@18_murat_18
|
Tekrar kendime geldiğimde ev yanmaya devam ediyordu. Hava bulutlanmıştı, ama kapkara bulutlar. Şişmek çakıyordu. Hafiften yağmur çiselemeye başladı. Hemen kalktım. Topallaya topallaya ormanın yolunu tuttum. Yine fısıltılar duymaya başladım. Gel, buradayız diyorlardı. Bu arada bir kaç saniyeliğine sağımda ve solumda o dişi cini görüyordum. Beni takip ediyordu. Ormana giriş yaptım. Ağaçlar gökyüzünü kapatıyordu. Uzun ve geniş dallı ağaçlardı. Hava zaten kapalıydı. İyice güneş görmez oldu orman. Elimdeki feneri açtım, yönümü bulamazdım yoksa. Tüm gücümle bağırdım. Esraaaaaa neredesin. Sesim yankılanıyordu. Esra, neredesin çık ortaya. Yanlışından dön. Sana zarar vermeyeceğim beni kapattığın için. Allah şahidim olsun ki doğru söylüyorum dedim. Ama cevap yoktu. Ormanın derinlilerine doğru dalmaya devam etti. Dişi cin ara ara görünüyordu. Sanki bana yol gösteriyordu. Kulağıma bir gürültü gelmeye başladı. Bir şamatayı andırıyordu. Sonra yaklaştıkça bir çalgı ya da eğlence işi gibi geldi. Daha da yaklaştıkça beyaz bir ışık belirdi. Işığa doğru hızlandım. İyice yaklaştım, kalabalık bir grup daire çizmiş sürekli hareket halindeydi. Başım dönüyordu ve kalabalığın kimler olduğunu tam göremiyordum. Sonra birden jeton düştü. Cinlerin düğünüydü bu. Tam 9 yıldır görmediğim manzara yine karşımdaydı. Gelinin beyaz duvağı görülüyordu belli belirsiz. Elime bir çomak bulup güç bela yürümeye devam ettim. Ne için gittiğimi bilmiyorum. Kulağımda sürekli, gel sesleri vardı. Kalabalığa yaklaştıkça dudaklarımdan cin suresi çıkmaya başladı. Bilmiyordum oysaki bu sureyim. Sonradan anladım. Uzun boylu, kıllı bedenli, göz kısımları simsiyah cinler bütün bakışların bana çevirmişti. Çalgı çalan bile sustu Bismillahirrahmanirrahim "Doğrusu insanlardan bazı kimseler, cinlerden bazılarına sığınırlardı da, cinler onların taşkınlıklarını artırırlardı. Gerçekten onlar da, sizin sandığınız gibi, Allah'ın hiç kimseyi öldükten sonra tekrar diriltmeyeceğini sanmışlardı." Cin suresi 6-7 Yağmur şiddetlendi. Hepsi bana bakıyordu. İçlerinden biri önüme dikildi. Âdemoğlu, burası bizim evimiz. Ne arıyorsun burada, dedi. Birini arıyorum. Bir kız, adı Esra. Gördünüz mü, dedim. Önce düğünümüze gel, eğlen ye iç, sonra bulmana yardım edeceğiz dedi. Kolumdan iki tane güzeller güzeli kız tuttu, bir anda herkes insan suretindeydi. Etraf rengârenk çiçeklerle dolu, kadınlı erkekli dans ediyorlardı. Büyülenmiş gibiydim. Beni bir sofranın başına oturttular, içecekler yiyecekler verdiler. Kalkmak istiyordum ama beni büyülemişlerdi sanki. Hiç bitmesin dediğiniz rüyalar vardır ya, işte tam olarak öyle bir şeydi. Sanki cennetteydim. Gözüme gelin takıldı tekrar. Kalktım yerinden ve geline doğru gittim. Kafası öne eğikti. Herkes dans ediyor, ritmini duymadığım bir müzik çalıyordu. Gelinin önünde durdum. Duvağını kaldırmamla dehşete düştüm. Esra’ydı bu, gözlerinden kan geliyordu. Başı öndeydi. Tılsımın etkisi geçmişti. Onu almışlardı. Esra kalk gitmeliyiz diyordum ama beni duymuyordu. Esra kalk, kitap nerde dedikçe gözlerinden daha da kan geliyordu. Esra diye bağırdım ve kaldırmaya çalıştım. Boynuma bir halat geçtiğini fark ettim. Birden geriye doğru uçtum. Yerde sürümeye başladı biri. Bu hocayı öldüren ve rüyama giren o ifritti. Beni de sürüklüyordu. İnsan suretinden kendi şekillerine döndüler. Boğazımı öyle sıkıyordu ki, bir kaç defa öldüm sandım. Sonra beni yakamdan tutup kaldırdı; âdemoğlu rabbin nerde, yüz üstü bıraktı seni, şimdi kim kurtaracak, kim duana cevap verecek sana diye öfkeli bir halde bağırıyordu. Yüzüne öfkeyle bakıp: Ma veddeake rabbuke ve mâ kalâ. (Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da ayetini okudum. (Duha 3) O an, hocanın dişi cini elinde kitapla gelip, kitaptan okumaya başladı. O okudukça ifrit alev aldı saniyeler içinde. Cin yakma büyüsüydü bu galiba. Hoca bahsediyordu hep. Beni yer fırlattı ve acılar içinde yanıp gitti ifrit. Diğer cinler çığlıklar atmaya başladı. Esra’yı alıp kaçmaya başladılar. Dişi cine bağırdım. Bir şeyler yap. Engelle, durdur gidiyorlar dedim. Hiç bir şey yapmıyordu. Kitabı bana verdi. Hangi sayfa, nereyi okudun. Onları bulalım dedim. Artık onu alamazsın. Bir anlaşma yapıldı, bana karşı o, onlara gelin edildi. Anlaşmayı bozamazsın. Artık seni rahat bırakacaklar dedi. Sen de cinsin, onları bulursun, git bul dedim sinirle. Hayır, ben bu âlemin yaşayanıyım artık. Beni ancak, beni esir alan özgür bırakırdı. Oda öldü. Sen onları korumuyor muydun? Ne biçim koruyucusun, bak kızı aldılar dedim. Gözlerimden yaş geliyordu. İki alem arasındaki anlaşma babını bozamazsın. Ben buraya, o oraya dedi. Arkasını dönüp yürümeye başladı. Hayır dön geri, ne anlaşması. Anlat, kim yaptı anlaşmayı, kim yaptı bu pazarlığı dedim. Kitabı açtım. Allah şahidim olsun seni yakarım, anlat dedim. Durdu. Mehmet’le evlendiğimde genç bir kızdım. Gönlüme ferman dinletemedim. Sonra oda bana aşık oldu. Hastaydı birde, bedenen değil, ruhen hastaydı. Benimle evlenerek şifayı buldu. Esra, Mehmet’le benim kızım. Benden doğurmandım tabi, ama evlendiğimiz gün Esra altı aylık kadardı. Benim yerime, Esra’yı adamıştı Mehmet. Ben onunu, Esra bizim olacaktı. Kızını feda edecek kadar âşıktı bana. Evet, yanlış ve gaddarca anlaşmaydı bu. Benim sayemde çok para kazandı Mehmet büyü bozarak ve şifa dağıtarak, her konuda yardımcı oldum ona. Ama sonradan pişman oldu. Esra babasına çok bağlıydı ve bu güçlü sevgi Mehmet’i pişmanlığa itti ancak ne yaptıysa da bu anlaşmayı bozamadı. Daha küçük yaşta onların olmalıydı, ama Mehmet vermedi onlara. Sonunda Mehmet hoca tükendi. Delirtti bu pişmanlık onu ve kendini uçuruma bıraktı. Ölmeden önce de, evdeki diğer erkek çocuklarını da boğdu. Kendinde değildi. Cinler gelip onlara musallat olup ömürlerini mahvetmesinler diye öldürdü onları. Esra’ya anlaşma gereği dokunamadı... Ben müdahale edemedim. Anlaşma böyleydi. Olduğum yere diz üstü çöktüm. Peki, beni niye kurtardın neden bu iyiliği yaptın dedim. Bir şey söylemeden, bana öylece bakıp durdu. Bir Esra kılığına girdi. Bir, Esra dan daha güzel insan suretine. Biraz daha dursa, beni de kendisine aşık edecekti. Biraz daha öyle dursa, her şeyimi ona adaya bilirdim. Karanlıkta karanlık olup, yok oldu... Aklımda sorular, cevaplar, anlamsız kelimelerle beni ormanda bırakıp yok oldu. Ağlarken gülüyordum. Tüm gücümle bağırmaya başladım. Rabbim, karanlığın insanların ve cinlerin şerrinden sana sığınırım. **** Geri çıktım ormandan. Evin yanına vardım. Ev yanık falan değildi. Ama korkudan içine giremedim. Koşarak yola çıktım. Hava kararmak üzereydi. Yol kenarında sabaha kadar bekledim. Sabah iki kilometre yürüyüp, servise bindim. Oradan da otobüsle yaşadığım yere vardım. Esra diye biri yoktu sanki. Ahmet’e, diğerlere sordum. Yahu kantinde biri vardı yanımda, görmediniz mi diye sordum. Kimse yanımda kız falan görmemişlerdi. Bayıldığım doğruydu. Ama yanımda Esra’yı gören falan olmamıştı. Okula, okuduğu bölüme, sorup araştırdım. Kimse tanımıyor. Öyle biri yoktu sanki. Verdiği numarada kullanılmıyor. Hayal miydi rüya mı? Ama bir şey devam ediyor artık. O, hep yanımda… Bazen Esra oluyor, bazen kendi kılığında… *** Okuduğunuz için teşekkürler. 18_Murat_18
|
0% |