Yeni Üyelik
21.
Bölüm

Yalanın İlk İzi

@1benzen

Şarkı: Son Feci Bisiklet 80

Senden uzakta kafam hep karışık yavrum!

"Bir kez daha o riske giremem!"

"Murat Sarper'de çözülmesi gerek bir vakaydı ve ben asla o vakanın savcısı olmak istemiyordum."

01.17

Uyumak, vücudu dinlendirmek için yapılan bir eylemdi. Benim içinse her şeyi unutmak için yapılan bir eyleme dönüşmüştü. Her şeyi unutmak istiyordum. Belki bir arabanının önüne atlardım ve hafızam silinirdi. O zaman her şeyi unuturdum. Ya da belki biri kafama vurur ve her şey silinirdi. Bunların gerçekleşmesini her şeyden çok isterdim. Duyduklarımın yalan olmasını isterdim.

Yekta babanın katili.

O çocuğun hâlâ Yekta'yı beklediğini göremeyecek kadar kör değilim...

Bazen duygu karmaşası yaşarız ya bu duygu karmaşasından da öteydi, kafamın içi karmakarışıktı. Kendimi anlayamıyordum! Rüyalarımda Yekta olarak varsaydığım bir adamı sürekli görüyordum. Uyandığımda ise Murat'ı buluyordum. Murat'ı hâlâ kabul edemesem de ruhum kabul etmek istiyordu, bana zara verebileceğini bile bile... Kafam karmakarışıktı, geçmişimi sorguluyordum ve geçmişimin içinden çıkamıyordum. Her şey ona çıkıyordu, Serdar Yılmaz'a. Geçmişimi benden almış, karmakarışık bir gelecek bırakmıştı. Geçmişimdeki Yekta'yı benden almış belki de bana tercih ettiği Murat'ı geleceğime yerleştirmişti. Bazen beynim patlama seviyesine gelebilecek kadar düşünüyorum, o yaşasaydı yüzüne yüzüne sormak isterdim. Neden derdim, neden bana babalık yapmadın da başkalarına babalık yaptın? Beni nasıl bırakabildin, diye sorardım ama ölmüştü. Ölümün ne demek olduğunu annemle anlamıştım. Ölüm asla cevaplanamayacak sorulardan ibaretti ve ben ne anneme ne de babama beni neden bıraktınız diye sorabilecektim. Babama karşı asla bitemeyecek bir kırgınlık, kızgınlık taşıyordum ki bir kere karşıma çıksa belki de onu affedebilirdim. Bir kere gelip saçımı okşasa hemen affetmezdim tamam ama sevinirdim. Kim sevinmezdi ki?

Babamın benim yüzüme bir kere bile bakmayıp Murat'ı babamın yetiştirmiş olması bana koyuyordu... Bu konu hakkında Murat’ı suçlamasam da buruk hissediyordum. Hepsi babamın suçuydu. Onu geçmişimde bırakarak silmek istiyordum. Hafızamda izi kalmasın istiyordum. Onu kalbimde öldürememişken beynimde öldürmek istiyordum. Geleceğimin yaşatılması için geçmişin öldürülmesi gerekiyordu.

O gün Murat'a bir şey diyememiş ve odama çıkmıştım. Ağlamıştım hem de delirmiş gibi... Ertesi gün göz yaşlarımı silerek Adliye'ye gitmiş, iznimi bitirerek işime başlamıştım ve o gün anlamıştım kafamın neden karmakarışık olduğunu. İşimdeyken aklım dopdoluydu ve düşünerek daha fazla dolduramazdım. İşimi seviyordum en azından onu sevdiğimi düşündüğümden daha çok. Hem ne yaşamıştık ki biz? Belki de koca bir hiç! Sevgiyi yanlış kalpte arıyordum. Yanlış adamda...

İşime döneli bugün tamı tamına dört gün olmuştu. Erkenden yatağımdan kalkmış, içime beyaz gömlek üstüne bordo ceket giyip altımaysa bordo kalem eteği giymiştim. Siyah spor ayakkabıyla kombini tamamlayarak kahvaltı yapmadan evden çıkmış ve Adliye'ye gelerek birkaç dosyaya bakmıştım. Şimdiyse bir cinayet dosyasına bakıyordum, 25 yaşlarında bir genç erkek öldürülerek bir göle atılmıştı. Ceset bir şekilde toprağa vurmuş ve gölün önünden geçen bir adam cesedi görerek polisi aramış, ardından da emniyetten bir ekip yollanmıştı. Katil hiçbir iz bırakmamıştı. Maktulün ölüm sebebi ise su ile boğulmaydı. İlk başta katilin adamı boğarak öldürdüğünü düşünmüştük ama öldürülen adamda boğulmaya dair hiçbir iz bulunamamıştı. Yani katil önce adamı bayıltmış ve cesedi göle atmıştı. Kısacası katil adamı canlı canlı öldürmüştü. Kan dondurucuydu... Yakınlarını öğlen arasından sonra ifade vermek için çağırmıştım. Yemeğe inmek için koltuğumdan kalkıp çantamı dolaptan alırken kapı çalındı. Arkama dönerken, "Buyurun!" dedim.

Karşımdaki adamı görünce yüzüm ister istemez gülümsedi.

"Ahmet Abi! Hoş geldin!"

"Hoş buldum Savcı kızım!"

Ahmet abiyi koltuğa buyur ettikten sonra halini hatırını sordum. O ise gecikmeden nereye kaybolduğumu sordu. Telefonumu aramış ama ulaşamamıştı. Olayları detay vermeden açıklamıştım. Evime geldiğini söylemiş ve beni evde bulamadığını söylemişti. Bense Yekta hakkında öğrendiklerimi anlatmış ve bizim bu kadar az bilgiye sahipken diğer insanların nasıl bu kadar fazla bilgiye sahip olduğunu sorgulamıştım.

"Abi gerçekten aklım almıyor."

"Lavin kızım kızacaksın biliyorum ama zamanında babanı araştırmamızı istemiştin o yüzden dikkatimi asla oraya vermemiştim."

Tüm olayların onda çözülebileceğini öfkem yüzünden göz ardı etmiştim.

"Neyse abi geçti gitti! Senden bir şey daha isteyecektim."

"Buyur kızım."

"Murat Sarper'i araştırabilir misin?"

"Tabii kızım. Belki senin delikanlı hakkında da bir şeyler buluruz."

Yekta'nın babamı öldürdüğünden bahsetmemiş ve Tarık konusunu da net bir şekilde anlatmamıştım. Tarık'ı yakalamaya giderken Murat ile karşılaştığımdan bahsetmiştim. Neden izin aldığım konusunaysa kafa dinlemek istediğimi söylemiştim. Murat'ın yanında kaldığımdan haberi de yoktu zaten anlatamazdım da. Nasıl denirdi ki babamın yetiştirdiği çocuğun yanında kalıyorum diye?

"Abi çok fazla şey istedim ama Serdar Yılmaz hakkında da araştırma yapabilir misin? Ne zaman ölmüş, Tarık'ın yanında neden bunca yıl çalışmış, onu kim öldürmüş bunları öğrenebilir misin?"

"Hallederiz ama bir şartım var."

"Tabii abi!"

"Ayşe teyzen cumartesi seni kahvaltıya davet etti. Madem o vefasız gelmiyor ben çağırıyorum dedi." Vefasız kelimesine takılmamış ve gülümsemiştim. Teklifini kabul ettiğimde öğlen arası neredeyse bitmişti.

"Bana müsaade kızım, sen canını sıkma ben tüm bilgileri sana aktaracağım!"

Ahmet abi ayağa kalkarken bende onu uğurlamak için ayağa kalkarak ona teşekkür ettim. Daha sonrasında vedalaşarak odayı terk etti.

🌌🌌

"Olay gecesi neredeydin?"

Bu belki de maktulün kız kardeşine aynı soruyu dördüncü kez soruşumdu. İlk önce ağlama krizine girmiş ve sonrasında hatırlamadığını üzerinden çok fazla gün geçtiğini söylemişti.

"Olay gecesi hakkında bilgi vermemen seni şüpheli durumuna sokar." dediğimde hıçkırıkları giderek artmaya başlamıştı.

"Abimi yeni kaybettim! Siz bana neyin hesabını soruyorsunuz?" deyiverdi hıçkırıklarının arasından.

Bu kadında şüpheli bir şeylerin olduğunu en başından beri sezmiştim. Annesinin aksine abisine üzülen ve ağlayan birinin gözlerinin altının şişmesi ve kızarıklarla dolu olması gerekiyordu ama ben buradan bakınca makyaj olduğunu anlayabiliyordum.

"Size son kez soruyorum olay gecesi neredeydini?"

"Bilmiyorum!"

Formalite icabı birkaç şey daha sorup ifadenin altına imzasını attırmıştım. Elimde net kanıtlar yokken onu göz altına aldıramazdım. Kalem müdürüme ifadeleri UYAP'a geçirmesi için göndermiş ve eşyalarımı alıp odadan çıkmıştım. Kafam kazan gibiydi ve başım ağrıyordu. Aldığım ifadeleri düşünüyordum, hepsi birbiriyle uyuşuyordu ama belki de son olarak küçük kardeşinin ifadesini almam hatalıydı. Bildiğim bir şey varsa o da kızın o gün evde olmadığıydı. Sakladığı bir şeyler vardı.

🌌🌌

Benim olan ama Tarık Sarper'i yakalamaya gittiğimde feda ettiğim arabamla birlikte Murat Sarper'in evine geldim. Kendi evime gitmeyi isterdim ama Murat'ın evinden gitmek istemiyordum. Yatağıma alışmıştım, yastığıma da. Mesela bu evin bir kokusu vardı. Küçükken çok özenirdim, arkadaşlarımın evlerinin bir kokusu var diye. Büyüyünce oda spreylerinden almış hatta ve hatta güzel kokulu temizlik malzemeleriyle evimi güzel bir şekilde temizlemiştim ama diğer insanların ki gibi kokmuyordu. Bana sorsanız onların evi içinde anne olduğundan dolayı öyle kokuyordu ama bu da yanıltıcıymış çünkü Murat'ın evinin de bir kokusu, sıcaklığı vardı. Hayır sandal kokusu değildi. Daha farklı, sanki annesi varmış gibi kokuyordu ama Murat'ın annesi de eve gelmiyordu. Hoş var mıydı yok muydu onu da bilmiyordum. Hoş ben onun hakkında hiç bir şeyi bilmiyordum. Peki bu kadar bilgisizlik içinde ona kapılma raddesine nasıl gelebilmiştim?

"Ama Deniiiz, sen ikna edersin!" diyordu bir kadın sesi. Kimin sesiydi? Murat'ın sevgilisi olabilir miydi? Ay canım sende, ne sevgilisi? Hem bize neydi ki yani? Neyiyse neyiydi! Mutfağa ilerledim ve kapı pervazına dayandım. Saç aralarına mavi renklerin olduğu; tahminen 1.65 boylarında, 50 kilo civarlarına bir kız vardı. Deniz ise ona bir şeyler söylerken içeriye girince ikisinin de gözleri bana çevrilmişti.

Kız gözlerini Deniz'e çevirerek, "Hayır ya dinlemiyorsun ki beni!" diye devam etti.

"Hoş geldin Lali!"

Gülümseyerek, "Hoş buldum!" dediğimde kız tekrardan bana doğru döndü. Karşımda hafif yanaklı, kahve gözlü, beyaz tenli bir kız vardı. Gözlerinin üzerimde gezindiği sürede uzun bir sessizlik yaşandı. Neden bana öyle bakıyordu ki? Bir gariplik mi vardı bende?

Bu durum bende kendime bakma isteği uyandırsa da bunu yapamadım. Belki de Murat ile aynı evde kaldığımız için beni sorguluyordu!

"Ben Lavin!" diye mırıldandım sessizliği bozarken ama o hâlâ hayalet görmüş gibi bana bakıyordu. Abisinin evinde bir kadın gördüğü için mi böyleydi? Yoksa ilk görüşte sevmemiş miydi beni?

"Sema!" dedi elini uzatırken. Eli garip bir şekilde titriyordu. Panik atağı ya da başka bir şeyi mi vardı anlayamamıştım! Hoş insanlar üzerinde çıkarım yapmakta benden daha iyisi de yoktu!?

"Abin gelir birazdan!" diye mırıldanınca Sema'nın gözleri Deniz'e kaydı.

Tabii ya kızın ondan gözleri benim üzerimde kalmıştı! Belki de abisinin sevgilisi olduğumu düşünüyordu? Daha neler Lavin? Abart bir de istersen?

"Hayır ya! Deniz ikna edersin sen, yaparsın!"

Olayı anlamamıştım ki şahsen Sema'yı da çözememiştim. Belki de abisini al kardeşine vurdu? Zaten tanımadığın bir insanı da çözemezsin!

"Hayır ben bu sefer karışmıyorum!"

Deniz elini teslim olur gibi iki yana kaldırmış, gayet de hararetli bir şekilde konuşuyordu! Konu neydi ki? Sema ise ısrarını devam ettiriyor tatlı görünmeye çalışıyordu.

"Abim asla izin vermez!"

"Konu nedir?"

"Sema Amerika'ya gitmek istiyor!" dedi Deniz.

"Ee gitsin ne var bunda?" diye sordum.

"Erkek arkadaşıyla?" dedi soru sorar gibi.

O an susmak zorunda kaldım. Allah'ta kıza sabır versin başında bir değil iki abi vardı! Hoş birisi ona yardım ediyordu. Murat'ı tanıyorsam buna asla izin vermezdi.

"Deniz bak söylemeyiz ona. Zaten haberi olmaz, ruhu duymaz ya! Benden doğru düzgün haberi de olmuyor!"

Haberi bile olmuyor mu demişti? Murat. kardeşiyle. görüşmüyor muydu?

"Sen canına susamışsın Sema, Murat duyarsa ikimizi de yakar!"

Konuya karışmama kararı almıştım. Bence Murat izin vermeliydi çünkü kendisi Megumi'yi görmek için Japonya'ya gitmesini biliyordu. Bir de üzerine güzel bir gece yaşamışlardı! Yani kardeşine kızma hakkı yoktu.

"Deniz konsere gideceğiz diyorum ya! Niye anlamıyorsun?"

"Sema Murat'a söyle!"

Deniz bıkkınlıkla söylerken iki elini de masaya yaslamıştı.

"Deniz söylemeyelim işte haberi olmasın!"

O sırada açık olan mutfak kapısından içeriye Murat girmişti. Bir tek ben görebiliyordum çünkü Deniz'in de Sema'nın da yüzü bana doğru dönüktü. Murat arkadan sus işareti yapmıştı, bense onu patlatacak gibiydim.

"Karışmıyorum ben bu sefer!"

"Ama geçenler..."

"Hoş geldin Murat!"

Cümlenin devamı belliydi, geçenlerde yardım etmiştin tarzında bir şeydi ki bunu Murat asla duymamalıydı. Murat'ın gözleri benden ayrılmış ve kardeşine çevrilmişti. Üzgünüm Sarper seni patlatmasaydım kardeşin patlayacaktı...

"Neyi söylemeyecekmişsiniz bana?"

Aile faciasına karışmak istemiyordum, kaçmalı ve gitmeliydim ama Murat Sema'yı yiyebilirdi, izin veremezdim!

"Şey!" dedi Sema, "Ney?" dedi Murat, "Şey!" dedi Deniz, "Ney?" dedi Murat.

İkisi de bir suç işlemiş gibi şüpheli duruyor ve yalan üretmeye çalışıyorlardı. İş yine başa düşmüştü.

"Sema ile kız kıza dışarı çıkalım dedik, Deniz de Murat izin vermez dedi. Neden izin vermeyecekmişsin onu da anlamadım! Yani hoş izin almasına da gerek yok kaç yaşında

kız yani!"

Deniz ve Sema'nın da gözleri bana dönünce Deniz'in gözleri beni ne duruma getirdin dese de Sema'nın gözleri minnet ile bakıyordu.

"Gidin!" dedi sadece ve beni es geçip yukarıya gittiğinde hepimizin gözleri Murat'ın üzerindeydi. Normalde sorgulaması gerekirdi. Mesela ne ara tanıştınız da dışarıya gideceksiniz diyebilirdi ama o gidin demekle yetinmişti. Hatta umursamamış, kestirip atmıştı. Gerçekten Sarper bugün normal değildi. Mesela Deniz'e niye izin vermezmişim diye sorabilirdi ama o hepimizi es geçmişti.

"Lali ne yapıyorsun Allah aşkına ya!"

Deniz hayal kırıklığıyla bana dönmüştü.

"Allah aşkına Deniz, sanki ben bir şeyler uydurmasam söyleyecektiniz."

"Teşekkürler Lavin, kurtardın beni!"

Sema ise gülümsüyor ve belki de havalar uçuyordu.

"Demek öyle küçük hanım!"

Deniz neden gelmişti ki buraya? Kaç gündür görmüyordum onu!

"Lavin de zaten gidip senin için Murat'tan izin alırdı!"

Deniz ile Sema'yı orada bırakıp yukarıya doğru çıktım. Aklım Murat'ta kalmıştı. Bir şeyi var gibiydi, anlayamadığım bir şeyi... Merak ediyordum, ne olmuş olabilirdi ki? Yukarıya çıktığımda odasının ışığının açık olduğunu gördüm ve odasına yöneldim. Kapısını tıklatınca girebileceğimi söyledi. Odaya girdiğimdeyse yatağına ayaklarını uzatmış, yatak başlığına kafasını yaslamıştı. Bir şeyler düşünüyor gibiydi. Neyi düşünüyordu ki?

"İyi misin?"

"Hı-hı!"

Yüzünde iyi olduğuna dair ifade yoktu. Yorgun gibiydi, zihinsel bir yorgunluk. Anlayamıyordum ama kalbimi buruk hissettiriyordu.

"Ama iyi durmuyor gibisin?"

Bir şey söylemedi. Ben ona gözlerim kapalı yalan söyleyebilirken belki de o bana yalan söylemek istemiyordu ve bu yüzden susmuştu.

"Yorgunum."

Kapıyı kapatıp içeriye doğru geçtim, Murat ise tepki vermiyor hareketlerimi izliyordu.

"Yorgun olsan bile dikkatin dağınık olmaz ki senin?"

Gülümsedi, bu daha çok kesin öyledir gülüşüydü ya da sen beni ne kadar tanıyorsun da olabilirdi. Yalancıydı gülüşü zaten kanmamı da beklemiyordu.

"Bir şey mi istiyorsun?" diye sormuştu. Sanki ondan hep bir şey istiyormuşum gibi davranmıştı. İstemiyorum, sadece merak ettim.

"Cık."

"Neden geldin o zaman?"

Seni merak ettim Sarper...

"Kötü görünüyordun."

"İyiyim."

Durdum, ayakta öylece dikildim; nedenini bende bilmiyordum. Bir şeyi vardı ve bana anlatmıyordu. Anlatacağını zannetmiyordum da. Peki neden hâlâ bir şeyler söylemesi için ayakta dikiliyordum?

"Lavin bir şey söylemeyeceksen çıkabilir misin? Uyuyacağım."

Dumur olmuştum Murat aslında bana mı soğuk yapıyordu yoksa canı cidden bir şeye mi sıkılmıştı anlayamamıştım.

"İyi geceler Murat!" diye mırıldandım ve karşılık alamadan odadan çıktım. Murat Sarper'de çözülmesi gereken bir vakaydı ve ben asla o vakanın savcısı olmak istemiyordum.

Aşağıya geri inme kararı aldım çünkü Deniz ile Sema'nın sesleri hâlâ geliyordu.

"Off Deniz, sağ ol ya çok yardımcı oldun!"

Sema beni sollayıp geçerken merdivenlerden yukarıya doğru çıktı. Deniz ise koridorda öylece dikiliyordu.

"Ne oluyor?"

"Murat'a yolladım."

Yazıktı kıza, abisinin suratı beş karıştı bir de ondan azar yiyecekti. Hoş belki de Murat'ın azar saati sadece banaydı. Beni de azarlamamıştı, azarlasa en azından kavga ederdim... Kavga etmeme bile izin vermemişti...

"Yazık kıza..."

Deniz iki eliyle göğsüne vurarak isyan eder gibi, "Asıl bana yazık, bana!" dedi.

Deniz'in dediği bu lafa güldüm, öyle bir bana deyişi vardı ki a yı uzatıyor ve hayatından bezmiş gibi davranıyordu. Hoş Deniz'in hayattan bezebileceğini hiç sanmıyordum!

"Git istersen sen, dinlenirsin. Ben ilgilenirim buralarla!"

"Yok hayır, olmaz. O küçük cadı ağzından girer burnundan çıkar."

Ve Sema yirmili yaşlarında gibiydi...

"İlahi Deniz, karşında bir savcı var farkında mısın?"

Düşündü, düşündü ve sonra, "Evet ya sen savcıydın!" dedi. Belki de bu umursamazlığına bozulmam gerekiyordu ama ben kahkaha atmıştım. Sağ ol ya çok teşekkürler Deniz!?

"Lali ya ben unutuyorum, sana bakıyorum bana ünlü havası veriyorsun! Kızım gel seni ünlü yapalım ne işin var gecenin üçünde bir vakada?"

"Bende. Ünlü havası?" duraklaya duraklaya söylemiştim çünkü ünlü olabilecek bir yüzüm yoktu olsa olsa dizilerdeki figüran olurdum! O yüzden bunu da seçmezdim! Geri planda kalmayı sevmiyordum.

"Elini ver bana!" dedi elini uzatarak. Emir gibi algılamamak üzere elimi sorarcasına uzattım. Elini havaya kaldırıp dönmeme yardımcı oldu.

"Yok ya sende savcı havası yok Lavin!"

Deniz ile göz göze geldiğimizde buruk bir tebessümü ona yolladım.

"Aşk olsun Deniz, mesleğimi rezil rüsva ettin!"

"Cık, cık, cık! Yanlış anladın beni!"

Elimi ondan aldım ve göğsüme diğer kolumla bağladım. Mesleğimi seviyordum, ünlü olmakta gözüm yoktu. Hoş Murat zaten ünlü bir mimardı, onun yanında olmakta garipti ama bana hiç ünlü havası vermiyordu. Deniz de öyle...

"Şaka yapıyorum, şaka! Madem bana üzülüyorsun sabah vakaya giderken arayayım seni benimle gel, hem yalnız üzülmezsin!"

"Yok ben almayım, bela çekerim ben Lali. Katil matil ordadır tuvalete giderken onu falan bulurum sonra maazallah beni yakalar falan, aman aman benden uzak olsun!"

Deniz'in aklındaki senaryoya gülmüştüm. İki dakika da nasıl da yazmıştı? İlahi Deniz ya! "Deniz! Deniz!"

Sema'nın neşeli gelen sesiyle konuşmamız bölünmüştü. Murat bence kızın psikolojisiyle oynamıştı. Üzülmek yerine seviniyor olmalıydı. Ne demişti acaba? Sema merdivenlerden zıplaya zıplaya inerek yanımıza gelmişti.

"Ay abim izin verdi! Düşünebiliyor musun? Abim izin verdi!"

"Murat olmadı şimdi de beni mi deniyorsun?"

Bu Sema'nın oyunu olamazdı değil mi? Yok canım yapmazdı bence? Herkes her şeyi yapabilir Savcı Lavin Yılmaz!

"Yalan borcum mu var sana ya? Girdim dedim ki, abi ben sevgili yaptım konsere gideceğiz. O da baktı baktı suratıma gidin dedi! Gözlerime inanamadım n'aptınız abimin ayarlarıyla mı oynadınız anlamadım ama ben sevdim bu işi!"

Abisinin ayarları kısmını bana göz kırparak söylediğini de içimden hayır, hayır dedim. Düşündüğü ya da sandığı her neyse yalandı. Yanlıştı. Murat'ta bugün kesinlikle bir şey vardı. Ayarlarıyla ben oynamamıştım peki ya kim oynamıştı. Megumi olabilir miydi? Belki de Murat o harika geceyi tekrarlamak istemiş ve Megumi onu reddetmişti. Erkek değil mi işte hepsi aynıydı! Ne kadar hayır diyemesem de kaş göz işaretiyle hayır cevabımı vermiştim.

"Sen bekle burada!" diye emir veren Deniz inanamayarak yukarıya doğru çıkmaya başladı. Niye kimse bu kıza inanmıyordu? Gayet normal bir insandı! Hem yaptıkları da yaşının verdiği bir durumdu! Konsere, barlara gidip eğlencenin dibine vurmak isteyecekti! Hakkıydı da.

"Niye bu evde bana kimse inanmıyor ya?!"

Sema'nın yakınması ne kadar üzücü olsa da üzülme kapasitemi onunla harcayamazdım. Biraz önceki gülen yüzü bu soruyla düşse de kendini avuttuğunda yüzü tekrardan gülmeye başlamış, gözleri bana çevrilmiş ve beni süzmeye başlamıştı. Gözlerime yakalanan gözleri, bana sen ne ayaksın der gibi göz kırptı. Ona hiçbir ayak değilim, demek istesem de susmuştum. Eğer bir soru sormak istiyorsa kaşla gözle soramazdı. Mesela ben ifadedeyken kaşla gözle soru sormuyordum! Her şeyin bir adabı vardı!

"Seni daha önce hiç görmedim!"

"Ben de seni!"

Sizi diye yanıtlayarak onu şoka sokabilirdim ama yapmadım. Murat'ın kardeşi kontenjanına giriyordu.

Tebessümü iyice artarken, "Abimin nesi oluyorsun?” diye sordu. Bu soru hiçte hoş değildi. Gözlerim inanmazmış gibi onda olsa da gözleri dolu doluydu. Sebebi neydi?

"Arkadaşı?" dedim soru sorar gibi. Nereye varmaya çalışıyordu? Sevgiliyi ima ediyorsa hiç o kulvarda yüzmesindi zaten abisinin o tarzda bir şeyi vardı bence! Küçük cadıdan beni Deniz'in ayak sesleri kurtardı. Sema'nın yüzü merdivenlere doğru dönerken Deniz sonunda göründü.

"Bu adam hiç iyi değil!" dedi Deniz oflayarak.

"Hiç hayra alamet değil bu!" diye de ekledi.

Bence de değildi, beni de kovmuştu. Bu halinin sadece bana olmamasına belki de sevinmem gerekirdi ama ben sevinemiyordum! Bir derdi vardı, merak ediyordum.

"Alamet alamet, baksana bana izin verdi!"

"İyi geceler size ben çok yorgunum!" diyerek merdivenlere yöneldim.

"İyi akşamla Lali, konuştuklarımızı unutma!"

Deniz'in dediklerine tebessüm etmiş ve merdivenleri çıkmıştım. Sema bana cevap bile vermemiş hatta ardımdan, "Lavin burada mı kalıyor?" demişti! Bence Sema'nın haberi yoktu, ondan böyle bir tepki vermişti. Eğer öbür türlü olsaydı bu kadın hep mi burada kalıyor derdi. Odama çıkıp duş aldım ve yatağıma uzandım. Murat perileri yine başıma üşüştüler. Uyumuş muydu? Uyumuştur Lavin bize ne? Uyusun da bir şeyi vardı, belliydi. Bende merak etmiştim. Tekrar gitse miydim odasına? Hangi yüzle? Yüzsüz moduma geçebilirdim zaten arada da yapıyordum. Bence iç sesimi dinlemeyip gitmeliydim. En fazla neden geldiğimi sorardı. Bense bir buçuk saat sonra, Sema'nın konsere gitmesine nasıl izin verdiğini sorardım! Güzel fikirdi bence.

Yatağımdan kalkıp Murat perilerimle odasının yolunu tuttum. Onlar da şanslı günlerindeydiler, en azından şimdilik. Kapısını çaldığımda ses vermemişti, bense uyuyabileceğini düşünüp sessizce içeriye girmiştim.

"Deniz kaçta?... Cumartesi günü?... Hayır haberi olmayacak!... Deniz diyorum söylemeyeceksin! Başını belaya sokuyor gördük daha önce!"

Başını belaya sokan kimdi bilmiyorum ama içimden gelme diyen ses şimdi de dinle diyordu. Kenara geçip dinlemeye koyuldum.

"Hayır sende gelmeyeceksin ben Akiflerle gideceğim!... Deniz çok yoruyorsun!... Ruhu bile duymayacak neyden bahsediyorsun?"

Kimin ruhu duymayacaktı? Tabii ya Azra'nın. Murat'a da yazıklar olsun karı kocanın arasına giriyordu! Hem geçende kavga etmişlerdi, o yüzden belki de söylemesini istemiyordu. Acaba daha önce ne yapmıştı da başını belaya sokmuştu? Azra'da hiç öyle bir tipte yoktu!

"Olmaz bu sefer... Bir kez daha o riske giremem..."

Murat Deniz yerine de endişeleniyordu. Hem Deniz kendi eşini niye bundan uzak tutmuyordu ki? Düşününce Murat'ta haklıydı Azra'nın bilmemesi gerekiyorsa benim de bir şey söylememem gerekirdi. Ağzımı sıkı tutmalıydım.

"İşine devam ediyor, bu bile çok zor oluyor!"

Azra'nın nöbetlerine mi takmıştı kafayı şimdi de? Belki de şimdi Azra nöbetteydi ve Deniz Azra yokken konuşuyordu. Karısının arkasından iş çevirmesi hiç hoş değildi!

"Deniz Lavin'i bu işten uzak tutacaksın anlıyor musun?"

Haklıydı, Azra bu iş neyse ondan uzak tutulmalıydı! Azra değil Lavin dedi! Ne? Ne! Lavin mi demişti?

"Oyalarsın sen onu, seviyor seni zaten anlamaz!"

Ne yapıyordu o benim yerime karar mı veriyordu? Hem de Deniz'i kullanıyordu. Benim başımı belaya soktuğumla kastı da neydi? Tek kasıt onunla ilk karşılaştığımızdaki olay olabilirdi. Konuşmaları doğrudan Tarık Sarper hedef gösteriyordu zaten aklıma başka bir olay da gelmiyordu. Bir kez daha o riske girememekle kastı neydi? O gün oraya geldiğimden haberi mi vardı? Bilerek mi öyle davranmıştı?

"Korkma bana bir şey olmayacak!... Tamam... Tamam Deniz edeceğim... Hayır, hayır unutmadım... Anladım, görüşürüz..."

Belki de bu işin içine SARS'ta dahildi ve beni o gün bilerek saf dışı etmişlerdi ya da kullanmışlardı. Sonra da Murat beni korur gibi yapmıştı! Belki de en başından beri kukla gibi yönetiliyordum!

"Lavin?"

Labirentte çıkışı ararken çıkmaz bir yola çarpmıştım ve karşımda beni anlamaya çalışan bir adamla karşılaşmıştım. Sonumuz nereye giderdi bilmiyordum ama hiç hayra alamet olmayacağı kesindi!


Loading...
0%