@1_zuzayli
|
"Sen bu saate kadar nerde sürtüyordun?" "NE!" YUH! OHA! ÇÜŞ! O ne demek ya! Demek gelse de içimden bunları söyleyememiştim. Evet sinirli olduğunda bana sarıyordu. Evet sinirlendiğinde ne dediğini bilmiyordu ama bu kadarı da fazlaydı. "Ne diyorsun anne sen?" "Şimdiye kadar nerde sürttün diyorum?" "Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu senin? Ben bizimkilerin yanı hariç nereye gidiyorum?" "Onu ben bilemeyeceğim artık. Sabah babanla çıktın akşam elin oğluyla geliyorsun." "Elin oğlu dediğin kişi Uğur farkında mısın? Bu çocuğun ne zaman yanlış bir hareketini gördün? Ayrıca babamın haberi de vardı." "Hep o baban yüz veriyor zaten sana. O şımarttı seni. Başımıza oro-" "SAKIN!" diye bir ses geldi arkadan. Babamdı bu. Normalde eve birkaç saat sonra gelmesi gerekiyordu. Eve gelmeden önce eve gittiğime dair bir mesaj atmıştım ona. Şimdiyse aralık olan kapıdan girmiş çok sinirli bir şekilde devam etmişti sözlerine. "Sakın benim kızıma öyle bir söylemde bulunmayı aklından bile geçirme." Bir şeyler yapmam lazımdı yoksa olay yine kavgaya dönecekti. "Babam gel biz yürüyüşe çıkalım seninle bir önemi yok boşver." Dememle annemin sinirli gözleri bana kaydı "Baban geldi hemen kaç tabi! Senin bu kızını yine elin oğlu getirdi kapıya!" Bu sefer babam da sinirle bağırdı, "Ne olmuş yani, kızı tek başına eve göndermeyecek kadar aile terbiyesi almış o çocuk. Senin derdinin de bu olmadığını biliyorum zaten. Ne derdin var da bu kıza patlıyorsun yine?" "Babam gerçekten önemli değil bak şekerin çıkacak hadi yürüyüşe gidelim biz." "Tabi hep onun şekeri çıkar zaten, hep o kırılır dimi. Bir kez olsun beni düşünsen ölürsün çünkü. Bu kavgaların nedeni de sensin zaten." Konuşmalarına başlarken babam kavga etmenin saçma olduğunu fark ederek benimle beraber evden çıkmıştı. Hiçbir şey demeden arabayı çalıştırdı ve sürmeye başladı. Hayatta bazı anlar vardır. Aynı kişi tarafından defalarca incinirsiniz canınız çok acır ama bir süre sonra bir şey hissetmemeye başladığınızı fark edersiniz ya, işte o anlardan bahsediyorum. Karşıdaki ne kadar kırıcı olursa olsun üzülmeye bile yorulursunuz. Canınız çok acır ama ağlayamazsınız bile. Özellikle bu darbe ailenizden geliyorsa, sulanmadıkça solan fidan gibi solarsınız. Yavaş yavaş ve ölümcül. Ağladığınızda hep anne ya da baba diye ağlarsınız değil mi? İlk onlara sarılırsınız. İlk onları yanınızda istersiniz. Biri size bir şey yaptığında onlara şikayet edersiniz. Bütün acılarınızda yanınızda olurlar, yaranızı sararlar ve yaranızdan öperler. Hep bunlar beklenir değil mi ebeveynlerden. İşte bazıları bunları yaşayamıyordu. Annem hiç düştüğümde kaldırmazdı. Hiçbir zaman yanımdaki ilk kişi olmadı. Daha doğrusu yanımda bile olmadı. İstenmeyen çocuk olmak bu demekti. Onu suçlayamazdım. İstemediği halde bir çocuk doğurmak yaşadığım bir şey değildi. Yanlış anlaşılma olmasın zorla yapılmış bir çocuk değilim veya annem zorla doğuma zorlanmış bir kadın değil. Sadece istemiyor işte. Dediğim gibi hiçbir zaman onu suçlamadım aksine kendimi suçladım hep. Sürekli kendimi sevdirmeye çalıştım herkese. Ama olmayınca olmuyor. Kimseyi sizi sevmesi için zorlayamazsınız. Annenizi bile... Ben böyle düşüncelere dalmış pencereden bakarken babam konuşmaya başladı. "Annenin söylediklerini takma bu aralar biraz gergin sadece." Dedikleriyle ağzımdan alaylı bir 'hah' çıkmıştı. "O ben doğduğumdan beri gergin." Dememle babamda bir şey diyememiş önüne bakmaya devam etmişti. Arabayla biraz turladıktan sonra yine eve dönmüştük. Annem işe gitmişti ve kardeşim evdeydi. Büyük ihtimalle acıkmıştı da. Eve geldiğimizde hiçbir şey söylemeden odama gidip rahat bir şeyler giymiştim. Mutfağa gidip yemek yapmam gerekiyordu aksi takdirde canım kardeşim yemek yapma zahmetine girip evi yakabilirdi. Dolaptaki mantıyı yapmaya karar vermiştim. En azından mantı pişerken biraz mutfağın balkonunda oturup nefes alabilirdim. Balkona çıkıp ışığı yakmadan mahalleyi izlemeye başladım bir süre sonra mahallenin başında aynı arabayı gördüm. Plakasını göremiyordum o yüzden içimden 'Paranoyak olmaya başladın iyice!' deyip düşüncelerimin yanıldığına inanmaya çalışıyordum ama hislerim bana hiç yardımcı olmuyordu. İçeri gitmeye karar verip ayaklandığımda sokak lambasının altında birini gördüm. O da etrafa bakınıyordu. Benden tarafa bakacağı zaman yere oturup saklandım. Bir taraftan da demirliklerden gizlice bakmaya çalışıyordum tabi. Hava iyice kararmıştı ve sadece sokak lambasının yansıttığı ışık belli oluyordu. Dakikalar sonra sokak lambasının altında olan kişinin yanına biri daha geldi ve o siyah arabaya binip gittiler. Araba sokak lambasının altından geçerken yazan plakayı birkaç saniye bile olsa gördüm. Plakada '34 KZN ...' yazıyordu. Arabanın arkasından bir süre daha baktıktan sonra ocakta mantı olduğunu hatırlayıp içeri geçmiştim. Mantıyı soslayıp çocuklarımı, babam ve kardeşimi, doyurduktan sonra odama çekilip ders çalışmaya başlamıştım. Grupça sayısalcıydık ve şimdiden, aslında tam anlamıyla karar veremesek de, ne olmak istediğimizle alakalı planlarımız vardı. Asya'nın insan beynine merakı vardı ve bunun için nörolog olmak istiyordu. Efe ise oyun oynamayı sevdiği için yazılımcı olmak istiyordu. Uğur'un görsel yeteneği olduğu için grafiker veya mimar olacağını düşünüyorum. Bense çok büyük ihtimalle mimar olacağım. Neden mimarlığı düşündüğümü bilmiyorum. Herhangi bir hayalim veya yeteneğim yok. Nasıl geldiyse öyle yaşıyorum. Uzun süre masanın başında ders çalışmıştım. Sınavlar bir haftaya başlıyordu ve bizimkilerle ders çalışabilmek için not çıkarıyordum. Saat gece ikiydi. Uykum geldiği için ışığı kapatırken bir araba sesi duydum. Nefes almak için balkona çıktım. Kesinlikle gelen arabanın o siyah araba olup olmadığına bakmak için çıkmadım balkona. Saçmalamayın. Tahminlerimde yanılmamıştım bu araba az önceki siyah arabaydı. arabanın içinden benim yaşlarımda bir çocuk indi ve araba kapandı sokak lambasının altına yaklaşmasıyla yüzü aydınlandı ve gördüğüm kişiyle bir süre balkonda tabiri caizse donakaldım. çünkü gördüğüm kişi Uğur'dan başkası değildi.
***
SELAMLAR HENÜZ OLMAYAN OKURLARIM NASILSINIZ?????
GÜNLERİNİZ TATİLİNİZ NASIL GEÇİYOR???
Çok ciddiyim çok sıkılıyorum sayılacak sövülecek biri varsa anlatında hep beraber sövelim noğlar.
Bir de benim hiç bölüm yazasım gelmiyor bütün gün uykulu uykulu yatır gibi geziyorum evin içinde çözümü olanlar var mı
Sizi seviyorum çok kalp çop öpücük bai bai
(İhtiyacı olanlara not: Hayat sana limon veriyorsa limonata yapmak için şeker vermesini bekleme.) |
0% |