Yeni Üyelik
23.
Bölüm

Çıtırtı

@18_murat_18

... Köyünde geçici imamlık yapan arkadaşımın evinde bir gece sohbet ediyorduk. Ezan saati geldi bir süre sonra, İbrahim ezanı okumak için evden çıkıp camiye doğru yol aldı. Bende o arada evdeki tek divanın üzerine yattım bir sigara daha yakıp arkadaşı beklemeye başladım.

O ara dalmışım, hafif kapının gıcırtısına uyandım... İbrahim akşam namazını kıldırıp gelmişti, ama bir yandan da yarım ağızla sövüyordu.

Ne oldu ortak, hayırdır? Dedim.

Amk yobaz cemaati. Yok, top sakalım varmış, yok kot pantolon giyiyormuşum diye laf ediyorlar. Kendi cemaatlerinden değiliz ya istemiyorlar, kendilerince yıldırıp göndermeye çalışıyorlar dedi.

Söylediği cemaati hepiniz bilirsiniz, yurt genelinde pansiyonları, yurtları falan var işte. Adını vermeyim, köyde komple o cemaattenmiş.

Boşver kardeşim sen aldığın parana bak, takma onları dedim.

Biraz oturduktan sonra yatsı vakti yaklaştı... Bizim arkadaş yine gitti ezanını okudu, namazını kıldırdı geldi. Elinde nevaleler vardı.

Acıktık şunları yiyelim, sonra da kâğıt oynarız dedi.

Ben kâğıt oynamaktan anlamam, batakmış, piştiymiş, pis yedili falan hiç ilgimi çekmedi... Ama çok sıkılıyorduk, bana en basit olanını öğretti. Kerhane batağı diyordu sanırım, onu oynayalım dedi.

Eyvallah dedim. Bu arada saat 23:00a geliyordu galiba. Hem oyun oynuyorduk, hem de sohbet muhabbet, vakit geçiyordu.

Bir süre sonra, kola içmekten acayip çişim geldi. Ama o an dank etti kafama, evde tuvalet yoktu... Tuvalet vardı aslında ama çukuruna ne akla hizmetse beton dökmüşlerdi ve ben acayip sıkışmıştım.

Nereye yapacamlan ben dedim.

Kanka caminin tuvaletine git diyecem ama orda da köyün delisi uyuyor, gidersen döver seni dedi.

E napacaz o zaman? Dedim

Ya aç pencereden işe oğlum, zaten köyün en ucundayız kim görecek dedi.

Aklımı seviyim bana da mantıklı geldi o an fikri, açtım pencereyi bir güzel işedim...

Su var de mi lan elimi yıkayacam dedim

Var tabi lan manyak dedi.

Sanki her şey tamammış gibi bende su soruyorum. Elimi yıkadıktan sonra rahatlamıştım biraz. Tekrar kâğıda döndük, oynuyorduk. Ama bir çıtırtı geliyordu evin etrafından. Arkadaş hiç fark etmiyordu, ama ben hissetmeye başlamıştım.

Tam çıtırtı duyulunca;

Sus lan, bir kulak ver dışarı dedim. Oda duydu çıtırtıyı. Bu ne lan dedim.

Kardeşim bahçede bir dünya ağacı var, yaprak döküyor. Onun çıtırtısıdır, korkma dedi. Bu çocuğun söyledikleri bu ara mantıklı geliyordu nedense...

Gecenin ilerleyen vakitlerinde artık oyunu bırakmış sadece muhabbete odaklanmıştık. İbrahim çok samimi bir arkadaşımdı o yüzden herşeyi konuşabiliyorduk.

Orda imamlık yapmasının sebebi; parayı toparlayıp liseden sevdiği kızı kaçırmaktı. Triplere girmişti, aileleri izin vermiyor diye.

Salaklaşma oğlum, üç ay çalışacan burada. Ne kadar alacan? Dedim.

On bin lira verecek müftülük.

On binle kız mı kaçıracan? Saçma sapan işlere girme, Allah aşkına dedim.

Oda kabul etti, ama pekte inandırıcı gelmedi bu bana. Muhabbet başka yönlere kaymışken, çatırtılar artmaya başladı. Evin her tarafından geliyordu sesler. Ben artık iyice işkillenmeye başladım ve yaprak dökülmesinden olmadığına emin oldum.

İbrahim, bak bu çıtırtılar yaprak dökülmesi falan değil. İşkillendim, çıkıp bir baksam mı dedim.

Ne gerek var oğlum ya. Kedidir, köpektir dedi beni geçiştirdi.

Tamam dedim öyle olsun, dedim. Zaten sabah namazı da yaklaşmaya başladı.

Etrafı topladık, İbrahim yine ezanı okumaya gitti. Bende o arada uyumuşum zaten. Uyandığımda saat10-11 civarıydı.

Kalktık, gidip pide, üçgen peynir, domates, salatalık, alıp evde yedik. Öğleden sonra İbrahim;

Gel gezelim biraz, güzel bir gölet var. Balık tutmaya çalışırız, zaman geçer dedi. Eyvallah dedim çıktık gölete. Misina falan da aldık, bir 15-20 dakika yürüdük...

Pis bi göletti, hiçbir güzel yanı yoktu zaten, balık falanda tutamadık.

İkindi namazı için eve geri döndük. Bu sefer İbrahim bana;

Sen de abdestini al da gel namaza. Şerefsizler laf yapıyor, evdeki arkadaşın neden kılmıyor diyorlar. Ağızlarına laf vermeyelim şunların dedi.

Tamam, dedim. Aldık abdestleri, arkadaş ezanı okudu, bende müezzinliği yaptım. Bende imam hatipli olduğum için çokta sıkıntı çekmedim tabiki.

Öyle böyle derken vakit geçti, yatsıdan sonra eve geldik. Kolalarımızı cipslerimizi aldık, oturduk yine muhabbete.

Gece yarıma gelmeden önce ben çıktım pencereden bir sefer daha işedim dışarı. Sonra muhabbete devam ederken bizim evin kapısına taş atılmaya başlandı. Önce ufak taşlar atılmaya başladı, hemen pencereyi kapattık.

Ne oluyor lan dedim. Köylü mü taşlıyor evi? Ne yaptık sanki. İbrahim de baya korkmuştu.

Ne bileyim, dur çıkıp bakalım dedi.

Lan dur, ne çıkması. Görmüyor musun taş atıyorlar nereye çıkıyorsun!

Taşların boyutu çıkan seslerden anlaşıldığı kadarıyla büyüyordu ve cidden baya taşlıyorlardı. Artık kapı yerinden titremeye başladı. Kaya parçaları atılıyordu sanki. Ben dayanamadım artık ve ne olacaksa olsun deyip kapıyı açtım. Bağırarak küfür ediyordum ama kapıyı açınca şok oldum.

Ne kapının önünde, ne de başka yerde ufak bir çakıl taşı bile yoktu. Direk besmele çekerek:

İbrahim, buraya gel dedim.

Geldi, bakınca o da şok oldu. Ne yapacağımızı şaşırdık. Hava zifiri karanlık, evin yanını yöresini aydınlatan hiçbir şey yok. Hemen kapıyı kapatıp geri girdim eve. İbrahim’e bağırmaya başladım neydi bu diye. Çocukta çok korkmuş gibi görünüyordu.

"Bilmiyorum, kardeşim" diyordu ki, o ara saate baktım. Sabah ezanı saati gelmişti.

Arkadaş çıktı evden ezan okumaya, ama ben evden çıkmak istemedim.

Ertesi gün öğle namazından sonra uyandırdı İbrahim. Ne oldu lan çok mu korktun, niye bu kadar uyudun, diye dalga geçti. Sanki dün hiçbir şey yaşanmamıştı.

O gün bir arkadaşı daha çağıracaktık, artık nerde yatacaktı bilmiyorum. Zaten pek sevdiğim biri değildi, ikiyüzlünün biriydi, ama İbrahim çağırmış bir kere, yapacak bir şey yok.

İkindi vakti de o arkadaş geldi, ona olayları anlattık... Evin etrafında gezen var, dün de böyle böyle oldu falan dedik. Cebinden kelebek çıkardı:

Amk onun, o kim lan atlarım sokarım bıçağı kardeş falan, diye boş boş konuştu.

Vakit yine gece yarısına yaklaşmaya başladı, benim de içimi bir sıkıntı kaplıyordu. Evde otururken yine çıtırtı gelmeye başladı. Ama bu sefer gerçekten çok belliydi birilerinin evin etrafında gezdiği ve tek kişi değildi...

Çıtırtı biz dinleyince gidiyor muhabbete dönünce yine başlıyordu.

Gece bir gibi olan oldu ve birinin merdivenleri adım adım çıkmasını duyuyorduk, 3-4 saniyede bir tahta merdivenler ses çıkarıyordu. Ben artık kayışı koparmış vaziyette sonradan gelen elamandan bıçağını aldım, kapının önüne geçtim. Seste son merdivenden geldi ve kapının önünde olduğunu anladım.

Arkadaşa sessizce,3 deyince kapıyı birden aç dedim.

Bıçağı çıkardım kapının önüne sindik. 1-2-3 ve kapı birden ağzına kadar açıldı. Kapının açılmasıyla ben elimde bıçakla terasa doğru fırladım ama yine kimse yoktu. Tek hissettiğim şey birinin merdivenlerden aşağıya doğru inmesiydi.

Galiba hırsızdı, dedim arkasından fırladım bıçakla. Kafamı etrafa çevirirken gördüğüm şey karşısında şok oldum. Bir şey yenidünya ağacının dalına tutunmuş bana bakıyordu. Gözlerinin sadece akı vardı sadece.

Bir kaç saniye nutkum tutuldu. Hemen bizim arkadaşlara dönüp bağırdım. Kafamı geri çevirdiğimde hiçbir şey yoktu.

Gördüğüm şeyi İbrahim ve sevmediğim çocuğa söyledim ama bana inanmadılar. Hayal görmüşsündür falan dediler ama kendilerinin de korktuğu çok belliydi.

Tekrar merdivenlerden eve çıktık, kendimi divana attım gördüğüm şeyi düşünmeye başladım. Acaba gerçekten görmüş müydüm, yoksa zihnimin bir oyunu muydu?

 

 

Loading...
0%