Yeni Üyelik
13.
Bölüm

Gelişme 12

@1benzen

Herkese güzel günler diliyor bölümü buraya bırakıveriyorum.

İyi okumalar

Bölüm müziği: Melisa- Yıldızlar

 

YKY 

12.BÖLÜM

EN PARLAK YILDIZ

 

"Selam Kızıl!"

 

Kaan...

 

"Selam!"

 

Yanıma izin almadan oturunca şok dolu bakışlarım ona doğru döndü. İnsan bir sorar be!

 

Herkesle flört eden insan sana yanına oturabilir miyim diye mi soracaktı?

 

Tüm okulla flört eden Kaan'dan banane, burası benim yerimdi ve bana sorması gerekiyordu! Pat diye oturulmazdı.

 

"Nasılsın?"

 

"İyiyim. Sen?"

 

İyi değilim Kaan, okul beni boğuyor! Daraltıyor nefes alamıyorum. Bazen okulunu yıktıran Çağalr Ertuğrul gibi olmak istiyor insan!

 

"Değilim!"

 

Dürüstmüş...

 

"Ne oldu?"

 

Kim bilir ne olmuştu? Yedinci flörtünden falan mı ayrılmıştı. Yoksa sekizinci flörtü onu mu terk etmişti?

 

Gülümsedi ama bu çok farklıydı, acı acı gülümsemek değiminin canlısı ilk defa karşımdaydı.

 

"Bizimkilerle kavga ettim, büyütülecek bir şey değil."

 

"Büyütülecek bir şey olmadığından mı iyi değilsin?"

 

Derin bir nefes verdi. Onu dinlerdim, belki bir tavsiye veremezdim ama dinlerdim. Bazen bir insanı dinlemek bile yeterdi çünkü bu sen değerlisin demekti. Yani sonucunda Kaan'ın Eymir kontejanı vardı.

 

"Ailen mi?" diye sordum, "Ailem" diye cevap verdi.

 

"Anlatmak istersen dinlerim."

 

Sanki iç sesimi okumuş gibi, "Eymir kontejanı diyorsun yani?"dedi.

 

Bu ekip gerçekten manyaktı. Birisi uzağından diğeri karşından içini okuyordu. Tıpkı dün Selin'in yaptığı gibi.

Gülümsedim.

 

"Eymir'le nasılsınız?"

 

"İyiyiz."

 

Eymir'e niye sormuyordu ki? En yakın arkadaşı sonucunda. Kaan konuyu ailesinden alıp Eymir'e getirmişti. Anlatmak istemiyordu, onu anlayabiliyordum. Deminki acı yüzünden silinmiş bir anda mutlu olmuştu. Onunda maskesi vardı.

 

"Şimdi sen benim neyim oluyorsun?"

 

Yuh ama, yavaş.

 

Gerçekten arkadaşlar arası genetik diye bir şey icat etmişler. Sakin oluyoruz Alçin, sakin, sakin. Rahatça cevap veriyorsun.

 

"Arkadaşın." dedim net bir tavırla.

 

Yüzünde ima vardı. Pislik! Gerçekten ve gerçekten arkadaşı gibiydi!

 

"Pekalâ arkadaşım yanına gelebilir miyim?"

 

Bir dakika bir dakika ben doğru mu duydum? Kaan Kayalıklar mı her kimse, benim yanıma mı oturacaktı?

 

Yıldırımlar!

Ne yıldırımı!

Kaan Yıldırımlar!

 

"Sıra arkadaşın var ya?"

 

"Ya?"

 

Geç onun yanına otur demek istesem de diyemedim. Morali bozuktu bir de ben terlemek istemedim. Hem Eymir kontejanı vardı.

 

"Peki, bugünlük gelebilirsin."

 

Gülümseyerek yanımdan kalktı, sırası orta beşinci sıradaydı. Tek hamlede kitaplarını çantasına doldurup yanıma ,cam kenarı dördüncü sıraya, geldi.

 

"Akşam Eymir'e diyeceğim ki seninki insan olmaya başladı."

 

Ya sabır... Seninki ne ya seninki. Susayım susayım diyorum olmuyor! Ben kaçıyorum Kaan yüz yüze getiriyor.

 

"Kaan bence yanıma oturduğun için dua et! Ya da ne bileyim uykucusundur falan saçma salak uyanabilirsin!"

 

Gülümserken susup oturdu. Bu çocuk gerçekten salağın, patavatsızın tekiydi. Önüme odaklanıp dersin kitaplarını çıkarırken çenesi tekrar düştü.

 

"Peki..."

 

Bıkkınlıkla arkama döndüm.

 

"Ne var Kaan?"

 

"Alçin gerçekten garipsin."

 

"Ne o Eymir'e mi yetiştireceksin, seninki çok garip bir insan mı diyeceksin?"

 

Kaan Yıldırımlar büyük bir kahkaha patlattığında artık herkesin gözleri önündeydim. Alçin Koçbeyli artık görünmez olmaktan çıkmıştı. Yine de bu duygu üzerime kocaman bir ağ düşmüşcesine hisettiriyordu. Rahatsızdım...

 

"Kafa kızsın."

 

"Seninde çenen çok düşük Kaan."

 

İsmini hâlâ öğrenemediğim alman olan ingilizce hocamız sınıfa giriş yaptı. Kadıb hakkında bildiğim tek şey alman olmasıydı.

 

"Kaan Yıldırımlar'ın yeni flörtü kemancı kız!"

 

Arkamdan gelen sesle bir hışım arkama dönecektim ki Kaan kolumdan tutarak beni durdurdu. O sırada kendisi arkaya döndü, ne oldu bilmiyorum ama tüm söylentiler bir an da yerini sessizliğe bıraktı. Bana doğru döndüğünde yüzüne sımsıcak bir gülümseme vardı.

 

"Unutma Kızıldız senin de Eymir kontejanın var. Hem galiba artık görünmez değilsin, biraz fazla güncelleme yaptık artık herkesin gözleri önündesin. İnşallah bünyene fazla gelmez."

 

Kaan Yıldırmlar neydi, nasıl bir insandı bilmiyorum ama en azından insandı. İngilizce dersi boyunca hiç konuşmadık gerçekten derslerine önem veriyordu ve benide rahatsızda etmiyordu. Tenefüse girdiğimizde beni zorla kantine soktu, Tolga ve Selin oradaydı. Bilmiyorum böyle zamanlarda hep biraz eksik hissediyorum. Eymir burada değildi. Zaten buna alışmayada hiç niyetim yoktu. Eski köşeme gitmek istiyordum, yalnız kalmak istiyordum. Sanki onun arkadaşlarıyla burada oturmam ona ihanetti. Daha fazla rahatsız hissetmemek için bir yalan uydurup sınıfa çıktım.

 

Sen:

Selam İtalyan Beyefendisi, nasılsın? ∆∆

 

Dışarıya baktım, hiçkimseyi tanımıyordum geri önüme döndüm.

 

çevrimiçi... yazıyor...

 

Eymir:

Sanırım biraz üşüttüm, ormanda çok zaman harcamışım...

 

Hasta olmuş... Eymir kimseyle yaşamyıyor... Evinde tek başına. İçimde garip bir his belirdi. Daha önce hissettiklerim gibi değildi, kırgınlık mı deseydim üzüntü mü bilemiyordum. Yanında olamadığım için kendime kırgındım...

 

Sen:

İyi misin?

Yapabileceğim bir şey var mı?

 

Bu neydi şimdi Alçin? Ayarlarınla mı oynadılar?

Bilmiyorum ama böyle işte.

 

Eymir:

Şimdi daha iyiyim.

Tabii bana çorba yapabilseydin daha iyi olurdum.

 

Gülümsedim... Eymir gerçekten benim ayarlarımla oynuyordu...

 

Sen:

Keşke

Kendine dikkat et, hemen iyileş olur mu?

 

Eymir:

Matmazel emri verdiğine göre iyileşmek gerekir :')

 

Sen:

Neyin var?

 

Eymir:

Önemli bir şey değil, biraz ateşim var.

Hem sen okulda değil misin?

 

Sen:

Okuldayım...

 

Ben buradayım ama sen yoksun Eymir... Senin de burada olman için neler vermezdim!

 

Eymir:

Tek misin?

 

Sen:

Ne o beni mi sorguluyorsun?

 

Eymir:

Neden Selinler'le değilsin?

 

Sen:

Neden Selinler'le olayım?

 

Eymir:

Alçin tek kalma, artık yalnız olma. Baksana kendine güneş gibisin. Göz alıyorsun, sönme. Sen parla, sen hep bir elmas gibi parla.

 

Tek kalmamı istemiyor ama kendisi orada tek başıma. Hem kim bilir belki de arkadaşlarını hayatıma daha çok dahil etmesinin sebebi belki de beni tamamen kabuğumdan çıkartmaktı. Belki de dün şarjım bitiyor yalanıyla erkenden ayrılmasının sebebi buydu!

 

Sen:

Eymir ben parlamak istediğim yerde parlarım. Hem bazen yıldızların parıldadığını göremezsin ama ordadırlar işte, parlarlar! Onları görmek herkesin harcı değildir. Sen. Beni. Görebiliyorsun. Değil mi?

 

Kalbim yerinden çıkacak gibi atarken göndere bastım ve meaajım gitti. Anlık olarak geri almak istesemde yapmadım. Yazdıklarımı tekrar okudum, ne yazmıştım ben öyle?

 

Eymir:

Görebiliyorum matmazel. Parlıyorsun...

Ama sen yine de tek kalma, kendi kolejinin nasıl bir cehennem olduğunu bilmiyorsun Alçin. Sakın tek kalma.

 

Nesi vardı ki kolejimin? Ne gibi bir beterliği olabilirdi ki? Şimdiye kadar hiçbir zorbalığa vb. şahit olmadım. Gözümün önünde hiçbir laf atışması olmadı. Biraz önceki hariç... Eymir haklı olabilir miydi?

 

Sen:

Ama sen teksin ve ateşin var.

 

Eymir:

Tek değilim, kaçıkların bir diğer üyesi yanımda. Deniz burada. Merak etme şimdi dışarıya çık.

İyileşince bu son cümleni sana karşı kullanacağım. Görüşürüz matmazel.

 

Deniz. O da kimdi acaba? Neyse ne Alçin boşver.

 

Sen:

Kullanabilirsin İtalyan Beyefendisi, görüşürüz.

 

Telefonumu yanıma alıp dışarıya baktım. Selinler oradaydı, tam karşımda. Ne kadar Eymir'i yanımda istesemde, Eymir'siz orada olmak istemesem de onların yanına gidecektim. Çünkü Eymir bana tek kalma demişti. Kapının kapatılma sesiyle yerimden sıçradım. Babanın kapısı mı hödük? Sinirle arkamı döndüğümde iç tanımadığım siyah düz saçlı ve gayet alımlı bir kızın eşliğinde iki kişi içeriye girdi.

 

"Selam kemancı kız!"

 

Alçin Run...

Saçmalama!

Alçin üçe biriz şu an

Üçe iki unuttun mu? Sende varsın! Üçe iki!

 

Sessizliğimi üzerime giyindim. Bir insanın en büyük silahı sessizliğidir. Bunu sakın unutmayın. Dibime kadar geldi, elleri göğsüne kenetlenmişti.

 

"Duyumlarıma göre sende ayartılmışsın."

 

Yavaş yavaş konuşunca zeki olduğunu mu düşünüyordu? Sakin ol Alçin, sakin!

 

"Kaan Yıldırımlar yüksek dağdır..."

 

Saçlarıma dokunmaya çalıştığında başımı geriye çekerek ellerinden uzaklaştım.

 

"Karları o kızıl saçlarını beyazlatır güzelim. Bir dost tavsiyesi!"

 

"Ve sende o dağa sürünerek çıkmaya mı çalışıyorsun güzelim?"

 

Sesli söyledin?

Ne sesli mi söyledim?

 

Kızın gözleri fal taşı gibi açıldığında ben dudaklarımdan çıkan kelimelerin gerçekten bana mı ait olduklarını düşünüyordum.

 

"Bana bak kemancı kız, ayağıma dolanma. Kaan'ın ayağına hiç dolanma. Seni bir tekmeyle savurur. Bende. Kaan Yıldırımlar bana ait.

 

Eliyle yaptığı yumruğu yavaş hareketlerle kafama vururken, "Bunu o koca kafana sığdır." dedi.

 

O an aklıma Eymir'in dedikleri geldi, orası bir cehennem...

 

Gülümsedim. Gülümsemek zor anlarda en büyük silahtır. Kafama çarpan yumruğunu avuç içime alıp sıkarken aşağıya doğru indirdim.

 

"Sen bana hiçbir şey yapamazsın, Kaan'ı mı istiyorsun? Senin olsun. Tabii o isterse(!)"

 

Alçin kuyruklarına basıyorsun.

Yeterartık, sen susmaktan bıkmadın mı?

 

Bir adım daha dibime girerken:"Selin geliyor!" dedi yanındaki sarışın.

 

"Kemancı, bu burada bitmedi. Seninle işim daha yeni başlıyor."

 

Ne demekti bu? Seninle işim daha yeni başlıyor. Toplu bir şekilde içeriden çıktılar. O an kendime sordum, insanların yaşamak diye bahsettikleri bu muydu? Hayır bu yaşamak değildi! Ben kendi odamda tıkılıyken bile bundan daha çok yaşıyordum.

Onların hayatı ölüm gibiydi! Ve ben şimdi o hayatın ortasında kalmıştım...

 

Loading...
0%