaklarıma damla damla kan damlıyordu.

Bütün bunlar olurken bir şokla uyandım. Hepsi rüyaydı tabi ki, ama çok etkilemişti beni.

Uyanır uyanmaz nerede olduğuma baktım, salondaydım, saat 01:18’di. Su içmek için mutfağa gittim. Suyu doldurup tam arkamı döndüğümde annem arkamdaydı... Bağırıp, bardağı yere düşürdüm.

Annem birden yanıma gelip korkma oğlum biziz, televizyon başında uyuyakalmıştın kıyamadık uyandırmaya dedi.

Anne neden uyanıksın sen, diye bağırdım. Oğlum senin sesine uyandım dedi.

Yalan söyleme anne dedim. Ben ses falan çıkarmadım, kâbus gördüm eyvallah ama karabasan gibiydi işte bağırmadım ben dedim.

Bağırdın oğlum deyip bana sarılmaya geldi, elini itip gelmeyin peşimden dedim ve fırladım sokağa.

Bütün köy uyanmıştı... Sanki daha önce dedeme ne yaptılarsa şimdi bana yapıyorlardı.

Köylülerden İlyas amca beni evine almaya çıktığında babam evin balkonundan çıkıp "eğer onu evine alırsan yedi ceddini oldururum İlyas" diye bağırdı İlyas amcaya.

Neye uğradığımı şaşırmıştım. İlyas amca beni eve almaktan vazgeçti mecbur olarak.

Babam içeri girdi. Ne yapacağımı bilmiyordum.

Ailemi bıraktığımda dayımdaydılar, ama gece ben kâbuslarla cebelleşirken eve girmiş ve sinsice beni izlemişlerdi ve bana yardıma koşan insana engel olmuşlardı.

Gecenin bu vakti daha da sıkıntı çıkarmamak için köyün kahvesine gidip, 2 sandalye çektim ve uyudum.

Muskam, dedemden kalma tesbihim yanımdaydı, yüzük parmağımdaydı. Telefonumu ve sigaramı da almıştım bir eksiğim yoktu. Bir daha eve girmeyi düşünmüyordum.

Anne ve babamı hayattaki her şeyden çok seviyordum, ama beni öldürmelerine ya da beni şeytana kurban vermelerine razı olmayacaktım.

Sabaha kadar sigara içip köyü izledim. Hava soğuk olmadığı için çok zor olmadı kahvede uyumak.

Sabah köylüler beni uyandırmış ve olanları sormuştu. Pek bir şey anlatmamıştım, babamla tartıştık biraz deyip işin içinden çıktım.

Köylülerden kardeşim gibi sevdiğim biri olan Cemal, hocanın beni evinin önünde arabada beklediğini, komşu köye Şah Hoca'ya gideceğimizi söylemişti.

Elinde poşet vardı, yeni elbiseler olduğunu gördüm. "Bu ne olacakmış Cemal" dedim.

Hoca sana evinin kapısını açacak, orada bir duş al abdestlen öyle git dedi.

Sağ ol Cemal dedim ve hocanın evinin yolunu tuttum.

Kapıyı hocanın kızı açmıştı. Nedendir bilmiyorum, yüzünü dahi görmemiş olmama rağmen beni çok heyecanlandırıyordu. Ama bunu kendime yakıştıramayıp, kızı düşünmemeye çalışıyordum.

İçeri girdiğimde hoca mindere çökmüş telefonda konuşuyordu. Telefondaki belli ki Şah Hocaydı.

"Bizde yarım saate yanınıza geleceğiz hocam, evlat yanımızda" dedi.

Telefonla konuşması bittikten sonra bana; Dur evlat, acı açına gitmek olmaz. Bir hoca ekmeği yiyip hoca suyu iç, sonra bir temiz abdestlenir yola koyuluruz dedi.

Hocanın keyfi yerindeydi, biraz daha rahatlamış görmüştüm onu. Dün gece olanları bildiğini ve üzüldüğünü, ama benim için bunun daha iyi olduğunu söyledi.

Hocanın kızı yemekleri hazırladı, biz de yemeğimizi yemeye koyulduk.

Yemekler yendi, sofra toplandı, bende duşa girmek üzere hocanın yanından ayrıldım. Hoca kızına "ağabeyine banyoyu göster kızım" dedi.

Kız başını salladı ve önüme geçip yürümeye başladı. Hiç konuşmamıştı, sesini henüz işitmemiştim. Sonradan öğrendim köydeki kimse duymamış...

Her neyse duşa girip abdestimi aldım, ama kendimi durduramıyordum. Kız aklımdan çıkmıyordu bir türlü...

Onlarca abdest tazeledim. Kendimi, kötü ve kirli hissediyor, hocanın yüzüne bakmaktan korkuyordum.

Kapının sertçe çalınmasıyla irkildim, kapıdaki hocaydı.

"Evlat, hadi 1 saat geçti, bir sıkıntı yok değil mi dedi.

Yok hocam yok hemen çıkıyorum, deyip abdestimi aldım ve çıktım.

Hocanın eski Reno Torosu vardı, atladık içine koyulduk yola.

Arabada farklı şeylerden konuştuk; okul hayatımdan, derslerden falan. Hoca pek anlamasa da sırf ben rahatlayayım diye açıyordu bu konuları, belliydi.

Hocam, günlerdir sigara içmiyorum; hazır siz de buradasınız içebilir miyim dedim.

İç evladım, rahatlayabildiğin kadar rahatla dedi.

Şah Hocanın Türkçesi zayıftır, kendisi İranlıdır. Dediklerini anlamayabilirsin, ben sana izah ederim dedi.

Peki hocam dedim.

Kısa süre sonra köye vardık. Şah hocanın evi köyün en yüksek yerinde, adeta saray gibi bir yerdi. Bizim köydeki bütün evlerden çok daha lüks ve çok daha güzeldi.

Arabayı evin önüne çekip, kapıyı çaldık.

Loading...
0%