Yeni Üyelik
16.
Bölüm

Cinlerin Oyunu 11

@18_murat_18

devam edece

Uyandığımda Cemallerin evindeydim, başım ağrıyordu ve büyük bir şişlik vardı.

Bana ne olduğunu Cemale sordum. Benim arkamdan geldiğini ve beni izlediğini, benim evin lambasına bakarken durduk yere kendimi duvarlara vurduğumu söylüyordu.

Bunlara alışmıştım. "Peki lambalar yanıyor muydu" diye sordum.

"Hayır, kapalıydı hepsi" dedi.

Artık normal insanların görmediği şeyleri görüp, onlarla iletişim kurabiliyordum. Bu beladan kurtulamadığım açıktı. Samme ölmemişti, ölmüşse bile soyu bana rahat vermiyordu.

Bursa'dan bir arkadaşımı arayıp Sammeyi öldürdüğünü iddia eden adamın evine gitmesini ve telefonla konuşmamızı sağlamasını istedim. Sağ olsun beni kırmadı Fidyekizik köyüne gitti.

Sabah kahvaltısından sonra bana bir mesaj attı.

"Kardeşim burada işler karışık, yarım saat sonra beni ara" Mesajını okuduktan sonra beklemeye başladım. Acaba ne olmuştu.

Zaman geçmişti. Tekrar Bursa'ya telefon ettim, arkadaşım telefonu açtı. "Hazırsan söylüyorum durumu" dedi.

"Anlat kardeşim" dedim.

"Evine gittiğimde adam yoktu. Ben de kahvedekilere sorayım dedim. Adamı sormamla beni kovalamaya başladılar. En son köyün yaşlılarından birine sordum.

''Adamın yaklaşık 1 ay önce kafayı yiyip dağlara kaçtığını, gördüğü herkese "evinize girin Samme sizi görmesin" dediğini söylüyor'' dedi.

Adam şimdi kayıp mı dedim.

"Yok, Adam ölmüş, daha bu sabah cenazesi kaldırmışlar. Senin haberin var mıydı" dedi.

Yoktu dedim ve Samme'nin resmen benimle oyun oynadığını fark ettim.

"He bir de bir mektup var" dedi.

"Sana nereden ulaştı" dedim.

"İhtiyar verdi, dinle okuyorum" dedi. Ve başladı okumaya...

Okuyacağınız metin Aramicedir. Şayet inancınız zayıfsa ve böyle rituellerden çekiniyorsanız okumamanızı istiyorum.

"Mene-i tüm velkıyatı zuhviyeş... Güm mesine kul emte nen meali cümmet em velkü." (Sen bir cinniayi öldürmeyi bir toprak öldürmek kadar kolay mı sandın ey çamurun soyu)

Arkadaşım mektupta yazan bu cümleyi okuduktan sonra araştırmıştım. Kendisine teşekkür ettim ve telefonu kapattık.

Annem yüzümden haberlerin kötü olduğunu anlamıştı. Artık akıl alacak biriside kalmamıştı. Evimize giremiyorduk ve bu durum artık canımızı sıkmıştı.

Annemi ilk kez sinirli görüyordum ve " düş önüme, evimize gidiyoruz" dedi. Annemin bir dediğini iki etmezdim.

Öğlene doğru tekrar evimize gittik. Kapıyı açtık, her şey normal gibi duruyordu. Annem alt katı kontrol ederken ben üst kata çıktım.

Odama çıktığımda bir farklılık görmemiştim, kıyafetlerim yerli yerindeydi. Hatta perde bile bıraktığım haldeydi diyebilirim.

Ortalık temiz gibi görünüyordu. Annemin de içine sinmişti. Umarım delirmişimdir ve bu gördüklerim hayal ürünüdür diye düşünüyordum, ama her şeyin farkındaydım.

Gece olmuş, karanlık çökmüştü. Hayatımda ilk defa odamda yalnız olmadığımı o gece hissetmiştim. Yani başımda olduğunu hissediyordum.

Odamda dolaştığını hissediyordum ve ses çıkaramıyordum. Şu an sizlerin bile yani başında 3 kabileden cin varken, ben bu cinlerin hem varlığını biliyor, hem de varlıklarını hissediyordum. Artık alışmıştım diyebilirim.

Ve daha fazla dayanamayıp o cenazeyi gördüğüm dere kenarına doğru yürümeye başladım. Odadan beraber çıktığımızı, patikadan beraber yürüdüğümüzü bile hissediyordum.

Dere kenarına gelmiştim. Ortada kimseler yoktu. Yolda giderken telefonla Cemali arayıp annemin yanında durması gerektiğini, mümkünse onu Selda ablalara götürmesini rica etmiştim.

Neyse ki dediğimi yapmıştı, içim rahattı. Bir şey olacaksa da bana olmasını istiyordum.

Dere kenarına gidip oturdum. Çalı çırpı ile ateş yakıp gölgelerin gelip gelmediğini izlemeye başladım.

Ortada bir hareketlilik yoktu. Biraz zaman geçtikten sonra ateşin şiddeti artmaya başladı ve ortalıkta gölgeler cirit atıyordu.

Ortalığı kahkahalar ve gülüşme sesleri inletiyordu.

Ben kafayı yiyecek dereceye gelmiştim. Derenin bir ucunda babamı görmeye başladım, yanına beni çağırıyordu. Gitmek için can atıyordum, ama onun cin olduğunun da farkındaydım.

k

Loading...
0%