Yeni Üyelik
10.
Bölüm

Üç Gölge Köyü 10

@18_murat_18

Azad bunları anlatırken ağlıyordu, yaktığı sigarasını bile içememişti.

"Annem ve babam bundan yıllar önce Zahize adında bir cinniadan define yeri için yardım istediler.

Annemin babası olan dedem, bu işleri bilen bir âlimdi, ancak sadece bir sefer bu ilmi kötülük için kullanmıştı. Annem ve babam defineyi bulduktan sonra Zahize'yi öldürdüler" dedi.

"Nasıl yaptılar bunu? Bir cin öldürülebilir mi?" dedi.

Onları öldürmenin, insan öldürmekten farklı olduğunu söyledi.

"Onu bir haraba evde yaktılar. Yaptıkları büyü yüzünden oradan çıkamadı, ama Zahize'nin soyu peşlerini hiç bırakmadı.

Annem beni doğururken öldü. Dedem doğduğum gün köyün deresinde yanmış bir şekilde, ölü bulundu. Babamın akli dengesi halen daha yerinde değil" dedi.

Ben sadece dinliyordum.

"O gün köyün başındaki harabe evi hatırlıyor musun? O evdeki üç gölgeyi ve kucaklarındaki bebeği?" dedi.

Evet dercesine başımı salladım.

"O üç gölge; Havis, Efhas ve Hoca. Onlar Can'ın soyundan cinler, kucaklarındaki bebek de benim. Zahize o evin içinde yanarken beni kendi varisi seçti.

Zahize'nin canına karşılık olarak, benim canım" dedi.

Onların zararsız olduğunu ve tamamen iyiliği için var olduklarını söyledi.

Azad, Zahize gibi onların soyundan olmuştu artık, belki cin değildi, ancak cinler onu koruyorlardı.

"Peki köydeki diğer insanlar, onlar bunu biliyor mu?" diye sordum.

Onların duruma çok fazla hâkim olmadığını, ancak cinlerin ara ara onlara da gözüktüklerini söyledi.

"Eğer ki bana bir zarar gelirse köyde taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmazlar. Bu yüzden bu köyden gidemem. Benim bu köyden gitmem demek, bütün köyün helak olması demektir" dedi.

Azad gerçekten çok iyi kalpli bir insandı. O başkalarının günahını çekiyordu ve belki bütün köyün canını o kurtarıyordu.

"Köylüler de bunu bilir, beni kırmazlar. O gün kahvede de o yüzden sana kucak açtılar" dedi.

"Peki hoca beni neden misafir etti?" diye sordum.

Bunun yalan olduğunu söyledi. Nedenini sorduğumda ise köyde çok yalnız olduğunu ve artık bir arkadaşı olmasını istediğini söyledi.

Azad gerçekten çok kötü bir durumdaydı. Paketinden iki sigara çıkardım, sigaraları yaktık.

"Keşke gitmene izin verseydim Oktay, özür dilerim" dedi ve çocuk gibi ağlamaya başladı.

Ben de aklımdan şakalar geçirip onu susturmaya çalışıyordum. Yalandan gülüyordu, ama hala hüzünlüydü, sigaralarımızı içtik.

"Allah bizlere yardım edecektir kardeşim, sen merak etme" dedim.

Azad, bir günah sonucu Zahize adlı bir cinnia yerine onun soyundaki Havis, Efhas ve Hoca denen cinlere bırakıldı. Daha doğrusu bu cinler, Azad'ı ailesinin elinden almıştı.

Azad bunları anlatırken artık bunlardan kurtulmak istediğini söyledi.

"Yıllardır kendimi kurtarmak, başka bir yere gidebilmek için uğraşıyorum, ama biliyorum ki, ben bu köyden gidersem köylüyü telef edecekler."

"Peki köylünün ne suçu var? Bu günahı annen ve baban işlemedi mi?" diye sordum.

Bir Abhaz geleneğine bağlı olan Arami büyüsü yapıldığını söyledi. Anne ve babasının define bulduktan sonra köye ziyafet çektiğini ve o yemeği yiyen herkesin artık lanetlendiğini söyledi.

Azad köydeki en küçük fertti, ondan sonra erkek oğlan doğmamış, doğan kız çocukları da engelli doğup 5 yaşına gelmeden ölmüştü.

Azad dışında köyde bulunan herkes o gün o ziyafetteydi. Havis, Efhas ve Hoca, Azad var olduğu sürece köylülere saldırmayacaktı.

Bütün gece bu konular hakkında konuşmuştuk. Onlarla ilk nasıl tanıştığını sordum, küçük yaşta Havis, Efhas ve Hoca tarafından büyütüldüğünü söylemişti.

"Bir gün köye yaşlı bir adam geldi. Bu adam ilim sahibi bir adamdı. Onu buraya köylü çağırmıştı, köyü okuyup üflemesini istiyorlardı.

Ben küçük bir çocuktum, su içmek için kahveye gittiğimde beni kolumdan tuttu. "Min şerri dumaheyn" diyip yüzüme üfledi" dedi.

Bu sözü duyduktan sonra hocanın arkasında tıpkı Havis ve Efhas gibi iki cinni olduğunu gördüğünü söyledi.

Hocanın da koruyucuları vardı. Yüzüne üflenen bu sözden sonra kendisini soyuna çekmek isteyen cinnileri rahatlıkla gördüğünü söyledi.

Köylünün bu olanlardan sonra kendisini tek kurtuluş yolu olarak gördüğünü söyledi.

Ancak yorulduğu belliydi. "Nasıl kurtulacağız?" diye sordum.

"Onlar bize bir zarar vermez. Ancak yaşamak istediğim bir hayat var, farklı kabilelerin cinleri için hedef halindeyim" dedi.

Nedenini sordum. Cinler kendi kabileleri arasında kavga edebilir miydi?

"Zahize Müslüman'dı. Havis, Efhas ve Hoca da Müslüman. Ama diğerleri" dedi.

Anlattıkları tamamıyla mantıklı şeylerdi, tekrar nasıl kurtulacağımızı sordum.

"Yıllardır bu ilimleri öğrenmeye çalışıyorum. Zahize'nin canına karşılık beni aldılar. Onlardan kurtulmanın tek yolu onları öldürmek" dedi.

"Ama onlar sana bir kötülük yapmadı" dedim.

"Belki doğrudan değil, ama ben de artık arkadaşım olsun, sevdiklerim olsun, beraber maç izleyeceğim, bir yerlerde gezeceğim insanlar olsun istiyorum" diyordu.

Bu yapacağımızın çok tehlikeli bir şey olduğunu söyledim.

"Hayatının benim gibi bu köyde geçmesini istemiyorsan kabul etmek zorundasın Oktay" dedi.

 

 

Loading...
0%