Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Aynalar 3

@18_murat_18

Saat: 14.44

Neler olduğunu yazacak kadar sakinleştim, öyle umuyorum.
Bu pazar kahvaltımı her zaman olduğu gibi artık yüzüne aşina olduğum tostçumda yaptım. Tost dediysem, öyle bildiğiniz tostlardan değil, koca tabakla gelir ekstra malzemesini sen kendin koyarsın, hangisinden ne kadar istersen. Bir de kahvaltılık ayarla usta derseniz masadan kuş sütü eksik olmaz.

Keyifle yaptım kahvaltımı, ustama parasını verip selamını aldım, ellerimi-yüzümü yıkadım lavabosunda, önüme döndüm tam çıkıyorum ki, elemanlardan biri, az önce paket servisten döneni, şeytan görmüş gibi baktı yüzüme. Toparlayamadı da bu sefer yetişkin "benzede”leri gibi.

Ne oldu oğlum? diye sordum, tepemin tası atmıştı bu sefer, konuşturacaktım bu çocuğu, tuttum kolundan, sarstım "ne oldu oğlum?"

O ara Aydemir usta diğer elemanlar filan ayaklandılar, hayırdır gibisinden. Başı kalabalıklaşan çocuk iyice telaşlandı aynen yazmaya çalışacağım:

-"Selim? Bir terbiyesizlik mi yaptı bizim hayta?"

-"Yok, ustam, bana bir şey anlatacak o aramızda"

-"Allah Allah hayrolsun yahu daha demin gülüşüyorduk, neye kızdın anlamadım"

-"Vallahi bir şey yok, biz bir iki dakika dışarıda konuşalım geleceğiz" göz kırptım, gülümsedim, ortam yumuşasın diye bin bir hale girmiş olmalıyım.

Dışarı çıktık, çocuğu karşıma aldım, çocuk dediysem, 16 yaşında var, aklı fikri yerinde
"oğlum, anlat bana ne olduysa, bir şey demeyeceğim bak ustana da bir şey uydururuz, sadece ben bileyim".

Anlattı, bir an için yüzümün yerinde gördüğü yüzü, gözlerimin arkasında gördüğü yüzü anlattı.

Elmacık kemiklerimin üzerinden gerilmiş olan saman rengi derimi, inci gibi dişlerimi meydana çıkaran ama gülüşe benzemeyen, lanetli, sırıtmış incelmiş dudaklarımı anlattı, göz yuvalarıma küçük gelen içine kaçmış yeşil renkli gözlerimi (ki kahverengidir normalde) anlattı.

"Amca deli derler bana, hayal gördüm ben" diye yalvardı. Nerdeyse ağlayacaktı, tamam dedim, aramızda. İkimizin arasında. Alnından öptüm, cebine parayı sıkıştırdım, git dedim. "Aydemir ustan bir şey derse benim söylediklerimi tekrarla."

Saat: 22.27. Saatlerdir düşünüyorum.

Başıma gelen şeyler, daha önce buna benzer bir vaka da çalışmıştım ama tamamen zırvadan ibaret olduğu ortaya çıkmıştı.

Belki de şimdi de öyleydi, ben, mücadeleyle geçen onca yıl, nezarethanelerde yediğim dayaklar, arabamın defalarca patlatılan camları-lastikleri, karımla ayrılışım, olmayan çocuğumuz, annemin gözlerimin önünde eriye eriye ölüşü.

Ben, ben deliriyordum belki de? En sonunda kafayı yemiştim, inceldiğim yerden kopmuş, dağılmış bitmiştim.

Eğer bu sabah dinlediklerim olmasa bunlara kolayca inanıp bir rehabilitasyon merkezine yatabilirdim, hemen yarın! Ama hayır, işler göründüğünden çok ama çok farklıydı, fazla farklı.

Bu gece nasıl geçecek bilmiyorum, gene oturma odasında sızarım sanırım, birazdan kaydı başlatacağım.

Yarınsa özel bir randevum var, anlayışlı patronumdan izin koparmayı başardım ve evimin tüm odalarına da birer ayna astım, hole de tabi. bu gece, büyük gece, yarın gün, büyük gün.

26 Nisan 1999 pazartesi (cadde kafe) saat: 10.57

Banyodaki aynada bir sıkıntı yok, diğerlerinde de, kaydı izlemeyeceğim ama yine de kaseti diğerlerinin arasına koydum.

Patronumdan izin aldım, birazdan bir ruh bilimci ve şimdilerde doçent olan bir ilahiyatçı ortaokul arkadaşım ile buluşacağım, kafenin cam kenarı masalarından birindeyim. nerdeyse gelirler..

Az önce de kaya ile beraberdik, vefalı arkadaşım ihtiyacım olduğu her an arayabileceğimi, elinden gelen hiçbir yardımı esirgemeyeceğini söyledi, hatta bu gece onda kalmam konusunda ısrar etti ama küçük bir çocuk gibi korkup kaçacak halim yok. Hem, nereye kadar kaçabilirim ki zaten?

26 Nisan 1999 pazartesi (ofis) saat: 20.37

Ayaklarım eve gitmedi. Onun yerine bu sıralar ondan daha fazla yuvam olan ve beni daha sıcak karşılayan ofisime doğru yönlenmişlerdi.

Masamda oturmuş, sessizlik ve kâğıt yığınının arasında, öğlenki buluşmada duyduklarımı sindirmeye çalışıyordum.

"Bir musallat olma durumu söz konusu olabilir" demişti doçent, “eviniz, paralel evrende bir boyutsal geçiş bölgesi ile çakışmış olmalı" demişti ruh bilimci metafizik uzmanı.

Farklı boyutlar, paralel evrenler, musallat... Neler dönüyordu Allah aşkına? Düne kadar bana herhangi bir sözcük ten daha yakın olmayan bu harfler yığını, artık tamamen kararan hayatımın yazılı belgeleriydi adeta.

Ruh bilimci Kenan Bey, "aynalar, biz metafizik uzmanlarının üzerinde hala tam olarak uzlaşamamasıyla beraber, oldukça büyük bir çoğunluğumuz onların birer boyut değiştirme kapıları, karanlık ya da bir diğer deyimle paralel-bilinmez dünyaya açılan geçitler olduklarına düşünüyoruz.

Eğer paralel evrendeki özel bir nokta ya da bölge ile bizim dünyamızdaki bazı spesifik bölgeler çakışırsa, diğer boyutta bulunması muhtemel metafizik öğeler için (onlara herhangi bir isim vermek ne kadar akıllıca bilemiyorum, canavar-ruh-canlı gibi terimler tam olarak karşılamakta oldukça yetersiz kalıyor) dünyamıza ve hali hazırda bulunduğumuz boyuta geçme şansı doğuyor.

Bunun içinse bazı zayıf noktaları, boyutlar arası çatlakları ve gedikleri kullanıyorlar ki aynaların da bunlardan biri olduğuna inanıyoruz. Aynalar vasıtasıyla bu öğeler evinize dolayısıyla dünyamıza sızmış ya da sızmaya çalışıyor olabilir.

Aynalardaki çatlaklar ise geçitteki öğenin oldukça yoğun bir enerjiye sahip olduğunu gösterir ki bu oldukça nadir rastlanan bir durum zira bu tarz öğeler genelde aynadan ve ya diğer başka çatlaklardan fark edilmeksizin geçmekte ve kâh aramızda yaşamaya kah biraz gezinip geri dönmeye daha meyilliler.

Ancak selim bey, anlattıklarınıza göre geçitte bulunan şey oldukça güçlü ve muhtemelen kötü niyetli bir madde üstü öğe. Size evinizi değiştirmenizi ve insanları bu konuda uyarmanızı önersem, fazla mı ileri gitmiş olurum?"

 

Loading...
0%