Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm { Kıskançlık}

@1907bne

Damla;


Sürekli geldiğimiz otelin restoran bölümün de kahvaltı yapıyorduk.


İlk olarak burada kahvaltı yapar sonra çalışırdık yeni fikirler hakkında konuşur herkes çizimini hayalini anlatırdı.



Kafamı telefondan kaldırdığımda gene ateş ile göz göze geldik. Sürekli neden bana bakıyordu anlamıyordum.


Kahvaltı ardından epey bir çalıştıktan sonra ara vermiştik ve ben yürüyüşe çıkmıştım, biraz yürüdükten sonra dinlenmek için banklardan birisine oturduğum da başımda beliren bir siluet ile kafamı kaldırdığım da elinde iki tane kahve ile bana bakan Ateş Karaaslandı.


"oturabilir miyim?."


"tabi" diyerek kafamı sallamıştım.


"kaç yaşındasın?"


Ateşe şaşkınlıkla bakıyordum.


" 24" dediğim de ateşin yüzünde garip bir ifade oluşmuştu.


" sana göre baya yaşlıyım."


"ney açısından bana göre yaşlısın?."


"ıı - yani şey hitap, hitap olarak dedim."


" size abi dememi mi istiyorsunuz."


"yok ya abi deme lazım olur." Deyip güldüğün de ateş bende anlamsızca gülmüştüm.


" sen kaç yaşındasın ki?."


"29+1 desem daha mı küçük dururum.?"


" hah hayır tabi ki de ama yaşını göstermiyorsun, yani 30 yaşında gibi."


"30 demesek kırıcı oluyor." Deyip tebessüm etmişti gene.


" yaşlılık korkun mu var?."


"hayır ya makara yapıyorum da kaç yaşında gibi gözüküyormuşum peki?."


"30 yokum ama 29 varım" dediğim de internette popüler olmuş bir videodan alıntı yapmıştım ateşte anlamış olacak ki kahkaha atmıştı.


" ailemle bu kadar yakın olmana rağmen hiç adını duymadığım için şaşırıyorum."


" belki de duydun ama ilgi alanında olmadığım için veya buralardan kopup gittiğin için buralarla ilgili şeyleri kulak ardı etmiş olabilirsin."


"insanları çok iyi okuyorsun."


"hayat herkese adil davranmıyor ve bazı insanlar 24 yaşında tecrübeli bir insan haline dönüşebiliyor."


" aramızda 6 yaş olmasına şaşırıyorum, gözümde küçücük bir kız çocuğu gibisin."


" hee kundak da ki bebeyim canım."


"acılarını mizahla mı örtmeye çalışıyorsun."


"psikoloji okuduğunu düşünmeye başlayacağım."


" hahah iyi olurmuş aslında."


"geri dönmesini istediğin birisi mi var?."


"o nereden çıktı."


"araba şarkıyı söylerken fazla duygusallaştın, birisini özlemişsin gibi."


"sende dinlerken birisi özlemiş gibiydin."


"belki özlemişimdir bilmiyorum."


"ben birisini özlemedim ateş, özleyemeyecek kadar acıyla doluydu içim."


"peki özlediğin için kendini aptal gibi hissettin mi? Yada gurursuz gibi? "


"özleyen yerlerim ağrırdı bir vakitler ama geçti. Ama geçti."


"nasıl anlıyorsun geçtiğini."


"eskiden mesaj geldi mi diye telefon ekranına bakmaktan hayata konsantrasyon olamazdım, telefon mu çaldı, omu aradı yada ne bileyim bir kitap da adı geçince yaşadığım boşluk, onu hatırlatan bir şarkı çaldığında kalbimin sızlamasından ne bileyim uykularımdan yazdıysa görmediysem diye uyandığımdan bunlar bir, bir eksildi. Fark ettim ki adını duymak bana bir şey hissettirmiyor, o anısı olan şarkıyı dinlerken içim kan dolmuyor. Artık gülebildiğimi ama içtenlikle gülebildiğimi hissettiğim de anladım geçmişti, acı bir mazi olarak tozlu bir kütüphanede kalmış bir kitaba dönüşmüştü."


"ne yaşadın bilmiyorum ama benim yaşadıklarımı yaşasaydın iyileşemezdin." Dediğin de ateş sinirle yerimden kalkmıştım.


Ateş peşimden gelip kolumdan tutmuştu.


" nereye, ne oldu."


"bırak kolumu ateş."


"damla yanlış bir şey mi söyledim?."


"nefret ediyorum en çok benim canım yandılardan, en büyük dert benimkilerden, herkesin bencilliğinden ben, ben benim canım daha çok yandı, ben daha çok kahroldum. Bana yapılan daha büyüktü? Kime göre? Neye göre? Belki senin kalbini söküp attılar sana ağır gelmiştir, belki benim tırnağım kırılmıştır bana bu ağır gelmiştir. Neyi yarıştırıyoruz, neyi kıyaslıyoruz neden? "


"ha- haklısın."


" haklı olmak inan umurum da değil."


" sana yaşadıklarında kolaylıklar dilerim." Deyip kolumu ateşten sıyırıp yürümeye devam ettim.

Ateş; 

Neden bu kadar sinirlenmişti anlamadım. Sanırım çok acı çekmişti ve benim onun acısını küçümsediğimi sanıp sinirlendi.

Ne vardı bu kadında beni kendine çeken, neden merak ediyordum neye üzüldüğünü, neden ailesinden uzakta yaşadığını, abimle birlikteler miydi?

Kadınlar ile arama barikatlar kurmuştum, sohbet bile etmek içimden gelmez iken damlayı merak ediyordum ve bu benim hiç hoşuma gitmiyordu.


Damla;


Çalışma alanına geri döndüğüm de kulaklığı mı takıp bir şeyler çizmeye başlamıştım.

Kaç saattir burada çizim yapıyordum bilmiyorum ama saatte baktığım da akşam olmuştu yemek yemek için otelin restoran bölümüne geçtiğim de herkes toplanmıştı. Demirin yanına oturduğum da ateş karşıma geçmişti.


Aslında insanların ne düşündüğünü, ne söylediğini hiç önemsemez, takmazdım. Fakat neden ateşin dediklerine takılı kalıp, sinirlenmiştim anlam veremiyordum.

Yemeklerimizi sessiz bir şekilde yedikten sonra geri dönüş için hazırlanmıştık. Ateş ile aynı araçta dönmek istemediğimden servisin olduğu yöne doğru giderken demir kolumdan tutup kulağıma " arabaya geç, beni sinirlendirme" demesi üzerine tin tin arabaya geçtiğim de ateş bizi seyrediyordu.


" yarın bir şeyler yapalım güzelim."


" ben bizim çocuklarla buluşacağım."


" yaman da olacak mı?'


"Olur elbette neden olmasın."


" rahatsız oluyorum ondan."


" senin rahatsız olmadığın her hangi bir erkek var mı? Çevremde."


"Var tabi."

"Kim baban mı?"


" he evet babam da var, ozan var, bak şimdi ateş var" dediğin de demir dudak büzmüştüm ve içimde eksik kalsın diye geçirmiştim.


" sen çok komik olmaya başladın bu aralar istersen bir stand up ver demirciiik."


" Damlaa! Bana şöyle seslenme."


" aslancık sinirlendi."


" beningerçekten sinir hastası ediyorsun". Dediğin de demir, ateşte sessizliğini bozmuştu.


" karı koca gibi kavga etmeyi kesin."


" Kardeşim ona karı koca denmez, kedi ve köpek denir."


" Miyavvvv" kedi sesi çıkarttığımda demir ve ateş arkaya dönüp bana bıkkınlıkla bakıyordu.

" lan araba kullanıyosun, dönsene önünü"


Diyerek demirin koluna yumruk attığım da demir 'ya sabır ' çekiyordu.


Demir ile atışmamız ardından sessiz kalarak yolculuğa devam etmiştik. Evimin önüne geldiğimde arabadan inip eve geçmiştim.


İbrahim tatlıses/ ne sevdalar yaşadım şarkısını açıp kendime kahve yaparak balkonda bir süre simsiyah olan gökyüzünü seyrettim.

Gözlerimi kapattığım da ateşin kolumdan tutuşu gözümün önüne geliyordu, gözlerimi açıp tekrar kapattığım da arabada aynadan bakışı geliyordu gözümün önüne. Ne oluyordu bana böyle anlam veremiyodum oturduğum yerden kalkıp yatağa geçip kendimi uykunun kollarına bıraktım.


Yeni güne gözlerimi zilin sesiyle açmak iğrençti haftasonumu katleden kim diye yerimden yalpalayarak yürüdüğüm de kapıyı açmam ile defnenin girmesi bir oldu.

" oo sen hala uyuyor musun?"

" ne yapacaktım başka ruh hastası, bugün cumartesi."

" ruh hastası falan kırıcı oluyor, alınırım bak" deyip bana sırıtarak bakan defneyi seyrediyordum.

Hadi, hadi ya hazırlan yaylaya çıkıyoruz bugün. Seni motive edecek o şarkıyı açıyorum ve hemen hazırlanıyorsun.

Defne telefonunu radyo ve ayrıca hoparlör olan müzik kutuma bağlayıp şarkı açtığın da bu bizim en sevdiğimiz şarkıydı. Genelde bağıra bağıra söyler enerjimizi yerine getirdik.

Defne söylemeye başlayınca bende bir yandan eşlik edip bir yandan hazırlanıyordum.


" Bir şey mi oldu

neden değiştin 

terk ettin beni

Cilveli gözler boş bakar oldu

kahrettin beni 

kimde ne duydun 

kimlere uydun 

nasıl inandın 

Elleri boş ver bende 

yalan yok seninim seninim seninim yaa

Lafı mı olur dar ağacına vur beni

Sözü mü olur yedi düvele sor beni

Yetti canıma yeter ki anla sevdalardayımmm"

Üzerimi giyinip hafif bir makyaj yapmıştım.



Kırmızı bir büstiyer altına beyaz kot pantolon ve beyaz bez ayakkabı tercih etmiştim.

Defne ile evden çıktığımızda yaman ve ferman bizi bekliyordu. Arabaya geçtiğimiz de defne ile arka koltuğa kurulmuştuk.

Defnenin ailesinin gelip gelmeyeceğini sorduğum da gelmeyeceklerini söylemişlerdi.

Yaylada telefon bazen çekmiyordu en iyisi demire haber vermekti.



Demirle ufak bir mesajlaşma ardından bizimkilere geri dönmüştüm.


Radyoda sezen aksu çaldığın da defne ile bir birimize döndük, sezen aksu şarkılarına bayılırdık.


Biz söyleme başladığımız da ferman da story çekmeye başlamıştı.


"Unuttun mu beni, her şeyimi


Sildin mi bütün izlerimi


Hiç düşmedim mi aklına


Hiç çalmadı mı o şarkı


O sahil, o ev, o ada


O kırlangıç da mı küs bana


Sanırdım ki aşklar ancak


Filmlerde böyle...


Ben hâlâ dolaşıyorum avare


Hani görsen, enikonu divane


Ne yaptıysam olmadı, ne çare


Unutamadım, gitti!


Defne ile bir birimize bakara söylemeye devam ediyorduk


Ey aşk! Neredesin şimdi


Sen de mi terk ettin beni


Ne hata ettiysem, affet!


Büyüklük sende kalsın, e mi


Sen de olmazsan eğer,


Batar artık bu gemi


Kısmında defne ile bir birimizi göstermiştik.


Ben hâlâ dolaşıyorum avare


Hani görsen, enikonu divane


Ne yaptıysam olmadı, ne çare


Unutamadım, gitti!


Fermanın bizi etiketlemesi sonrasın da bende hikayemde paylaşmıştım.


Yüklenir yüklenmez gören kişiler arasında Ateş Karaaslan ismini görmem ile şaşırmıştım. Hesabıma mı bakıyordu anında görmüştü.


Üstelik beni takipte etmiyordu, şaşırmıştım ve anlayamamıştım. Defneye gösterdiğim de oda şaşkınlıkla bana bakıyordu.


Ateşin proline girip baktığım da hesap eski bir hesaptı sanırım 4 adet fotoğraf vardı ve hepsi siyah beyaz ve sigaralı fotoğraflardı. Ortak takipçilerimiz şirkettekiler ve Karaaslan ailesiydi. Şirkettekileri takip edip beni etmemişti ama profilime girip bakmıştı ne yapmaya çalışıyordu bu adam.



Telefonumu çantama geri koyup yol boyu bizimkilerle sohbet ediyordum.


Yaylaya geldiğimiz de arabadan inip defnelerin yayladaki evine giriş yaptık.


Defne hemen çay suyu koymuştu, bende buz dolabı açıp bir şeyler var mı diye bakarken yaman yanıma geldi.


"yavru evde bir şey yoktur. Biz bir şeyler getirdik" diyerek elinde ki çantayı masaya bıraktı.


Çanta içindekileri çıkartıp masaya yerleştirdim...


Ateş:


Uzun yıllardır sosyal medya kullanmıyordum eski hesabımı geri açtığım da şirkettekilerle beraber ailemi yakın çevremi eklemiştim. Tanıyor olabileceğiniz kişilerden damlayı görmem ile profile bir göz attığım da yeni bir hikaye attığı görmem ile hikayeye tıkladığım da bir ara içerisin de iki erkek ve yanında bir kız ile şarkı söylüyordu. 2 kız 2 erkek hafta sonu aktivesi acaba içlerinden birisi damlanın erkek arkadaşı mıydı diye düşünmeden edememiştim.


Sesi gerçekten çok güzeldi ve şarkıyı çok içten söylüyordu. Eski birisine mi aşıktı, yoksa hayatın da yeni birisimi vardı ?


Kahvaltımı yaptıktan sonra bahçeye çıkmıştım ozanda yanıma geldiğin de damlanın hikayesini izlediğini sesinden ve çalan şarkıdan anlamıştım.


"damla mı o?."


"evet."


"yanındakiler kim ki?."


"defne abla damlanın en yakın arkadaşı, arabayı kullanan yaman abi defnenin abisi, diğeri de ferman defnenin erkek arkadaşı." Demesi ile içim neden rahatlamıştı.


Abim yanımıza geldiğin de ozan abimin omzuna vurmuştu.


" damloş seni satmış, yaylaya gidiyorlarmış."


"ozan bir tane çakarım iki seksen yere yapışırsın. Zaten hoşlanmıyorum yamandan."


"neden hoşlanmıyorsun abi." Dediğim de demir önce derin bir nefes almıştı.


"damladan hoşlanıyor ama bizim saf anlamıyor ve inanmıyor da."


" kötü birisi mi ki ? sen neden rahatsız oluyorsun."


"damlanın bir erkeğe daha kanıp canının yanmasına tahammül edemem çünkü."


"kim canını yaktı ki."


"boş ver ya uzun mesele." Deyip demir oturduğu yerden kalkıp gitmişti.


Abim damlaya aşıktı ve sanırım itiraf edemiyordu çünkü bu kıskançlık, koruma çabası normal değildi.


Damla;


Güzelce kahvaltımızı yapıp biraz yürüyüş yapıyorken her zaman ki gibi fermanın eşşekliği yüzünden anlamadan kendimizi kovalamaca oynarken bulmuştuk.


Ebe kime dokunursa ebe olup diğerlerine dokunmaya çalışırdı.


Ne kadar süre oynadık, koştuk bilmiyorum ama çok yorulmuştuk. Terlediğim için defnenin odasından siyah bir şey bulup üzerime geçirmiştim.


Defne ve ferman gene saçma bir şey yüzünden tartıştığından onları kovmuştuk ve yaman ile tvden bir şeyler izliyorduk, yaman fotoğraf çekinirken yanına gidip selfie yapmıştık ve çok hoşuma gittiği için hemen paylaşmıştım.


Yaman da benim bir çok zor anımda yanımda olmuş bana destek olmuştu.


Ben güneştepe yaşarken damlayla her konuşmamızda lafa atlardı o zamanlardan WP grubumuz vardı ve 101 okey falan oynardık sabahlara kadar dördümüz sohbetler ederdik. İlk bozkurta geldiğim de bir onlar vardı yanımda.



Paylaştığım fotoğrafın altına ilk yorumu yapan ozan olmuştu.


@ozankaslan: bensizzz püü


Ozanın yorumuna gülerek bakarken diğer odadan defnenin yaptığı yorum ile kahkaha atmıştım.


@defneunall: bizi yan odaya ikiniz fotoğraf çekinmek için mi yollanız siz?.


@Dkaraaslan: :)


demirin yorumu her zamanki gibi manidardı.


" demir benden hiç hoşlanmıyor."


"takma demir kimseden hoşlanmıyor ve işte abilik iç güdüleri var birde."


Ferman ve defne geldiğin de hadi biz kahve yapalım diye defneyi mutfağa çağırmıştım.


" iki dedikodu yapamadık."


"he ya bu ateş ne ayak."


"kırk ayak " dediğim de defne masada duran elmayı bana doğru attığın da elimle tutmuştum.


" dökül."


"bilmiyorum anlamıyorum ki ilk asansörün orada karşılaştık biliyorsun, sonra ofiste beni görünce demirin yerinde çok gerildi falan." Dün olanları defneye özet geçtiğim de şaşırmıştı.


" bu ne ya

şamışta bozkurtu bırakıp 3 sene fransa da yaşamış."


"bilmiyorum zuzu ama bir gergin halleri var sürekli, ne yapmaya çalışıyor hiç anlamıyorum."


"senden mi hoşlanıyor acaba."


"bilmem, sanmıyorum."


"peki sen?."


"ne ben?."


"sen ateşten hoşlanıyor olabilir misin?."


Defnenin sorduğu soru ile afallamıştım. Yok canım ne alakası vardı...


Loading...
0%