@1benzen
|
Bugünde hızlıyız dostlar. İyu okumalar dilerim. Oy vermeyi unutmayalımm! Farklı düşlerde Bizim için en iyisi bu Kavga etmekten Yorulmuş bedenler Huzur yoksa en iyisi dur "Aklın çevirdiği kalbe yatmayınca ruhu canına sıkışmıştı." 02.12 "Bana. Tüm. Gerçeği anlatacaksın!" Soluk soluğa belki de elim ayağım titreye titreye sormuştum. Murat Sarper arkamdan bir şeyler çeviriyordu ve bu her neyse kesinlikle bunu bugün öğrenecektim. Bana yalan söylemişti. Ben sana hiç yalan söyledim mi diye soran adam bugün bana yalan söylemişti. Bu belki de Murat Sarper'in bana söylediği ilk yalan değildi. En başından beri bana yalanlar söylemişti, ruhum nasıl duyabilirdi ki? Eli kolu her yere uzanıyor, cevapsız hangi soru varsa onun dudaklarında can buluyordu. Nasıl her şeyi bilebiliyordu? Geçmişte parmağı dahi yokken nasıl her şeyi bilebiliyordu? Benim artık aklım almıyordu. Ayakta şok içinde kalakaldığında gerçekten masummuş gibi davranıyordu. Geçmişin içinden gelen kimse masum olamazdı! Griydi o, benim gibi! Seninde sırların var! Evet, benimde ondan sakladığım sırlarım, yalanlarım vardı ki Murat bunları biliyordu ama o bana kendisini kusursuz göstermişti! O da yalan söylüyordu, sırların en âlâsı onda vardı! Ve bana hiç açık vermemişti. Taa ki şu zamana kadar! "Lavin, güzelim anlamıyorum!" Anlamazlıktan geliyordu. Biz onunla her şeyi geride bırakıp sağlam bir ilişki inşa etmiştik. Temelini de güvenden oluşturmuştuk. Yalanları kapı dışarı etmiştik. Ya da ben öyle zannetmiştim! Ben sadece hislerimi gizlemeye çalışırken onun çığ gibi büyüyen sırları vardı. Zaman geçse de açığa çıkmayan sırları. Babamın yazdığı mektupta, daha Murat ile çarpışmamış, Murat bana aşık olmamışken babam bana onu anla yazmıştı. Murat o zamanda benim sağımda ya da solumda olmamıştı. O zaman neden hana yalan söylemişti? 13 yıl boyunca sadece beni sevdiğini söylemişti, peki ya ondan öncesi? Öncesinde onun için Serdar abisinin kızıydım! Değil miydim? Ben neyin içindeydim? Madem beni o zaman sevmiyordu babam neden bana onu anla demişti? Onu anlayacak bir yakınlığımız yoktu! Murat beni neyi olarak görüyordu? Ya da beni gerçekten seviyor muydu? Babam mektuplarda çok sevdiğini yazmıştı. Peki ya mektupları gerçekten babam mı yazmıştı? Babam yazmamış olsa neden bana onu anla desin? Kafam allak bullaktı, bu durumda olmamın sebebi Murat’tı. Bana gerçekleri söylemeyerek düşüncelerimi dağıtıyordu. "Hıh..." Kelimeler fütursuzca dilime geliyor ama dilimden taşıp dökülemiyordu. İçimdeki bir yan Murat'a -sevdiğim adama- bu kimliği yediremiyor diğer yanımsa gerçeğin bas bas bağırdığını söylüyordu. En ufak şeyde bile yalan söyleyen bir adamın diğer gerçekleri nasıl doğru olabilirdi? "Kimsin sen Murat Sarper? Kaç tarafın var senin?" diye sordum isyan dolu bir sesle. Dilime gelen ağır kelimeleri içime akıtmaya çalışsamda olmuyor! Ben bu dünyada bir kez daha cenneti yaşadığımı zannederken yine ve yine cehenneme çekilmiştim! İstediğim tek şey gerçeklerken ben yine yalanların içinde kalmıştım. Kaderim böyleydi benim, üç gün mutlu olursam dördüncü günün burnumdan gelmesi bile yetmiyordu! Murat'ın adımları beni seçerken gözlerimi bir an olsun üzerinden ayırmadım ama gözlerindeki o yalancı şok bakış hâlâ yerindeydi! Adımları tam önümde bittiğinde bana dokunmak istese de kendimi bir adım geriye çekerek, "Dokunma bana!" dedim. Güçlü durmalıyım, güçlü dur Lavin! Haklısın, sen her şeyi gözlerinle gördün! Sana kılını dahi kıpırdatmadan yalan söyledi! Belki de hayatının yalanını sana söyledi! Sakin ol, güçlü kal! "Lavin ben hiçbir şey anlamıyorum." "O kadar çok yalanın var ki Sarper! Tabii anlamıyorsundur!" dedim dalga geçer gibi. Aksine gülerek değil sinirle çıkmıştı tüm kelimeler dudaklarımdan! Bir adım ileriye doğru gittiğimde gözlerim öfkeyle gözlerine daldı. Gözlerindeki şok yerini anlamsızlığa bırakmıştı. Yalanı değil, Murat Sarper'in inşa ettiği yalanları vardı! Hepsi de benim üzerime kurulmuştu! Bu gözlerinde açık ve net okunuyordu. Peki ya en ağırı neydi? Baban olmasaydı o seni sevmezdi bile Lavin. İçindeki sevgi senin değil en başından beri babanın yansımasıydı. Baban ondan seni korumasını istemişti. O da öyle yapıyordu... Serdar olmasaydı, sen eğer onun kızı olmasaydın dönüp yüzüne dahi bakmazdı! "SÖYLESENE MURAT! SÖYLE! DE Kİ SERDAR ABİ OLMASA ELİMİN TERSİYLE İTERDİM SENİ! SÖYLE HADİ! NEDEN DURUYORSUN!" Karşımda adeta oyuncak bebek misali duruyor, olayları tahkik etmeye çalışıyordu. Ama artık sona gelmiştim! Buraya kadardı! Yalanları buraya kadardı! Bana yaptıkları buraya kadardı! "BAŞINDAN BERİ SANA YALAN SÖYLEDİM DE! OYNADIM SENİNLE DE! ARDINDAN İŞLER ÇEVİRDİM RUHUN DUYMADI DE! SEN EĞER ONUN KIZI OLMASAYDIN UMURUMDA OLMAZDIN DE!" Gözlerindeki ifadenin asılışını gördüm, yalandı tabii ki! Her şeyi yalandı. Her şeyi! Kandırmıştı beni! Aptal gibi ona kanmıştım! Aptal gibi ona kanmıştım! İki elimle göğsüne vurarak onu ittirirken Murat Sarper'in ağzına kelimeler dizilmiş gibiydi. "SÖYLESENE MURAT! NİYE SUSYORSUN! OKUDUM! BABAM YAZMIŞ!" Yerinden kımıldayamıyordu, bir milim dahi! Sanki bana inat duruyordu, taş misali! Ellerimi göğsünden çektim. Sinirden odanın etrafında dönmeye başladım! Bu muydu yani? BU MUYDU? Murat Sarper ile aramızda olan biten bu kadar mıydı? Sanki beni hiç öpmemiş, hiç tenime dokunmamış, onu sevmeme izin vermemiş gibiydi! BİZ BU MUYDUK? "Hâlâ susuyor ya! HÂLÂ SUSUYORSUN!" Neden izin vermişti, onu sevmeme, ona dokunmama, onu sarmama neden izin vermişti? Ya ben sadece güvenmek istemiştim, sadece biraz huzur istemiştim! Yalansız, dolansız güven içinde bir ilişki kurmak istemiştim ama görünen ortadaydı. Murat'ın sonunda adım sesleri duyuldu. Yüzüne bakmadım! Buraya mı geliyor nereye gidiyor bakmadım! Bizi bu hâle o getirmişti! Ben öfkeden, güvensizlikten bir aşk inşa etmek istememişken oysa tamamen hayatımızı yalana sokmuştu! "Lavin!" Sesi benim kadar yüksek çıkmasa da uyarıdan ibaretti! Şimdi de inkar mı edecekti? Hafızamı silmesi gerekirdi! Kolumu tuttuğunda, kolumu ondan kurtarmak için geriye doğru çekerken istediği gibi ona doğru döndüm. "Senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?" Gözleri bir yabancıya bakıyor gibiydi! Bilakis hayal kırıklığına uğramış gibiydi. Asıl hayal kırıklığına ben uğramıştım, ben! Ardımdan ne olduğunu bilmediğim işler çevirmiş ve geçmişin yalanını ortamıza koymuştu! "Bana. Rol. Yapma!!" Gözlerim gözleriyle çatışıyordu! Gözlerindeki hayal kırıklığı gözlerimdeki öfkeyle tuz buz olunca yalanla yüzleşiyordu! "Ne rolü Lavin? Ne diyorsun sen sevgilim?" "SEVGİLİM DEME BANA!" Gerçekten nasıl böyle davranabiliyordu? Sanki hiçbir şey olmamış gibiydi! Sanki hiçbir şey yaşanmamış gibiydi! "LAVİN!" dediğinde korkmadım. İstediğimde buydu zaten! Hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranması canımı sıkıyordu! Hiçbir şey olmamış gibi rol yapması beni deli ediyordu! "NE LAVİNİ YA! NE LAVİNİ? Bugün gördüm seni!" Kaşları iyice çatıldığında kim olduğunu tanıyamıyordum! Benim sevdiğim adam bu olamazdı! Benim sevdiğim adam bana rol yapmazdı. "Niye geldin ha? NEDEN GELDİN!!?" Kalbime yama yaptığım dikişler teker teker açılmaya başlamış sanki kalbimi yerle bir etmişti. İçimdeki dinmek bilmeyen sancıya artık dayanamıyordum! "Erenle konuştun, Tarık’ın dosyası onda! O SARS’ta benim bıraktığım yeri dolduruyor. Aklınca beni kenarda köşede yine oyalayacaktın değil mi? O kadından dosyaları aldın! Allah Allah nedense hemen Eren’in odasından çıktıktan sonra eline belgeler geçiverdi.” Gözlerim sinirle gözlerine çıktığında hiçbir ifadesini okuyamıyordum! Mimikleriyle hiçbir şey ifade etmediği gibi bakışları da donuklaşmıştı. "Beni APTAL yerine koydun!" Ellerimle saçımı yolduğumu hissetmiyordum bile. Ne olduğunu dahi algılayamıyordum! Sadece ben konuşuyordum ve Murat tek bir cevap bile vermiyordu! Duvarla konuşuyormuşum gibi hissettiriyordu! "Aklın sıra ardımdan iş çevirip beni bir kukla gibi kontrol edecektin değil mi Murat?" Karşımda bir duvar gibi durmasından mı bilmiyorum ama onu ezip geçmek istiyorum! Döndürdüğü işlerle beni paramparça ettiği gibi onu da paramparça etmek istiyorum! Bu sefer göğsüne daha sert vurduğumda bir iki adım geriledi, sanki hiç beklemiyormuş gibiydi! Sanki gözleri gerçekten donmuş gibiydi! "Ne DURUYORSUN! KONUŞSANA!" Cevap bile veremiyordu! Altında ne yatıyorsa cevabını bile veremiyordu! Babamla ne çevirmişlerdi? Eren ile ne planlıyorlardı? Elleri sonunda beni durdurmak için ellerimi tuttuğunda kendimi serbest bile bırakamadım! En sonunda ellerimi göğsünden çekti. "Lavin..." diye mırıldandı. Benim aksime o, o kadar sessiz ve sakindi ki duyacaklarım şimdiden beni ürkütmüştü. "...ben... ben bugün adliyeye sadece seni görmeye geldim! Benim dosyalardan falan haberim yok." dedi. Yine yapıyordu yine bana yalan söylüyordu. Ellerimi ellerinden çektiğimde, parmaklarım alnımı kavradı. "Ben kime ne anlatıyorsam?" Gözlerimle görmüştüm ya gözlerimle! Kadının elindeki dosyaları almıştı! Eren’in odasından çıktıktan hemen sonra! Hem ben kimdim de neyi oldurmaya çalışıyordum? En başından yanlıştık biz! Ne diye çabalamıştım?! Adam bana en başından beri yalan söylemişti! "Lavin, sana yemin ediyorum yanına geldim, sana sürpriz yapacaktım. Sonra Eren’le karşılaştık soruşturmaya gittiğini söyledi. Beni odasına davet ettiğinde seni bekledim ama ne kadar zaman geçse de sen gelmedin. İmzaları atmak için geri DESTMAR’a gittim." Sesi hâlâ biraz önceki gibi sessizdi. Derin bir nefes alarak hayal kırıklığıyla ona dönerken sinirden gözlerimden bir yaş aktı. "Gördüm seni Murat! Adliyeden çıktın, kırmızı takımlı bir kadından birkaç dosyayı aldın!" Gözlerindeki ifadeler yavaş yavaş okunmaya başladığında sanki bana dehşetle bakıyordu. Hayalet görmüş gibiydi! "Sevgilim... beni gördüğüne emin misin? Başkasıyla karıştırmışsındır." Gerçek mi yalan mı olduğunu anlayamadığımdan hiçbir çıkarımda bulunamıyordum. Gözlerime mi inansaydım ona mı? Bugünkü sabah giydiği kıyafetleri üzerindeydi! Benimle dalga mı geçiyordu bu? "Murat, yalan söylemeyi bırak." Ses tonumu biraz daha düşürmüştüm. Bana doğru yaklaşmaya başladığında geriye adım dahi atamadığımda eli yanaklarıma doğru uzandı ama kalakaldı. "Gözlerimle gördüm! Gözlerimle! Tarık Sarper’in dosyalarını aldın!” Elleri bu sefer korkusuzca elimi tuttuğunda dudaklarını da araladı. "Lavin halüsinasyon görmüş olabilir misin?" Kelimeler dudaklarından o kadar zor dökülmüştü ki... Kelimeleri beynime öyle bir vurmuştu ki! Sürekli beynimde çınlıyordu, sürekli sesini duyuyordum. Halüsinasyon... Halüsinasyon... Bipolar... Hastayım... Manik dönem... Bipolar... Halüsinasyon.. Gözlerim daha büyük bir hayal kırıklığıyla gözlerine ulaşırken sanki yer ayağımın altından kaydı ve biri ışıkları söndürdü! Yine oluyordu, yine etraf kararıyor, yine kendimi kaybediyordum. "Hayır!" Çaresizce dudaklarımdan çıkan kelimeler etrafta tekrar tekrar duyuluyordu. Hayır, bir anda bu kadar ilerlememeliydi! Hayır bu gerçek olamazdı! Hayır! Hayır! Hayır! Hayır! "Lavin!" "Lavin!" Yazar'dan Halüsinasyon... Halüsinasyon... Tekrardan oluyordu... Tekrardan oluyordu! Korktuğu her şey tekrardan başına geliyordu! Tekrardan gözleri kararıyor, gerçeklerden uzaklaşmak istiyordu! Gözlerinden yaşlar akıyor onu dahi fark etmiyordu! Kim bilir belki Murat olmasa yerlere düşerdi, tutanı bile olmazdı! Oysa kadın tutacağına inanmaktan vazgeçmişti! Aklın çevirdiği kalbe yatmayınca ruhu canına sıkışmıştı. Lavin Yılmaz cehenneme mahkum olduğunu sanırken bir kez daha yıkılmıştı. Yazdığı senaryolar bir bir aklından geçiyor; Murat Sarper'e biçtiği rol, yanan bir iplik misali boğazına sarılıyordu. Aklı bir kez daha ona oyun oynamıştı! Adam kadının belinden destek olurken en sonunda kucağına alıp çalışma odasındaki uzun koltuğa oturmasını sağlamıştı. Kadının gözyaşları akıyor ama hıçkırmıyor, ağladığının farkında bile değil. Murat'a biçtiği değer ona çok ağır gelmişti. Sevilse bile vazgeçilemez olmayacağını kendine öğretmişti. Çünkü Lavin Yılmaz ne olursa olsun değerli ya da vazgeçilemez değildi. Bazen birini çok sevmek ya da birinin sizi çok sevmesi sizi iyileştirmezdi sadece iyi gelirdi. Lavin Yılmaz iyileşemezdi. Ruhunda açılan hiçbir yarası kapanmazdı! Aklının sınırlarında kendini sorguluyordu! Asıl sen kimsin Lavin Yılmaz? Murat'ın parmakları sevdiği kadının yaşlarını silmeye başladı. Hayatın onlara pay biçtiği rollere bir kez daha sövdü. Yıllardır karşısında olan kadını yanına alamamış, yarasını saramamıştı. Aşmıştı bunları, aştığını zannediyordu. Yanılıyordu, hiçbir olay aşılamazdı. Hayatımızda ruhumuza kazınan her yaranın izi kalıyordu. İkisi de yanılıyordu sarılmak iyileştirmezdi, sevgi iyileştirmezdi; iyi hissettirirdi. Bizse ruhumuza iyi gelen her şeyi iyileştirir sanırdık. Ruh susmaz susturulurdu. "Lavin, bana bak güzelim!" Parmakları bir yandan da göz altını okşuyordu. Dişini artık sıkamıyordu, gerçeği söylemek bu kadar zor olmamalıydı! Ama o kendi yalanına dahi inanmış biriydi! İnanmasa bile yıllarca kim olduğundan bihaber yaşamıştı. "Üstesinden geleceğiz." Kadın adamı duymuyordu bile, sanki sadece kötü düşünceleri çalışıyordu. "Lavin, aç gözlerini sevgilim." Kadını kendine getirmeye çalışıyordu ama başaramıyordu. Ruhu sıkışmıştı. Ellerini avuçlarına aldı ve kendi yanağına koydu. "Benim Lavin, Murat." Kendi varlığını hissettirmeye çalışıyordu. Çünkü yalnızlık illetini en az o da sevdiği kadın kadar biliyordu. Hiçbir zaman kolay bir hayatı olmamıştı. Hafızası yerine gelince her şeyin düzeleceğini zannetmişti, yalandı! Her şey daha da batmıştı. Bu nasıl bir yaman çelişkiydi? "Sevdiğin adam, karşında değil yanında." Lavin gerçekliğe dönmek istemiyordu, dönerse sevdiği adamın yüzüne dahi bakamayacaktı! Baksa bile bu devam edecekti, ruhunu dibe çekecekti. Murat hakkındaki her düşüncesi canını acıtıyordu. Babasının sevgisini yansıttığını dahi düşünmüştü, babası olmasa onu elinin tersiyle iteceğini söylemişti. Oysaki Murat ona demişti, sevgimden şüphe ettiğin zaman kalbime dokun, o sana yalan söylemez demişti. Lavin’in aklı hepsini silip ona bir oyun oynamıştı. Şimdiyse Murat’ın yüzüne dahi bakamıyordu. Yalanlarla suçlamıştı onu, yanılmıştı. Her şeyin bir açıklaması vardı. Murat adliyedeki odasın girmişti, gerçekten onu arıyordu. Ama bulamamıştı. Oysa akşam onu direkt adliyeden alıp sinemaya götürecekti. Akşam seni almaya geleceğim demeye gelmişti. Mesaj atmamıştı çünkü adliyeye yakındı. Sevdiği kadını görmeye gelmişti... Lavin belki de kendinin sevilmeyeceğine o kadar inanmıştı ki, bu önce derisine sonra kaderine işlenmişti, ruhundaki yaranın üzeri örtülse de tekrardan açılmıştı. Bir kez daha Murat’a güvenmemesinin ağırlığının altında kalıyordu. Herkes gibi yine Murat’ı suçlamıştı, yine ve yeniden... Oysaki Murat bu sefer hiçbir şeyi bilmediğini söylemişti. Yine de inanmamıştı ona. Murat doğruyu söylemişti, ona güvendiğine inansa bile üstü kapalı olan yarası cevabını net bir şekilde veriyordu. Bu daha başlangıç dedi kendi kendine. Bu raddede kalmayacak diye geçirdi. Daha fazla zarar vereceksin, onu yaralayacaksın. Sema’yı hatırladı, sözlerini hatırladı. O da aynısını yapmıştı. Murat’ı yine tam da kalbinden vurmuştu. Daha ne kadar dayanabilir? Ona zarar vermememe daha ne kadar dayanabilir. Ben dayanamam diye düşündü, ben ona zarar vermeye dayanamam. Biliyordu, halüsinasyonlar giderek artacaktı ve o gerçekle yanlışı ayırt edemeden her şey daha kötü olacaktı. En basitiyle bile günlerini bir eziyete çevirmişti. Daha fazlasına izin veremem diye düşündü. Bir halüsinasyon bile bu kadarına sebebiyet vermişti... "Seni çok seviyorum Lavin, her ne olursa olsun!" Tane tane söylüyor, gerçekliği anlatmaya çalışıyordu Murat. Ama yine kırılanın kendi kalbi olacağını unutuyordu. Kırma kalbini kırılmasın kalbim demişti, oysaki Lavin’di onun kalbini kıran... Kadınsa buna izin veremezdi. Onu bir daha banyodaki o hâliyle görmeye dayanamazdı. Kendi düşüncelerine inanarak kararını vermişti. Kararının ne kadar Murat'ı kıracak olduğunu bilse de her şey daha kötüye gitmemesi içindi. Yavaş yavaş gözleri açıldığında adamın gözlerindeki endişeyle karşılaştı. Role büründürdüğü adam karşısındaydı işte. Hiç beklemediği bir anda dudaklarını dudaklarına itekledi ve küçük bir öpücük bırakıp ayağa kalktı. Hızlıca odadan çıkıp odalarının yolunu tuttu. Adamsa donakaldı, dudağına bıraktığı yarım yamalak öpücük onu sarsmış, kısa süreli bir şoka itmişti. Kadının aklından neler geçiyordu? Aklına gelen şeyin gerçek olmasını istemez gibi yerden ayağa kalktı ve kadının peşin düştü. Odalarına doğru geldi ve kapıyı açmaya çalışıyordu ama nafileydi! Lavin kapıyı kilitlemişti. "Lavin napıyorsun aç şu kapıyı!" Odanın içinde alabileceği tüm eşyaları küçük valize doldurmuştu. Murat'ın istediği gibi kapıyı açmış ama yüzüne dahi bakmadan merdivenlerin yolunu tutmuştu. Merdivenlerden inip evden çıkmış ve arabasına binmişti. Her şeyi ardında bırakıp gidiyordu, gitmeseydi yaşayamazdı! Sevdiği adamın yüzüne bir daha bakamazdı. Adam ardından indiğinde kadın çoktan arabasına binmiş ve evden çıkmıştı. Murat'ta tıpkı onun gibi arabasına binip ardına düşmüştü. İlk dalgada yıkılmayacaktı. Ona bir söz vermişti ağaç evde, sözünü tutacaktı. Söz vermeseydi de peşinden giderdi. Ne olursa olsun peşinden giderdi. Gaza ne kadar bassa ne kadar hızlansa da yaklaşamamıştı kadına, o kadar hızlı sürüyordu ki arabayı bir an önce bu utançtan kurtulmak istiyordu. Adam gaza daha da bastığında düşündüğü tek şey Lavin'e yetişmekti. En sonunda da başardı, arabasına yaklaştı ve kornaya basmaya başladı. Ardından da selektör yaptı ama kadın hızını daha da arttırdı Murat ise arabasını sola kırarak ters şeride geçti. Bir kumar oynuyorlardı, riskli bir kumar. Lavin aniden frene bastığı anda Murat'ta kendi arabasını diğer arabanın önüne kırmıştı. Lavin'in öne savrulan vücudu koltuğa sertçe yapıştığında hiç beklemeden arabadan indi. Ormanlık alana doğru yürümeye başladığında Murat arabadan çıktı. Lavin gibi hızlı yürümek bir yana peşinden koşuyordu. "Lavin!" Yollarını göremiyorlardı, etraf alacakaranlıktı ama ikisi de umursamıyordu. "Lavin dur!" Kadını zar zor seçebiliyordu, en sonunda kolundan tutarak kendine doğru çevirdi. "Nereye gittiğini sanıyorsun?" Kadın karşı çıkmadı, adama doğru döndü. Daha fazla zorlaştırmak istemiyordu. "Murat, bırak!" Gözlerini adamla ısrarla buluşturmuyordu. Yüzüne dahi bakamıyordu. Karşısında o kadar utanıyordu ki... "Saçmalıyorsun, hiçbir yere gitmene izin vermiyorum!" "Zorlaştırma." diye mırıldandı aklına koymuştu, gidecekti! Olayları daha da zorlaştırmanın bir gereği yoktu. Yanında olursa gidemez, gidemezse daha çok zarar verirdi. Murat'ın zarar görmesini istemiyordu. Murat’ın gözlerindeki endişeyi bir daha görmek istemiyordu! "Zorlaştırırım Lavin, ardına bakmadan çekip gidemezsin! Kendi başına kararlar veremezsin! İyi günde kötü günde dedik biz. Sende bana beni bırakmayacağına dair sözler verdin. Nasıl gidersin Lavin? Gitmeyi bırak bunu nasıl aklından geçirebilirsin?" Evlenmişlerdi, ilk virajda yola toslayamazlardı. Evlenmeseler bile bu hiçbir şeyi değiştirmezdi. Murat yıllarca ondan uzak kalmıştı, bırakamazdı sevdiği kadını. Ayrı kalmaya değil sımsıkı sarılmaya ihtiyaçları vardı. "Murat n'olur bırak gidiyim!" dedi isyan dolu bir sesle. Kendinden utanıyordu, düşündüğü, ona yakıştırdığı onca sıfata utanıyordu! Daha da kötüleşecekti her şey, biliyordu. Daha önce yaşamıştı, yine yaşamaz sanmıştı ama sonuç değişmemişti. Aynı yerdeydi, tek farkla onu seven birini kırmıştı. "Bırakamam." "Bakamam... yüzüne bakamam Murat." Yaptıklarından ya da ettikleri kavgadan dolayı değildi utancı, Murat'ın bunları yapabileceğini nasıl düşünebilmişti, Murat onu kendi gözünden bile korurken Lavin bunu nasıl düşünebilmişti? Kendinden utanıyordu, kendinden! Murat ona hiç yalan söylememişti, s**** bir mektup yüzünden nasıl böyle düşünebilmişti! Nasıl dikmişti o kıyafeti ona? "Hayır, Lavin!" diye isyan dolu bir sözcük döküldü ağzından. Bir eli çenesine doğru giderek kadının gözlerini zorla kendisiyle buluşturdu. "Yapma bunu bize." Lavin'in bir eli kalktığında bir silah misali şakağına vardı. "Burası durmuyor Murat, burası durmuyor! Söylemiştim sana bununla yaşanmaz diye! Zarar veriyorum sana, her an gözlerinde bunu görüyorum. Hayalini süsleyen o kadın giderek sana yabancılaşıyor. Ve ben buna katlanamıyorum, sende katlanamayacaksın! En başından beri bahsettiğim şey buydu! Ben senin gözlerinde hayal kırıklığı görmeye dayanamam demiştim Murat!" Parmakları şakağını delip geçmek ister gibi baskı uyguluyordu. Kendinden bir kez daha nefret ediyordu! Bir kez daha! "Yaralı yol senide acıtır dedim Murat, bırak beni!" Bırakılmaktan o kadar çok korkarken dudaklarından çıkan kelimeler ona o kadar zıttı ki! "Vaz mı geçiyorsun?" Adamın dudaklarından isyan dolu bir ses çıktı. "Hayır." diye mırıldandı kadın. Adamdan asla vazgeçemezdi. Sadece birazcık ara istiyordu, sadece iyileşmek istiyordu. Gerekirse kliniğe yatacak ve iyileşecekti! Eğer iyileşecekse bu yolda hiçbir şeyi umursamazdı ama adamın daha fazla onu böyle görmesine dayanamazdı! "Bu vazgeçmek değil Murat. Beni anla, seni yıpratmak istemiyorum! Bu şekilde olmaz, bu şekilde devam edemem! Daha senin eşin olmayı bile beceremiyorum. Sadece biraz zaman istiyorum senden." Adamın gözleri kadına yapma der gibi bakmaya başladı. Onsuz olmazdı bundan sonra! Onsuz yapamazdı, yıllardır onsuzdu zaten! Bir güne dahi tahammülü yoktu. "İsteme! Benden zaman isteme Lavin! Biz evliyiz, her sıkıntıda çekip gidemezsin! Oturup konuşmamız gerek, bir hal çaresini buluruz! Gitme!" "Bulamadık Murat, bulamayız! Sen izin versen de vermesen de ben gideceğim! Gitmezsem dayanamam Murat, seni suçlama şeklim, sana biçtiğim rol... O kadar iğrenç ki yüzüne bakacak yüzüm dahi yok! Yapma, zaman ver bana! Birazcık kendimi toparlayayım. Sana söz veriyorum kendime geldiğimde ilk sana geleceğim!" Adamın gözlerinden bir damla daha yaş aktı! Akşam yemeği hazırlamıştı, daha yemek yiyeceklerdi! Rüzgar Yükseliyor’u izleyeceklerdi, sinemaya gidemeseler de onu televizyondan izleyeceklerdi! Lavin film izlemek istediğini söylemişti ama Murat buna zaman bulamamıştı. Şimdi böylece gidemezdi! Şimdi böylece gidemezdi! "Zaman hiçbir zaman iyi gelmez Lavin, gitme, uzaklaşma benden! Hadi evimize gidelim! Yapma böyle." "Geleceğim... Sana geri döneceğim Murat! Anla beni, sana zarar veriyorum! Ruhtaki hiçbir yara iyileşmez Murat! Ruhuna zarar vermek istemiyorum! Sana söz veriyorum, Savcı Lavin Yılmaz sözü! Geri geleceğim! Bana birkaç hafta ver." Kadının kelimeleri bittiğinde artık gözleriyle konuşmaya başladı. Adam anlıyordu, anlıyordu ama anlamak yetmiyordu! Yetmiyordu! İstemiyordu gitmesini! Hem kim isterdi ki? Aşık olduğu insanı göndermek o kadar kolay mıydı? "Kaç hafta..." diye mırıldandı zorlukla. Lanet olası kaç hafta ondan istiyordu. "Bilmiyorum..." diye cevap verdi bir damla yaş gözlerinden akarken. “Zaman ver bana Lavin.” “Veremem ki Murat, ne kadar uzun sürer bilemiyorum.” "Peki..." dedi kabullenerek. Peki dedi! Kadın ondan kalmasını isteseydi, ne olursa olsun kalırdı! Çünkü ona göre aşk böyle bir şeydi, gerekirse kendini feda ederdi. Serdar Yılmaz'ın yaptığı gibiydi! "Peki... İstediğin gibi olsun!" Gözlerine son bir kez daha baktığında arkasını dönerek ilerlemeye başladı. Kadın kalmak istiyordu ama kalamazdı! Gitmeliydi çünkü daha önce yaşamıştı! Daha önce başına gelmişti, artık devam edemezdi! Tükenmişti. "MURAT!" diye bağırdı arkasından. Adam yerinde durakaldı ama kadına doğru dönmedi. Veda etmeden mi gidecekti? Küs gibi, kadın buna dayanamazdı. Ardından koşarak adamın arkasından sıkıca sarıldı. "Özür dilerim... Özür dilerim..." Adamın elleri kadının eline gitti ve yavaşça elini çözerek ona doğru döndü. Kadının gözleri pervasızca gözlerine tırmandı. Eli yanağını buldu. "Seni çok seviyorum!" Adamında eli kadının yanağını bulduğunda zorla gülümsedi. "Söz verdin..." diye mırıldandı ve dudakları dudaklarına kapandı. Derin derin öptü dudaklarını, dudaklarını çekerse gidecekti! Nefesi kesilene kadar öptü, gelecekti! Söz vermişti. Gelecekti... Nefessiz kaldığında daha da çok tutundu! Kadın yavaşça dudaklarını çekti. Alnı alnındayken başını hafif sağa doğru çevirdi ve sandalın erkeksi kokusunu içine doldurdu. Gülümsedi... Onu bu şekilde bırakmayacaktı. "Daha bana ev sözün var Sarper!" Adamda gülümsedi, bu bir ayrılık değildi. Kadının elinden tuttu ve ikiside arabaya doğru yürümeye başladı. "Eve gidince haber ver." diye mırıldandığında duraksadı. "Ev artık senin değil." "Otele gideceğim!” Arabaya yaklaştıklarında Murat kapıyı açtı. Lavin önce ona sonra da kapıya baktı. Kollarını son bir kez adam sardı! Sımsıkı sarıldı. Kendi arabalarına bindiklerinde farklı tarafa doğru gitmeye başlarken ikisinin de kalbine bir öküz oturdu. Ne kadar gülümsemeye çalışarak ayrılsalar da sonunda ikisi de yalnız kalmıştı... BenZen Şşşt kızmayın Lavin'e, haklı değil ama bir nebze biraz bekleyin bir on bölüm kadar. Unutmayın hiçbir bölüm boşuna değil, ileriki bölümlerin zeminini hazırlıyor. Bu kadar spoiler yeter size xhdmvmmxxm
|
0% |