Yeni Üyelik
38.
Bölüm

Saniyelerce

@1benzen

Bugün ne güzel bir gün

Bir dilek tut, o güzel kalbinde

Yerim değişmesin her daim

Sevgilim iyi ki doğdun

"SENSE BENİM SENİN ARDINDAN YAŞAYAMAYACAĞIMI BİLE BİLE GİTTİN LAVİN!"

01.30

Sol kolumda hissettiğim ince bir sızı vardı. Boğazım, boğazım ağrıyordu! Sanki nefes alamıyordum, genzime bir şeyler takılıyordu! Havayı içime çekmeye çalıştım, beceremedim! Nefes alamıyordum, genzim yanıyordu... Öksürükler içinde gözlerimi bembeyaz bir odaya açtım! Boğulduğumu hissediyorum, boğuluyordum... Elim yüzümü rahatsız eden şeye gitti, ventilasyon maskesi. Ventilasyon maskesini aşağıya doğru çektiğimde nefesimi toparlamayı umdum ama olmadı. Ciğerlerimin içine su kaçmış gibi hissetmeye başladım, cayır cayır yanıyor tüm vücudumu deşiyordu.

"Lavin!"

Nefesimi toparlayamıyordum, öksürükler ciğerlerimde bir bıçak darbesi kadar keskindi.

"Lavin, derin derin nefes almaya çalış güzelim!"

O buradaydı, Murat Sarper yanımdaydı. En son onun kollarında ölmeyi beklediğimi ama yaşamak istediğimi hatırlıyorum. Maskeyi tekrardan yüzüme yerleştirdi.

"Sakin ol güzelim, nefes almaya çalış hadi!"

Zorlukla dediğini yapmaya çalıştım, havayı ciğerlerime çektim! Zorla nefes alıyor zorla nefes veriyordum. Öksürüklerim arada devam etse de biraz sonra kesilmeye başlamış ve ben daha rahat nefes almaya başlamıştım. Murat'ın bir eli hâlâ başıma destek oluyor diğer elini sol elimde hissediyordum. Bir yandan da derin derin nefes almaya devam ediyordum.

"Ohh, çok şükür!" dedi rahatlamanın hissiyle!

Murat'ın sesini duymamla etraftan kurşun sesleri yankılanması bir oldu, Azra'nın çığlıklarını beynimin içinde çınlıyor; cayır cayır yanan depo, üzerimize düşen alev topları her bir hücremi şoka sokuyordu. Nefesim kesildi... Bünye zayıflığımı dersiniz yoksa korku mu bilmiyorum ama bir anda gelen hıçkırma duygusunu baskılayamadığım için gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Öleceğimi düşünmüştüm, ilk defa ölümden bu kadar çok korkmuştum. Ölümün kalanlar için ne denli yıkıcı olduğunu bildiğimden midir yoksa gerçekten onu bir daha görememe korkusundan mı bilmiyorum ama şu an yanımda olduğu için tüm duygularım boşalmıştı! Ben bu hayatta şu zamana kadar ölümden hiç korkmamış hatta ve hatta gelip beni de alması için yalvarmıştım ama artık hayatımda bir şeyler değişmişti! Arkamda bırakacağım insan için korkmuştum! Murat Sarper'in başına benim yüzümden gelebilecek tüm zararlardan korkmuştum. Onu o gün orada bırakarak en büyük zararı da kendim vermiştim!

"Ö...öözür dilerim..." diyebildim hıçkırıklarımın arasında! Özür dilerim arkamda benden başka ruhun kaldığını unuttuğum için, onu orada bırakıp terk ettiğim için! Belki de ölenin ben değil de o olacağı için! Çünkü aslında bedenine veda eden hiçbir ruh ölümü yaşamaz, asıl ölüm geride kalanlar içindir...

"Geçti..." diyebildi sadece ve ellerini göz altlarıma koyup yavaşça yaşlarımı sildi! Maskeyi yavaşça çıkardım.

"Buradasın, yaşıyorsun..." diye fısıldadı.

Buradaydım ve yaşıyorum diye fısıldadım kendi kendime. Ölmedin, yaşıyorsun ve Murat yanında Lavin diye fısıldadım kendi kendime. Bana sımsıkı sarıldı, alnıma bir öpücük bıraktığında hıçkırıklarım artmaya başladı.

"Yanındayım Lavin, ağlaman kalbimi ürpertiyor!"

Güçsüz kollarımı beline koydum, üşüdüğümü hissettim, saatlerce hissettiğim gibi! Kokusuyla kavuşmuştum bir annenin bebeğine kavuşması misali! Bu kolların arası tıpkı bir annenin kolları gibi güven veriyordu, hatırlarımdan elde edemeyeceğim bir güven duygusu! Kalbimin hâlâ atmasının sebebi karşımdaki adamdı, beni hayata döndüren, ruhumun kayıp parçalarını teker teker birleştiren karşımdaki adamdı. Hafifçe başını kaldırdığında ne kadar dağıldığını o an anladım. Saçları dağılmış, gözleri kızarmıştı. Ölüm gerçekten kalanlar içindi...

"Sakın..." diye mırıldandı zorlukla. Ne gözlerine ne de kendine söz geçirebiliyordu.

"Sakın beni bırakıp gideyim deme!"

Sol gözünden bir damla yaş aktı. Murat Sarper'in iliklerine kadar işlendiğimi hissettim, beni sevdiğini biliyordum ama bu çok farklıydı, bu durum çok farklıydı şu an gözlerine bakabilseydiniz anlardınız. Bana şu an onun için bu dünyadaki en önemli insan benmişim gibi bakıyordu. Ben, Lavin Yılmaz Murat Sarper'in önceliği olduğumu hissediyorum... Zoraki bir şekilde ama içimden gele gele gülümsedim. Nasıl Murat Sarper benden gidemezse bende bile isteye ondan gitmek istemezdim... Yavaş yavaş değil bir anda yaklaştı ve saçımı, yanaklarımı, boynumu öpmeye başladı! Kokumu derin derin içine çekti!

Daha sıkı sarıldı, tüm özlemini vücudumdan alırcasına.

"Murat..." diye mırıldandım zorla. Nefesimi kesiyordu ve bu gerçek anlamdaydı.

Öksürüklerim tekrar başladı. Kolları hemen vücudumdan çekildi. Kapıya doğru yönelirken ventilatör maskesini tekrar taktım.

"Bakabilir misiniz?"

Sakin sakin nefes almaya çalıştım ama olmadı boğuluyor gibiydim, dayanamayarak maskeyi tekrardan çıkarttım. Hemşirelerden biri hemen yanıma geldi. Murat ise bir bana bir de hemşirenin yaptıklarına bakıyordu. Serumun iğnesini yavaşça kolumdan çıkarttıktan sonra ventilatörün ayarlarında değişiklik yapmaya başladı.

"Birden öksürük krizine girdi!" dedi sanki vücudumu hiç sımsıkı sarmamış gibi. Kadının isteğiyle maskeyi tekrardan taktıktan sonra daha rahat nefes alabildiğimi hissettim.

"Bu tür vakalarda öksürmesi gayet normal. Değerleri ve tetkikleri normal çıktı!"

"Eminsiniz değil mi bir şeyi yok!"

Murat'ın bu halleri yüzümde bir tebessüm peyda ettirdi.

"Ne zaman çıkış yaptırabiliriz?" diye sordum kadın Murat'ın söylediğine gülerken!

"Şimdi yaptırabilirsiniz." Murat'a dönüp telkin vermek istercesine," Beyefendi eşinizin gayet iyi" dedi.

Pata küte söylediği bu şey bizi göz göze getirdi! Lanet olası klişe film sahnesinin başımıza gelmemesi gereken noktadaydık!

"Teşekkürler!" dedi şaşkınlıkla.

"Geçmiş olsun!" deyip hemşire dışarıya çıktı!

Bense bu anı değerlendirdim, sonucunda böyle fırsatlar hayatınızda çok fazla önünüze gelmiyordu!

Gülümseyerek ya da zevkten dört köşe olmuşken, "Hayat bize sinyaller yolluyor Sarper!" dedim.

Ciddi bir şekilde bana döndü ve yüzümdeki gülümsemeyi aynı ciddiyetle izledi. En sonunda dudakları imalı bir şekilde aralandı.

"Hayat bize sinyaller mi yolluyor Lavin Hanım bilemiyorum ama gayet dinç görünüyorsun!"

Yalancıktan öksürmeye başladığımda, konuşmaya çalışmış becerememiştim!

"Bomba gibiyim ya ne demezsin!" dedim büyük bir somurtmayla.

"Öksürükler içinde yüzüyorum, haberin var mı senin benim ne kadar canım yanıyor?"

Üstte çıkmamak imkansızdı, sonucunda bu ciddiyetini alıp götürmem gerekiyordu aksi takdirde o depoya nasıl gittiğimin izzahatini vermek zorunda kalırdım

"Boşuna sevimlilik yapma güzelim, çıkışını yaptırıyorum! Konuşacaklarımız var!"

Ama Murat Sarper kaçış yolumu çoktan anlamıştı. O zamanın hemen bu zaman olmasını bende beklemiyordum! Hem eşeğin aklına karpuz kabuğunu sokanda bendim! Ne zaman çıkış yaptırabiliriz diye sormamam gerekiyordu!

"Doktor gelseydi bari!" dedim. Murat ise beni dinlemeden odadan çıktı! Ne kadar hemşire maskenin takılı kalmasını istese de maskeyi çıkararak zorla yerimden kalktım, üzerime kanepenin üzerinde olan siyah hırkayı geçirdim. Ayakkabımı da giyerek eski yerime tekrar dönüp hasar taraması yapmaya başladım. Alnıma sargı yapılması dışında şükürler olsun ki başka hiçbir yaram yoktu.

Komodinin üzerindeki su şişesine uzanırken gözüme Murat'ın telefonu çarptı. Suyu alırken el alışkanlığıyla telefonu kaptım. Önce suyumu içip sonra whatsapp uygulamasına girdim, tüm mesajlar silinmişti! Kıskançlık yapabilirdim ama yeri ve zamanı değildi. Deniz'i arattım ve ona bir mesaj attım.

Sen:

Azra nasıl?

Deniz aktif olmuş ve mesaj yazmaya başlamıştı.

Deniz:

Uyandığını söyledim ya bilader! Şu anki durumu iyi! Lavin nasıl, uyandı mı?

Sen:

Uyandı ama biraz sonraki halinden nasıl olacağını bilemiyorum!

Deniz:

Ne oldu ya?

Sen:

Azara maruz kalacak!

Deniz:

Murat, saçmalama! Kız daha yeni uyandı, ne azarı abi? Daha dün beraber ağlıyorduk!

Ağlıyorlar mıydı? Deniz'den almalıydım haberi!

Sen:

Hak ediyor Deniz, neler yaşadığımızı biliyorsun! Şimdi başlar yerimden olsan sende yapardın demeye!

Murat'tan okusaydım bu yazıları iyi bir azar çekerdim!

Deniz:

Abicim haklısın, haksızsın diyen mi var sana ama bekle bi yirmi dört saat geçsin!

Kollarının arasında yaşatmaya çalıştı ya!

Onu geçtim manyak gibi pata küte ateşlerin arasına daldın!

Bu kadar zor olmamalı affetmek!

Kendine gel, kız daha yeni uyandı yeni!

Zar zor nefes alıyor aklına dank etsin bu!

Ateşlerin arasından beni Murat mı kurtarmıştı? Ay Lavin sanki sende, başka biri gelip de seni kurtarabilecekmiş gibi düşünüyorsun ya...

Sen:

Höklösön höksöz döğölsön!

Ne kadar nankör bir insansın!

Dost dedik bağrımıza bastık yılan çıktı!

Azra da inşallah azarlar seni!

Kızın ya da oğlun sana maviş der de güleriz bol bol!

Dediği haklılık ya da haksızlık payına kızarak yazmıştım. Kim olsaydı aynısını yapardı!

Deniz:

Öh Lavin!

Sensin değil mi?

Hayır ne ara Murat'ı postaladın da telefonu aldın! Ay sinirlenince ne kadar çirkefleşiyorsun!

Sen:

Bizde böyle agam! Beğenmiyorsan 🔜

Deniz:

Tamam savcı hanım! Kızmayın!

Nasılsın Lali?

Murat görmesin geri sileceğim bunu! Sana kızdım kendini de ateşe attığın için ama hiç düşünmeden gidebilecek kadar değer verdiğin için teşekkür ederim Lali! Bir daha yapma ne benim için ne de Azra için! Bunu seninle yüz yüz konuşacağız küçük hanım!

Sen benim küçük kardeşimsin anlıyor musun sakın bir daha kendini ateşe atma!

Sen:

Bir de sen gel üstüme Deniz! Vallahi gösteririm mesajını Murat'a! En azından patlamayı azaltırım! Önce sana patlasın! İyiyim bu arada, bebek nasıl?

Deniz:

Seviliyorsun Lali!

Turp gibi kerata!

Seni beni yola getirir emin ol!

Sen:

Susuz getirmesin de...

Deniz'in üstteki mesajlarını sildim! Deniz'e kızmasın! Telefonu yerine bıraktım ve ayağa kalktım, iki üç dakika sonra Murat geldi ve telefonu aldı! Yanına da beni! Çok büyük azar yiyecektim Sarper'den belliydi! Aşk Yeniden'deki Mukaddes gibi şuraya bir yere bayılsa mıydım?

"Bir baksalardı ya başımı çarpmışım, beyin kanaması da geçirebilirim!"

Arkasına döndü!

"Merak etme güzelim kafan tüm odunlardan daha sağlam!"

Bana odun mu demişti? Bunun için zeytin yağı gibi en üste çıkabilirdim.

"Sen bana odun mu dedin? Hem ben hastayım, insan yardım eder! Aa ama dersen odun odundan anlar bilemeyeceğim Sarper!"

"Çenen değil bacakların çalışsın Yılmaz!"

Bari elimi tutsaydı, ne azar meraklısı çıktı bu da!

"Ay sanki düşmanınım hee, hastayım ben hasta! İnsan bi elimi tutar bir destek olur ya! Hem ben niye geliyorum ki seninle, belli işte azarlayacaksın beni! Gelmiyorum ben, sen git!"

Sözlerim Murat'ı yerinde duraksatmaya yetmişti. Hatamı çok iyi biliyordum ama bunun için Murat'tan azar yemek istemiyordum!

"Elini tutarsam sana hesap soracak gücü kendimde bulamam Lavin. İsteme bunu benden!" dedi ve yürümeye devam etti.

Murat Sarper gerçekten de bana çok kırgındı!

🌌🌌🌌

Hastaneden çıktıktan sonra üç dakika içinde deniz kenarındaki bir yere gelmiştik. Uzaklardan bir yerden şarkı sesi duyuluyordu! Sarper bir şey demeden arabadan inip deniz kıyısına doğru yürüdü! Uyuma numarası yapsaydım keşke hem de üç dakikada! Zorla arabadan indim ve onu takip ettim. Denizle arasında belirli bir mesafe bırakmıştı, yanına yerleştim. Kendimi kızmasına hazırladım, haklıydı kızabilirdi! İstediğini diyebilirdi! Cesur yüreklilikle kabul ederdim! Kulağıma çalınan şarkı Mor ve Ötesi'nin Oyunbozan şarkısıydı.

"Neden Lavin?" diye sordu.

"Neden habersiz gittin?"

"Sarper istedi!" diye yanıtladım.

"Ve sende gittin öyle mi?"

Suçlulukla "Öyle..." diye mırıldanabildim.

"İyi b** yedin Lavin!"

Teşekkürler Murat!

"Hangi akılla ya, hangi akılla gittin? Arkamı dönmeye varmıyorsun Lavin, seni sana bile emanet edemiyorum! Sana ya sana! Kalbimi emanet ettiğim kadına canını emanet edemiyorum! Ne vardı aklında Lavin? Azra'yı bırakıp kendini mi aldıracaktın?"

Evet diyemedim, haklıydı! Hata yapmıştım ama aynı hatayı o da yapardı üstüne imzamı atardım! Sessiz kalmam onu daha mı çok sinirlendirdi bilmiyorum ama sesini bana karşı yükseltti.

"SÖYLESENE LAVİN! NE ZANNETTİN YA?"

Yüzü ne kadar bana dönük olsa da gözlerine bakamıyordum, bende onun yerinde olsam kızardım bana!

"OYUNDA MIYIZ LAVİN, SÖYLESENE BANA?"

"Sende aynısını yapardın!" dedim sessizce!

"Hıh! Aynısını yaparmışım! YA BEN SANA AKŞAM YA DAHA O GÜNÜN AKŞAMI BU ADAMIN DERDİNİN BİZİMLE OLDUĞUNU SÖYLEMEDİM Mİ SANA LAVİN?"

"NEREDEN BİLİYORSUN MURAT? BAK ZARAR VERDİ İŞTE, O ZAMAN KURTARABİLECEK MİYDİNİZ AZRA'YI?"

Kurtaramayacaklardı. Ne Azra'yı ne de bebeği! Ben sadece onlara zaman kazandırmak istedim. Eğer o zamanı onlara vermeseydim Azra ve bebeği şu an hayatta olamayacaktı!

"Kurtaracaktık Lavin, Tarık Azra'ya hiçbir şey yapamazdı! Anlıyor musun yapmazdı?"

"Nereden biliyorsun ya! Yapamazmış edemezmiş! Canlı canlı yanıyorduk biz!"

"Azra Sezen'in yeğeni kılına bile dokunamazdı!"

Sustum... Susakaldım! Bana da bunu söylemeyerek iyi halt ettiniz Murat! Bir kez daha her şeye sağır bırakıldığımı hatırladım.

"Yerimde olsaydın sen de bunu yapardın! "dedim sinirle. Fark etmiyor muydu, benimde canım yanıyordu!

"Neyi yapardım söylesene Lavin! SENİ ARKAMDA BIRAKIP GİDER MİYDİM SANIYORSUN? BENİMLE ÖLECEĞİNİ BİLE BİLE GİDER MİYDİM SANIYORSUN?...Ya..." diye mırıldandı.

"Senin tırnağının ucu kırılsa benim canım yanıyor! Tarık sana bir şey mi yaptı, geçen ki gibi mi bulacağım seni, ya da daha beter mi? Mesela yaşıyor muydun? Yaşıyor muydun Lavin? HİÇBİR ŞEY BİLMİYORDUM! ELİ DEYDİ Mİ YANAĞINA BEN ÖPMEYE BİLE KIYAMAZKEN! YOKSA DAHA BETER ŞEYLER Mİ YAPTI! AKLIMA BİN

BİR TÜRLÜ SENARYO GELDİ LAVİN! VE HİÇBİRİNİ TAHMİN EDEMEZSİN! Hiçbirini..."

Susmasını istiyordum, hepsinde haklıydı ve kalbimi derinlemesine acıtıyordu! Ölümden dönmüştüm, ölebilirdim! Zor kurtulmuştum, bu akılsızlığımın bir savunması yoktu! Özür dilenince geçmiyordu bunu da biliyordum! Bazı hatalar özür dilenince geçmiyordu! Ben onu yanımda bile özlerken oysa beni düşmanın elinden zor kurtarmıştı! Deniz Azra'nın Sezen'in yeğeni olduğunu bilmesine rağmen mahvolmuşken Murat kim bilir ne durumdaydı! Ateşe atmıştı kendini hiç düşünmeden daha ilerisi var mıydı?

"Seni ateşlerin arasında yerde gördüğümde o kadar korktum ki Lavin!" dedi mahvolmuş bir sesle!

"Yüzüme bak!"

Kaldıramadım başımı, utanıyordum. Hatalıydım, çok hatalıydım ve yaptığımdan utanıyordum.

"YÜZÜME BAK LAVİN!" dedi. Daha fazla sinirlendirmemek için gözleriyle buluştum.

"Öldüm Lavin!"

Susmalıydı...

"SENSE BENİM SENİN ARDINDAN YAŞAYAMAYACAĞIMI BİLE BİLE GİTTİN LAVİN!"

Susmalıydı, gözlerimi sımsıkı kapattım.

"CANININ BİR ÖNEMİ YOK! Onu anladım artık, peki ya benim canımın onun da mı bir önemi yok Lavin?"

Susmalıydı, kurşuna gerek yoktu vurulmam için cümleleri vardı...

"ARDINDA BIRAKT..."

Daha fazla dayanamadım sözlerine, daha fazla dayanamadım, susmasını istedim! Susmasını istedim ve kendimi dudaklarına bıraktım! Hep nefesimin kesilmesini istediğim o dudaklardaydı dudaklarım tek bir fark vardı kalbim acıyordu! Kalbim Murat'ın sözleriyle acıyordu! Elimi kalbine koydum, burası benim kalbimden daha çok acıyordu!

Zehirliydi dudakları almak istedim tüm zehrini! Yeter ki sözlerindeki zehir kalbime akmasın istedim! Dudaklarımı geri çektim.

"Dayanamıyorum, yapma!" dedim acı içinde gözlerimi açarken, gözleri gözlerimle buluştu! Sağ eli sol kolumu hafifçe kavradı! Yaklaştı, beni kendine doğru çekti ve aramızda birkaç milim kaldı! Müzik çoktan değişmişti ve Pera'nın Gökyüzüm şarkısı çalıyordu...

"Sakın Yılmaz bir daha sakın yapma!" dedi ve aramızdaki birkaç milimi kapattı! Dudakları nefesimi kesiyordu. Dudaklarına dokunmak gökyüzüne dokunmak gibiydi! Rahatlatıcı, huzur verici! Bana binaen daha sertti dudaklarının dokunuşu. Tüm hıncını aldığını söyleyemem, tüm özlemini alıyordu! Nefesi nefesim oluyordu...

Tarih 12 Haziran 2023, güneşin hafiften kendini göstermeye başladığı saatlerin içerisindeyiz.. Bu tarihi unutmayın, bu tarih hem bedenim hem de ruhumun kurtulduğu gün...

Nefes almak için dudaklarımı ayırdığımda bilinmezliğe çekilmiş gibi hissettim sanki her zamanki yerimin dudaklarıydı! Alnı alnımda bir süre sabit durdu.

"Artık sevgilimsin!" dedim soru sorar gibi.

"Bir daha beni ardında bırakmayacağına söz ver Yılmaz! Ruhunu sana emanet edebileyim! Güvenimi sarsma, söz ver bana..."

"Veremem Sarper..." dedim hiç düşünmeden.

"Oradaki sende olabilirdin ve ben yine kör kütük gelirdim sana!"

Başını başımdan geri çekip beni boşluğa bıraktı! Yapmazdım. Ne yani oradaki kendisi olacaktı ve ben oturup bekleyecek miydim? O da aynısını yapardı!

"Ölüyordun Lavin, üç dört dakika geç kalsaydık ölüyordun! Nasıl bir çaresizlik olduğunu anlayamıyorsun değil mi?"

Anlıyorum, hiç kimseyi bu kadar çok anlamamıştım Sarper!

"Sen peki Sarper, sen gelmez miydin?"

"Kör, kütük gitmezdim Lavin!"

Ellerini belimden çekti ve benden uzaklaştı. Denize doğru döndü. Hata yaptığımı biliyorum ve bunu reddetmiyorum ama o da olsa aynısını yapardı.

"Hata yaptım evet saçma salak gitmemeliydim! Sana haber vermeliydim, evet! Hatamı kabul ediyorum ama aynı durumda olsan gelmeyeceğime söz veremiyorum Sarper! Sende olsan sende gelirdin! Diyorsun ya kendimi ateşlerin arasına attım diye, sen ne düşündün o an? Söyler misin bana, neyi düşündün?"

Kararan gözleri gözlerimi buldu, konuşmak istiyordu biliyordum ama ne söylese nafileydi! Çünkü bende haklıydım!

"Kör kütük sende girdin o ateşin içine, sende ölebilirdin Murat! Ama tek amacın beni kurtarmaktı! O yüzden sana söz veremem! Verebileceğim tek söz sana bir daha bile bile bu denli bir acı yaşatmayacağım..."

Susmaya devam etti, bu benim sözlerimi onayladığı anlamına mı geliyordu? Memnun değildi bu anlaşmadan. Ben de ona söz verebilmeyi isterdim ama hayatlarımız normal seyrinde gitmiyordu! İlk karşılaşmamız bile olaylıydı, sonrası nasıl normal olabilirdi ki? Ayaklarım onun yanına doğru ilerledi, arkasına geçip başımı sırtına koydum ve ellerimi belinden geçirip karnında birleştirdim. Bunu bize yapmamalıydı! Bana sırtını dönerse yapabileceğim tek şey yine ona sarılmak olurdu! Kokusunu denizin tuzuyla içime çektim! Üşüyen ellerimi tutmasını bekledim ama o hiçbir tepki veremedi! Hâlâ kırgın mıydı? Küs müydü bana? Peki neden küs bir insan küs olduğu insanı öperdi ki, hem de dudağından? Kuralları kaideleri bozamazdı! Peki küs ve seviyorsa Lavin? Belki de sadece düşünüyor.

"Dargın mısın bana?"

"Bilmiyorum!" dedi benim aksime daha da sertti sesi! Yumuşatmalıydım onu, o zaman beni ısıtırdı! Burnumu çektim, üşüyordum ne yapayım?

"Dargın olduğun bir insanı öpmemelisin! Hem de dudağından!"

Murat Sarper buna da sessiz kalmıştı! Belki de biraz daha sırnaşmalıydım ona! Hem aşkta her yol mübah değil miydi? Gurursuzlukta mı? Yemişim gururunu iç ses, baksana bana gurur mu kaldı?

"Bıyık altından sırıtıyorsun, hissedebiliyorum!" Yine tepki vermedi, beki de önüne geçip onu tekrardan öpmeliydim, kendine gelirdi, fabrika ayarlarına! Evet, evet onu öpmeliydim!

Kollarımı belinden çekip başımı kaldırdım ve sağ elini tutmaya çalışırken önüne doğru geçtim. Gözleri denizi izliyordu! Baş parmağımı çenesine yerleştirip diğer parmaklarımı çenesinin altına doğru destek vermek amacıyla koyup gözlerimizi buluşturdum.

"Hem bak üşüdüm ben, evimize gidelim, şöminemizi yakalım! Tıpkı birkaç gün öncesi gibi, al beni kollarının arasına!"

Yüzünden hiçbir şey anlayamıyor ama yumuşamış olduğunu hissedebiliyorum ve hayır, dilek hakkımı burada kullanmayacaktım! Zor günlere saklıyorum onu!

Hem elimde etkili bir silah var, tam kalbinden vurabileceğim! Denemekten zarar gelmez! Dudaklarımı yaklaştırdım dudaklarına! Nefesi her seferinde yaklaştı nefesime, elimi kalbine koydum! Biliyorum elimin altında deli gibi atan bir kalbin olduğunu! Benim ya da onun fark etmiyor!

Biraz daha yaklaştım ona ve bıraktım kendimi en güzel sözcüklerine! İlkine göre daha tecrübeli ikincisine göreyse daha yumuşaktı dokunuşlarımız! O kadar güzel öpüyordu ki ayrılmak istemedim dudaklarından! İlk kez dudaklarımın vardığı adamdı, asla son olmayacaktı!

Yandığımı hissediyorum, vücudumun cayır cayır yandığını! Her hücrem dudaklarının bilinciyle yanıyor, kasılıyordu. Dudaklarının dudaklarımda olduğunu düşünmek beni ona daha çok itiyordu. Bastırabildiğim kadar bastırdım dudağımı. Son raddede nefes almak için çekti dudaklarını yavaşça, dudaklarımı havanın soğukluğu sardı belimiyse elleri! Başımı omzuna yasladım, çenesini başıma yasladı!

"Sevgilimsin değil mi?" diye sordum. Öpmüştü beni geri dönüş yoktu! Üçe üçtük hem! Daha hızlı ilerlememiz gerekiyordu.

"Sevgilinim, unuttun mu Allah'ın hakkı üçtü?" dedi sakin bir sesle!

"Evlenmek zorundayız!" diye devam etti tatlı bir sesle!

"Allah'ın işi sevgilim, seni kaderime yazmışsa neden olmasın?"

"Bu evet mi demek oluyor?" diye sordu bir eli saçımı okşarken.

"O bir evlenme teklifi miydi?"

"Bilemem!"

"O zaman kanepede uyursun bugün!" dedim şakayla! Geri çekildim ve yüzüne derin derin baktım! Uykuluydu, zor günler geçirmiştik, dinlenmemiz gerekiyordu, yaralarımızı sarmamız gerekiyordu! Hem daha yeni kavuşmuştuk birbirimize.

"Hmm..." dedi kulağıma eğilirken.

İmalı bir şekilde, "Emin misin Yılmaz, özlemedin mi beni?" dedi ve kulağımın altına bir öpücük bıraktı!

"Bensiz geçen bir dakikan oldu mu diye sorsana Murat?"

"Dakikalar halt yemiş sevgilim saniyelerinin bensiz geçmemesi gerekirdi!"

Ondan geriye doğru çekildiğimde üstüme eğilmesine gerek yoktu!

"Saniyelerimin suçu benim suçumdur Sarper, cezam neyse başımla gözüm üstüne!"

Belime yerleşen eli varlığını en ince ayrıntısına kadar hissettiriyordu. Beni tekrar kendine doğru çekti ve sımsıkı sardı bedenimi. Gözlerinin içi hâlâ istediğim gibi gülmüyordu, ona en çok gözlerinin gülmesi yakışıyordu.

“Lavin sakın bir daha beni ardında bırakma, ben sensiz yaşayamam.”

Gülümsemeye çalıştım, buruk bir gülümsemeydi. Başımı göğsüne yasladım.

“Söz veriyorum Murat, seni bir daha bırakmayacağım. Hem bende sensiz yaşayabilirmişim gibi...”

Elleri saçlarımı bulduğunda nazikçe okşuyordu.

"Doğum günün kutlu olsun sevgilim..."

Gülümsedim, alev alev depodan çıktığımız o gün benim doğum günümdü... Ben daha önceki yıllarda olduğu gibi doğum günümü yine unutmuştum...

“İyi ki doğdun.” Hayır Lavin, ağlamayı aklından bile geçirme! Hayatımda ilk defa iyi ki doğdun lafının derin hislerini anlayabiliyorum ve kendime iyi ki doğdum diye fısıldayabiliyorum.

🌌🌌

Belimde gezinen parmakları, boynumu asla bırakmayan dudakları! Her şeyiyle onu hissedebiliyorum, sarhoş gibiyim! Kollarının arasında cayır cayır tutuşuyorum! Yanaklarımın kızardığına emindim çünkü çok sıcaktı! Ona odaya çıkalım, şömineye gerek yok demiştim! Battaniyesiz de olurdu, sonucunda ne gereği vardı? Dudaklarını boynumdan çekip başını başımın üzerine koydu!

"Çok güzelsin Savcı!" diye mırıldandı, sanki utanmadan dudaklarına yapışmamışım gibi daha da çok yandım. Yüzümü ona doğru çevirmeye çalıştığımda başını kaldırdı ve ona doğru sırt üstü döndüm.

"Seni seviyorum sevgilim!"

"Sevgilin?"

"Hıhı, sevgilim!"

"Lavin kaçalım mı birkaç günlüğüne?" diye sordu gülümsemesi büyürken!

"Kaçalım güzelim!"

Gülümsemesi daha da artarken, "Artık bir lakabım var ama sen bana hâlâ güzelim diyorsun!" dedi sitemle! "Yakışıklı sevgilim!" diye yanıtladım onu!

Arşa çıkan dudaklarının yanında tam da sağ yanağındaki tek çukur oluşuverdi! Yanağında tek gamzesi vardı Sarper'in!

"San Laçin'e gidelim, n'olurr!" diye mırıldandım.

"Gidelim sevgilim!"

San Laçin'de bu zamanlarda genelde kimse olmazdı ama asıl bu zamanlarda tüm güzelliği ortaya çıkardı! Peri ormanı vardı mesela, masalsı geliyor değil mi? Masalsı olan tek yanı ateş böceklerinin her yerde olmasıydı! Ağaçların çiçekleri açmıştır orada, bir de kocaman bir gölü var. Belki bungalov evlerinde kalırdık hem kamp bile yapardık, kim bilebilir?

"Murat?" diye sordum konudan bağımsız.

"Efendim güzelim!"

"Daha önce yani benden başka kimseyi öptün mü?" diye sordum. Merak ediyordum, ne yapayım? Öpebilirdi yani sonucunda benden önce bekar, pardon sap bir adamdı! Dudakları tekrardan gerildi.

"İlk ve sonsun!" dedi sihirli sözcükler fısıldar gibi.

"Sonsuz olalım!" dedim. Çünkü son değildi bu!

"Sen, senin..."

Cümlesini kuramıyordu çünkü benim daha önce birçok ilişkim, ciddi de bir ilişkim olmuştu! Onu bu zorluktan kurtarabilirdim ama yapamadım.

"Benim?"

Olağanüstü bir çaba sarf ediyor gibiydi! Takdire şayandı!

"Yani, sonucunda senin... bir ilişkin vardı!"

"Vardı?"

Yazıktı sevgilime!

"Yani olmuş olabilir, anlarım! Sonucunda benden önceydi!"

Tam da o anda susakaldı, cümlelerini toparlamaya çalışıyordu keşke bu kadar kıvranmasaydı!

"Olmuş olabilir yani!"

"Ne olmuş olabilir Murat?"

"Boş ver ya önemli değil zaten!"

Gülümseyerek yanaklarını avuçlarımın arasına aldım.

"Önemli, aklında kalmasın!" dedim.

Gözleri mahcuplukla gözlerimi taradı, utanıyor muydu bilemiyorum ama çok tatlıydı!

"Yani... ilk..."

Şu an onu öpmek istiyorum hem de o sağ yanağındaki tek gamzesinin çıktığı yerden.

"İlk öpüştüğün insan ben değilim!"

"Tabii ki de değilsin!" dedim tekdüze bir sesle! Sonucunda herkesin çok insan öpmüşlüğü vardı, değil mi?

Suratı iyice düşüp bozulduğunda, "Yani bende öyle düşünmüştüm!" dedi. Avuç içlerimden yüzünü çekti.

"Neyse ya ben susadım, ister misin?" diye sordu. Bir bardak soğuk su iyi gelirdi ona!

Doğrulduğunda kolundan tuttum, şapşal çocuk, sanki daha dört yaşında! Gözleri gözlerimi bulduğunda içindeki duyguyu görebiliyordum.

"Sarper, mahcupken çok tatlısın!" dedim gülümseyerek.

"İlk ve sonsuzsun sevgilim! İlk ve sonsuz!" diye mırıldandım.

Yüzündeki tatlı gülümsemesi geri geldiğinde sağ yanağındaki gamzesi güneş gibi ortaya çıkmıştı! Zalim adam çok güzel gülüyordu. Tam gamzesinin üzerine bir öpücük bıraktım.

Geri çekilmeden kulağıma doğru eğildi!

"Bunun rövanşını senden alacağım sevgilim!"

"Rövanşlar, cezalar, dilekler birikiyor sevgilim!"

Geri çekildi ve kolları gevşedi.

"Hmm, ben cezaları unuttum!" deyiverdi cümle cümle!

“Tüh çok üzüldüm, benimde dilek hakkım var!” Kim bilir o dilek hakkını ne zaman kullanacaktım... "Cezam nedir mimar bey?" diye sordum gülerek!

Kaşları havaya kalktı ve imalı imalı, "Onu ileriye bırakıyorum savcı hanım!" dedi.

"Hmm, o zaman cezalarım iyice artar yalnız! Biriktirme bence!" diyerek göz kırptım ona! Cesurluğum karşısında kaşları iyice havalanmıştı. Cesurluğumun sebebini kendisi olduğunu bilmeliydi, o kadar güven veriyordu ki bana danışmadan hiçbir şey yapmayacağına emindim. Ayağa kalktım.

"Ben susadım!" dedim acıkmıştım da bir şeyler yemek istiyorum, bence kendimi acındırıp tüm işleri Sarper'e yükleyebilirim! Sonucunda sevgililer ne günler için var!?

"Sevgilim ben acıktım sanırım!" dedim balkondan çıkmadan önce. Murat ise ayağa kalkmıştı zaten.

"İşin düşünce ne kadar da tatlı oluyorsun sevgilim!"

"Aşk olsun Sarper! Vallahi küserim sana!"

Gülümseyiverdi ve bana doğru gelmeye başladı.

"İş başa düştü madem düş önüme!"

🌌🌌

Saat gecenin 4’üne gelirken Murat aşağıda yemek hazırlıyordu. Bense üzerime döktüğüm vişne suyunu temizlemek için odama çıkmıştım. Lanet olmasındı ki bu vişne suyu geçecek gibi durmuyordu. Sweetimi kirli sepetine atarak üzerime haki bir hırkayı geçirdim. Hırka sürtünmenin etkisiyle saçlarımı kabartmıştı. Çekmecemi açarak saçlarımı taramaya başladığımda kapım tıklatıldı. Bense cevap vermedim, cevap alamadan da girebilirdi. Çünkü biz bugüne bugünlük sevgiliydik.

“Lavin giriyorum.”

Gir Sarper gir! Saçımı taramaya devam ettim. Kapı açıldığında gözlerim ona döndü.

“Neden cevap vermiyorsun?”

“Saçımı tarıyorum!”

Tarağı kenara bırakarak saçlarımı tepeden topladım.

“Yemek hazır.”

Büyük bir sevinçle ayağa kalkıp önden mutfağa giridğimde hiçbir şey bulamamanın üzüntüsünü yaşadım. Ee ama biraz önce bu adam tavuk kızartıyordu. Arkama döndüğümde keyifsiz yüzümü büyük bir mutlulukla izlemesine şahit oldum.

“Hani yemekler!”

Elimden tutup ona sırtımı dönmemi sağladıktan sonra gözlerimi kapattı.

“Sürpriz sevgilim, sürpriz!”

Düşündüğüm şeyin sürprizi olabilir miydi? Bunun düşüncesiyle biraz önceki gülümsemem yerine geldi. Bana yön vererek bizi tahminimce balkona çıkardı. Ellerini gözümden çekmeden önce açmamamı söyledi. Sözüne uyarak gözümü açmadım. Ne yaptığını bilmesemde heyecandan hareket etmemek için zor duruyordum.

“Açabilirsin!” demesiyle gözlerimi açtım. Üzerinde 3 ve 1 rakamının yan yana duran mumları vardı. Yanındaysa birden fazla mum. Gözlerimin yüzüne tırmandı.

“İyi ki doğdun sevgilim.” diye fısıldadığında mutluluktan ağlamak üzereydim. Gözlerim dolmuştu, ben yine de gülebiliyordum. Dilim lal olmuştu, hiçbir şey söyleyemedim. Dilini hâlâ bilmediğim sözcükleri bakışlarıma yerleştirdim, anlasın istedim...

“Hadi mumları üfle ama önce bir dilek tut!”

Gözleri gözlerimdeyken kendim için değil onun için bir dilek diledim, bu belkide onun bana sözünü verdiği dilek hakkıydı. Hoş ne kadar dile benden ne dilersin dese de ben artık ne istersem yapacağına adım gibi emindim.

Eğer bir gün ben yanında olamasam dahi hayatın ona yaşamak için bir mucize vermesini diledim.

Ben onun yaşadığı süre boyunca hiç yalnız kalmamasını diledim ve mumları üfledim. Pastayı yere koyduğunda bize bir yer sofrası hazırladığına şahit oldum. Ayağa kalkar kalkmaz ilk yaptığım şey ona sımsıkı sarılmak oldu.

“Sakın ağlama, bunları ağlaman için yapmadım!”

“Bu kadar güzel şeylerin karşısında sen gel ağlama!”

Gülüşü göğsünü dalgalandırdı, yüzümü okşadı.

“Teşekkürler Murat, her şey için. Yaptığın her şey için teşekkür ederim...”

Dediğim gibi bu kadar güzel şeylerin içinde gelsin ağlamasın. Gözyaşlarım akarken ona daha da sıkı sarıldım.

“Yapma şunu Lavin, benden aldığın her karşılık senin yansımandır sevgilim.”

İçindeki sevgi oluk oluk ruhuma akarken gözyaşlarımın dinmesini bekledi. Elleri saçımı yavaşça okşadı. Kendimi iyi hissettiğimde geriye çekildim. Bile isteye dudaklarımı dudaklarına bastırıp ona küçük bir öpücük verdim. Murat’ın şaşkınlıkla mutluluk arasında kalan gözleriyle buluşmadan önce dudaklarını ısırdığına şahit oldum.

“Beni böyle şımartırsan bırakmam!”

Dudakları dudaklarıma varırken ona oyun oynayıp ellerinden kaçmak için döndüm ama o bunu fırsat bilip beni kendine döndürürken tekrardan dudakları dudaklarımı buldu. Derin bir öpücüğü dudaklarıma armağan ederken kollarımı nereden geçiripte sırtına sardığımı bilemesem de iki büklüm kaldım.

“Bırakmazsan bırakma, canıma minnet!” diyerek omuz silkip ellerinden kurtularak yerdeki minderlerin birine oturdum. Yanımdaki mindere otururken elleri boş durmadan bana kırmızı bir kutuyu uzattı. Bu düşündüğüm kutu olamazdı değil mi? Gözlerim tekrar dolarken uyarıcı bakışlar yolladı.

Kutuyu elime aldım ama açmadım.

“Bunu başkasına aldığını düşünmüştüm!” dedim açık yüreklilikle. Oysa burnumu sıkarken, “Demek eşyalarımı karıştırıyorsunuz küçük hanım!” deyip beni kendine doğru çekti.

“Bile isteye yapmadım ama!”

Güldü ne o inandı ne de ben!

“Takabilir misin?” diye sordum kutuyu açıp. Murat kolyeyi eline alırken bende saçlarımı topladım. Kolyeyi taktığında tamda tahmin ettiğim gibi iki köprücük kemiğimin boşluğunda, gerdanımda parlıyordu.

Bundan çok önceydi, hastalandığım zaman kendi kendime bakmam, dışarıdan siparişler vermem! Hasta olmaktan nefret ederdim, bazen yemek siparişi vermeye bile üşendiğim günler olurdu! O zamanlar bir fısıltı beynimin içinde bas bas bağırırdı, yalnızsın! Bir insanın kapısı hiç çalmaz mıydı? Çalmamıştı! Çoğu kez hastayken ağladığımı hatırlıyorum...

Zor günlerdi; sevgisiz, yalnız ve zor günler!

Geride kalmıştı hepsi, yaşanmış ve bitmişti!

Artık önüme bakıyorum, son olarak peşimden kabus gibi gelen geçmişi bırakıp önüme bakmalıydım.

Hayatım hiç olmadığı kadar zor olacaktı belki ama artık tek, yalnız ya da sevgisiz değildim!

Sevgi yavaş yavaş iyileştiriyordu beni, ne kadar yaram varsa merhem oluyordu! Bir insanı iyileştirende yaralayanda sevgiden başka hiçbir şey değildi! Tek farkı yokluğu ya da varlığıydı!

Sarper doğruyu söylemişti, her şey ona sarılınca geçiyordu! O yanımdayken ya da uzağımda düşündüğüm tek şey genelde oydu!

Zihnimi ele geçirmesi ürpertse de buna ben izin vermiştim! Bende zannımca onunkini geçirmiştim! Sevgiye direnilemiyordu, sevgisizliğe de! Çok sevin! Yıkıldığınız zamanlar çok fazla olacak! Emin olun bundan. Bende defalarca yıkıldım ama yine de bir gün kendinizin de çok sevileceğinizi bilmeniz içinizdeki umut fidanını büyütüyor. Yine de şunu unutmayın; sevgi zarar vermez, iyileştirir! Hiçbirimiz üzülmeyi hak etmiyoruz, güzel günler geçmişte kalmadı aksine bu üzüldüğünüz son gün olsun! Ben de öğrenmeye çalışıyorum sizde öğrenin sevmeyi. İllaki birini, bir insanı değil! Gökyüzünü bile sevebilirsiniz, belki de mesleğinizi, gelecekteki mesleğinizi! Emin olun bu dünyada bizi ayakta tutacak çok fazla şey var! Unutmayın dünyanın bir suçu yok, suç yine hepimize ait! Tüm insanlara! Ve emin olun hepimiz suçluyuz, siz buna hiçbirimiz masum değiliz de diyebilirsiniz!

Herkes yaşattığını yaşar!

Ve siz de sandığınız gibi yalnız değilsiniz!..

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%