Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Üç Gölge Köyü 5

@18_murat_18

Köy kahvesine gidip, eşyalarımı toparlamaya başladım.

Azad'ın evi köyün içinde değil, arka tarafındaki ormanda kalıyordu. Üç katlı büyük bir konak gibiydi, etrafında kimse yoktu. Evin bahçesi, sanki bütün ormandı.

Azad attan indi, ben de arkasından atladım ve eve girdik.

O dönem için son derece bakımlı, kaliteli bir evdi. Dışı biraz harabeyi andırsa da, içi bir o kadar düzenli ve şıktı. Salonu büyüktü, merdivenleri uzun ve görkemliydi. Lavabo her köy evi gibi bahçede duruyordu. Köyde gördüğüm en güzel yer, Azad'ın eviydi.

"Eşyalarını üst kattaki odaya bırakabilirsin istersen" dedi.

Benim kalacağım oda ikinci kattaki odaydı, Azad en üst katta kalıyordu.

Benim odamın karşısında bir oda daha vardı, orada da herhalde hoca dediği adam kalıyordu. Çünkü dayalı döşeli bir odaydı. Benim kalacağım yerin bir misafir odası olduğu her halinden belliydi.

Ben eşyalarımı yerleştirirken Azad odaya geldi. "Ben gece yakmak için odun falan toplayacağım, bir de akşamlık bir şeyler alırım. Var mı başka bir isteğin kardeşim?" dedi.

Hayır dedim, hayatımda gördüğüm en iyi insanlardan birisiydi Azad.

Konaktan çıkıp atına atladı ve köye doğru gitmeye başladı. Ben de evin içinde sağa sola bakıyordum.

Aslında tam hayalimdeki bir yerdi, böyle bir yerde yaşamak isterdim. Telefonumu şarj edip dedemi ve babaannemi aradım, onlara iyi olduğumu söyledim.

Ancak bir yandan da ödevi yapmam gerekiyordu. Saatler sonra Azad içeri girdi. Ben salonda oturuyordum, ayağa kalktım.

"Rahatına bak, akşam mangal var hadi iyisin" dedi. Bana neden bu kadar iyi davrandığını bir türlü anlamıyordum.

Azad mangalı yakmıştı, ben de odama iyice yerleşmiştim.

O sırada aşağıdan ''yemekler hazır'' diye seslendi. Ben merdivenlerden aşağıya doğru iniyordum ki, üst kattan da Azad'ın indiğini gördüm.

"Azad" diyebildim sadece, bakıyordu anlamsızca. "Sen aşağıda değil miydin?" diye sordum.

"Hayır kardeşim, üstümü başımı değiştirdim, evdeyiz rahat olayım dedim" dedi.

Şaşırmıştım, sesi çok net şekilde aşağıdan gelmişti oysa. Yüzüme bakıyordu hala, gülümsedim ve merdivenleri inmeye başladım.

Azad etleri pişirmiş, sofrayı hazırlamıştı, montunun iç cebinden 20'lik de bir rakı çıkardı.

"Başka zaman pek içmem, ama bu gece istisna" dedi.

Azad'a kısa sürede kardeşim gibi ısınmıştım. Kaç yaşında olduğunu sordum.

"26 yaşındayım" dedi. Sonra beni sordu, yaşıt olduğumuzu söyledim.

Köyde başka arkadaşları olup olmadığını sordum.

Köydeki en genç insanın kendisi olduğunu söyledi. Ona en yakın yaşta olan kişinin de en az 50 yaşlarında olduğunu belirtti.

Azad bu köyün tek genciydi. Herhalde bana bu kadar yakın olmasının sebebi de yaşıt insanlarla pek karşılaşamıyor olmasıydı.

"Yok mu dostun falan?" dedim. Dosta ihtiyaç duymadığını, yalnızlığa alıştığını söyledi.

Bunları söylerken bir yandan rakısını yudumluyor, bir yandan sigarasını içiyordu.

Hüzünlendiği belliydi, ben de daha fazla bu konuları açıp, onu üzmek istemedim.

Ahırdaki atı gösterdi. "Benim tek dostum bu" dedi. Ben de şakayla karışık, "bir de o hoca var tabi ki, onu unutmadım" dedim.

Oda güldü, ama bir şey demedi.

Rakıları içtikten sonra, içeri çekildik. Hava zaten çok soğuktu.

Azad odasına çıkmıştı, ben de mutfaktan su içip odama doğru yürümeye başladım.

Etrafımı düzeltip topladıktan sonra yatağa uzandım. Saat geç olmuştu, günün yorgunluğu ve alkolün de etkisiyle kötü bir kâbus görmüştüm.

Rüyamda annem ve babamın yanındaydım. Ama beşikte bir bebektim, üstüm başım kan içindeydi.

Annem ve babam bana sarılıp ağlıyorlardı. Beni üç tane uzun boylu kara çarşaflı erkek mi, kadın mı olduğunu anlamadığım şeye veriyorlardı.

Bu üç şey, bana bakıyor ve etimi sıkıyorlardı. Tırnakları bıçak gibi keskindi, uyandığımda kan-ter içindeydim.

Daha sabah olmamıştı, uyanıp bahçedeki lavaboya gidip elimi yüzümü yıkamak istedim, odadan çıktım.

Kapıyı kapattım, bu sefer üst katta Azad'ı duydum. Onun sesiydi ve bu sefer emindim, yemek saatinde olduğu gibi yankılı değildi.

Azad'ın merdivenlerini çıkmaya başladım. Odasının kapısı kapalıydı, ama odada bir ışık olduğu belliydi, uyumamıştı.

Adım attıkça Azad'ın sesi daha net duyuluyordu, Arapça konuşuyordu. Acaba telefonla mı konuşuyor, yoksa hoca dediği adam mı geldi diye düşündüm.

Kapıyı çalacaktım, ama gecenin bu saatinde evin içinde geziyor oluşum onu rahatsız edebilirdi.

Merdivenlerden geri iniyordum, ancak Azad'ın sesi iyice yükselmişti. Bağrışı neredeyse köyden bile duyulabilirdi, ancak yine de duymamış gibi yapıp uykuma devam etmek istiyordum.

Azat’tan bir tehlike geleceğini hiç düşünmüyordum.

Loading...
0%