Yeni Üyelik
8.
Bölüm

Cinlerin Oyunu 3

@18_murat_18

Yarım saat geçtikten sonra ben de aşağıya indim. Okan'ın abisine sarılıp, köyden şehre giden minibüslerden birine atladım. Olanlar kafamı çok katıştırmıştı.

Gece 2-3 gibi şehre vardım. Yurdun kapısı kapalıydı. Okuldan Vedat diye bir arkadaşım vardı. Onu aradım, geceyi onda getirebilip geçiremeyeceğimi sordum. Sağ olsun beni evine çağırdı.

Vedat'ın evine gittim, 10-15 dakika muhabbet ettikten sonra misafir odasına geçip uyumaya başladım. Sonra yine kabuslarım devam ediyordu.

Rüyamda Okanların evindeydim. Güneş yeni doğuyordu. Bir yatak odasındaydım, odanın içinde hayvan sakatatları, Arapça yazılı kağıtlar, çok sayıda muska ve sallanan üstü örtülü bir beşik vardı.

Beşikte bebek ağlıyordu, yavaşça beşiği açtım. Alnında tek gözü, kolları ve bacakları henüz oluşmamış ve her tarafı kan içinde olan bir bebek vardı beşiğin içinde.

Arkamı dönmemle Defne'yi gördüm. Bizim bebeğimiz o, senin ruhundan, benim gücümden o diye bağırıyordu.

Kapıya doğru koşmak, kaçmak istiyordum ama olmuyordu... Ve uyanmıştım.

Vedat yanımdaydı, korkarak bana bakıyordu. Arapça bir şeyler söyleyip bağırdığımı ve Vedat beni uyandırmaya çalıştıkça ona ve ailesine küfürler ettiğimi söylüyordu. Psikolojim allak bullak olmuştu.

Sabah olmuştu. Bütün gece Defneyi düşünmüştüm. Nasıl olduysa aklıma girmişti ve çıkmıyordu. Acaba Okan'ın düşündükleri doğru muydu, farkında olmadan Defneye aşık mı olmuştum.

Vedat benden ürküyordu, haklıydı da.

Sabah olunca yurda döndüm. Bavulumu ve eşyalarımı topladım. Gece saat 23'e biletim vardı. Memleketim olan Çanakkale'ye gidecektim.

Okuldaki işlerimi hallettim, arkadaşlardan helallik istedim ve son kez yurt paramı yatırmak için yurda geri gittim.

Odama çıkarken yurdun güvenliği, Okan'ın yanında bir kızla geldiğini ve beni aradıklarını söyledi.

''Neredeler şimdi'' diye sordum.

''Yurdun sahibiyle odadalar'' dedi.

Kapıyı tıklatıp içeri girdim. Okan ve kız kardeşi oradaydı. Müdürden izin isteyip Okan'la yalnız konuşmak istediğimi söyledim.

Okan, kız kardeşi ve ben odama çıktık. Okan konuşmuyordu. Kız kardeşi zaten henüz hiç konuşmamıştı, sesini dahi duymamıştım.

Okan'a dün gece yaptıklarının nedenini sordum. Sorularıma cevap vermeden "Soruma cevap ver. Defneyi ve kardeşimi dün bahçede bir şey yaparken gördün mü?" diye sordu.

''Nasıl bir şey, diye sordum'' ama bakışlarımdan anlıyordu.

Ben yalan söyledikçe daha da sinirleniyordu.

"Eğer onları gördüysen buralardan uzaklaş, bu sana arkadaş olarak vereceğim son tavsiye, çok geç olmadan git buradan" dedi.

''Ne olacak gitmezsem'' dedim.

Sen bilirsin deyip, çekip gitti.

Odandan çıkarken bir şey fark ettim, kız kardeşinin elbisesi dünkü elbiseydi ve yürüdüğü yerlerde kan izleri vardı. Bir kaç dakika hayretimden dolayı donup kaldım olduğum yerde, hareket edemedim.

Kendime gelince adımlarını takip ettim, bütün yurt kan izleriyle doluydu.

Temizlikçi kadına "Bu izler az önce de burada miydi?" diye sordum. Kadın şaşırmıştı.

"Yok evladım daha şimdi gördüm bunları" dedi.

Sokağa koşup bir taksi çevirip, Harmancık köyüne gidiyoruz dedim.

Yol boyu durmadan Okan'ı arıyordum. Her şeyi, tüm gördüklerimi açık açık anlatacaktım, ama telefonları açmıyordu.

Harmancık köyüne gelmiştik, taksiciye beklemesini rica ettim. Köy kahvesi boştu, kimseler yoktu ortalıkta...

Okanların evine gittim. Hava kararmıştı, ışıklar yanıyordu. Kapıyı çaldım, kimse açmadı, ses soluk yoktu. Bu sefer bahçeden dolaşmak istemiyordum.

Büyük bir sessizlik vardı ve o an çıkan gürültü ile ödüm kopmuştu. Taksici kornaya basıp beni yanına çağırdı.

"Kardeş, biz kuzu ezmişiz ya. Bak arabanın altı kan dolu" dedi. Kafamı eğip baktım, yine bir koyun ölmüştü.

Bu köyde bir şeyler vardı. O sırada Okanların evinin kapısı açıldı, kapıyı Okan'ın annesi açmıştı.

"Beylerimiz ormana gittiler, evde hanımlar var, hayırdır evladım" dedi.

''Defne ile görüşmem gerek'' dedim.

"Sen Defneyi bu saatte göremezsin, onun helali askerde" dedi.

''Lütfen Defne ile konuşmam lazım'' dedim.

Suratı sertleşmişti. Sesi bir erkek sesi gibi çıkıyordu ve "Defneden ne istediğini söyle" dedi.

Sesi korkunçtu, öyle korkunçtu ki taksici bile bu sesten korkup arabasına binmişti.

''Sizin ne olduğunuzu biliyorum'' dedim.

"Biz neyiz" diye sormasını beklerken elleriyle kolumu sıkıp "Biz Cin veya Şeytan değiliz... Biz ailemizin huzurunu istiyoruz. Senin buralarda olmaman bizim için daha hayırlı, defol" diye bağırdı.

O her defol diye bağırdığında sanki yer sallanıyor, depremler oluyordu.

Taksiye doğru koştum. O sırada gözüm evin üst katına ilişti. Bembeyaz bir gecelikle, duru saf güzelliği ile Defne pencereden bakıyordu. Ona bakakaldım ve saniyeler içinde onun kahkahalarını duydum.

Gördüklerim beni yeterince korkutmuştu, dilim nutkum tutulmuştu. Taksiciyle birlikte taksinin altındaki koyunu bir ağaç dibine bırakıp terminale doğru yol aldım. Memlekete gidecektim.

Loading...
0%