Yeni Üyelik
17.
Bölüm

Cinlerin Oyunu 12

@18_murat_18

Onun babam olmadığını biliyordum. Kafamı diğer yöne çevirdiğimde bu sefer annemi görüyordum. O da beni yanına çağırıyordu, ama ne gözleri, ne de elleri anneminkilere benziyordu.

Ben bu olanları izlerken, çalılardan küçük bir çocuğun beni izlediğini gördüm. Bu çocuğu tanıyordum, bu o adamın çocuğuydu. Henüz daha 10 yaşında olmasına rağmen bizim köyümüze nasıl gelmişti, bilmiyorum.

Hemen ayaklarına baktım, evet bu oydu.

Karşıma geçti, sesini ilk defa duymuştum. Sesi bir çocuk için çok kalındı. Benimle sohbet etmeye başladı, onun oturmasıyla gölgeler bir an kaybolmuştu.

Yaşına göre çok olgun konuşan bir çocuktu... "Selamun aleyküm" dedi. Selamını aldım.

Artık hiç bir şey bana ilginç gelmiyordu. "Beni hatırladın mı, belki şimdi korkuyorsun ama senin iyiliğin için buradayım" dedi.

''Hatırladım. Seni buraya kim gönderdi'' dedim.

"Samme benden ailemi aldı. Oğlumu ve eşimi öldürdü" dedi.

Şaşırmıştım, O adam ve yaşlı kadın senin oğlun ve eşin mi dedim. Evet der gibi başını salladı.

Şimdi bizler için intikam zamanı evlat dedi.

Söyledikleri beni adeta hipnotize ediyordu. Hocanın babası, nasıl olur da torunun kılığına girerdi.

Bu köyü bildiğin aşikar, senden istediğim malzemeleri getirmen gerek, gün doğmadan bu iş halledilmeli dedi.

Tek başıma gidemeyeceğimi söyledim.

Bu gece bu iş halledilmezse akşamına bir yakınını daha kaybedebilirsin dedi.

Bu dediklerinden sonra gitmemem imkânsızdı. Nelere ihtiyacımız olduğunu sordum.

"Evvela köye gidip 2 bakır tepsi bul. Ardından ahıra gidip koyun pisliği topla gel. Daha sonra ormana gideceksin. Defne ağacının yapraklarını toplayıp benim yanıma gel.

Ormanda sırtı sana dönük ağaçlara bakan beyaz elbiseli kız çocukları görürsen de yanlarına gitme. Sana belki zarar vermezler, ama onları görmek de hayırlı değildir" dedi...

Dediklerini yapmak için köye doğru yol aldım. Patikadan yürürken bir sigara yaktım ve eski hayatımı ne kadar özlediğimi fark ettim. Bir hiç uğruna hayatım mahvolmuştu.

Evimize gidip bakır tepsiler aldım, tam odadan çıkacakken annemin pencereden bana ters ters baktığını gördüm. Yüzü bembeyazdı, yüzünden öfke saçılıyordu.

Onun annem olmadığını biliyordum, gözlerimi yumup dua ettim.

O esnada aşağıya inmiş, yanıma doğru geliyordu. Ayaklarına baktım, ayakları tersti. Ayaklarına baktığımı anladığında çığlık atarak ormana doğru koşmaya başlamıştı.

Arkasından bakmadım bile, yoluma devam ettim.

Köydeki hayvan ahırına girdiğimde ise ahırın içinde oyun oynayan 4 tane çocuk gördüm. Belliydi, onlarda cinlerdendi. Ama onlara da aldırış etmedim, koyun keçi pisliğini alıp çantama koydum.

Kapıdan çıkarken beni oyuna çağırdılar, yanlarına gitmeyince onlar da sinirden bağırıp koyunlara keçilere zarar vermeye başladılar. Hayvanların acı çığlığını duya duya köy yolundan, patika yola doğru yürüyordum.

Her ağacın başında beni izleyen cinnileri görüyordum. Her ağacın kökünde Vel üezü zubariyeşh yazıyordu.

"Vel eüzü zubariyeşh" yazısı her yerde gözüme gözüme giriyordu. Okumamaya çalışıyordum. Bu yazı cinnialara aşık olduğumuzu ve bizi kendi alemlerine katmalarını talep ettiğimizi ifade ediyordu.

Bin bir zorlukla bu yazıları okumadan dere kenarına, çocuğun yanına kadar gittim. İstediklerini bıraktıktan sonra, birlikte defne yaprağı toplamak üzere yola koyulduk.

Yürürken yine ayaklarına bakıyordum. Evet, bu o çocuktu içim rahatlamıştı.

Ormanda defne yaprağı ararken durmadan dua ediyordu. Birlikte nihayet yaprakları bulmuştuk ve tekrar derenin başına oturduk.

Yaprakları topladıktan sonra, dere kenarından eşyaları almaya geri gittik. Bu çocukla beraber iken sanki cinler saldırıyı kesiyor gibiydi, ağzı dua etmekten hiç durmuyordu.

''Bu ritueli burada yapamayız, gölgelerin üstümüzde hareket etmesi gerekiyor'' dedi.

Yakınlarda bir mağara olduğunu ve orada bu ritueli yapabileceğimizi söyledim. Birlikte oraya gittik.

 

Loading...
0%