@18_murat_18
|
9 yıl sonra Yıllar ardı ardına geçti gitti, artık büyümüştüm. Yirmi bir yaşındaydım. Ege de bir üniversite kazandım. İki kez girip kazanamamıştım. Yılmadım ve üçüncü denemede kazandım. Aradan geçen 9 yılda hiç bir olay yaşamadım. Ne bir cin kavmine, ne bir kötü rüya, nede o ifriti gördüm, ama hoca ve ailesinden bir daha da haber alamadık. Taşındı dedi köylüleri, en son köylerine gittiğimde. Neyse kayıt için üniversiteye gittim sırada bekledim, kaydımı yaptırdım ve kyk yurduna kayıt olmaya gittim. Oraya da kaydolduktan sonra, çıktım yurdun bahçesine milletin arasına karıştım. Okul başladı ilk günler kimse kimseyi tanınıyor. Bir kaç gün böyle geçti. Çarşamba günü öğleden sonra dersim için okula gidiyorduk arkadaşlarla. kampüsten içeri girdik, kantinde oturalım dedi. Arkadaşlar tam kantine girerken kapıda bir kız çıktı karşıma. Yeşil gözlü, sarıyla siyah karışımı saçlar. Tanıdık geldi yüzü, bir an anılara gittim, geldim. Nerden tanıyorum bunu diye düşündüm. Arkasından koştum, bir saniye bakar mısınız dedim. Yürümeye devam etti. Pardon bakar mısınız dedim tekrar. Döndü: efendim dedi. Sizinle daha önce tanışmış mıydık, tanıdık geldiniz de, dedim. Hayır sanmıyorum. Gitmem lazım diye hızlı adımlarla gitti saçlarını savura savura. Jeton geç düştü. Bu Esra’ydı yahu dedim yüksek sesle. Etraftakiler bana bakıyordu. Hemen arkasından koştum tekrar. Kapıdan dışarı çıktım. Ama yok, sanki uçtu kız. Tesadüflere asla inanmam. Bu da kaderin bir oyunu gibi bir şeydi. Yıllar sonra karşıma çıkması asla tesadüf değildi. Bulacaktım onu ne olursa olsun. Bulup hocamı soracaktım. Nerededir, nasıldır. Hani soyadlarını bilsem yine bulurdum Esra’yı, ama soyadını öğrenmedim ki hiç… Bir ara aklıma, acaba Esra değil miydi bu kız diye bir düşence geldi. Esra olsa kapalı bir kız olurdu herhalde dedim. Sonuçta hoca kızı, ama bunun başı açık. Aklımda bu sorularla akşamı ettim. Yurda gittim. Yatakhanede anlaştığım tek arkadaşım Ahmet’ti, beraber takılıyorduk. Akşam olunca cafelere falan giderdik işte. Yurtta çok fazla adam diyebileceğim insan yoktu. Herkesi bir bencillik ve popülerlik yarışı almış. Kimi kızların peşinde, kimi birbirinin kuyusunu kazıyor. Biz Ahmet’le pek girmezdik öyle her muhabbete. Neyse ertesi gün erkenden kalktım. Dersim 10’da başlıyordu, ama 8 de okulun kapısına dikildim. Belki Esra diye düşündüğüm kız gelirse görürüm dedim. Hatta o günkü derslere bile girmeme kararı aldım. Girişteki çimlere oturdum ve kapıdan girenleri tek tek kesiyordum. Saat 10 oldu. Ahmet derse giderken gördü beni; Orada ne yapıyorsun kardeşim, hadi ders başlıyor dedi. Pek giresim yok Ahmet, sen git dedim. Oda üstelemedi. Bu yaptığım aptallıktı belki, ama başka çarem yoktu. Saat 12 ye gelmişti artık, beklemekten sıkıldım. Hay böyle işin derken kapıdan geleni görünce birden ayağa kalktım. Gelen oydu, elinde defterler hızlı adımlarla gidiyordu. Pardon dedim ona doğru koşarak. Bana baktı. Yine rahatsız ediyorum özür dilerim, ama beş dakikanızı alabilir miyim, benim için önemli dedim. Önüne baktı, sadece beş dakika ama tamam mı dedi. Tamam dedim. 9 yıl önce bir arkadaşım vardı. Taşındılar, sonra bir daha haber alamadım. Ona benzettim sizi. Adı Esra’ydı. Babası hocaydı dedim. Adınız Esra mı diye sordum. Önce evet der gibi oldu, ama hayır değil karıştırdınız galiba deyip yürümeye başladı. Arkasından, adım Kerim. Beni tanıdın anladım, bende seni tanıyorum artık. Hocanın kızısın sen, Mehmet hocamın kızısın diye bağırdım. 9 yıl önceki haliyle bir insanı tanıyamazsın. Başkasıyla karıştırıyordun dedi. Gözleri bile aynı bakıyordu hala. Adın Esra değil mi, lütfen söyle dedim. Cevap vermedi, yürümeye devam etti. Esra, sadece konuşmak istiyorum. Hocam nasıl onu merak ediyorum, dedim. Hala yürüyordu. Esra diye bağırıp arkasından koştum. Bırak peşimi, beni rahat bırak. Babam öldü. Anlıyor musun öldü. Senden sonra uzun yaşayamadı, öldü. Sadece oda değil, kardeşlerimde öldü dedi. Benden biliyordu her şeyin, anlayabiliyordum. Şimdi öğrendin mi, mutlu oldun mu diye bağırdı. Beynimden aşağı kaynar sular döküldü o an, dona kaldım. Etraftan millet bakıyordu. Sadece, özür dilerim diyebildim. Hızlıca yanımdan ayrılıp gözden kayboldu. Benim için tam bir hüsran oldu bu karşılaşma, neye üzüleceğimi bilemedim. Böyle bir tepki aldığıma mı, hocamın, çocuklarının öldüğüne mi… Hepsi benim yüzümden miydi? Yurda doğru yola koyuldum. Gözlerim nemliydi, ama ağlamadım. Kendimi zor tuttum, ama ağlamadım. Tam otobüs durağına giderken Ahmet peşimden geldi. Kanka neredesin yahu, merak ettim iyi misin, diye sordu. Bende, iyiyim kanka yurda gidiyorum dedim. O sıradan minibüs geldi. Beraber bindin. Yurda vardık. Uzandım yatağa okulda olanları düşünüyorum. Ahmet de ona bir şeyler anlatmamı bekliyor, ama hiç anlatasım yoktu. O ara dalmışım zaten. Rüyamda geceydi, ay gökte hiç olmadığı kadar parlaktı. Ancak rengi koyu maviydi. Hava çok basıktı. Yerde çöl yılanları akrepler vardı. Yürümeye başlamıştım. Etrafıma bakıyordum. Dümdüz çöl gökte mavi bir ay. Masallardaki gibi bir ortamdaydım. Kulağıma fısıltılar geldi yine, ne dediklerini anlamıyordum. Yürümeye devam ettim. Karşıda biri belirdi. Yaklaşıyordu git gide, daha da yaklaştı. Uzun boylu, sarıklı, yüzü kapalı sadece gözleri açıktı. Arkasında bir çuval vardı, gözlerini daha belirgin şekilde gördüm ve dehşete düştüm. Gözleri simsiyahtı, bu ifritin gözleriydi. Çuvalı kaldırıp önüme doğru yuvarladı, sonra arkasını dönüp kaybolana kadar yürüdü. Çuvalı hemen açmaya çalıştım. İpini çözüp, ağzını açtığımda yere yığılıp kaldım. Mehmet hocaydı, kefene sarılmıştı ve mezardan yeni çıkarılmış gibiydi. O an titreyerek uyandım… Oda karanlıktı, herkes uyuyordu. Hemen lavaboya gittim. Yüzümü yıkadım bir sigara aldım yurdun bahçesine çıktım. Rüyanın etkisindeydim hala. Sigara elimde, çakmak öbür elimde, öylece uzaklara dalmıştım. Bu ne şimdi diyordum. Yıllardır böyle kâbus görmemiştim. Ara sıra görüyordum, ama izlediğim filmlerle ilgili oluyordu genelde. Acaba Esra’yı tekrar görünce eski anılar mı depreşti diye düşündüm. Hocamın cesedi, yüzü gözümün önünden gitmiyordu. Sigarayı içtim ve yurt odama çıktım. Dolabımdaki küçük kuran-ı kerimi açıp bakara suresini okumaya başladım. Bir yarım saat kadar okudum. Saat üç olmuştu. Yarın ilk işim; Esra’yı bulup, olanı biteni adam gibi öğrenecektim, ne pahasına olursa olsun…
|
0% |