Yeni Üyelik
78.
Bölüm
@1benzen

Lavin gibi bende sevmesemde tam anlamıyla bu bölümü sırıta sırıta okuyacaksınızzz

İyi Okumalar

Oy vermeyi unutmayalım.

02.05

"Sen benim bakışlarım ve gördüğümden ötesin! Sen benim evimsin..."

"07.02, 02.07"

 

"Sevgilim, gelebilir misin?"

Saçlarımı hemencecik tarayıp banyodan dışarıya çıktığımda elini kapı kolunun üzerine yerleştirmiş, kapıdan içeriye girip girmemek arasında gidip geliyordu. Gözlerimiz buluştuğunda, "Bir şey mi oldu?" diye soruverdim.

Bir yandan elimle saçlarımı düzeltmeye çalışırken ona doğru yürüyordum.

"Şey..." diye mırıldandı çekinceyle. Ney?

Söylemesi için gözlerimle ona onay versem de nasıl söyleyeceğini o da bilemiyor gibiydi.

"Bu akşam saat 10'a ikimiz için bilet aldım, kusura bakma sana haber veremedim. Yani demem o ki benimle gelebilir misin?"

Anlayamadığım için kaşlarımı çattım, neyin biletiydi ki bu? Sinema, tiyatro, konser ya da oyun falan mıydı?

"Yanlış bir zamana aldım, ben de öyle düşünüyordum. Neyse..."

"Hayır, hayır, tabii ki gelirim sevgilim ama bu ne bileti?”

Ne kadar düzelememiş olsam da Murat'ın gözlerindeki o ışık için bile orası her neresiyse giderdim. Belliydi, gitmeyi çok istiyordu.

"Konser."

"Kimin konseri?"

Gülümsedi, daha sonra iki dudağını birbirine bastırdı. Garip mi davranıyordu? Üstelik ben niye hiçbir şeyi anlayamıyordum?

"Pera."

Saniyeler içinde gözlerimdeki pırıltı en az onun gözlerindeki pırıltı seviyesine ulaştı ve ben kendimi tutamayarak Murat’ın kollarına atladım! Doğru mu duymuştum? Pera konseri mi demişti o? Yani biz şimdi Pera'nın konserine mi gidiyorduk?

"Gerçekten mi?"

Pera'nın ikimiz içinde çok özel yanları vardı. Radyoda her zaman karşımıza çıkan hatta ve hatta onu ilk öptüğümde ardımızdan duyulan müziklerde onlara aitti!

Elleri belimi bulunca kulağıma, "Gerçekten sevgilim, gerçekten!" diye fısıldadı.

Oha, bir dakika ben ne giyecektim? Ellerimi kollarımı hemen Murat'tan çekip dolabıma yöneldim ve kıyafetlerimin olduğu rafı açtım. Siyah giyinmemeliyim, siyah giyinmemeliyim! Ama doğru düzgün elbisemde yok ki. Rastgele saks mavisi elbiseyi çıkartınca çok sıradan olduğunu fark ettim ve geri dolaba bıraktım. En sevdiğim elbiseyi çıkarttım.

"Ama bu da olmaz ki çok siyah, Pera konserine karaları bağlayarak gidemem!"

Murat'ın erkeksi kahkahasını duyduğumda mahcup bir şekilde ona doğru döndüm.

"Ne?" dedim e harfini yumuşatarak. Hâlâ kapıda durmuş beni izliyordu.

"Lavin senden bir şey daha istesem?" diye sordu.

"İste sevgilim!" dedim. Şu an o kadar bonkördüm ki istediği her şeyi yapabilirdim!

"Senden bir elbiseyi giymeni istesem giyer misin?"

Gülümsemem iyice büyüdüğünde elimdeki siyah elbiseyi dolaba bırakarak parmak uçlarımda Murat'a doğru koşup ona tekrardan sarıldım. Cümleye bakar mısınız? Senden bir elbiseyi giymeni istesem giyer misin? Bu adamın kibarlığı da beni öldürecek!

"Tabii ki giyerim!" dedim. Sevgilimin zevkine güvenim tamdı. Güzel bir şeyler seçtiğine emindim. Hem zaten akşam için alışveriş yapmak zorunda kalacaktım ki o beni bu dertten kurtarmıştı! Yanağına kocaman bir öpücük bıraktığımda birazcık geriye doğru çekildim. Gözlerine bakmak bana tüm dünyayı unutturabilirdi, gözlerindeki ışık sanki ruhumun kaynağıydı ve ben durmadan o kaynağa bulanmak istiyordum.

“Ee sormayacak mısın?”

“Neyi?” diye sordum. Çünkü ortada hiçbir sıkıntı yoktu.

“Elbiseni!”

“Haa...” diye mırıldandım gülümseme daha da büyürken.

“Sormayacağım, sevgilimin zevkine güveniyorum.”

Gülümsemek bulaşıcıymış bunu da garip bir şekilde ondan öğreniyorum. Yüzü her güldüğünde istemsizce benimde gülesim geliyor, gülmenin ona bu kadar yakışmasında mı yoksa o mutlu olunca kendimin de mutlu olmasından mıydı bilemiyorum.

🌌🌌🌌

Saat 18.30 gibi eve gelip hemen duşumu almıştım. Yatağımın üzerinde siyah bir elbise kılıfı vardı. Merak ediyor hatta merakımdan da çatlasam da içini açıp elbiseye bakamamıştım. Saçımı havluya sarıp banyodan çıktım. Son gelen vakam yüzünden geç çıkmak zorunda kalsam da hazırlanmak için epey bir vaktim kalmıştı. Selma’dan kahve istemiştim o da tahminen ben duştayken gelip makyaj masamın üzerine bırakmış olmalıydı. Kahvemden hemen bir yudum aldığımda vücudumu ısıtmasına izin verdim. Hava soğuk değil aksine sıcaktı ama ben her zamanki gibi üşüyordum. Kansızlığım falan yok, kendimi bildim bileli böyleyim.

Saçlarımı açıp havluyla kurulamaya çalıştım daha sonra saçımı güzelce taradım. Ne kadar sürdüğünü bilemediğim bir zaman diliminde saçlarımı maşayla şekillendirip su dalgası gibi görünmesini sağladım. Hâlâ kıyafete bakmamış olsam da saçımın bu şekilde durmasını istiyordum. İnşallah boynu tüllü bir şey çıkmazdı. Her şey çıkabilir Lavin, artık bakmalısın! Doğruya doğruydu, makyajımı yapmak için elbiseyi görmem gerekiyordu. Heyecanla yerimden kalkıp elbise kılıfını açmaya başladım. Pudra pembesi... Pudra pembesi ince askıları olan mini zarif bir elbiseydi. Göğüs kısmı hafif bol bırakılmış ve tahminen üzerimi giyince göğsümü iyice saramayacaktı. Etek boyu bacak boyumun neredeyse yarısında olmasına rağmen derin bir yırtmacı vardı. Elbise vücudumu ne saracak ne de çok bol bırakacak gibi duruyordu. Ve ben elbiseye aşık olmuştum! Ki elbise çok açıktı! Belki de hayatımda giydiğim en açık elbise olabilirdi ama çok şıktı! Ayakkabı kutusunu açtığımda gümüş rengi, uzun topuklu bantlı ayakkabıyı çıkarttım! Murat gerçekten çok zevkli seçimler yapmıştı! Hoş elbise ondan beklenmeyecek bir şekilde kısa ve baya açıktı. Makyajım şimdiden kafamda oluşturmuştum, gri tonlarında güzel simli bir makyaj yapacaktım. Bu ışıltılı hayatı ben seçiyordum...

Neredeyse yarım saatin sonunda artık tamamen hazırdım. Saat sekize doğru gelirken Murat'ın da gelip giyinmiş olması gerekiyordu! Gardırobumdaki boydan aynanın karşısına geçtiğimde kendime alıcı bir gözle bakmıştım. Gerçekten de çok güzel görünüyorum! Acaba Murat ne düşünürdü? Çok mu farklı gelirdim ona, her zamanki bildiği Lavin'den daha mı farklı? Çünkü ben ilk defa kendime bu kadar özenmiştim. Beğenir miydi mesela? Beğenmezse anlardım, üzülür müydüm? Bu kadar uğraştığım için üzülürdüm ama onun dışında ben kendimi gayette beğenmiştim! Bu bana yeterdi. Telefonumu elime almış ve makyaj masasının sandalyesini oturmuştum.

Sen:

Sevgilim ne zaman çıkıyoruz?

Attığım mesajın sesi koridorda yankılandığında elim ayağıma dolaşmıştı. Burada mıydı? Çok erken değil miydi? Kahretsin, çok hazırlıksızdım. Kapıyı tıklatınca istemsizce ayağa kalktım!

"Gelebilirsin..." diye mırıldandım. Göğsümün altındaki kendini olağanca gücüyle fark ettiriyordu! Benim bile sesli bir şekilde duyduğum kalbimin sesini Murat havada karada duyardı. Kapıyı açıp içeriye girdiğinde önce donakalmıştı. Baştan aşağıya gözleri üzerimde dolaşıyordu ki benimde ondan bir farkım yoktu. Her zamanki takımlarından farklı olarak klasik tarzda bir takım seçmişti. Altında lacivert kumaştan bir pantolon içinde siyah bir gömlek ve üzerinde lacivert siyah çizgili bir ceket vardı. Ben bu adamla dışarıda dolaşamazdım! Zaten yakışıklıydı şimdi ekstra yakışıklı ve bir de özenli olmuştu. Kesinlikle kıskançlığımdan çatlardım! Gitmese miydi acaba? Saçmalama Lavin, Pera konserinden bahsediyoruz!

Adımları bana doğru yönelirken dudakları kıvrılmaya başladı. Üzerimde tarif edilemez bir gerginlik hissediyorum, sanki koca bir evi sırtlayan kaplumbağa gibiyim. Gülümsemeye çalışırken çok aptal görünüyor olmalıyım! Ne yapayım tüm fonksiyonlarım durmuş beynim bile çalışmıyormuş gibi hissediyorum!

"Tahmin etmiştim..." diye mırıldandı kendi kendine. Baştan aşağıya tekrardan bedenimi süzdü. Gözleri gözlerimle buluştuğunda neden bilmiyorum ama sanki gözleri dolmuş gibiydi.

"Çok güzel olmuşsun!"

Tebessümüm büyürken ellerini belime yerleştirip beni kendine çektiğinde daha gergin olacağımı hissederken rahatlamıştım. Aklım bu olanlara asla eremeyecekti! Sakalları boynuma değerken bir öpücük bıraktığında bu bende gülme isteğini uyandırdı. Buram buram sandal kokusunu doldurdum ciğerlerime, nerede olsa tanırdım bu kokuyu! Öpücükleri boynumdan yanaklarıma doğru çıktığında dudaklarımdan hoşnut dolu bir gülümseme kaçıverdi.

"Yaa n’apıyorsun ya! Makyajım bozulacak!" dedim şakayla çünkü Sarper böyle gidersen Pera konseri bize yalan olacaktı!

"Amacımda o ya!"

"Ama ben buna çok uğraştım!"

Dudaklarından kaçan gülümseme benimkine benziyordu. Alnını alnıma dayadığında, ruhumun kaynadığını hissediyorum! Ellerim yanaklarına vardı.

"Bozacaksın değil mi?" diye sordum. Boz demek değildi bu, biliyorum yapacaktı çünkü o da hissediyordu! Onun da ruhu kaynıyordu. İkimizin de ruhu birbirine akmak için çıldırıyordu.

"Çok yazık..."

Cümlesini tamamlayamadan dudakları dudaklarımı esir aldı. İçimde daha önce hiç bu kadar derinden hissetmediğim şiddetli bir arzu uyanıyordu. Onun dudaklarının arasında erimek yaşadığımı dibine kadar hissetmek gibiydi! Kendimi alamıyor ama tamamıyla ona bırakmakta istemiyorum! Dili dehlizlerime sızarken yandığımı hissediyorum. Üşüme hissimden beni alıp götürmüş cehennem kıyılarına bırakmış gibiydi! Yanmak, buz kesmek ve donmak gibiydi! Güneşime kavuşmuş gibi hissediyorum! Murat Sarper bana her ne yapıyorsa vücudum bunu kaldıracak gibi değildi. Yavaş yavaş kendimi dehlizlerinden çekip onu da kurtarmaya çalıştım. Ateşle barut misaliydik, patlamamız an meselesiydi! Ve ben şu an patlamak istemiyorum. Kendimi tamamen geriye çektiğimde alnımı alnına yaslayarak nefesimi toparlamaya çalıştım.

"Seni bu kıyafetle dışarıya çıkarmak aptallık olacak!"

Aynı hissi paylaşıyoruz sevgilim!

"Bu gece evde olamamamız büyük hüsran sevgilim!" dedim aynı tonlamayla. Ateş, barut Lavin! Tamam, tamam her şey Pera konserinin hatırına! Her şey...

Başını geriye çektiğinde ikimizde gülmeye başlamıştık! Rujum Murat'ın dudaklarında ve dudaklarının çevresindeki her yere bulaşmıştı! Benimde altta kalır yanının olmadığı kesindi.

"Neyle temizliyoruz bunu?"

Ellerini belimden çekmiş makyaj masasına eğilmiş kendi çapında bir araştırma yapmaya koyulmuştu. Kendinden emin bir şekilde makyaj temizleme suyunu ve pamuğu aldı. Kendi yanağını bir güzel temizlerken onu süzüyordum. Bu adam başımın belasıydı...

Bende pamuktan bir parça alıp üzerine biraz makyaj temizleme suyu dökerek dudaklarımın kenarlarından taşan ruju sildim! Allahtan fazla yayılmamıştı. Rujumu tekrardan tazelediğimde Murat hâlâ ruju çıkarmaya çalışıyordu. Tekrardan pamuğa makyaj temizleme suyunu döktüm.

"Dur, dur cildini mahvettin!"

Elimin birini boynuna dolarken, dudaklarını ve kenarını sildim.

"Pera geç gelse güzel olur sevgilim!"

♧♧♧

Nasıl söylesem bilemiyorum... Çok enteresan bir durumdayım! Hayatımın belki de en büyük şokunu yaşaıyorum! Bugün burada az sayıda bileti olan bir Pera konseri varmış! Hepi topu toplasanız burada 150 kişi ancak vardır. Ortam, bar masalarından oluşan insanların sohbet ettiği sıcak bir yere benziyor! Hâlâ şaşkınım, özel bir Pera konseri... Bu gerçekten harika...

"Hâlâ şoktayım!" dedim etrafı süzerken. Acaba bileti ne kadardı? Baya vardır Lavin!

"İyi ki geldik mi diyorsun?"

"İyi ki..."

Şoktan dilim tutulmuştu resmen! Kendimi toparlamam gerekiyor bu belki de en özel Pera konseri olmalıydı!

"İstek şarkı yazabiliyor muyuz?"

Söylediğim bu şey onu güldürsede ben bozulmuştum! Sonucunda özel bir Pera konserinde istek şarkı yazmamız gerekirdi!

"Gülme ya! Ben gülüyor muyum?"

"Ses, ses!"

Gözlerim sahneye kaydığında artık Pera'nın gelmesine saniyeler vardı.

"Sevgili Pera ailesi, hepiniz salonumuza hoş geldiniz!"

Konserlerin aksine az bir alkış sesi çıktı! 150 kişiden bahsediyoruz Lavin.

"Umarım keyifler yerindedir çünkü beyler çok heyecanlılar!"

Alkış sesi giderek artarken, ooo sesleri yükseliyordu.

"Heyecanlı mıyız?"

"Evet!" sesleri yükselirken bizimde sesimiz kalabalığa karıştı.

"Daha yüksek!"

"Evet!"

"Pera! Pera! Pera!"

Hep bir ağızdan grubun ismini sayıklarken arkadan müzik tınısı gelmeye başladı. Biliyordum, ilk müziklerinin içimdeki şeytan olacağını biliyordum!

"İçimdeki şeytan inandır beni yine boş sevdalara!" Ve Gökhan Mandır'ın o güzel sesi!

"Hazır mıyız İstanbul?"

Büyük bir alkışla birlikte insanlar sahne önüne toplanmaya başlayınca Murat'ın elinden tutup en önü kaptım.

"Bir an gelir de vurur evinden, öyle de bi' derinden

Kalbini söküp de atmış gibi seni kor ateşlere

O an nasıl da güzel bakarsın, nasıl koca bir yalansın

İçimdeki şeytan, inandır beni yine boş sevdalara!"

Ezberlerde, dillerden düşmeyen bir şarkıydı! Çok seviyordum! Murat'ın eli belime sarılırken beni önüne doğru çekti.

"Tut düşerken beni en güçsüz yanımdan

Sar sıcaklığınla, kurtar korkularımdan!"

Kolları bedenimi sardı ve sıcaklığını iliklerime kadar hissettim.

"Öp sanki yıllardır hiç görmemiş gibi

İnandır sevildiğime çocuklar misali!"

Yanağıma değen gülüşü öpücüğe evrildi. Bizim için yazılmış bir şarkı daha! Hani Pera diyor ya inandır sevildiğime çocuklar misali diye! İliklerime kadar sevgiyi hissediyorum! Ruhum sanki onun sevgilisiyle can bulmuş gibi, sanki yıllardır onun sevgisiyle sarılmayı bekliyormuş gibi! Giden herkesin yerine benim yanımdaydı, canımdaydı.

"Saatlere bakıp durma, biliyorum gidesin var

Hadi durma, kandır beni, sana çok inanasım var!"

Şarkının bitmesiyle ıslıklar tezahüratlar duyulmaya başladı!

"ÇOK SAĞOLUNNN!"

Herkese el sallarken bense kendi üstüme alınarak Gökhan'a el salladım ve o an asla yaşayamayacağım bir şey oldu! Bana göz kırptı, Gökhan Mandır bana göz kırptı! Murat'a döndüğümde büyük bir gülümsemeyle gözleri bana çekildi, anladı! Yahu bana göz kırptı, göz!

"NASILSINIZ?"

Birbirine karışan birçok ses duyuldu. Çok mutluyuz Pera, çokk.

"Bugün buraya geldiğiniz için her birinize teker teker teşekkür ediyoruz! En güzel Pera konserine hazır mısınız? Bugün çok özel bir gün olacak!"

"Evet!"

"O zaman HARAM GECELER!"

Dakikalarca gerek metalik, gerekse slow şarkılarla bağırdık çağırdık. Yeri geldi Gökhan sohbet eder bir tavırda hepimizi güldürdü. Bugünü unutabileceğimi hiç sanmıyorum! Sadece içimde bir şarkı kaldı, gökyüzüm şarkısı! Söyleyecek gibi de durmuyordu çünkü konserin bitmesine tahminen çok az kalmıştı...

"Yandın, yandım

Söndün, söndüm

Ne ilktim ne sondum

Ne vardım, ne yoktum!"

Buruk olurdum, söylemesi gerekiyordu! Ne kadar çok Pera'nın her şarkısı bizim için yazılsa da o şarkı benim için özeldi! O şarkı Murat'ı ilk öptüğümde, Murat'ı sevdiğimi söylemeye giderken radyoda çalan şarkıydı! Sen benim bakışlarım ve gördüğümden ötesin! Sen benim evimsin... Çalmalıydı!

"Dostlar, fenerleri yakın!"

Ben herkesin aksine yakmamış sadece video çekiyordum, gökyüzüm çalacaktı. Eminim... Ve müzik gelmeye başladı. Heyecanla zıpladım.

"Gökyüzüm!"

Murat'ın gülüş sesi kulaklarıma ulaştı.

"Sen benim gökyüzüm, iki sözümden birisin

Sen benim sırlarım, sana söyleyemediklerimsin

Konuştuklarım boş, sustuklarımsın!"

Sen benim kelimelerimden de fazlasın Sarper!

Gökhan Mandır sahneye iyice yaklaşıp sırasıyla herkese el uzattı.

"Sen benim kaçışlarım, kaybolmak istediğimsin

Sen benim bakışlarım ve gördüğümden de ötesin

Ben bir yalan olsam en büyük gerçeğimsin

Misafirliklerim boş, sen benim evimsin!"

Bize gelmeden önce Murat, "Telefonu versene!" dedi. Emin misin der gibi ona bakışlarımı yolladım. Tatlı bir gülümsemeyle, “Ver!” dedi!

"Gözünde bi' yağmur, içinde rüzgârlar var ve esiyor

Hep aynı cümle dilimde, tekrara bak düşüyor

Nası' bi' fırtına bu? Bizi katıp önüne böyle yıkıp geçiyor"

Telefonuma Gökhan'a doğru uzattım ve elimden telefonu alıverdi! Kamerayı selfie moduna getirip çekmeye devam etti.

"Aldı, aldı!" diye zıplamaya başladığımda. Murat yanağıma bir öpücük bıraktı.

"Her şeyi ben mahvettim, seni nasıl kahrettim

Bulamam artık yolumu, kendimi de kaybettim!"

Sesler kısılmaya başladı birden ve sadece fon müziği gelmeye başladı. Anlamsızca Murat'a dönerken onu arkamda bulamadım. Arkam boşalmıştı. Arkam bomboştu. Sadece o vardı... Sarper... Dizlerinin üzerine çökmüş ve gözleri doğrudan gözlerimi hedef almıştı. Ben her şeyi algılamaya çalışırken müziğin sesi iyice kısıldı.

"Sevgilim...” diye mırıldandı, sanki neyi nasıl söyleyeceğini bilemiyor gibiydi.

“Seni gördüğüm ilk andan itibaren, o ilk andan itibaren Lavin seni sevmeyi asla bırakmadım! O gün kendime dedim ki Murat bu kadını sakın bırakma, o kadar... o kadar sana göre ki asla bırakma onu dedim. Seni her gördüğüm anda bir mucize gibi sana dalan gözlerim, benden bir an olsun bile ayırmadığın gözlerin aklımın dehlizlerinde, çizgilerine kadar ezberlediğim her şeye baş kaldıran kahve gözlerin gözlerimin en içinde, içime dolan vanilya kokusu burnumda, gülüşün dudaklarımda, saçların sakallarımda! Ben istiyorum ki sen her zaman bana o pervasızlığınla gel, bana dünyanın en güzel şarkısını fısılda, ellerimi sımsıkı tut. Öyle bir tut ki Lavin Yılmaz bir daha ayrılmasın ellerin ellerimden, gözlerin gözlerimden, kolların boynumdan, dudakların dudaklarımdan... Sen benim hayalini dahi kuramayacağım sevgilimsin!"

Gözlerimin önün gelen kırmızı kutu açıldığında içinden bir yüzük çıktı.

"Ve ben istiyorum ki Lavin sen bana evet de, sonsuz olalım, karım ol! Benimle evlenir misin Lavin Yılmaz?”

Kulaklarım hiçbir sözcüğü kaçırmak istemezken aklım hâlâ bunun gerçek olup olmadığını sorguluyordu! Sen benim hayalini dahi kuramadığım sevgilimsin! Lavinia, ölüm çiçeği! Bir gün birinin bir ölüm çiçeğini bu kadar sevebileceği hatırlarıma dahi gelmezdi. Hani demiştim ya size ben birinin önceliği olmak istiyorum diye, olmuştum! Ben Murat Sarper’in önceliği olmuştum. Bu hayatta başka neyi istersin derseler, kâfi derim. Hayalini kurabileceğim her şeye sahibim... O benim bakışlarım ve gördüklerimden ötesiydi, o benim evimdi! Ait olduğum yer, sahip olduğum tüm varlıklarım! O benim her şeyimdi! Her şeyim...

"Evet..." diye mırıldandım, sesim çıkmıyordu.

"Evlenirim!"

Herkes alkışlamaya başlamış ve müzik biraz daha yükselmeye başlamıştı. Sarper ayağa kalktığında içimden ne olur bu bir rüya olmasın diye tekrarlıyordum! Ne olur bu bir rüya olmasın! Elleri titreyen elimi buldu ve yüzüğü parmağıma geçirdi. Boynuna o kadar sıkı sarıldım ki nasıl nefesimi kesiyorsa nefesi kesilsin istedim. Sana söz veriyorum Murat, ben nasıl senin önceliğinsem sende benim her zaman önceliğim olacaksın. Ve bu asla değişmeyecek.

“Lavin ve Murat’a kocaman bir alkış.”

Alkış sesleri Gökhan’ın sesiyle iki katına çıktı.

"Sen benim gökyüzüm, iki sözümden birisin

Sen benim sırlarım, sana söyleyemediklerimsin!"

"Başımla gözüm üstüne sevgilim, başımla gözüm üstüne!" diye fısıldadım.

"Ben bir yalan olsam en büyük gerçeğimsin

Misafirliklerim boş, sen benim evimsin!"

Biraz geriye doğru çekilince gözlerimiz buluştu! Murat'ta tarif bile edemeyeceğim bir bakış vardı; hüzünlü, mutlu, utangaç... Hepsinin ifadesi dudaklarında toplanmıştı ve ben dudaklarını öpmek istiyordum. Gözlerim dudaklarıyla gözleri arasında mekik dokurken Murat beni tekrardan kollarının arasına aldı.

"Burada olmaz sevgilim!"

Sesi kulaklarıma ulaştığında boynuma bir öpücük bıraktı. Kulaklarımda hâlâ söylediği kelimeler çınlıyordu! Gülüşün dudaklarımda, saçların sakallarımda...

Zaman dursa, hepimiz dursak kalbimin atışı durmazdı. Yerinden çıkacak gibi atıyordu! Her yerimde hissediyorum; kulaklarım, midem, boğazım... Her yerimde! Kalbinin kalbime aynı anda çarpışını, her şeyi duyuyorum! Onu çok seviyorum! Ve bu hiç bitmeyecekti...

🌌🌌🌌

Oteldeki numarasını bilmediğim bir odaya girmiştik. Odaya girer girmez sanki ikimizde bu anı bekliyormuşuz gibi birbirimize döndük. Kollarımı tekrardan boynuna doladım. Gözlerim yüzüğüme kaymıştı. Lavinia çiçeği... Altın sarısının koyu tonları ve gümüşle süslenmiş; ölü değil aksine açmış, serpilmiş bir çiçekti!

"Bunları nasıl hazırladın?" diye sordum.

"Japonya’dayken."

Gülümsedim! Her şeyi planlamıştı, ilk şarkından son şarkıya, pembe elbisemden gümüş ayakkabıma... Pembe rengini sevdiğimi ben söylemeden öğrenmişti! Ciddi durmadığı için giymediğimi de biliyordu, ikimizde birbirimize söylemesek de son şarkının bizim şarkımız olduğunu biliyordu. Onu ilk öptüğümde duymuş olmalıydı! Tüm konserse Murat’ın kendi planıymış...

"Gözlerin, gözlerimde..." diye mırıldandım.

"Kolların boynumda!"

"Sandal..." "Vanilya.."

"Kokun burnumda!"

Gülümsedim, acaba o da vanilya da vanilya diye tutturuyor muydu?

"Gülüşün dudaklarımda..."

Birbirine mıknatıs misali çekilen iki uç, kavuşmamaları imkansız...

"Seni öpemediğim her dakika, başımla gözüm üstüne sevgilim!"

Mırıldanışıyla birlikte usulca dudakları dudaklarıma çekildi. O kadar nazikti ki nasıl karşılık vereceğimi bilemiyorum! Dudaklarına uymaya çalıştım, arada ayrılıyor sonunda tekrar birleşiyor ve giderek hızlanıyorduk. Dağın tepesine çıkmak gibiydi, yavaş yavaş çıkıyorduk. Giderek tepeye yaklaştığımızı hissediyorum! Tutku her tarafımı cehennem misali sarıyor, ben kendime yenildiğimi hissediyorum! Dağın tepesine varmış ve olağanca gücümle -dayanamayarak- kendimi aşağıya doğru bıraktım. Barutun pimini çektim... Giderek büyüdü içimdeki ihtiras, giderek hızlandı dudaklarımız! Yer zaman anlamını kaybetti, ayaklarım yerden kesildi! Ruhumda sevgi yaralarımı iyileştirmeye başladı... Hissettirdiği duygu sonsuz olmak gibiydi... Daha çok sokulabilirmişim gibi sokuldum ona! Nefesini içime çekiyordum, yetmiyordu! Daha fazlasını istiyordum. Dudaklarımı soluklanmak için geriye çektim.

"Ahh, sevgilim..."

Elleri yanağımı okşuyordu, gözlerinin içine bakamıyorum! Daha fazlasını hissediyorum! Yanlıştı, biz evli bile değildik... Evlisiniz...

Eliyle başımı yukarıya doğru kaldırdı, umut dolu bakıyordu.

"Utanmak sana çok yakışıyor..."

Yanlıştı ve Murat kendini kontrol edebiliyordu! Ben edemezdim. İçimdeki savaşımı biliyor bana destek oluyordu, en baştan çıkabilecek anda bile.

"Şşt, düşünme!"

Gözlerimin dolduğunu hissediyorum. Yeter Lavin, ağlamayacaksın? Sen çok güçlüsün! Daha da güçlüsün! Beni kollarının arasına çekti ve sıkıca sardı.

"Seninle olmak, senin olmak istiyorum." diye mırıldandım cesurca.

"Zamanı gelince öyle de olacak." oldu son cümlesi ve bir daha bu konuyu açmadık.

“Hem böyle bir günde ağlamamalısın.”

Geriye çekilirken zorla gülümsemeye çalıştım. Gülüşü bana güvende olduğumu, rahat olmam gerektiğini fısıldıyordu.

“Murat...” diye mırıldandım, ne söyleyeceğimi biliyor nasıl toparlayacağımı bilmiyordum.

“...ben çok mutluyum... Sen... yani... biz...”

Susakaldım, nasıl toparlayabilirdim ki? Sakin ol Lavin. Gözlerine bak, yol haritanı bul... Başımı kaldırarak doğrudan gözlerine baktım. İçindeki şefkat duygusu kalbimi sarmaladı.

“Mutluluktan konuşamıyorum da, şey diyecektim. Ben her şey için teşekkür ederim Murat. Zor bir insanım biliyorum, çabuk yükseliyorum, bazen çekilmez oluyorum, anlaşılmak istemiyorum. Tüm bunlara rağmen, yanımda olduğun ve karın olmamı istediğin için teşekkür ederim. Sana söz veriyorum senin için uç noktalarımı törpülemeye çalışacağım. Seni bir an olsun sevmeyi bırakmayacağım Murat. Ben hayatımda ilk defa böyle bir şey yaşıyorum. Çok sevildiğimi ilk defa derinlerime kadar hissediyorum. Kısacası sevgilim teşekkür ediyorum. Her şey için hem sana hem de seni yoluma çıkaran hayata...”

Gülümsemesi sözlerimle büyürken içimdeki umudu da büyütüyordu. İçimde sadece onun gülümsemesiyle büyüyen bir tohum vardı ve çoktan filizlenmişti...

“Bunların hepsi sevgilim senin bana hissettirdiğin duyguların yansıması ve sen her birini hak ediyorsun yani bana teşekkür etmene gerek yok. Seni seviyorum Lavin ve bunu hissettirebildiysem ne mutlu bana. Seni o üniversitenin kapısında gördüğüm ilk anda itibaren seni nasıl sevdiysem, bu hayatta olduğum süre boyunca da bu değişmeyecek. Ben hep seni seviyor olacağım.”

Hayatta onlarca bilinmezlik vardı... Murat Sarper beni gördüğü ilk andan itibaren sevmeyi bırakmamıştı ve benim yıllar boyunca onun sevgisinden haberim olmamıştı. Bu tüm hayatımdaki en büyük bilinmezliğiydi ki bir gün o bilinmezlik bana hayatımın en mutlu anlarını vermişti.

“Ahhh, benim güzel sevgilim.”

İç çekişinin ardından alnıma derin bir öpücük bıraktı...

🌌🌌🌌

Murat üzerini değiştirirken ben makyajımı silmeye koyulmuştum. Hemencecik makyajımı silip üzerimi değiştirdikten sonra yüzümü güzelce oteldeki gül sabunuyla yıkadıktan sonra o ve birkaç tane sabunu poşete atıp masaya koydum! Sabah eve götürmeye karar vermiştim. Ne yapsaydım bende böyle takıntılı bir insandım. Yatağa doğru döndüğümde Murat çoktan yatağa uzanmıştı bile bende yanına gidip başımı göğsüne koyarak yatağa uzandım.

Konser sonunda beni kulise götürmüş ve Pera grubuyla tanıştırmıştı. Ben yine tüm Pera fanlığımı konuşturarak her birine sarılmış ve birden çok fotoğraf çekinmiştim. Murat ile Gökhan, Boz’la tanışması gibi tanışmamışlar. Murat kendisi bizzat menajerlerine ulaşarak onlara böyle bir teklif sunmuş ve bu şekilde tanışmışlar.

"Sevgilim, Gökyüzüm şarkısının bizim şarkımız olduğunu nereden anladın?”

"O bende bir sır sevgilim."

“Allah, Allah!” dedim ağız dolusu.

“Düşündüğünden de öncesi var ama o da bende bir sır!”

Hoş Murat’a gitmek için çırpınırken onun benim arabadaki halimden haberi yoktu.

"Sana bir sır daha sevgilim, 2 Temmuz..."

Elimi göğsüne bastırarak aniden doğruldum. Ne vardı 2 Temmuz'da? Beş gün sonraydı! Hatta daha az vardı!

"2 Temmuz?" diye sordum korkuyla.

"Not defterinde gördüm, 02.07'yi anlamını bilmiyorum senin için ama önemli olsa gerek!"

"Onu mu soruyorsun?" diye mırıldandım.

"O tarih aslında 07.02 Murat..."

İlk tanıştığımız tarih, 7 Şubat! Beni ayağımdan kucağına çektiği ve ilk sesini duyduğum gün! Ondaki ilk yaram ve bendeki ilk yarası, uzun zamandır tanıdığı Lavin ve ilk defa fark ettiğim Murat... Evim, ilk değil ama son durağım! Misafir değilim, yabancı değilim, tanıdığım sıcak sular... O benim ilklerim ve sonsuzluğum.

"02.07 Lavin, evlilik tarihimiz... Gelinlik seçmeye başlasan iyi olur sevgilim!"

 

 

Loading...
0%