Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Rüzgar Bey Konağı 3

@18_murat_18

Biz konuşmaya devam ederken alt kapı açıldı. Dicle ve Akif'in geleceğini düşünüyorduk. Üst kattan seslendik, ses gelmedi. Şermin merdivenlerden aşağı indi. Ses hala yoktu.

Ben de arkasından indim, merdivenlerde karşılaştık, Şermin alt kata inmeye korkuyordu.

Ben merdivenleri indiğimde sokak kapısı açıktı, ancak ne içerinden ne de dışarıdan bir ses gelmiyordu.

Kapıyı kontrol etmeye gittiğimde, kapıda kan kırmızı renkte taze bir boya olduğunu gördüm.

Boyaydı, ama boya kokusu yoktu üstünde. Hatta herhangi bir kokusu yoktu. Dışarıdan birisi görse kesinlikle kan sanabilirdi. Değişik bir işaret vardı.

Bir yuvarlığın içinde bir nokta vardı. Bu noktanın tam ortasında da siyah bir nokta.

Şermin aşağıya inmeye korkup yukarı çıkmıştı, hırsızlar ve kundakçılar onu çok korkuturdu.

Ben bu işarete dikkatlice bakarken birden Akif'in sesini duydum.

"Bu bir uyarı işareti Rüzgâr Bey" dedi.

Arkamı döndüğümde Akif ve Dicle de benim gibi o işarete bakıyordu.

Dicle birden evin içine girip mutfağa doğru yöneldi. Ben Akif'le kalmıştım, "Ne demek bu uyarı meselesi?" dedim.

"Genelde geceleri zina olan, günahlar işlenen, içki içilen evlere çizerler. Ancak neden böyle bir şey yapsınlar anlamadım" dedi.

Ben de anlamamıştım. Şaşırmıştım, çünkü Büyükada halkı son derece saygılı ve nezih insanlardan oluşuyordu, üstelik o söylenen şeylerin benim evimde yapılması imkânsızdı.

Akif bana dönüp; "Nalburdan aynı renkte boya alıp kapıyı boyarım, dert edinmeyin" dedi ve gitti. Ama bu olay canımı sıkmıştı.

Üst kata çıktım. Şermin meraklı gözlerle bana bakıyordu. "Ne oldu?" diye sordu.

Mahalleden bir kaç serserinin gündüz saati sarhoş sarhoş kapımıza çattığını söyledim.

Ne kadar inandı bilmiyorum, ama o an inanmış görünüyordu. Kapıya bir köpek dikmemizin iyi olabileceğini söylemişti.

Bu fikir benim de aklıma yatmıştı. Hem geceleri bu ıssız konağı korur, hem de bize arkadaşlık edebilirdi.

Gün içinde sokağa çıktık, Şermin yağmurda yürümeyi severdi. Adadaki balıkçılardan birinin önünde durduk. "Limanda yavrulayan köpek var mı?" diye sorduk.

"Ne için?" diye cevap verdi.

Şermin, "Evde beslemek için" dedi.

Balıkçı yanımıza geldi ve yeri tarif etti. Orada henüz 1 yaşına yeni gelmiş bir kurt köpeğinin olduğunu ve evlat edinmek için bir miktar para vermemiz gerektiğini söyledi.

Biz Şermin ile gidip köpeği aldık.

Akıllı uysal bir hayvana benziyordu. Gece olup onu bahçeye bağladık, Akif iyi kötü bir kulübe yapmıştı bile.

Dicle ise köpeğin yanına hiç gitmemişti. Hatta köpeğin değdiği yağmurluğuma bile elini sürüp askıya kaldırmamıştı.

Gece iyice çökmüştü, günün yorgunluğunu atmak için herkes erkenden çekilmişti odalarına.

Pencereden köpeğe baktım, gayet rahattı. Akif'lerin odalarının lambası da yanıyordu, bir sıkıntı olmazdı. Şermin uyumaya geçmişti bile, ben de yanına kıvrıldım.

Gece saat 2 gibiyken Şermin'in yanımdan kalktığını ve lavaboya gittiğini hissettim.

O an uyku sersemiydim, ancak bir yerden sonra uykum açıldı ve Şermin hala yanımda değildi. Lavabonun ışığı da hala yanıyordu.

Kalkıp lavaboya göz atmaya gittim, Şermin sadece aynaya bakıyordu. Aynada kendi gözlerinin içine bakıyor ve dişlerini sinirle sıkıyordu.

Ben lavabo kapısından başımı içeriye uzattığımda o uyku sersemi hali geçti ve birden korkuyla zıpladı.

"Ne yapıyorsun burada Şermin?" dedim.

"Uyku sersemi öylece dalmışım aynaya karşı" dedi.

Bir gariplik yok gibiydi konuşmalarında, ama az önceki hali çok garipti.

Yatağa geri dönüp uyuduk. Şermin'in gözü sürekli lavabodaydı.

Loading...
0%