@18_murat_18
|
Sevmemiştim bu köydeki insanları nedense, içim ısınmamıştı. Döşek çok sertti, rahat olmayan yerde pekiyi uyuyamıyordum. Zamanında lisede sırf yataklar rahatsız diye müdürle kavga edip, dünyanın dayağını yemiştim. Bir yandan küfür ediyor, bir yandan da uyumaya çalışıyordum. Kahvedeki eleman giderken elektriği tümden kapatmıştı. Telefonu şarj edemiyordum, gece belki birileriyle konuşmak iyi gelebilirdi. Kafamı devirip uyumaya çalıştım, tam uykuya dalacaktım ki, kahve penceresine sanki ufak bir taş geldi. Kafamı kaldırıp baktım, kimse yoktu. Uyumaya çalışmaya devam ediyordum, aynı taş sesi bu sefer diğer pencereden geldi. Yataktan kalkıp sağa sola baktım. Ortalıkta kimse yok gibiydi. Gecenin sessizliği en ufak bir çıt sesini bile hissettiriyordu. Etrafta ayak sesi, insan sesi falan da duymamıştım, olsa rahatlıkla hissedilirdi. Pencereden bakıp yatağa doğru dönerken, bu sefer kapı çok sert bir şekilde çarptı, arkamı döndüm kimse yoktu. Kapıya doğru yönelip kapıyı açtım, sağda solda kimse görünmüyordu. Bu gece uyumamak daha iyiydi, sonuçta bilmediği bir köyde, bilmediğin insanların uğradığı bir yerdeydim. Yatağı, döşeği toplayıp bir sandalyeye oturdum. Köyü izlemeye başladım, bütün lambalar sönüktü, köylü uykudaydı. Ben de fırsat, bu fırsattır deyip köyü gezmeye karar verdim. Sokakta kimseler yoktu, kış nedeniyle yol çalışması da durmuştu, sağ sol sakindi anlayacağınız. Ben köyün bütün sokaklarını dolandım ettim, gözüme çok fazla bir detay çarpmamıştı. Sadece çok fazla harabe ev vardı, çatısı olmayan, kapısı olmayan, ancak diğer evlerle iç içeydi hepsi. Köydeki yürüyüşü bitirip köy kahvesine doğru giderken bir detay aklıma takılmıştı. Köyde hiç Cami yoktu. Cem evi, kilise falan da yoktu. Küçük bir köydü zaten ve her yerini gezdiğime emindim, ama bu bahsettiğim yapılardan hiç görmemiştim. Aklıma takılan tek şey oydu. Köydeki bu gezintide, pencere ve kapıdan gelen sesleri bana unutturmuştu aslına bakarsanız, kafam dağılmıştı biraz da olsa. Saat sabaha yaklaşırken, oturduğum sandalyede uyuyakalmışım. Kahveye insanların gelmesiyle uyandım. "Rahat uyuyabildin mi?" diye sordular. Nezaketen rahattım dedim. Benden rahatsız oldukları belliydi. Ödevi hızlıca halledip buradan gitmeyi düşünüyordum. Köy kahvesinde kahvaltı ettikten sonra, yavaş yavaş hazırlanmaya başladım. İnegöl'de bir otele yerleşip, baştan savma fotoğraflarla projeyi sunacaktım. Ben çantamı hazırlarken köylülerden bir tanesi; "Hayırdır kardeş, ne tarafa?" diye sordu. "İnegöl'e gideyim, size rahatsızlık verdim" dedim. Ses çıkarmadılar, rahatsızlık duyduklarını kabul ediyorlardı bir bakıma. Herkese afiyet olsun dedikten sonra kapıya doğru yöneldim. O sırada genç bir çocuk beni tuttu, köyde gördüğüm tek genç çocuk buydu. "Hocamız köy yollarının kapalı olduğunu, seni 2-3 gün daha misafir edeceğimizi söyledi" dedi. "Hoca mı? Hocanız kim?" diye sordum. Sonra tanışabileceğimi söyledi. Çocuk yavaşça köydeki erkeklerin oturduğu kahve masasına doğru yürüdü. Onu görenler sanki genç birini görmüş değil de, aile büyüklerini görmüş gibi ellerini önüne bağladı. "Hocanın misafiridir, saygıda kusur etmeyin" dedi köylülere doğru. |
0% |