Yeni Üyelik
13.
Bölüm

Üç Gölge Köyü Final

@18_murat_18

Elime bir kâğıt verdi, "Vil hak Zahize'n şerri" yazıyordu. Bu sözü uzun uzun okumaya başladım. Seansa başlayacaktık ki Azad durdu.

"Dur bir dakika" dedi. Ne olduğunu sordum.

"Kitap... Kitap evde kaldı" dedi.

Kitap olmadan seansın başlaması imkânsızdı, yapacak bir şey yoktu. Azad yanımdan kalkıp eve doğru atını sürmeye başladı. Ben de sağda solda etrafı izliyordum.

Azad gözden kaybolmuştu, dere kıyısına kadar indim ve bir sigara yaktım. Bu köye gelmeden önce bunların başıma geleceğini düşünebilir miydim ki?

Azadı beklerken epey bir sigara içmiştim, saat de geç olmaya başlamıştı zaten, çimlere uzanıp Azad'ın gelmesini bekliyordum, ancak gelen giden yoktu.

Ben Azad'ı beklerken arkamdan üç tane gölgenin yürüdüğünü hissettim. Ayağa kalkıp dereye baktım, derede herhangi bir şeyin yansıması yoktu, ancak emindim bir şeylerin arkamdan geçtiğine.

"Azad!" diye seslendim, ses veren yoktu. Kafamı tekrar dereye doğru çevirdiğimde derenin karşı ucunda 3 tane o gölgeli şeyleri gördüm.

Up uzundular, gecenin karanlığı onları bu sefer gerçekten korkunç kılmıştı. Sesleri yıllar önce kaybettiğim annem, babam ve evlatlık kardeşime aitti, bana sesleniyorlardı.

O an Azad'ın, "Bir gece birisi senin adını söylerse ve bu ses sevdiğin bir kişinin sesine aitse kaç oradan" demişti. Geriye doğru adım attım, onlar da hızla bana doğru geliyorlardı.

Ata koşup üstüne atladım, ormanın içinde hızla kaçarken at birden durdu. Önümüzde bir şey yoktu, ancak at hareket etmiyordu, sanki eve gitmek istemiyor gibiydi.

Atın üstünden inip koşmaya devam ettim. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi, bacaklarımın adım atacak dermanı yoktu ancak eve gitmem gerekiyordu. Bütün gücümle koşup kendimi evin önünde buldum.

Kapı açıktı ve bütün odanın lambaları yanar vaziyetteydi.

Evin her köşesi dağıtılmıştı, didik didik edilmiş gibiydi. Hızla Azadı aramaya başladım. Azad'ın odasına doğru çıkarken yerde bazı ayak izleri gördüm, hatta birden çok ayak izi vardı. Ağır ağır merdivenleri çıktım.

"Azad" diye sesleniyordum, ses yoktu. Ve sonunda Azad'ın odasının kapısının önüne gelmiştim. Kapıda tırnak izleri, çamur ve kan izleri vardı.

Ağır ağır kapıyı açtım. Azad elleri bir halatla arkadan bağlı bir şekilde yatıyordu. Kafasından kanlar akıyordu, şakaklarından içeriye bıçak darbeleri ile oyuklar açılmıştı.

Hayatımda çok kez ölü gördüm, yıkadım ama bu kadar taze bir ceset ilk defa görüyordum.

Azad ölmüştü. Ağzı yüzü yara bere içindeydi, acımasızca katledilmişti.

Polisi aramak istedim, arayamazdım. Bu bir şekilde benim üstüme kalabilirdi. Odadan çıktım, nereye gideceğimi bilmiyordum.

Azad benim o köyde kardeşim gibiydi. Bana kendisini bir kardeş gibi hissettirmişti ve ağlamadan duramıyordum.

Tekrar Azad'ın yanına çıktığımda üst katta bir mektup gördüm. Acele ile yazıldığı çok belliydi, ancak Azad'ın yazısı olduğunu anladım. Çünkü kitaplarını karıştırırken bir defterde onun el yazısını da görmüştüm.

***

Mektupta;

"Oktay kaç bu köyden, eğer hala hayatta isen kaç bu köyden, Benim katilim ne Havis ne Efhas ne de Hoca olacak.

Onlar seni korumak için önünde duracaklar, sakın ha eve gelme, hatta bu mektubu okuma, benim katilim bu köyün insanları, beni onlar öldürüyor" yazıyordu.

Azad köydeki yerliler tarafından öldürülmüştü. Köye doğru koşmaya başladım. Köyde kimse yoktu, hiç kimse. Herkes gitmişti. Azad'ı öldürüp köyü terk etmişlerdi.

O gün köyde kamera gördüklerinde tepki göstermelerinin sebebi, köyün adının basında çıkabilme ihtimaliydi.

Olaydan sonra öğrendik ki, hepsi Azad'ı öldürmeden 2 ay önce herkes şehirde ev köy almış, hazırlık yapmışlardı

Köyde en ufak bir insan belirtisi dahi yoktu. Üç Gölge Köyü terk edilmişti.

Onlar Azad'ı öldürüp bu lanetten kurtulmak istiyorlardı ve başarılı da olmuşlardı.

Üç Gölge Köyünün adı da; Havis, Efhas ve Hoca'dan geliyordu. Hâlbuki o kadar netti ki her şey.

Dere kenarında beni eve göndermemelerinin sebebi de oydu. Azad ölmüş olsa bile, benim bedenimde Zahize'yi canlandırabileceklerdi.

Polise, sağa sola hiç bir yere haber vermeden eve gittim. Ev kapısının önünde bu sefer üç küçük çocuk vardı, bembeyaz elbiseler giyip ağlıyorlardı.

Onlar Havis, Efhas ve Hocanın suretindeki çocuklardı. Kafalarını bana çevirdiler, elleriyle köyün çıkışındaki patika yolu gösterdiler.

Ben de kaçtım. Hiç bir şey yapamadan, hiç bir şey edemeden kaçtım.

Kaçtım ve Azad'ın ölmesinin etkisinde bir ömür geçireceğimi bilerek yeni bir hayat kurmak için çabaladım.

***

• Oktay Ar: Şu an Eskişehir Hasan Polatkan'da yaşıyor. Bu olaylardan sonra kekeleme ve hafıza kaybı sorunları var.

• Azad D***: bir ay sonra ihbar üzerine cesedi bulundu. Otopsi sonucunda cinayete kurban gittiği anlaşıldı, yıllarca sürdürülen mahkeme sonucu fail-i meçhul bir şekilde dosya kapatıldı.

•Havis, Efhas ve Hoca: Oktay Ar belli aralıklarla onların kendisini ziyaret ettiğini geceleri evinin önünde bu gölgeleri ara ara gördüğünü. Ona bir zarar vermediklerini söylüyor.

****

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

18_Murat_18

 

 

Loading...
0%