Yeni Üyelik
19.
Bölüm

Cinlerin Oyunu 14

@18_murat_18

Bu konuları sonra konuşuruz deyip uyumak için odama çıktık. Henüz odama girmeden, "Olmaz, burası olmaz. Bu odayı, burayı mesken edinmişler" dedi.

Odanın çok kirli olduğunu söylemişti. Ben titiz bir adamdım. "Nasıl ya, temiz işte" dedim.

Eliyle beni kenarı itti. Euzu besmele çekip odaya adım attı.

Odanın lambasını yaktım, fakat söndürmemi istedi. Sadece mumları yakmıştım. Odaya anlamsızca bakıyordu ve birden yatağı çekmişti. Küçük bir cüssesi vardı, ama yatağı olduğu gibi çekip kenara fırlatmıştı.

Ve görmüştüm. Odamdaki büyüsel metaryelleri görüyordum. Bahsettiği kirlilik, pislik işte buydu.

Yatağımın altında hayvan sakatatları, hayvan derileri, etlere kemiklere sarılmış kıl parçaları, çok çeşit nazar boncuğu ve onlarca şey vardı.

"Allahu ekber" diye diye onları yerden topluyor poşete dolduruyordu. Kokudan midem kalkmış, bayılacak gibi olmuştum.

Yatağın ardından elbise dolabını çekti, durum yine aynıydı; hayvan sakatatları, pisliği her yeri kaplamıştı.

Bunların hepsini topladıktan sonra, evin avlusuna inelim dedi...

Avluya indik. "Bu iş, bu büyü..." dedi.

"Ee ne olmuş" dedim.

Kemikleri gösterdi. Kemiklere Arapça bir şeyler kazınmıştı. Tırnakla kazınmış olduğu belliydi, ama insan tırnağı olmadığı da belliydi. Arapça, ''Bursa'' yazıyordu.

Çocuk kafasını kaldırdı. "Bu iş Bursa'da çözülecek" dedi.

Bunu duyduktan sonra sinirlenmiştim. Çocuğun gırtlağını sıkıp "neden Bursa'da çözülüyormuş ulan şeytanın oğlu? Sende Sammeye aşık oldun değil mi ...... çocuğu?" deyip boğazına sarılmıştım.

Gözüm dönmüştü. Bunları yapan ben değildim, farkındayım, ama kendimi tutamıyordum. Yüzü kıpkırmızı olmuştu, küçük bedeni elimde kalacak gibiydi.

O sırada arkamı döndüm. Gördüğüm şey boğazını sıktığım çocuktu...

"Beni değil, o küçük bedenli yavruyu öldürüyorsun" dedi.

O an kendime geldiğimi hatırladım.

Yere çöküp ağlamaya başladım. Olan şeylere aklım ermiyordu. ''Ne yapacağız'' diye sordum.

Bu meseleyi sen Bursa'da çözeceksin dedi.

Bursa'ya dönmek her şeyi bitirecekti. Bu sefer ben de inanıyordum, ama inanın korkuyordum.

Çocukla bahçede oturup bu konuyu konuştuk.

"Bu büyüler sana yapıldı. Benim gücüm orada seni korumaya yetmeyecek ve cinnia beni boyutuna kabul etmeyecek. Onlar seninle telepati kurmak istiyor" dedi.

''Ne yapacağımı bilmiyorum, bir cinni nasıl çağrılır onu bile bilmiyorum'' dedim.

Cebinden gümüş bir yüzük ve bakır bir muska çıkardı. Muskanın içinden kendi fotoğrafını söktü.

Bunun içine koyabileceğimiz bir fotoğrafın var mı dedi. Cüzdanımdan bir fotoğrafımı verdim..

Fotoğrafta gözlerimin üstünü iğne yardımı ile deldi ve okuduğu bir ipi o delikten geçirdi. Fotoğrafı muskanın içine koyup muskayı kapattı.

''Inne velhali min şerri kem mecid'' dedi.

Gideceğin yer Sammenin yaşadığı dağ; Katır dağları.

Bu muska seni koruyacaktır. O yüzüğe de iyi bak, o yüzük eğer hızlı bir şekilde kararmaya başlarsa hemen o ortamdan çık" dedi ve gitmeden sabah namazını beraber kılmamızı istediğini söyledi.

Avluda abdest alıp namaz kıldık. Korkuyordum. Tek başıma olmak, annemi yalnız bırakmak ve geri dönüp dönmeyeceğimi bilmemek beni korkutuyordu.

Sabahın olmasını, güneşin doğmasını bekliyordum. Günün doğmasıyla köy meydanına gidip, Cemalden arabasını ödünç istedim. Sağolsun yine kırmadı beni.

Anacığım ile helalleştim, doya doya sarıldım ona, gözlerini öptüm.

O ağlıyordu, ben ağlıyordum. Gör bak her şey düzelecek dedim.

Annemi de evde tek bırakmak istemiyordum, Selda ablalarda kalacaktı. Onların yalnız olmadığını bilmek bana huzur veriyordu.

Arabaya atladım ve Bursa'ya doğru yola çıktım. Çok şükür iyi bir yolculuk geçirdim. İfritler beni belaya çekmemişti.

Bursa'da, merkezde biraz zaman geçirdim. Cinnia yi görebilmek için karanlığın çökmesi gerekiyordu ve nihayetinde saat geç olmuştu. Katırdağına doğru arabamı sürdüm.

 

Loading...
0%