Yeni Üyelik
6.
Bölüm

Üç Gölge Köyü 6

@18_murat_18

Odama girip uyumaya çalışmaya devam ettim. Azad'ın sesleri eşliğinde zor da olsa uyumuştum.

Sabah olduğunda aşağıya indim, fakat Azad yoktu.

Üst kata odasına çıktım, kapıyı tıklattım, ses vermedi. Tekrar çaldım yine ses vermedi. O sırada arkamda, "Beni mi aradın" diye beliriverdi. Korkup bağırmıştım.

Azad güldü. "Kahvaltı hazır, hadi gel" dedi.

Korkmuştum, ama bir şey diyemedim. Dün gece gelen sesleri sormak istiyordum, fakat cesaretimi toplayamadım.

Azad, köye doğru ilerledi atıyla, bana da bir at getirdi.

"Bu atı nereden buldun" diye sordum.

"Köyden aldım, okul işlerin için işine yarar" dedi.

Teşekkür ettim, ben de atladım ata.

Azad köye doğru gidiyordu, ben de artık ödev için yola çıkmaya karar verdim.

Toprak örnekleri toplayıp fotoğraflar çektim. Atın üstüne atlayıp köye doğru gitmeye başladım.

Köye giden patikadan geçerken, ağaçların arasında iki tane gölge gördüm. Bembeyaz karlı havada o kadar net gözüküyorlardı ki, emindim gördüğüme.

Simsiyah çarşaf içindeydiler, boyları çok uzundu, iki insan boyundaydılar. Hızlı hızlı yürüyorlardı.

Korkmuştum, peşlerinden gitmek imkânsızdı o anki korkuyla, zaten gidecek cesaretim de yoktu.

Köye varmıştım. Köy kahvesine gittiğimde insanlar beni hoş karşıladı, çay söyleyip halimi hatırımı sordular.

Her şeyin yolunda olduğunu söyledim.

Azad'ın zaman zaman dengesiz hareketler yapabileceğini, anlayışlı olmam gerektiğini söylediler.

Hiç de dedikleri gibi birisi olmadığını söyledim Azad'ın.

Kahvede oturduktan sonra Azad'ın evine doğru gittim. Atı kapının önündeydi, alt kapı da açıktı. Kapıdan içeri girip; "Ben geldim kardeşim" dedim. Ses gelmiyordu.

Tekrar "Azad" diye seslendim...

Ortalıkta hala Azad yoktu. Kendi odamın olduğu kata çıktım, ses seda yoktu yine. En üst kata çıkıp Azad'ın odasına bakmam gerekiyordu. Çünkü evin her yerini aramıştım.

Azad'ın kapısının önüne geldiğinde, içeriden Azad'ın sesi geliyordu. Yine Arapça bir şeyler konuşuyordu, ancak bu sefer farklı bir ses daha vardı sanki.

Çok ince, çok tiz bir sesti, sanki bir yandan da enstrüman sesi gibi geliyordu.

Sesler iyice yükselmişti ve ben gerçekten korkuyordum, kapının altından dumanlar çıkıyordu.

"Azad!" diye bağırıp, içeriye girdim. Azad odadaydı, ama bir gariplik yoktu ortada, sadece yüzüme bakıyordu öylece. Ne oldu kardeşim der gibi bir ifade takındı.

"Bağırıyordun, acı çekiyor gibiydin Azad" dedim. Öyle bir hal takınıyordu ki kendimi şizofrenmiş gibi hissediyordum.

"Ben mi?" diye sordu.

Bu sefer konuyu geçiştirmeyecektim.

''Evet sen'' dedim. ''Sesin bütün her yeri inletti hatta Azad.''

"Yanlış duydun herhalde" dedi ve odadan dışarıya çıktı. Peşinden gittim.

"Hayır yanlış duymadım, seni rahatsız eden bir şeyler mi var?" diye sordum.

"Saçmalama Oktay" dedi. Ne rahatsızlığı.

Korkum geçmişti, çünkü o an tamamen Azad'ın hareketlerine odaklanmıştım.

"Peki" dedi. "Madem merak ediyorsun gel gidip göstereyim"

Bu dedikleri korkutmuştu beni, ancak merak ediyordum.

Azad dünyada görebileceğiniz en iyi huylu insanlardan birisi gibiydi, ama yalnız kalınca neden böyle şeyler yaşıyordu, ya da köydekiler neden onun sıra dışı şeyler yapabileceğini söylüyordu, merak ediyordum doğrusu.

Kapının önündeki atlara atladık, köyün içine doğru gidiyorduk. Azad hiç bir şey söylemiyordu. Bana seslenip, "korkacak bir şey yok, sadece merakını gidermek istiyorum" dedi.

Onun kendinden emin halleri insanı rahatlatabiliyordu. En sonunda köydeki o içinde resim olan harabe evlerden birine girdik.

Attan aşağıya atladı. "Bu köyde kimse geceyi dışarıda geçirmez. Kimse yeni güne sokakta başlamaz. Herkes evinde girer yeni güne'' dedi.

Bunları neden söylediğini sordum.

''Bu köyün sahipleri olduğunu ve onların gece dışarıda fazla sayıda insan görmek istemediklerini'' söyledi.

Köyün sahipleri kim diye sormak gelmiyordu içimden, çünkü az çok tahmin edebiliyordum.

Saate baktım, saat gece yarısına on beş dakika vardı. "Gerçekten görmek istiyor musun?" diye sordu.

Korkmaya başlamıştım.

Azad halinden emin gibiydi, ancak o da durmak istemiyordu gece yarısı dışarıda, halinden belliydi.

Atlara atladık ve hızla Azad'ın evine doğru ilerledik. Zaman hızla geçiyordu ve nihayet eve varmıştık.

Eve girdiğimizde saat 12 olmamıştı. Azad bana bakıp, "Eğer istiyorsan yarın gidebilirsin" dedi.

"Burada kalacak değilim" dedim.

Azad salonda bir başına oturuyor ve dertli görünüyordu. Onun zor bir hayatı olduğu belliydi, annesini kaybetmiş, babasını görmüyor ve yalnız bir hayat yaşıyordu.

Yanına gittim, artık benim de onun bir kardeşi olduğunu söyledim, ancak tabi ki bu onu teselli edecek değildi.

"Peki neden sen de gitmiyorsun bu köyden?" diye sordum.

"Gidemem" dedi.

"Neden" diye sordum tekrar, fakat cevap vermedi.

Ben odaya çıktım, 5-10 dakika sonra da Azad'ın odasına çıktığını duydum.

 

 

Loading...
0%