@18_murat_18
|
Sabah erkenden kalkıp giyindim. Kahvaltı bile yapmadan evden çıkıp, okula vardım. Girişte Esra’yı beklemeye başladım. İnşallah erken gelir diye dua ediyordum. Kırk dakika kadar bekledikten sonra gördüm Esra’yı. Yanında bir kız arkadaşı daha vardı. Esra deyip yanına doğru gittim. Bana bakıp yürümeye devam etti. Koştum yanlarına. Beni dinler misin, ne olur. Neden kaçıyorsun. Yıllar sonra karşıma çıktın tesadüf mü bu. Konuşmam lazım senle, anlatmanı istediğim şeyler var dedim. Döndü arkasını, eğer beni rahatsız etmeye devam edersen polis çağıracağım dedi. Dün gece rüyamda, babanı ve babanın öldürdüğünü gördüm. Çöldeydi, dedim. Anlatma bana bir şey anlatma. Tesadüfen karşılaştık hepsi bu, dedi. Hayal kırıklığım artıyordu. Bunları duyacak bir şeyi hak etmedim ki. Esra, amacım senin peşinde sürünmek değil. Bana anlat olanları, buna hakkım var. Baban hayatımı kurtardı. Şimdi sen yıllar sonra karşıma çıktın ve buna tesadüf mü diyorsun. Hayır, tesadüf değil. Dersin ne zaman biterse o zaman bir yere gidelim oturalım. Konuşmak istiyorum sadece, dedim. Galiba beni başından savmak gibi bir niyeti vardı. Peki, tamam dedi. Seni nerden bekleyeyim dedim. Arkasını dönüp gitti, cevap vermedi. Ana kapının orda bekleyeyim bari dedim. Bir buçuk saat bekledim yine. Sabırlı bir insandım. Kaç gündür de dersleri boşlamıştım. Neden benden kaçıyor veya konuşmak istemiyordu ki bilemiyorum. Böyle derin düşüncelere dalmışken; geldim dedi. Kafamı kaldırdım, gelen Esra’ydı. Ciddi bir yüz ifadesi vardı. Ama yine mutu olmuştum onu gördüğüme. Hoş geldin Esra dedim ve yürümeye başladık. Cafeye kadar başka hiç konuşmaktık. Sormaya korkuyordum. Yolda giderken ara ara beni süzüyordu. Âmâ hiç gülmedi ve mesafeyi korudu hep. Cafeye oturduk. İki tane çay söyledim. Esra, soracaklarım seni üzecek biliyorum, ama benim içinde önemli, anlat lütfen. Bana sinirli bir halde bakıyordu. Böyle nefretle bakman garibime gitti. Sana bir şey yapmadım ki ben. Nasıl oldu ailene ne oldu. Anlat lütfen, dedim. Uzaklara doğru baktı. Yüzüme hiç bakmadan konuşmaya başladı titreyen ses tonuyla. Sizin evden ayrıldıktan bir hafta sonra, babam sabahlara kadar odaya kapatırdı kendini. İçeriye kimseyi sokmazdı, sadece yemek yerdi bizle hiç konuşmadan odasına girerdi. İyice kopmuştu bizden. Bir gece annem onu uykusunda sayıklarken duymuş. ‘’Gidin. Allahtan korkmuyor musunuz? Allah’ın gazabından korkmuyor musunuz? Evimden gidin’’ diyormuş sürekli. Uyandığında anneme; intikam için geldiler. Allah yardımcımız olsun demiş… Sonra bir gece yağmur yağıyordu. Babam odasından bağırarak çıktı. Allah’ım sana sığındım, rabbim sana sığındım diye, dışarı çıktı. Annem arkasından koştu, bende koştum annemin arkasından. Evde sadece kardeşlerim kaldı. Annem ve babam köyün bitişiğindeki ormana doğru girdiler. Ama ben ormana girmeye korktum. Doğru köyün muhtarlığına koştum. Yüreğim çok hızlı çarpıyordu ağlıyordum sürekli. Nefesim kesile kesile olanı anlattım. Hemen köylüler babamı annemi aramaya gitti. Beni de köyden biriyle eve yolladılar. Eve geldiğimizde kardeşlerimin boyunları mosmor olmuştu. Birisi boğmuştu onları. Esra burada ağlamaya başladı. Sorduğuma bin pişman olmuştum. Sonra benle birlikte eve gelen adam hemen muhtarı, ardından da jandarmayı aradı. Sonra babamla annemi bulmuşlar. Babam ormanın sonundaki bir uçurumdan aşağı düşmüş. Annemde o uçurumun başında ağlıyormuş. Sonra annem eve gelip kardeşlerimi görünce iyice yıkıldı ve akli dengesini kaybetti. Onu akıl hastanesine kapattılar. Beni de yetiştirme yurduna verdiler. Duyduklarımın yalan olmasını istiyordum. Bir aile böyle bir sonu nasıl hak eder. Nasıl bu hale gelir. Sebebi nedir. Başın sağ olsun. Diyecek bir şey bulamadım dedim. Gözünden bir damla aktı. Bana dönüp, Senin yüzünden öldüler. Senin başındaki bela yüzünden. Babam onu öldürdü. Onun kavmi de gelip ailem öldürdü dedi. Diyecek bir şey bulamadım. Dilim kilitledi konuşamıyordum. Devam etti. Sen bize gelmeseydin, babamdan yardım istemeseydin de, ölüp gitseydin keşke dedi. Her şeyin sorumlusunun ben olduğumu sanıyordu Esra. Belki de haklıydı. Ama o laf bana koymuştu. Başımı öne eğdim. Ağlamamak için kendimi zor tuttum. İntikam için geldiler derken bunu kastetmiş demek babam. Senin pisliğin temizlerken öldü işte anladın mı? Lanetli herif. Niye çıkıp nefretimi körükledin ki şimdi, diye devam etti. Esra ağlıyordu. Allahtan cafe’nin en arka kısmındaydık pek kimse yoktu. Hiçbir şey diyemedim. Ne diyebilirdim ki. Sen güzel güzel ailenle yılları geçirirken, ben yurttan yurda süründüm. Küçük bir kız çocuğunun ailesiz olması nasıl bir şey biliyor musun? Kaç gece camdan dışarı bakıp ağladım. Kaç gece sana lanet ettim. Bir gün karşıma çıkman için çok dua ettim. Yüzüne tükürecektim. Ama nefretim o kadar büyüdü ki, tükürmeye bile değmez dedi. Esra biliyorum acın büyük kolay değil. Ama beni böyle ağır suçlaman beni üzüyor, canımı yakıyor. Ben ister miydim? Bilebilir miydim böyle olmasını, dedim. Bana haklıymış gibi konuşma dedi. Başımı öne eğdim. Babanın çok güzel bir lafı vardı dedim Esra’ya. Bu dünyada ne yaşarsak yaşayalım, ister kötülük olsun, isterse iyilik olsun. Hepsi bizim kaderimizin sonucu olmuştur. Kaderimiz Allah’ın elindedir. Yani ne gelirse ondan gelir. Bazen canımız yansa da dermanımızda Allah’tandır demişti Mehmet hoca. Evet, nefretin büyük, beni suçlaman da doğru, ama kaderimiz Allah’ın elinde. Beni ne kadar suçlasan da geri gelmiyor hiç bir şey. İçini dök, kus bana. Ama kine döndürme. Ben babana hakkımı asla ödeyemem. Köyünüze o kadar geldim ama hiç kimse bir şeyden bahsetmedi. Taşındılar gittiler dediler. Bunları bilmiş olsam acını paylaşırdım dedim. Paylaşma acımı falan. Benden uzak dur, bana bulaştırma bir şeyini, yeter dedi. Peki ya denk gelmemiz kaderse, Allah’ın buluşturmasıysa dedim. Kader falan umurumda değil, kimse umurumda değil. O dua ettiğin de umurumda değil dedi. Bir şok da öyle yaşadım. İnancı tükenmişti Esra’nın. Kalktı masadan. Arkasına bakmadan yürüdü gitti. Yerimden kalkamadım. Bacaklarım tutmuyordu sanki. Kendine iyi bak Esra, kendine iyi bak. Benim yüzümden bir kişinin daha zarar görmesini istemem.
|
0% |