@18_murat_18
|
Sonra hoca torbasından eski görünümlü bir kitap çıkardı. Şimdi meseleyi öğreneceğiz, bu ifriti çağırıp onunla konuşacağım dedi. Eğer leğendeki yeşil su normal su rengine dönerse işimiz kolay def etmesi zor değil, ama kırmızıya dönerse uğraşırız dedi hoca. Hoca lafını esirgemiyordu. Çocuk üzülür mü, korkar mı demiyordu. Demesi mantıksız olurdu, zaten ben her şeyi görüyordum ve biliyordum. Hoca bir şeyler okumaya başladı. Arapça değildi bu, ama Arapçaya benzerdi. Sadece ‘’Süleymane enühayni cinn’’ kısmını anlayabildim. Kulaklarımda bir tizz, çınlama vardı. Hoca etrafa bakmaya başladı. Geldi evladım, görüyor musun onu dedi. Hocanın tam arkasındaydı. Öyle pis bir yüzü vardı ki, diğer cinlere benzemiyordu. Onu hep arkası dönük görüyordum düğünlerde, bu sefer çirkin yüzünü gördüm. Odayı pis bir teke kokusu sardı. Hocam arkanızda dedim. Hoca gözümü yumdu ve kitaptan okumaya devam etti. İfrit yok oldu. Gitti hocam dedim. Evladım sus konuşma diye bağırdı hoca. O ara gözüm suyun rengine takıldı. Kırmızıya dönüyordu. İçimdeki korku hiç olmadığı kadar arttı. Kulağıma üç dört kişinin aynı anda fısıltısı geliyordu. Ey Allah’ın emirlerine karşı gelen ifrit, bu âdemoğlundan ne istiyorsunuz. Neden görünüyorsunuz, diye bağırdı hoca. Hocanın önünde boş bir sayfa vardı. Birden harfler belirmeye başladı orda. Hoca da dikkat kesilmişti sayfaya. Kâğıda yazıyordu, kırmızı renkte bir mürekkep, ya da sıvıyla. Belki leğendeki suyla. Hoca okudu yazıyı: biz ona görünmedik, ona verilen şey o dur, ne demek istediğini anlamamıştım. Bu âdemi neden rahatsız ediyorsun kâfir ifrit. Allah’ın yasaklarını neden çiğniyorsun. Bilmez misin kıyamet günü ateşe atılacağını. Ya kavmini de alıp gidersin ya da arşın rabbine and olsun seni bu dünyada yakarım dedi hoca. O öyle der demez kâğıtta tekrar yazı belirmeye başladı, hocanın gözleri irileşti. Titrek sesiyle okumaya başladı: Evladım sen daha doğmadan annene büyü yapılmış. Size yakın birisi yaptırmış. Bu ifrit seni korkutmak için gelmiş, ama senin onları görmenin sebebi bu büyü değilmiş. Benim kafam allak bullak oldu. Ne neymiş, Ne, ne değilmiş karıştı beynimde. Korkum, yerini gizeme bırakmıştı. İfrit, bu çocuğu rahat bırakmazsan seni yakacağım dedi hoca. Çok kararlı ve sert konuşuyordu. Birden o kâğıt tutuştu, hoca bismillah diyerek kitabı açtı ve bir şeyler okumaya devam etti. Leğendeki kırmızı sudan baloncuklar çıkmaya başladı. Kaynıyordu su resmen. Fokurdamalar artıyordu su leğenden taştı. Hoca daha yüksek sesle okumaya başladı su yavaş yavaş durulmaya başladı ve en sonunda kesildi kaynaması, ama hala dumanlar çıkıyordu. Hoca kitabı kapadı. Çetin bir ifrit. Bir şeylere güvendiği belli dedi. Hocam ben size yalan söyledim. Görmedim bir şey dedim. Ama gördüğüm şey şuydu: Esra yerde yatarken iki cin onu aldı götürdü, bunu gördüm dedim. Hoca yere doğru baktı. Haber yolluyorlar senle, bu işten vazgeç yoksa kızını alırız diyorlar dedi... Ben yine büyük bir kararlılıkla. Hocam vazgeç. Kendimi bildim bileli onları görüyorum. Ben alıştım buna, kızını ateşe atma dedim. Allah’ın izniyle bir şey olmayacak evladım. Korktukça kellemize kadar alırlar, o yüzden korkmak yok. Allah bizleri sahipsiz bırakmadı. Onların âlemi ve bizim âlemimizde çizilmiş sınırlar var, bu sınırı aşanın ahirette nasibi yoktur. Onu bu dünyada yakıp, ahirete yollayacağım. Bir kez ikaz ettim dinlemedi, artık ikaz yok, ceza var. Kızıma da Allah’ın izniyle bir şey olmayacak, sana da olmayacak dedi ve devam etti. Ancak evladım; ıstırapların artabilir, senden tek istediğim Allah’ın seni hep koruduğunu ve gözetlediğini unutma, bu senin imtihanın kaderin bu senin. Önce sana annene, dolayısıyla sana yapılan büyüyü çözeceğiz. Sonra o ifriti yakacağım dedi. Hocanın konuşmalarını dinlerken hayallere dalmıştım. Hoca perdeleri açtı. Tamam evladım, işimiz bitti şimdilik dedi. Odadan çıktım. Diğer odada ailemin yanına geçtim. Herkes meraklı gözlerle bana bakıyorlardı. Ama ben direk Esra’ya baktım. Annem sarıldı bana ağlıyordu "korkma oğlum falan" diye telkin ediyordu. Babam çıktı hocanın yanına gitti. Yengem amcam soru yağmuruna tutuyordu beni. Bende cevaplıyordum dilim döndüğünce. Sonra bir şey fark ettim, kekemeliğim biraz düzelmişti. Anne kekelemiyorum dedim. Onlarda hayrete düştüler. Neyse hocayla babam bir saat kadar konuştular. Hoca bu akşam bizde kalacaktı ailesiyle. Soranlara babamın askerden arkadaşı diyecektik. Saat geç oldu herkes yatağına girdi. Bende odamda yatıyorum. Aklımda hep o ifritin çirkin yüzü var. Gözümü kapatmaya korkuyorum. Yanan sayfa, kaynayan su… Odada annemde yatıyor yan tarafımda, o ara içim geçmiş. Rüya gördüm. Çöldeyim, muazzam bir rüzgâr ve kum fırtınası var. Gözlerimi zor açıyorum. O kadar gerçekçiydi ki rüya, kumların gözüme girmesini bile hissettim. Gece idi. uzaklardan belli belirsiz bir kandil ışığı görülüyordu. Kimsin diye bağırdım. O kandile doğru koşuyordum. Ama kandil sanki daha da uzaklaşıyordu ve birden kayboldu ışık. Ne yapacağım diye düşünürken sırtımdan birinin tuttuğunu gördüm. Arkamı döndüğümde, o ifrit arkamdaydı. En az iki metre boyundaydı. Kırmızı bir cübbesi ve elinde kalın bir ip vardı. Korkudan dilim tutuldu yine, konuşamıyordum. Elindeki ipi bir hamlede boğazıma geçirdi ve sıkıca çekerek sürüklemeye başladı. Hocanın sesiyle uyandım çığlık atarak… Kerim oğlum iyi misin, rüya gördün korkma dedi hoca. Annem ve babam da başımdaydı. Ben rüyamda bağırınca annem hemen hocayı çağırmış. Işığı yakın dedi hoca. Işık yanınca, annem hocanın karısı babam birden; allahu ekber la ilahe illallah demeye başladı. Hoca dehşetle bana bakıyordu. Boynuma dokundu. Acıyordu boynum. O dokununca gözlerimden bir şeyler akıyordu. Çabuk bez getirin dedi hoca. Annem ağlamaya başladı. Hocam bu nasıl bir illettir dedi babam. Korkmuştu o da. Bezi alıp gözlerimi sildi hoca. Birde baktım bez kan olmuştu. Evet, gözlerimden kan geliyordu. Birde, boğazımda da rüyamda boynuma asılan ipin izi vardı. Aslında rüya değildi. Rüyada ruhumuz bedenden ayrıldığı için, gayb âleminde dolanırken beni bulmuştu ifrit. |
0% |