Yeni Üyelik
75.
Bölüm

Siyah Beyaz Bir Adam

@1benzen

İyi okumalar dilerim, oy vermeyi unutmayınız.

İltihap Lavin, akıyor! Tam da beyninin içinde, kurtulmalısın ondan! Kurutman gereken kısım hastalığın değil beyninin hastalıklı düşüncesi! Kurut onu Lavin!

02.03

Kafamı kaldırdığımda güneş yüzüme yüzüme vuruyordu. Ne zaman geldiğimi hatırlayamıyorum, hoş ne zaman uyuduğumu da! Zor bir gece geçirmiştim, her parçası aklıma kazınan. Bütün uzuvlar da... Adli tıbba gitmek istiyor ama o parçaları görmek istemiyorum. Beyza onları birleştirmeye çalışıyor olmalıydı! Onun işi bence bin kat daha zordu! Çok zordu!

Parçaları sil Lavin! Murat çoktan uçağa binmiş olmalıydı çünkü bana sabah çıkacağını söylemişti! Telefonumu elime aldım ve saate baktım. 8.15'ti. Biyolojik saatim yerindeydi, hoş biyolojik saatim hayatta mıydı onu bile bilmiyorum. Dinlenmeye ihtiyacım vardı ama daha pazartesiyi yeni atlatmış salıdaydım. Eve gitmek istiyorum, uyumak, uzun bir süre uyumak! Çok uykum vardı, nerde boşluk bulsam uyuyacak gibiydim! Hem Sarper gitmeseydi keşke, ne yapacaktım ben o koca evin içinde!

Kapı tıklatıldı ve içeriye başsavcı girdi.

"Müsait misiniz savcım?"

"Girebilirsiniz başsavcım."

Başsavcı koltuğa oturdu.

"Bir şeyler içer misiniz?"

"Gerek yok savcım zaten hemen kaçacağım."

"Bir şey mi oldu?"

Bir şeyin olmadığı bir günümüz mü vardı? YOKTU!

"Kaleminizi yeni gelecek savcıya verdik! Biliyorsunuz Derin Savcı ayrıldı, Baybars Savcımızın kalemi istifa etti! Derin Savcının kalemi Baybars savcıya geçti. Yani yeni bir kalem atanana kadar kaleminiz uzun bir süre olmayacak. Eğer kendi kaleminiz..."

"Gerek yok başsavcım, ben başımın çaresine bakarım! Sıkıntı değil."

"Emin misiniz çok zor olacak sizin için?"

"Eminim, hallederim!"

Sıkıntı yoktu kendim hallederdim, onunla bir dakika daha harcayacak vaktim yoktu!

"Tamam savcım o zaman ben çıkıyorum, kolay gelsin!"

"Teşekkürler!"

Başsavcı çıktıktan sonra yaptığım ilk şey kahve istemek oldu! Gün boyunca sadece 2 saat uyuyabilmiştim. O yüzden kahveye ihtiyacım vardı. Kahvem odama gelirken telefonuma bir mesaj geldi.

SevgiliM:

Günaydın sevgilim.

Kahvaltı yapmayı unutma!

Gülümsedim. Aç karnına kahve içme Lavin! Yerimden kalkacak halim olmamasına rağmen ayağa kalkmış ve camları açmıştım. Sonrasındaysa adliyeden çıkıp bir pastaneye gitmiş ve poğaça alarak geri dönmüştüm. O sırada kahvem gelmişti bile.

Sen:

Unutmam!

Kahvaltımı yaptıktan sonra odamın camlarını kapatmaya yeltenirken kapım çaldı

"Girebilirsiniz!"

Kalemim içeriye girince umursamadan geçip yerime oturdum.

"Savcım, bunlar bende durmasını istediğiniz dosyalar!" dedi elindeki belgeleri verirken. Aldım ve, "Teşekkürler, çıkabilirsin!" dedim.

Bir şey daha diyecek gibiydi ama vazgeçip çıkmayı tercih etti. Telefonumu tekrardan elime aldım.

SevgiliM:

Yaptın mı?

Sen:

Yaptım sevgilim yaptım :)

Sen naptın? Bindin mi uçağa, haber et inince!

Binmiş olmalıydı, dün bana saat 8 de uçağının kalkacağını söylemişti.

SevgiliM:

Bindim ama daha kalkmadık.

Hiç gidesim yok, eve gitmek istiyorum...

Sen:

Megumi'ye ayıp olur.

SevgiliM:

Haa, ayıp olmasa gitme diyeceksin!

Sen:

*•* kim demiş? Gittin zaten!

Gelseydi keşke, akşam sarılıp uyurdum ona! O zaman daha rahat uyurdum! Enerjimin sömürüldüğünü hissediyorum.

Dosyaları elime aldım ve bugün ki programıma baktım. Normalde bir iki saat içinde adliyeden çıkmam gerekiyordu ama adliyedeki yoğunluk yüzünden erken çıkabilecekmişim gibi gelmiyordu.

SevgiliM:

İniyorum bak!

Uçak kalkışa geçiyor!

Ama sen gel de durdururum uçağı!

Sevgilim bekliyor derim!

Sen:

Git sevgilim, dönmeni isterdim ama gitmelisin!

Birazdan insanlar gelecek, kendine dikkat et! Çok çok öpüyorum.

SevgiliM:

Dün öpmedin beni!

Sen:

Öptüm ya!

SevgiliM:

Öpmedin!

Sen:

Öptüm hatta sende beni öptün!

SevgiliM:

Cık, o öpme değildi!

Sen:

Sevgilim çok ayıp, adliyedeyim!

SevgiliM:

Adliyede bunları konuşmakta mı yasak?

Kapım çalıp içeriye Engin’le birkaç kişi içeriye girdiğinde mesaimin başladığını anladım.

🌌🌌

Kızgınım hiç gelmeyişine

Bilmeyişine, hissetmeyişine

Radyoda çalan şarkıyla tüylerim diken diken oldu. Göksel Sen Orada Yoksun şarkısını babasına yazmış. Bunu duyduğumdan beri bu şarkıyı açamıyorum, oysa şimdi kader şarkıyı benim en zayıf yerimden vurdu. Kızgınım hiç gelmeyişine...

Sen or’da yoksun

Çağırdığımda

Susuzluğumda, açlığımda

Demek ki var olup çocuklarına yokluğunu yaşatan babalar hep aynı duyguyu hissettiriyormuş...

Sen or’da yoksun

Koşsam, sarılsam

Tutunsam yoksun

Ruhumun kara boşluğunda

Sen or’da yoksun

Benim hayatımın hiçbir yerinde babam yoktu. Koşup sarılabileceğim bir babam bile yok artık... Ne kadar gelmeyişine kızgın olsam da artık kızgınlığımın da bir anlamı yoktu. Çünkü ben ne kadar babamı çağırsam da babam gelmeyecekti...

Ne anlamsız, ne tuhaftı

Kendime söylediğim yalanlar

Küçükken çok fazla kendime babamla ilgili yalan söylerdim. Çünkü bırakın bir kişinin yalan söylemesini kimse bana babamla alakalı bir şey anlatmazdı.

Olmayacak bi’ rüyaya inandım

Hırçınlığım imkânsızlığına

Suskunluğuna, uzaklığına

Ona karşı hissettiğim hırçınlık, ikimize armağan ettiği o uzaklığaydı... Gerçekten babası onları bırakan kızların hissettikleri aynıydı... Hoş benim yıllar öncede bir babam yoktu...

🌌🌌

Yatağa kendimi ne zaman attığımı bilmiyorum ama tek istediğim durmadan uyumak! Yarın gün boyunca uyuyabilirim, uyuyamam sabah gitmem gereken bir davam var. Ona hazırlanmam gerek, uyumam gerek! Uykusuzluktan öleceğim. Zaten evde çok sessiz, sanırsam hiçliğe doğru bir yoldayım. Daha bir gün oldu Lavin. Olsun her yer kararmış gibi! Ev bomboş, yanına gidebileceğim hiç kimse yok! Bomboş, uyumak istemiyorum ama uykum var! Hem üşüyorum da, hava çok sıcak! Ben üşüyorum, neden bilmiyorum! Uyumam gerekiyor, uykusuzum! İstemiyorum, yalnız uyumak istemiyorum! Alt tarafı birkaç gün Lavin!

Telefonumu elime aldım ve whatsapptan görüntülü bir arama başlattım! Cevap verir miydi, vermese daha iyi olabilirdi! Çok yorgundum üzülürdü. Kapatsa mıydım acaba? Boş ver Lavin, aradın artık.

"Sevgilim!"

"Günaydın!" dedim...

Saat 01.30 olmuş, orada saat 7.30 olmalıydı. Murat aydınlığın içinde siyah takımıyla göz kamaştırıcı duruyordu, nereye gidecekti acaba! Zaten çok yakışıklı olmuştu, neyse Allah’tan Megumi erkekti!

"Günaydın!" dedi atıfta bulunarak.

"Uyuyor muydun?"

"Yok uyandım! Arayım dedim seni, kusura bakma geri dönemedim!"

16.30'da işten çıkmam gerekirken bu son gelen vakayla 19.30'a varmış ve ben kendimi 22.30'da evde bulmuştum, sabah 6 da kalkmam gerekiyordu ama uyuyamıyordum. Son vakanın olay mahalline gittiğimde Murat beni aramış ama ona cevap veremeyip mesaj yollamıştım. Zor bir gündü. İki buçuk saat uyumuş olmalıyım. Uyumam gerekiyordu.

"Neden uyuyamadın? Bir şey mi oldu?"

"Yok bir şey olmadı, uyuyamadım sadece."

"Geç mi geldin?"

"Evet, senin uyuduğunu düşünüp arayamadım da! Uyanmışken de arayım dedim, nereye gidiyorsun?"

"Megumi ile birazdan bir lansmana gideceğiz!"

"Megumi'ye selam söyle!"

"Üşüyor musun?" diye sormuştu. Nerden anlamıştı? Üzerindeki kalın sweatten anlamıştır Lavin.

"Biraz!"

"Ev soğuk mu sevgilim?"

"Cık, iyi ben sadece biraz üşüyorum önemli değil zaten!"

"Hasta mı oldun?"

"Hayır Murat iyiyim, sadece çok yoruldum ondan galiba! İyiyim hem hasta olsam anlarım!"

"Ama...." derken Engin aradı.

"Engin mi arıyor?"

"Evet sevgilim, işim beni bekliyor galiba!"

"Tamam sevgilim, sıkı giyin üşütme! Seviyorum seni!"

Elini dudağına götürüp ekrana doğru öpücük yolladı, gülümsedim ve bende ona normal bir öpücük gönderdim.

"Lansmanınız iyi geçsin sevgilim, iyi gece aman iyi sabahlar!"

Telefonu hemen kapatıp Engin'in telefonunu açtım.

"Savcım..."

🌌🌌🌌

"Karar! Sanık K.Z'nin maktül Z.M.'yi kasten ve canavarca bir iç güdüyle öldürdüğü 5237 sayılı yasanın 82/1 B maddesi gereğince ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir! Suçluyu tutuklayabilirsiniz!"

Bir kadın davası daha kazanılmıştı! Kadının ailesinin gözlerindeki o umut her şeye değerdi! Suçluların cezası er ya da geç ortaya çıkardı... Bana kalırsa ardından ufacıkta olsa delil bırakma şansızlık ya da hesaplama hatası değildi! Ben bu durumu biraz dinsel bir konuya bağlıyorum, bence Allah yarattığı hiçbir varlığın sessizce öldürülmesine göz yummuyordu! Bu ve binlercesi dava bunun kanıtıydı! Mahkeme salonunu terk edip odama dönerken, Hakim Eray Beyin sesiyle ona doğru döndüm.

"Bir kahve içer miyiz savcım?"

Büyük bir zevkle onu kabul etmiş ve odama girmiştik. Ben direkt telefonla iki kahve sipariş etmiştim.

"Size teşekkür etmek istiyorum savcım." diye başladı.

"Aaa ama lütfen..."

"Lütfen izin verin, eğer dün getirdiğiniz deliller olmasaydı K.Z. bu cezayı almazdı savcım! Size teşekkür etmek istiyorum çünkü çok zor bir davayı tereyağından kıl çekercesine hallettiniz! Kadın davalarındaki bu başarılarınız takdire şayan..."

Biraz Eray beyle konuştuktan sonra odamdan çıktı ve yarım saat sonra Beyza sevinçle odama girdi.

"Savcım!"

"Kazandık Beyza!"

Evet, gidenler gelmiyordu ama yaşamdan haince çekilen insanlar için adalet eşitlikti! K.Z. ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşamayacaktı! Bitmişti, artık başka bir kadına zarar veremeyecekti!

Beyza'ya sımsıkı sarıldım. Geç işliyordu, hatta bazen çok geç olabiliyordu ama işliyordu! Adaletten başka neyimiz vardı ki?

"K.Z.'yi görmen gerekiyordu ilk geldiğinde serbest kalacağına o kadar emindi ki... Delillerle yüzü mosmor oldu! Görmeye değerdi."

🌌🌌🌌

Uyumak istemiyorum, uykum yok! Yorgunum ama uyumak istemiyorum! Yatsam uyurum, hem de çok uyurum! Ama uyumak istemiyorum, Murat'ı istiyorum. Özledim, bağımlı mıyım ben? Kafam karışıyor, beni niye aramadı? Hep ben mi arayacağım? İnsan bir arar!

Evde tek kalmayım diye Azralara gelmiştim, Deniz ise daha gelmemişti! Biz de oturup çerez yiyip çay içiyorduk! Hoş canım ne çayı ne de çerezi istiyor, midem almıyor sanırsam hasta olacağım! Dikkat et kendine demişti, edemedim.

"Yorgun duruyorsun!"

"Yoo, sadece bugün biraz üst üste vakalar geldi! Durgunum!"

Azra'nın karnı görünmeye başlamıştı, çok tatlı duruyordu! Bebeği büyüdükçe daha da güzelleşeceğine adım gibi emindim!

"Bebek nasıl?"

"İyi teyzesi büyüyor!"

Gülümsedim, teyzesi mi? Kardeşim yok, vardı bir zamanlar! Öldü... Çok seviyordum.

"Hayır ya teyze değil o hala!"

Deniz'in arkadan gelen isyan sesi beni gülümsetti.

Hala olmak istemezdim, teyze olmak daha güzel...

"Hoş geldin!" dedi Azra Deniz’in sözünü umursamayarak. Deniz baya baya evin adamı olmuş, pazar poşetleri elindeydi. Murat genelde pazara gitmekle falan uğraşmıyor, ikimizin de zamanı yok! Onlarında yok... Neyse Lavin...

"Hoş buldum, niye haber vermiyorsunuz? Pasta alırdım size!"

Böğürtlenli alırdı kesin ama ben yiyemezdim, midem bulanıyor!

Azra ellerindeki malzemelere yardım ederken mutfağa bırakıp yanıma geldiler.

"Sende hoş geldin Lali!" dedi bana sarılmadan önce! Kollarında ne kadar güvende hissetsem de teyze olmak isterdim ben! Azra bize doğru gelirken, "Halası bak nasıl da büyüdü!" dedi. Alt tarafı 2 haftadır görüşmüyorduk! Ama gerçekten büyümüştü.

"Halası değil teyzesi!"

"Hayır ben daha önce tanıştım Lali'yle! Hem Serdar abi benim babam gibi onun da babası zaten!"

Babam yok, hiçbir zamanda olmadı! Niye böyle olmaya başladım ben? Hastalığım mı ilerliyor, hayır ilerlemesin! Düşüncelerimi susturmak istiyorum!

"Fasulye ne derse o olacak!" dedi Azra konuyu kapatmak istercesine! Çünkü o anlamıştı, biliyordu! Babam benim için hiç baba olamamıştı. Deniz Azra'yı kucağına çekip karnına dokunurken çok sevimli duruyordu! Babam yetiştirmişti ikisini de, ikisi de çok iyi baba olurdu! Kendisi baba olamamıştı!

"Lali sizde yapın bir tane!" dedi durduk yere! Gülsem mi somurtsam mı bilemedim! Biz evli bile değiliz, hoş evli olsak bile ister miydik bilmiyorum!

"Uçtun Deniz, uçtun!

"Tamam evlenirler! Evlenecekler zaten!"

Bir şey diyemedim, buruk hissediyorum. Ben bilmiyorum, anne nasıl olunur? Annem beni bıraktı, hatırlamıyorum!

"Genetiğe bak, maşallahı var! Hem kötü mü olur bizim çakiye de arkadaş olur!"

Telefonum beni kurtulmak istercesine çaldı! O arıyordu. Görüntülü. Telefonu açtım. Gecenin körüydü, üzerinde ince bir tişört vardı!

"Sevgilim?" dedi soru sorarcasına.

"Bak iyi adamda lafının üzerine gelir aman ararmış!" dedi Deniz.

"Azralarda mısın?"

"Azralarda abicim, Azralarda!"

"Deniz! Abicim izin ver de sevgilimle konuşayım!"

Karısıyım aslında! Biz evlendik!

"Lavin?" dedi soru sorar gibi.

"Buradayım!" dedim.

Yandığımı hissediyordum, sanırsam gerçekten hasta oluyorum.

"Nasılsın?"

Ayağa kalkıp mutfağa geçtim.

"İyiyim!"

Yalan söyledim, kötüyüm! Psikoloğa gitmem gerek!

"Gözlerinle dudakların farklı şeyler söylüyor!"

"Yorgunum!" dedim.

"Uyumadın mı hiç?" diye sordu.

"Uyudum ya?" dedim iki buçukluk saatlik uykumu kast ederken.

"Eve hiç dönmemişsin, ne ara uyudun acaba!"

"Seni aramdan önce uyumuştum zaten!"

"En fazla üç saat Lavin, neden oraya gittin? Yatıp uyusaydın, gözlerinden yorgunluk akıyor."

İyi değilim, biliyorum! Neden bilmiyorum? Murat yüzünden değil biliyorum, kesin ilerledi...

"Ev üstüme üstüme geliyor Murat, alışık değilim koca evde tek kalmaya!"

"Çıkıp gelme isteğimi uyandırıyorsun!"

"Hayır! Gelme bak vallahi almam seni eve!"

"Eve?"

"Almam!"

"Evimize?"

"Evimize!"

Gülümsedi, keşke birlikte uyusak bugün! Ama gelme dedim, gelemeyecek! İşleri var, gelemez! Gelmesin zaten beni böyle görmesini istemem! Yarın psikoloğa giderim, hem zaten gelmesine çok var!

"Seni..."

"Lavin! Gelsene ya!"

Deniz'in sesi kulaklarıma kulaklarıma varıyordu. Zaten yüzünün de ortaya çıkması uzun sürmemişti.

"Abi aldın valla kızı, zaten görüyorsun her gün! Evlenirsiniz siz yakında, izin ver de iki lafın belini kıralım!"

"Öff Deniz, her gün ordasın! Konuşursun zaten ver Lavin'e!"

"Abi kötü mü diyorum, bir tane de siz yaparsınız! Hem bizim fasulyeyle de büyürler!"

Sinir bozukluğuyla güldüm! Allah bilir Deniz ikisini beşik kertmesi de yapardı!

"Deniz! Lavin’e ver, ve ne olman gerekiyorsa ol!"

"Yuh ama abicim, benim çocuğum var ayıp yani!"

Deniz telefonu elime verip kaş göz işaretiyle gelmemi belirtti!

"Sen uyu hem geç oldu orda! Zaten geliyorsun iki üç güne!"

"Uyurum ama sende uyu, söz ver bana uyuyacaksın?"

"Veremem sevgilim, Engin ararsa mecbur kalkıp gideceğim!"

"Bu adliyedeki tek savcı sen misin ya? Başkası gitsin?"

"Şşt, sevgilim! Ben sana diyor muyum? Niye Deniz gitmedi Japonya'ya diye? Seni seviyorum!"

"Çok seviyorum, dikkat et kendine Lavin!"

Vedalaştıktan sonra telefonu kapatıp içeriye geçtim. Deniz'in bu heyecanını anlayabiliyorum, yıllarca çocuğu olmamıştı! Çok mutluydu Allah daha fazlasını nasip etsin!

"İsim olarak bir şeyler düşündünüz mü?"

Deniz'in gülümsemesi biraz soldu. Azra da aynı şekilde. Ne koyacaklardı ki acaba?

"Kötü bir şey mi söyledim?"

"Hayır, hayır söylemedin!" dedi Azra.

"Kız olursa ne olur bilmiyoruz ama erkek olursa Serdar koyacağız!" dediği anda beynimde ismi uğuldamaya başladı. Donakaldığımı hissediyorum! Şaka mıydı bu? Tamam istediklerini koyabilirlerdi ama ben kendi çapımda bu ismi hazmedemiyordum.

İçimde fırtınalar kopartan adamın, çok sevildiğinden dolayı isminin bir çocuğa verilmesini hazmedemiyorum!

"Ben kalksam sanırım daha iyi olacak, çok yorgunum!" deyiverdim. Yalan değildi, yorgundum ama asıl kalkma sebebim oydu...

"Lavin..." diye mırıldandı Deniz ben kalkarken.

"Efendim."

"Biliyoruz, senin için zor..."

"Önemi yok Deniz, sizin bebeğiniz istediğiniz ismi koyabilirsiniz!"

Vestiyere doğru yönelip montumu giyerken Deniz ne söylüyordu anlayamıyordum çünkü kafamın içinde binlerce sorun vardı!

"Lavin..." diye mırıldandı Azra.

"Azra gerçekten..."

"Hayır, fırında kurabiye vardı onu koyayım öyle çık. İtiraz kabul etmiyorum!"

Azra hemen içeriye girerken Deniz ile baş başa kalmıştık.

"İyi değilsin!" dedi yüzümü okumaya çalışırken. Değilim Deniz.

"Yorgunum..."

"Yorgun halini biliyorum Lavin, onun arkasına saklanma."

"İyiyim Deniz sadece uzun zamandır bu kadar ağır bir tempoda değildim! Kaç gün geçti ve ben ancak dört saat uyumuşumdur."

"Gel buraya!" dedi kollarını iki yana açarken. Tereddüt etmeden sarıldım. Deniz benim hiç olmayan kardeşim gibiydi, tıpkı Yekta gibi...

"Halası ol..." dedi. Arka planı çok farklıydı, kardeşi olduğumu belirtiyordu.

"Ama sen amca olacaksın?" diye fısıldadım. Dayısı olmalıydı bence bizim çocuğumuzun.

"Sen iste Lali, dayısı olurum! Onun zaten bir amcası var!"

Ölü bir amcası. Ölü bir dayısı...

"Olur musun?" diye sordum duygusal bir sesle. Hayır ağlamamalıydım.

Geriye çekilip aramıza bir boşluk bıraktı ve iki parmağını burnuma yerleştirip sıktı.

"Tabii ki olurum ufaklık!"

"Ne ufaklığı ya! Kaç yaş var sanki bizim aramızda?"

"5 yaş!" dedi. Baya varmış Lali.

"Bana abi demelisin!" dedi.

"Deniz abi, geç bile kaldın!"

Gönül rahatlığıyla, "Sana abi demesem bile, abimsin!" dedim net bir şekilde. Aramızda her ne olursa olsun geride kalmıştı! Deniz benim hiç doğmayan kardeşim gibiydi! Deniz benim babamın yetiştirdiği kardeşimdi...

Tekrar kollarının arasına sığındım. Hayatında hiç kimsesi olmayan bir insandım, tüm dünya yanımda olsa fark etmez artık!

"Üzüldüğün ne varsa unut Lali, bilmiyorum ne olduğunu ama geçecek! Üzülme tamam mı? Murat bile üzmesin seni, ben bile!"

Söylemesi kolaydı Deniz ama insan değer verdiği insanı öylece bitiremiyordu! Kırılmadan olmuyordu.

"O yüzden küçük hanım, abinin yanına daha çok uğruyorsun!"

Kollarında gülerek uzaklaştım.

"Abi ne ya!"

Azra elindeki poşetle bize doğru geliyordu.

"Zahmet oldu Azra!"

"Aşk olsun Lavin!" dedi poşeti bana doğru uzatırken. Poşeti aldım. Azra'nın yüzü niye beş karıştı? Bir şey mi olmuştu?

"İyi misin?" diye sorduğumda Deniz'de fark etmişti.

"Midem..."

Cümlenin devamını tamamlayamadan yukarıya doğru koştu. Peşinden gitmek istediğimde Deniz beni durdurdu.

"Gitme, birinin onu hu halde görmesinden hoşlanmıyor!" dedi.

"Ne yani sen bile gitmiyor musun?"

"Sakin ol Lavin, normal bunlar! Hani dizilerde görüyoruz ya! Midesi bulanıyor başı dönüyor falan..."

Yine de yanına çıkmak istiyor ama çıkamıyordum! Sanırım ben de istemezdim. Hem çıkarsam bende kusardım. İkimiz birden kusardık.

"Güzelleşiyor!" diye de ekledim. Deniz tok bir kahkaha attı.

"Sen gel bir de ona sor! Aldığı kiloların hesabını yapıp bana da aldırıyor! Bu gidişle iki çocuğumuz olacak!"

Yazıktı Deniz'e!

"Güzelleşiyor ama yalan mı?"

"Bilmem, hiç öyle bakmadım!" dedi. Bu o hep güzel demek oluyordu sanırım. Romantik adam...

"Hem benim karım güzeldir." dedi!

Güzeldi, Deniz de çirkin şansı var demek istiyorum ama o da yakışıklıydı! Murat ile bana diyordu genetik diye genetiğin alası onlarda vardı! Çocukları Allah bilir turuncu saçlı mavi gözlü olurdu!

"Hadi uğurlayım seni!"

"Ama Azra..."

"Lali hadi! Bir şey olmaz!" dedi.

🌌🌌🌌

Uyuyamamıştım, ne bir vaka haberi gelmiş ne de yatağımdan çıkmıştım! Psikoloğa gitmem gerekiyor, hem de bugün! Manik desem değil depresifte değil! Ben neyin içindeyim böyle? Uykusuzum ama enerjik değilim! Depresyonda da değilim! Gerçekten ilerlemiş olabilir mi? İlerlemesin, Murat'ın beni o şekilde görmesini istemiyorum.

Uyuyamamıştım çünkü kabus görmüştüm. Kötü bir kabus, kimin öldüğünü bilmediğim ama kurşunu kalbimde hissettiğim bir kabus! Uyandığımda hiçbir el sarmamıştı beni! Zaten rüyamda da sarmamıştı! Arayamamıştım akşamda! Sürekli rahatsız etmemeliydim! Hem işini halletmeliydi!

Zorla yatağımdan kalktım! Elim ayağım dökülüyordu. Yürüyecek halim dahi yoktu! Kahve içmeliyiz Lavin! Elimi yüzümü yıkayarak mutfağa indim ve Azra'nın verdiği saklama kabını açtım. Sarma ve kurabiyeler vardı! Çok güzel kokuyordu. Kahvemi hazırlayıp yemeğe koyuldum. Sarması gerçekten güzel olmuştu, tıpkı anneanneminki gibi! Kurabiyesi de güzeldi! Kurabiyeyi ilk yaptığımda 7 yaşındaydım, annem vardı!

İki fincan kahveyi içtikten sonra adliyeye doğru yol aldım! Tam adliye kapısından içeriye girecekken Engin aradı! Yeni bir patlama vakası bildirdi! Bu ikinci vakaydı... Sonumuz selamet olsun.

🌌🌌🌌

"Diğer cesetlerin uzuvlarını daha birleştiremedik ama kimliklerden çıkan göre adam AB Rh+, bu kan grubundan sadece E.I. var!"

İlk maktülümüz belli olmuştu.

"Yüzünü toparlayamıyorsunuz değil mi?" diye sordum.

"Hayır, yüzü tanınmaz halde!

"Diğerleri?"

"Onlarda aynı şekilde! Ve üçünün kan grubu O Rh+, ikisinin B Rh- ve diğerinin kimliği yok ama o da A Rh+."

"Yeni gelen vaka?"

"Lavin, bizim o dosyayı başka bir adli tıp ekibine devretmemiz gerekse de yeni bir savcı gelen kadar dosyaya senin bakman istenmiş.”

"Biliyorum, haber vermeyi unutma!"

"Tamam Lavin, sen de artık git biraz uyu! Göz altlarını kapatamıyorsun artık!"

"Uyuyamıyorum!" dedim içtenlikle.

"Uyku hapı al, bende denedim zamanında!"

"Tamam, teşekkürler Beyza!"

"Rica ederim savcım!"

Cesetleri görmek istemiyorum, midem kaldırmazdı! Psikoloğa gitmem gerekiyordu artık.

🌌🌌🌌

"...Manik dönemi yaşadığımı sanmıyorum ama depresifte değilim! Uyuyamıyorum ama enerjim o kadar düşük ki! Hastalığın bu denli bir seyri var mı? Manik ile depresifin birbirine karıştığı?"

"Lavin..." dedi Ela içtenlikle.

"Korkuyorsun, korktukça aklın karışıyor! Biliyorum tetiktesin, haklısında ama hastalığının ilerlediğini sanmıyorum! Uyuyamama sorunları normaldir. İş hayatının da zorluğuyla bunların olması çok normal, buna karşın enerji patlaması yaşamıyorsun! Yoğun bir tempodasın ve bu seni yoruyor, uyuyamama konusuysa tamamen psikolojik!"

Belki de uyku hapı almalıydım, zaten hasta olacaktım! Murat gelene kadar iyileşirdim belki.

"Ama davalarım var!"

"Lavin, izin alman gerekiyor biliyorsun bunu daha önce..."

"Hayır Ela, işim bu benim bırakamam!"

"Bırak demiyorum sadece biraz ara..."

"Anlamıyorsun işimi bırakırsam her şeyimi bırakırım! Üniversite dönemini hatırla, o zamanlar dediğinizi yapıp gitmedim ama hastalığın en âlâsını yaşadım!"

"Korkunun sebebi ne Lavin?"

Ela, eski bir arkadaşım. Üniversite 2. sınıfa geçmişken o okulunu uzatmış son dersini vermeye çalışıyordu. Veremediği ders iki fakültenin ortak olarak aldığı dersti. Onunla ilk günden yan yana gelmiş ve bu şekilde tanışmıştık. Bana 3 yıldır bu dersi alttan aldığını kıdemli öğrenci olduğunu söylemişti. O sene dersi verip mezun olmuştu. Hastalığımdan sonra çok görüşemesek de yan yana geldiğimizde eski sıcaklığı yakalıyorduk.

"Kokuyorum çünkü..." diye mırıldandım, devamı gelmedi susakaldım.

"Çünkü?"

"Çünkü hayatımda biri var!" dedim. Zordu, dile getirmek o kadar zordu ki!

"Bipolarım ve eskisi gibi olmaktan çok korkuyorum! Gözüme uyku girmiyor saatlerce düşünüyorum acaba manik mi depresif mi diye? Karar veremiyorum, ilerlemesinden korkuyorum! İlerlerse onu kaybetmekten korkuyorum!"

"Peki ya bu konuyu onunla konuştun mu?" diye sordu.

"Konuştum."

Murat Sarper herkesten gitse bile senden gitmez Lavin Yılmaz! Israrcı bakışlarına karşı zorlukla söyleyiverdim.

"Ne olursa olsun yanımda kalacağını söyledi!"

"Peki güvenmiyor musun?"

"Hayır, güveniyorum sadece onu üzmekten çok korkuyorum! Kendini geri çekmesinden korkuyorum, hastalığı kabul etmek istemiyorum!"

"İltihap Lavin, akıyor! Tam da beyninin içinde, kurtulmalısın ondan! Kurutman gereken kısım hastalığın değil beyninin hastalıklı düşüncesi! Kurut onu Lavin!"

İltihap neredeydi bilmiyorum ama bazen göğüs kafesimin içine dikenler yerleştirilmiş gibi hissediyordum!

🌌🌌🌌

Üşüyorum, çok soğuk! Bu ev niye bu kadar soğuk oluyordu! Hastalandın! İyiyim! Üzerime kalın sweatimi altıma yünlü eşofman altımı giyip yatağa girdim. Uyku haplarımdan birini aldım ve yuttum. Yemek yemeliydim, kolumu kaldıracak halim yoktu! Hem artık uyumalıydım! Tam dört gündür belki de 8 saat uyumuş olmalıydım! Uyumalıydım!

İrin kalbimde! Hayır, insanlarda! Düşünme! İlaç hemen etkisini göstermeli!

Sen:

Sevgilim cevap veremedim, eve geldim çok yorgunum uyuyacağım galiba! Cevap vermediysem bil ki uyuyorumdur!

Mesajı gönderdim ve nevresimi yüzümü kapatana kadar çektim. Yaşamak için bir nedenin var Lavin, bir değil birkaç! Unuttun mu hala olacaksın! Beynimin içinin susmasını istiyorum! Gözlerim kapanıyor, sanki bir zorla birbirine bastırıyordu. Vücudum isyan ediyordu! Gözlerimin önünden Murat gelip geçiyordu, hayır onu görmüyordum! Sadece aklımın içindeydi! Uyumalıyım artık...

Hasta olma... Hastalık tanımının her ikisinede uyuyorum galiba Sarper! Hem fiziksel hem de zihinsel açıdan iyi olmama durumu! Keşke başka birini sevseydi...

 

 

 

Loading...
0%