Yeni Üyelik
11.
Bölüm

Cinlerin Oyunu 6

@18_murat_18

Sabah olmuştu. Köy muhtarını tekrar aradım, sağ olsun açtı telefonu. Köyde durumlar ne muhtar bey diye sordum?

Ortalığın sakin olduğunu söyledi.

Okan'ın ve ailesinin durumunu sordum.

''Atlatmaya çalışıyorlar, ama her gece evden bağırış çağırış duyuyoruz'' dedi.

Sonuçta evlatları intihar etmişti, normaldir diye düşündüm.

''Defneden ses soluk var mı'' dedim.

Defne artık geri gelmez yeğenim dedi.

Hayırdır abi dedim.

''Kapının önüne sandığını koymuşlar, almaya kimse de gelmedi, oracıkta öyle duruyor. Biz de almıyoruz ayıp olmasın diye'' dedi.

''Su sandığın içinde neler var, bir baksana muhtar bey'' dedim.

''Yok evladım olmaz. Defneye ulaşamadık, eğer sen tanıyorsan sana postalayalım, sen Defneye verirsin'' dedi.

Defne ile buluşmak için bir fırsattı, üstelik sandıkta olanları da görecektim. Adresimi verip muhtardan göndermesini istedim.

Muhtarın yolladığı sandığın gelmesini beklemekle geçiyordu günlerim. Evde çok fazla durmak istemiyordum, çünkü evdeyken başıma anlam veremediğim olaylar geliyordu.

Sigara tiryakisi olmuştum, her gün en az 1 paket bitiriyordum.

Aradan 2 gün geçti, kargo gecikince muhtarı aradım...

''Muhtar abi, gelmedi senin kargo'' dedim.

''O kargo iptal oldu şerefsiz herif'' diye bir ses duydum.

Okan'ın sesiydi, uzun bir aradan sonra ilk kez duyuyordum sesini ve sesinde bir nefret vardı.

''Sana bizi rahat bırakman gerektiğini söylemedim mi ben?'' dedi.

Bu arada da arkadan muhtarın acı dolu seslerini duyuyordum, kelime-i şehadet getiriyordu.

"Okan, Defne neden sizde değil, abin ile ne alakası var?" diye sorular soruyordum.

Okan İbranice bir şeyler söylemeye başladı. O bir şeyler söyledikçe muhtarın sesi daha da çok çıkıyordu ve sonrasında hat düşmüştü.

İşler daha da karışmıştı. Bu işi çözmek için Bursa'ya geri dönmem gerekiyordu.

Bursa'ya dönüp dönmemek arasında kararsız kalmıştım. Bir yandan bu olaylardan kurtulmak istiyor, bir yandan da Defne ve Harmancık olayları beni meraklandırıyordu.

Üç gündür hayatım da sakinleşmişti, macera aramanın anlamı yoktu, ama daha fazla dayanamadım. Merakıma yenik düştüm, sabah 8 arabası ile Bursa'ya yol aldım.

Yurda uğradım sağda solda öğrenci kalmamıştı. Öğrenci işlerine uğradım, bana gönderilmiş mektuplar vardı, üzerinde adres yoktu, postacı tarafından değil el ile bırakılmıştı.

Üstünde sadece adım yazıyordu. İsmim Türkçe yazıyordu, ama mektubun içinde yazanlar Arapça yada İbranice idi. Bundan emin değildim o zamanlar.

Bu mektubu kim bıraktı diye sordum.

10 yaşlarında bir çocuk, her gün buraya gelip bunları bıraktı dedi. Mektupları alıp üniversitenin yolunu tuttum.

İlahiyat Fakültesi hocalarından Y.C.H ile buluştum. Ona bu mektupların hangi dilde olduğunu ve ne yazdığını sordum.

Kendisi meşhur bir profesördür ve Bursa halkınca çok sevilir. Mekânı cennet olsun o dönem bana çok yardımcı olmuştu.

Bana, bunun Aramice adında eski bir dilde yazıldığını ve bu yazıyı okuyacak donanımda olmadığını, yıllar önce ortadan kaybolmuş bir dil ve alfabe olduğunu söyledi.

Peki Aramice dilinin Kuran'da bir yeri var mı hocam diye sordum. Bu zamana kadar neden bir hocaya danışmadım diye kendime kızmıştım.

''Bu dilin Afraf Cin Kabilesince kullanıldığı, Şeytanın çölde Hz. İsa'ya bu dilde seslendiğini, en sapkın ve en şerli varlıkların bu dili kullandığını'' söyledi.

Söyledikleri karşısında neye uğradığımı şaşırmıştım. Peki, bunu yazan kişi nereden öğrenmiş olmalı diye sordum.

Bunu yazanın insan olduğundan şüphe etmelisin dedi.

Hocadan yardım istesem, ama akşam uçağıyla Almanya ya gitmesi gerekiyordu. Bu bilgileri öğrenip, geceyi Vedat'ın evinde geçirmek üzere yola çıktım.

Gece olduk yattık, kâbus görüyordum. Kâbusumda bu sefer köyün meydanındaydım. Her yerde cenazeler vardı. Bütün köylü bembeyaz kefenlere sarılmış, öylece duruyordu.

Cesetlerin arasında Okan'ı arıyordum, içimden onun ölmüş olması için dua ediyordum.

Okan'a benzer bir ceset bulup çevirmiştim ve herhalde bir insanın başına geçebilecek en korkunç olayı gördüm.

Yerdeki ceset, benim cesedimdi. Arkamı döndüğümde annem sinirli bir surat ifadesiyle ''sana o köye gitme demiştim diye bağırıyordu'' ve onun arkasında Defne gülümsüyordu.

Uyandığımda Vedat bana tokat atmıştı.

"Siktir git evimden orospu evladı" diye bağırıyordu.

''Vedat ne oldu kardeşim ne yaptım ben sana'' diye soruyordum, ama Vedat'ın tek yaptığı şey bana küfürler edip, yaka paça dışarı atmak oldu.

 

Loading...
0%