Yeni Üyelik
12.
Bölüm

Gelişme 11

@1benzen

Selamlar dostlarımm,

Stalkerlarla tanışmaya hazır mısınız?

O zaman sizi bölümle baş başa bırakıyorum.

İyi okumalar

Oy vermeyi unutmayınız

 

YKY

11.BÖLÜM

PEK TABİİ SEVMEK

 

"Alçin, uyan!"

 

Sırtımda bir el hissettiğimde, bir anlık Eymir'in buraya geldiğini düşündüm. Bir an da olsa burada olacağını düşündüm. Buradaydı ama telefonumun içinde. Sırtımda bir el vardı ama onun eli değildi. Arkama döndüğümde bir kız iki erkekle karşılaştım.

 

Stalkerlar.

 

Evet taa kendileriydi. Eymir'in arkadaşları. Uykum açılırken bana selam verdiler. Kız yanıma oturunca diğer ikisi karşıma oturmak zorunda kaldı. Anladığım kadarıyla Eymir bana seslenmişti ama ben uyanmamıştım daha sonra da arkadaşlarını yanıma göndermişti. Sanırım böyle olmuştu. Bir de karşımdaki çocuğu gözüm bir yerden ıssırıyordu ama nerden olduğunu çözemiyordum. Hoş genelde insanların yüzüne bakmazdım, kim olduğunu gerçekten bilemiyordum!

 

Ne demeliyiz?

Eymir'in demesi gerekmiyor mu?

 

"Alçin, tanıştırayım kaçıklar!"

 

Kaçıklar mı?

Güzel isim.

 

Biraz önce eli omzumda olan ve bana tanıdık gelen çocuk araya daldı.

 

"Abiciğim kaçık demeyelim da ona."

 

Elini bana doğru uzatarak, "Selam ben Kaan!" dedi.

 

Kaan, bu isim gerçekten bir yerden tanıdık geliyordu. Ben bu çocuğu tanıyordum. Ama nereden? Elini sıkarken,"Alçin!" dedim. Kaan kızların demesiyle taş gibi çocuktu. Hayır kardeş olsalar anlardım ama bunlar arkadaşlar arasında aynı genetiği mi paylaşıyorlardı; yakışıklılık geni! Hepsi değimi yerindeyse taş gibi çocuklardı. Kaan'ın siyah saçları ela gözleri vardı. Yüz hatları oldukça ön plandaydı, onunda hafif sakalları çıkmıştı.

 

"Ben Selin!"

 

Selin'de aynı şekilde baya güzel kızdı ama hepsinden çok farklıydı. Siyah çenesine gelen dalgalı saçları, kahve gözleri vardı. Kaşında gri renginde piercingi, kulaklarında metal küpeleri vardı. Makyaj olarak net seçebildiğim simsiyah rimeliydi, onun dışında yüzünde makyajdan eser yoktu. Dışarıdan görsem asla yanına yaklaşmayacağım bir tipti. Belalı kızlardan biri gibi duruyordu.

 

"Tolga!"

 

Tolga Eymir ile Kaan'a göre göze daha çok batıyordu. Sarışın, mavi gözlüydü. Saçları dağınıktı. O da şu cool çocuklardan olmalıydı. Dünyayı takmayan, kimseyi önemsemeyen... O da yanına yaklaşmayacağım tiplerdendi ama şu an hepsi yanımdaydı. Bir anda nasıl bu kadar kalabalık olmuştuk?

 

"Kaan'ı tanımıyor musun?" diye sordu.

 

Kızım kim şu Kaan denen kişi?

Bilmiyorum, kötü bir şey değildir umarım...

 

Kaşlarımı hayır anlamında kaldırdım. Kaan gülümseyerek araya daldı.

 

"Aynı sınıftayız ama..."

 

Aynı sınıftaymışız.

Aynı sınıftaymışsınız.

 

"Hiç kimseyi tanımadığımı söylesem?" diyerek cevap verdim ona. Çünkü bu doğruyudu hem bu okula daha bu sene gelmiştim ve sınıftaki kimseyi tanımıyordum, isimleri bile hayal meyal vardı aklımda. Hocaların isimlerini de bilmiyordum o da ayrı bir meseleydi. Derslere genelde girmiyorduk, herkes soru çözmek için kütüphanede oluyordu. Bu yüzden Kaan'ı görmemem çok normaldi.

 

"İnanırım." diye yanıtladı.

 

"Oha be kızım. Kaan Yıldırımları tanımıyorsan gerçekten seninle iyi anlaşacağız."

 

Ağzı bozuk biri gibi.

Önyargılı olmayalım.

Öyle ama.

 

Selin gerçekten değişik biriydi.

 

"Tanımaması daha iyi." dedi Eymir, Kaan'ın ne gibi bir hayatı vardı ki? Anlayamamıştım zaten anlamakta istemiyordum. Bir de kafamı bunlarla yoramazdım! İlgimi sade Tolga'ya çekilmişti hâlâ konuşmamıştı, kasıntıydı işte.

 

Sende konuşsa laf ediyorsun, konuşmasa laf ediyorsun Alçin!

 

"Tanımamazlıktan geliyor olabilir misin?" dedi Tolga.

 

Haklısın, kasıntıymış!

 

Tolga'ya içimden ne kadar küfretmek gelse de kendimi tuttum.

 

"Öyle olsa elime ne geçebilir?" diye yanıtladım. Bu bir savaştı bana göre.

 

"Tamam." dedi Eymir. Biri en yakın arkadaşı biri daha yeni tanıştığı bir kızdı. Kavga etmemizi istemiyordu. Daha ilk günden anlamıştım. Kaan, Tolga, Selin benim konuşabileceğim tipte insanlar değildi. Genelde bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim derler ama Eymir onlardan farklıydı. Tanıdığım için miydi? Yoksa beni görebildiği için miydi?

 

"Bu arada özür dileriz." anlamayarak Selin'e baktım.

 

"Camına top attık."

 

"Keman sesini ifşaladık." diye ekledi Kaan.

 

"Telefon numaranı açık ettik." diye devam etti Selin.

 

Selin ile Kaan kafa çocuklar gibi duruyor Kızıldız.

 

Ne kadar garipti haberim yokken ardımdan kim bilir neler dönmüştü?

 

"Sıkıntı yok, umarım bundan sonra Eymir'in işlerine alet olmazsınız."

 

"Söz veremezler."

 

"Söz veremeyiz!"

 

Sahil kenarında biraz daha birlikte oturduk, Eymir'in şarjı bitmeye yakın olunca yanımızdan ayrıldı. En zoru da buydu, şarjımız bitince birbirimizden kopuyorduk. Her şeyimiz bir telefonun içindeydi ve o telefon şimdiden her şeyim olmuştu.

 

Ön yargılı olarak yaklaştığım Selin aslında çok tatlı biriydi.

 

İyi dediğimiz üç gün yaşamıyor.

Haklısın...

 

Tolga'ya hâlâ anlam verememiştim. Bir anda ters olup bir anda şakalar yapabiliyordu. Bipolar bozuluğu falan mı vardı? Kaan ise iyi biri gibi görünüyordu ama ben yine de içinde tam bir şerefsiz yattığını düşünüyordum. Eymir'in gerçekten değişik bir arkadaş gurubu vardı.

 

Kısa bir süre sonra bizde çardaktan kalkarak erkeklerle vedalaştık. Selin'in de evi bu taraftaymış, bu yüzden birlikte dönüyorduk.

 

"Kaan'ın nesi var?" diye sordum.

 

"Ne gibi?"

 

"Bastıra bastıra Kaan Yıldırımlar dedin ya. Bir insanın soyadını bastıra bastıra söylemek bir bela gibidir."

 

Sende iyice insan sarrafı oldum Alçin.

 

"Arkadaşım diye söylemiyorum ama tam bir şerefsizdir. Lise'de birlikte olmadığı kız sayısı bir elin beş parmağını geçmez. Flört desek herkesle etmiştir. Senin haberin yokken seninle bile flört edebilir."

 

"Uzak durumlası gereken birinci şahıs Kaan Yıldırımlar." dediğimde kahkahaya boğuldu.

 

"Aslında özünde iyi çocuktur yani arkadaş olarak. Düştüğünde yanındadır, başına bir bela gelirse belanın belası olur. Yani iyi bir dosttur."

 

Hiç beklemeden:"Peki Tolga, bipolar bozukluğu falan mı var?" dediğimde bir kahkaha daha patlattı. Dışardan ruhsuz gibi duran ama aslında içinde papatyalar, bulutlar bulunan bir kız gibi duruyordu.

 

"Hayır, hayır. Tolga kimseye güvenmez. Bize bile. Sadece kendisine güvenir. Ona göre herkes yalan söyler, herkes senin ardından oyunlar çevirmeye meğillidir. O yüzden geçilemeyen, yıkılmayan duvarları vardır."

 

"Hangimizin yok ki?" diye sordum. Hepimizin var! Bazılarımızınki görünür bazılarımızınki görünmez, bazılarımızınki camdan bazılarımızın ki betondan ama herkesin bir duvarı vardır.

 

"Peki ya sen? Senin neyin var?" diye sordu. Ne güzel soruydu benim neyim vardı? Aslında benim hiçbir şeyim yoktu, yeteneğim dışında.

 

"Yeteneğin dışında, okulda herkesin ağzındasın ama kimseyle bir ilişkini göremedim. Ne bir kızla ne de bir erkekle. İnsanofobin falan mı var?"

 

İnsanofobi... Gerçekten komik kızdı. Hafifçe gülümsedim.

 

"İnsanlarla konuşmayı sevmiyorum, onların da bana bayıldığı söylenemez. İnsanlarla uğraşmak istemiyorum. Hepsinin bir sürü denklemi var onların içine girersem çıkabileceğimi düşünmüyorum, hem çözememde . Zaten zorunda da değilim. Ama denklemini çözemediğim insanlarda bana güvenilmez geliyor."

 

"Tolga'ya benziyorsun. Peki sence bu hayat gerçekten yaşanılabilir mi?"

 

"Yaşanılabilir zannediyordum."

 

"Zannediyordum derken? Bir dakika bir dakika. Yoksa..." imalı imalı bana baktı. "Eymir mi?" diye patlattı. O an suratımın nasıl şekil aldığını hayal edebiliyordum. Resmen bozulmuştum, suratım çökmüştü.

 

"Vayy, Eymir demekki." birkaç saniye sessizlikten sonra dediklerini yalanladım.

 

"Ne mühasebet? Eymir benim arkadaşım."

 

Senin arkadaşın peki ya onun?

 

"Senin arkadaşın peki ya onun? Sen onun için nesin ya dakimsin Alçin?"

 

Bu kızla çok iyi anlaşacağım.

 

"Ama ben karışmıyorum, senin kararın. Sadece şunu söyleyebilirim, Eymir'e iyi geliyorsun. Yani kızım demem o ki, sizin shipçiniz benim."

 

Eymir'e iyi geliyorsun...

 

"Peki ya sen nasıl birisin?"

 

Selin ne kadar ruhsuz ama deli dolu görünsede içinde çok hüzünlü bir kız var gibi gülüyordu. İçleri acı dolu olan insanlar en çok gülen insanlar değil miydi? Belki de acısın giyinişiyle, makyajıyla yansıtıyordu.

 

"Imm ben, ben..."

 

Duraksadı, haklıydım sanki?

 

"Ben olduğum gibiyim. Göründüğüm gibiyim."

 

"Siyahsın yani."

 

"Hangimiz beyazız ki? Kendimden bahsetmeyi sevmiyorum ama sana zarar vermem çünkü seni sevdim."

 

"Sende iyi biri gibisin." görünürde.

 

Sahte bir gülümseme belirdi yüzünde.

 

"Birini sormadın."

 

Eymir'i

 

"Peki ya Eymir, o nasıl biri?"

 

"Eymir, hâlâ çözemedim. O bizden farklı içi içine sığmıyor, resimlerine taşıyor. Acı çeksede anlayamazsın, sadece mutlu olduğunu anlayabilirsin. İnatçı, sabırlı, uğraşmayı seven biri. Ama uğraştığına değecek şeyler için savaşmayı seçer. Sadece onlar için güçlüdür."

 

Selin benim arkadaşım olabilir miydi? Selin ile her şeyi paylaşabilir miydim? Çünkü ona anlatmak istiyordum.

 

Çok mu hızlı gidiyorsun Alçin?

Hızlı değil, bence beni Selin anlayabilir!

 

Dudağımı ıssırarak, "Sence..." dedim. Oysa cümlemin devamını getirebilmem için sabırla bekledi. Kalbimin atışlarını hisedebiliyor, kulağımdaki yankısını duyuyordum.

 

"Sence onu sevebilir miyim?" diye sordum, sonra utancımdan:" Neyse boşver." dedim.

 

"Sevebilirsin, Eymir'i sevebilirsin." dedi bastıra bastıra.

 

"Eymir'de seni sevebilir. Hatta bana sorarsan seviyorda. Yoksa kim ona cevap vermedi doye bir insanın camına not kağıdı attırır ki?"

 

Bunu bana belli etse de olmuyordu işte, dedim ya anlayamıyordum. Bazen içinizden geçirdiğiniz şeyleri hiç tanımadığınız bir insandan duyunca inanırsınız ya, bende buna ihtiyaç duyuyordum.

 

Utana utana:"Bunlar aramızda kalsa olur mu?" diye sordum.

 

"Kızım, benden ser çıkar sır çıkmaz. Rahat ol."

 

Yüzüme büsbüyük bir gülümsemeyle baktı.

 

"Çatalım bakalım çöpünüzü."

 

 

Loading...
0%