@18_murat_18
|
Yazımızda bahsedeceğimiz savaş, insanlarla insanların yapmış oldukları savaşlar değil, insan yaratılmadan önce meleklerle cinlerin yapmış oldukları düşünülen ve meleklerin komutanlığını henüz Allah'ın huzurundan kovulmamış olan İblis'in yaptığı, çoğu teorik bilgilere dayanan ilk savaştır. Kuran-ı Kerim'e göre cinlerden ilk yaratılan varlık, "Cânn" dır. Cânn, genellikle cinlerin atası ya da cin türü anlamında kullanılan bir terimdir. "Bir şeyi örtmek, gizlemek" manasındaki "cenn" kökünden türemiş bir isim olup, "kendisini örten, duyulardan gizlenen varlık" demektir. Kurân-ı Kerîm'de 7 yerde geçen "cân" kelimesinin 3 ayrı anlamda kullanıldığı anlaşılmaktadır. Hz. Âdem’in kuru balçıktan, cânn'ın ise, ısı derecesi yüksek, dumansız ve saf ateş alevinden yaratıldığı anlatılırken; cinlerin atası anlamında, cennet hûrilerinin tavsifi sırasında, "daha önce hiçbir insan ve cin (cân) eli değmemiş" denilmek suretiyle de cin türü anlamında kullanılmıştır. Hz. Mûsâ'ya verilen asâ mûcizesinde, değneğin bir yılan gibi hareket ettiğini belirten âyetlerde "cân" kelimesi, "yılan" anlamına gelmektedir. Hz. Âişe'den rivayet edilen bir hadiste, Resûlullah, cânn'ın saf ateş alevinden yaratıldığını bildirmiştir. İbn Abbas'ın ise cânn'ı, "cin türünden dönüştürülmüş yılan" anlamında kullandığı rivayet edilmektedir. Allah, nurdan melekleri, zulmetten ise cinleri yaratmıştır. Cinlerin babasının adı Tanus'tu. Melekler, nurdan yaratıldıkları için ibadete başladılar. Cinler, zulmetten (karanlıktan, ateşin siyah kısmından) yaratıldıkları için de küfür, isyan ve tuğyan ettiler. Zamanla çoğaldılar. Allah, bunlara bir "şeriat" (yasa) gönderdi. Tâate ve ibadete çağırdı. Tanüs ve evlâdı itâat edip Allah'a ibadete koyuldular. Bir müddet bu halde devam ettiler. Aradan 6030 ya da 5020 yıl (Muhyiddîn-i Arâbîye göre ise 4020 yıl) geçti. Bu müddetin sonlarına doğru, inat ve isyâna başladılar. Çünkü ateşin zulmet (karanlık) kısmından yaratılmışlardı. Kibre düşüp ibadeti bıraktılar. Allah, onların büyüklerini çeşitli cezalarla helak etti. Zayıfları, şeriatten ayrılmamıştı, ibadete devam ediyorlardı. Onun için sağ-salim kaldılar. Allah, kendi cinslerinden "Hülyânis" nâmında birini bunlara vâli tayin edip, yeni bir şeriat emretti. İlkin itâat ettilerse de, uzun bir devir geçtikten sonra bunlar da âsî oldular. Allah, bunların da kibre düşenlerini helak edip doğru yolda olanları sağ bıraktı ve bunların başına Halet adında bir cinni hâkim etti. Üçüncü bir devir geçti ve onlar, yine doğru yoldan ayrıldılar ve Allah'ın gazabına uğradılar. Sâlihlerden çok az kimse kaldı. Zamanla çoğaldılar. İçlerinde "Hamüs" adlı birisi, en iyileriydi. Onu kendilerine vâli yaptılar. Hamüs, bütün ömrü boyunca "emr-i bil mâruf nehy-i anil münker" (kötülükten sakındırıp iyiliği emretme) ve ilâhî kanunun hükümlerini uyguladı. Ölümünden sonra Cânn'ın kötü evlatları, nimetlere küfredip, isyan ve fesat yolunu tuttular. Allah, onlara da nasihatçiler ve uyarıcılar yolladı. Fakat bu, fayda vermedi. Dördüncü devirde nihayet buldu. Allah'ın gönderdiği melekler, onların birçoğunu katletti. Geriye kalanlar, adalara, harabelerde saklandılar ve dağıldılar. Bülüğa erişmeyenleri melekler esir ettiler. Onlardan biri de İblis'ti. Bu olay, Kurtubî Tefsirinde şöyle anlatılıyor; "Şehr b. Havşeb ve bazı usulcüler der ki: İblis yeryüzünde yaşayan ve meleklerin kendileri ile savaştığı cinlerdendi. Melekler, onu küçükken esir almış, o da meleklerle birlikte ibadet edip durmuş ve meleklerle birlikte ona da hitap edilmiştir." İblis, meleklerle göğe çıkıp ve onların aralarında büyüyüp günden güne ilerledi. Öyle ki, meleklerin âlimi (hocası) oldu. Derler ki, onun babası "Hablis" adında ve bir aslan; annesi "Teblis" de bir kurt suretindeydi. Baştan babasına isyan etti, sonunda bu belaya düştü. Bir rivayete göre İblis'in göğe çıkmasına sebep, Cân evladı helâk olunca, fesatlarından ötürü İblis, onlardan ayrılıp bir köşede ibadetle meşgul oldu. Şöyle ki, onun edebinden ve ibadeti çokluğundan melekler dua edip: "Böyle bir kimsenin meleklerle beraber olması uygundur." dediler. Allah, meleklerin duasını kabul edip onu dünya semâsına çıkardı. Burada da o kadar ibadet etti ki, 2. kat gök melekleri, İblis'i kendi yanlarına istediler. Allah, onların bu isteklerini kabul buyurdu ve böylece 7. kat göğe kadar yükseldi. Cennet meleklerinin reisi olan Rıdvan: "Yâ Rabbi, bütün gök tabakalarındaki melekler, onun ibadetiyle haz duyuyorlar. Birkaç gün de Cennet'tekiler ondan istifade etseler olmaz mı?" dedi. Allah, onun bu isteğini kabul edip İblis'i Cennet'e aldı. Kendisine cennetlerin muhafızlığını ve hazinedarlığını verdi. İblis, ibadete devam etti. Arş-ı Âlâ'da yakuttan bir minber üzerinde oturur, meleklerse başucunda nurdan bayrak tutarlardı. Bu vaziyette meleklere vaaz verirdi. Etrafına o kadar melek toplanırdı ki adedini yalnız Allah bilirdi. Onun Cennet'teki lakabı ise Azazil'di. İblis, Allah'a engin kulluğunun karşılığını -diğer cinlerin cezalandırılmasına karşın- böyle gördü. Melekler, ona hürmet ediyorlardı. Dilediği zaman yeryüzünde, dilediği zaman gökyüzünde, dilediği zaman da cennetlerde kalıyordu. Fakat içi huzursuzdu ve hemcinsi olan, ateşten yaratılmış cinlerin savaşları durmadıkça da bu huzursuzluğu asla geçmeyecekti. İblis, böylece ibadete nice yıllar devam etti. Bir zaman geldi ki yeryüzünde vaktiyle helâk olan kavimden sağ kalıp öteye beriye dağılanlar ve dağlarda yaşayanlar, zamanla çoğaldılar. Öyle ki yeryüzünü doldurdular. Fakat Allah'a nasıl ibadet edileceğini bilmiyorlardı. İblis, bunları hak yola davet etmek için Allah'tan izin istedi. İsteği kabul olup bir kısım meleklerle beraber yeryüzüne indiler. O kavmi doğru yola davet ettiler. Fakat çok az kimse bu davete icâbet etti Bunun üzerine İblis, Cehlut bin Belânet isminde salih bir kimseyi, o kavmin büyüklerine gönderdi. Elçi, emre uyarak o kavme geldi. Doğru yola davet etti. Fakat kendisini dinlemeyip şehit ettiler. İblis'in haberi olmadı. Elçi geç kalınca bir başkasını daha gönderdi. Onu da şehit ettiler. O da gelmeyince, İblis, birbiri ardınca birçoklarını gönderdi. Hepsini şehit ettiler. En son gönderilen Yusuf bin Yâsif adında biri, bir hileyle ellerinden kurtulup İblis'e geldi ve durumu anlattı. İblis, bin yıla yakın bir zaman, barışı sağlamak için çalışmıştı. Fakat elinde iman etmiş olan bir avuç mü'min cinle hiçbir şey yapamamıştı. Sonunda onların cezalandırılmadan yola gelmeyeceklerini anlamıştı. İblis, Allah'tan izin isteyip meleklerle birlikte o kavmin üzerine yürüdü ve çoğunu öldürdü. Geriye kalanı ise etrafa dağıldılar. Pişman olmuşlardı; fakat iş işten geçmişti. Dahhak'ın Abdullah b. Abbas'tan naklettiği bir rivayete göre de: Allah, Hz. Âdem'den önce cinleri yaratmıştı. Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarıp, kan dökünce, İblisin başkanlığında özel bir kısım melekleri göndererek onlarla savaş yaptırmış ve onları mağlup ettirmiştir. Allah, bu özel meleklere, yeryüzünde bir halife yaratacağını beyan edince onlar da insanları cinlere kıyas ederek: "Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın?" diye sormuşlardı. Bir görüşe göre melekler, yukarıda bahsettiğimiz cinlerle meleklerin savaşından önceki duruma istinaden, cinlerin fesat çıkartmalarını ve kan dökmelerini görmüş ve bilmişlerdi. Çünkü yeryüzünde Âdem'in yaratılışından önce cinler vardı. Onlar, orada fesat çıkartmış ve kan dökmüşlerdi. Allah, onlara meleklerden bir ordu ile İblis'i göndermiş, İblis onları öldürüp denizlere ve dağların başlarına kaçmak zorunda bırakmıştı. İşte İblis, o andan itibaren gurura kapılmıştı. İşte meleklerin: "Orada fesat çıkartacak, kanlar dökecek bir kimse mi yaratacaksın?" sorusunu sadece durumu anlamak üzere sormuşlardı. Yani "Acaba bu halife, bundan önce gördüğümüz cinler gibi mi olacaktır, olmayacak mıdır?" demek istemişlerdir. Bu şekildeki açıklama, Ahmed b. Yahya Sa'leb tarafından yapılmıştır. Abdullah İbn Ömer: «Cân oğulları diye anılan cinler, Hz. Adem'in yaratılmasından 2000 yıl evvel yeryüzünde idiler. Yeryüzünü fitne ve fesada vermek suretiyle bozdukları ve kanlar döküp cinayetler işledikleri için, Allah onlara karşı meleklerden müteşekkil bir ordu gönderdi. Melekler tarafından iyice hırpalanan bu fesatçılar denizlerdeki adalara sığınmak suretiyle canlarını kurtarabildiler. Bunun üzerine Allah, meleklere: "Muhakkak ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" dedi.» İbn-i Abbas şöyle diyor: «Yeryüzünde ilk önce cinler yaşarlardı. Onlar, arzda (yeryüzünde) kanlar akıttılar, birbirlerini öldürdüler. Allah, onlara İblis'in komutasında meleklerden askerler gönderdi. İblis ile onun komutası altında bulunanlar, öteki cinlerle savaşarak, onları denizlerdeki adalara ve dağların etrafına sürdüler. Bu zaferi kazandıktan sonra İblis'in kalbinde gurur doğdu ve: "Ben, kimsenin yapmadığı bir iş yaptım" diye övündü. Allah, onun kalbinde doğan bu gururu bildi. İblis'in yanındaki melekler, bunu bilmiyorlardı. Allah, İblis'in yanında bulunanlara: "Ben, yeryüzünde bir halife yaratacağım" dedi. Buna karşılık olarak melekler: "Sen, bizim kendilerini tenkile memur edildiğimiz cinlerin yaptığı gibi orada fesat çıkaracak ve kanlar dökecek biri mi yaratacaksın?" dediler.» İblis yeryüzünü bunlardan temizleyince, Allah, yeryüzünün idaresini de ona verdi. İblis, kâh göklerde Allah'a ibadet eder, kâh Cennet'te taatle meşgul olurdu. Ne zaman ki yerlerin ve göklerin idaresi kendisine verildi, benlik sıfatı açığa çıktı ve kendine gurur ve büyüklenme geldi. Bu haldeyken meleklerden bazıları Levh-i Mahfûz'a baktıklarında, gördüler ki; Allah'a yakın olanlardan birisi, pek yakında Allah'ın gazâbı ve lânetine uğrayıp kovulacak. Derhal İblis'in huzuruna geldiler. İblis, onları üzüntülü görünce sebebini sordu. Melekler, gördüklerini haber verdiler ve bu belânın kendilerinden birine gelmemesi için dua istediler. İblis: "Bu belâ, bize ve size değildir. Ben, o yazıyı senelerdir görüyorum. Kimseye söylemedim." dedi. Onlar, dua etmesi için ısrar ettiler. İblis, el kaldırıp: "Yâ Rabbi! Bunları bu beladan emin kıl!" dedi. Gururundan kendisini söylemedi ve kalbine zerre kadar bir korku da gelmedi. Bunun için sonsuza dek mahrum ve hüsrâna müptelâ oldu. O bela, kendine geldi.
|
0% |