Yeni Üyelik
4.
Bölüm

Üç Gölge Köyü 4

@18_murat_18

Hepsi bana bakıyordu.

Bunları söyleyen gence teşekkür ettim. "Kalabileceğim bir yer var mı?" diye sordum.

Halledeceğini söyledi ve köy kahvesinden çıktı. Beyaz bir atı vardı, atın üzerine atlayıp köy ormanına doğru ilerledi.

Çocuğun dediklerinden sonra köy ahalisi bana ilgi göstermeye başlamıştı.

Sofranın başköşesine oturtup bana sorular sormaya başladılar. Onlar bana soru sordukça ben de onlara sormaya başladım. Ama aklımda hep köyde neden cami olmadığı sorusu beliriyordu. Gereken cesareti topladıktan sonra onlara sordum.

"Köyünüzü dün gece biraz çıkıp inceledim, ama cami bulamadım. Nerede ibadet yapıyorsunuz?" diye sordum.

Başta hiç biri bir şey söylemedi, lafa atılmak içlerinden gelmemiş gibi birbirlerine bakıyorlardı.

Aralarından bir tanesi söze atılıp, "Köyün nüfusu zaten az, camiye gerek yok. Belediye gelip sordu, biz istemiyoruz dedik. Camiyle ilgilenecek gücümüz yok" dedi.

Bu adamın söylediklerinden sonra, diğerleri de onu onayladı, ancak bunu söylemek bu kadar basitken neden o kadar eveleyip geveledikleri biraz garibime gitmişti.

Ben çantamdaki eşyaları tekrar çıkarmaya başladım. Kalacak bir yer ayarlanacağı söylenmişti, ama her ihtimale karşı bir dolaba dizdim.

Aralarından bir tanesi kameraya baktı. "Nedir bu?" diye sordu.

"Dedim ya, kamera falan", diğerlerinden daha yaşlı bir adamdı ve kamera görmek onu şaşırtmıştı.

Onlar kamera ile eğlenirken köy kahvesine sinirli olduğu her halinden belli olan bir adam girdi. Adını sonradan öğrendim, Adı Cemşid.

İhtiyarın elindeki kamerayı alıp yere fırlatmaya çalıştı, son anda durdurabildim.

Bunları yaparken; "Köyümüzde çekecek bir şey yok, hepsi uydurma lan bunların" diye bağırıyordu.

Aralarından bir tanesi "Onun için burada değil, öğrenci bu" dedi.

Adam hala sinirliydi ve bana doğru saldırmaya çalışıyordu.

Beni kahveden çıkardılar, çıkaran kahveciydi. Tam yeniden kahveye girecekti, kolundan tuttum.

"Bu adamın bahsettiği şey ne?" diye sordum.

"Boş ver sen onu, onun aklı yerinde değil" dedi.

Kamera elimdeydi, adam tekrar içeri girdi. Ortalık sessizleşmiş, sakinleşmişti. Daha sonra içeriden beni çağırdılar, Cemşid de içerideydi.

"Ben seni gazeteci, haberci falan sandım kardeş, kusura bakma" dedi.

"Öyle olsam bile saldırmanız mı gerekli. Sakladığınız bir şey mi var?" dedim.

Kimseden ses çıkmamıştı, herkes konuşmamaya yemin etmiş gibiydi sanki.

Kahveden çıktım, köyde yürüyüş yapmaya başladım. Ortalık karlıydı, sokakta kimseler yoktu.

Ben köyde yürüyorken yine harabe evlerden birisinin önüne denk geldim. Duvarda anlam veremediğim yazılar yazıyordu ve bir resim çizilmişti.

Resimde üç tane uzun boylu varlık vardı. Kapkaraydılar, kucaklarında bir bebek, hepsi birden ona bakıyordu, etrafında değişik yazılar vardı. (Hatırladığım kadarı ile bu yazılarda "DOĞ" yazdığını belirtiyor)

Ben bu eve doğru bakarken arkamdan at sesi duydum, gelen o gün kahvedeki çocuktu.

"Hayırdır kardeşim?" dedi. Bu sefer güler yüzlü bir hali vardı.

"Bu evdeki resim, tarihi eser mi acaba?" dedim.

Gülümsedi, "Bilmiyorum, doğduğumdan beridir bu burada duruyor" dedi.

Adını, bu köyden olup olmadığını, ormanda ne aradığını sordum.

"Adım Azad, bu köyde doğdum, bu köyde büyüdüm. Annem doğduğumda ölmüş, babamla da görüşmem, kendimi bildim bileli hoca sayesinde büyüdüm, onun sayesinde geliştim" dedi.

Hoca dediği adamı merak ediyordum.

"Bu hoca kim? Beni onunla tanıştırabilir misin?" dedim.

"Zamanı var kardeşim, zamanı var" dedi.

Ama benim zamanım yoktu, burada daha ne kadar kalabilirdim ki, neyse deyip konuyu geçiştirdim.

Kalacak bir yer ayarlayıp ayarlamadığını sordum.

Eğer istersem onla kalabileceğimi söyledi. Eli yüzü düzgün, delikanlı birisiydi Azad, seve seve kalırım dedim.

"Yalnız mı yaşıyorsun, hocan rahatsız olmasın?" dedim.

"Olmaz olmaz, arada ziyaret eder, ama rahatsız olmaz" dedi.

 

 

Loading...
0%