Yeni Üyelik
17.
Bölüm

Gelişme 16

@1benzen

Bölüm Müziği: Çağan Şengül- İlk göz ağrım

 

Üzerimi değiştirdikten sonra kendimi yatağıma attım. Ellerim ağrıyordu. Ellerimi sıkıp tekrar açtım. Gerçekten ağrıyordu. Keman kursu bugün baya uzamıştı. Biraz dinlenip ders çalışmaya geçmek istiyordum ama önce yapacak mühim işlerim vardı. Eymir...

Komidinin üzerinde duran telefonumu alıp internetimi açtım.

 

Eymir'den 3 mesaj;

 

Eymir:

 

Günaydın. (11.30)

 

Nasılsın? (11.30)

 

Alçin orada mısın? (14.03)

 

Yazalı yarım saat olmuş. Sabah telefonumu unuttuğum için cevap yazamamıştım.

 

Şu günlerde unutkanız.

 

Öyleydi, aklım dünkü yaşananlardaydı. Kursta kendimi kemana yeterince veremiştim bu yüzdende daha çok üzerine gitmiş ve saatlerce uğraşmıştım. Böylece normalde bitmesi gerek kurs saatim uzamıştı da uzamıştı.

 

Sen:

 

Burdayım

 

Yorgunum...

 

Sen napıyorsun, nasılsın?

 

Dünden sonra biraz daha konuşup iyi geceler dileşmiştik. Bu ona bugün yazdığım ilk mesajdı ve gerçekten çok garipti. Her zamanki attığım mesajdı ama daha farklıydı işte. Daha heyecanlı daha sevgili...

 

Eymir:

 

Niye noldu?

 

Sen:

 

Kurs uzadı, telefonumda evde kalmış yazamadım.

 

Niye bir şey yazmıyordu bu adam? Şimdi daha da garip hissediyordum. İki insan birbirini sevince böyle mi oluyordu yoksa Eymir mi garip davranıyordu?

 

Yukarıdaki attığım mesajın yanıtını yolladı.

 

Eymir:

 

Müzik dinliyordum.

 

Sen:

 

Hangisini?

 

Gerçekten garip hissediyordum. Kendine gel Alçin! Normalsiniz, seviye atlamış gibi düşün.

 

Aynen aynen ARKADAŞLIKTAN sevgililiğe evrildiniz!

 

Eymir:

 

Çağan Şengül, İlk Göz Ağrım

 

Eymir'e cevap yazmadan şarkıya girdim. Daha girişinden ne kadar ruha dokunan bir şarkı olduğu belliydi. Ne kadar enstürmanlara ilgim olsa da benim için söz daha önemliydi. Çünkü bu sadece bir keman ya da ne bileyim piyano değildi, insanın yüreğine yüreğine dokunuyordu. Ben genellikle şarkıların sözlerini dinlemeyi seviyordum.

 

Sen:

 

Ya gel ya da al uzaklığı gözümden.

 

Sencede bizim için yazılmış gibi değil mi?

 

Eymir:

 

Kişi kendinden bilirmiş işi sevgilim.

 

Bu ne demekti? Hem o her sevgilim yazınca bende hatlar kopuyordu. Kalbim farklı telden çalıyordu ki ben notaların dilinden bilirdim. Hiçbirini kontrol edemiyordum. Notaların da bugün beni hiç sevesi yokmuş zaten.

 

Eymir:

 

Beni sevseydi bu dünya uyurdum hep yanında...

 

Sence bunun anlamı ne?

 

Sen:

 

Sevdiğinden uzak düşen, çok seven bir adamın isyanı.

 

Düşününce bizi anlatan bir şarkı değildi, şarkıyı bütün bir şekilde dinleyince bizden ne kadar uzak olduğunu anlayabiliyordum.

 

Eymir:

 

Uzak düşmüş değil kaybetmiş

 

Eymir'in dediği gibi kaybetmişti. Ama ben aşık olmak ne demek daha yeni yeni anlayabilen biriydim. Bir zamanlar aşk bana ne kadar uzaksa kayetmekte o kadar uzaktı. Kaybetmeyi kavrayamazdım, zaten kim kaybetmek isterdi ki? Kaybetmek için de bir yola girmezdik, hep dünyanın sonuna kadar devam edecek gibi düşünürdük.

 

Sen:

 

Eymir kapatalım mı bu konuyu?

 

Hayır gelecek için korkmayacaktım, korkmamalıydım. Eymir'i kaybetmeyecektim. O hep benim sağımda ya da solumda olacaktı. Çok seven insanlar birbirlerini kaybetmezlerdi, kazanmak için çalışırlardı.

 

Eymir:

 

Dans edelim mi :)

 

Duygu geçişlerim çok garipti. Biraz önce içimi kaplayan kasvet Eymir'in tek sözüyle dağılmış yerini mutluluğa bırakmıştı.

 

Sen:

 

Olur.

 

Ama ben çokta iyi değilim. Sonra bana ayağıma bastın sevgilim deme.

 

 

 

Sevgilin?

 

Onun sevgilisi?

 

Ey Eymir'in Kader'i nerdesin?

 

Eymir ağzından yazmıştım. Yani ona dememiştim.

 

Bir de buna utanmayayım Kader...

 

Eymir:

 

Neden SÖVGÖLÖM diyeyim?

 

Bu çocuk tam bir şapşaldı. Bense yanında çikolata misali eriyordum. Şu an yanımda olan biri telefonuma bakıp güldüğümü ve sırıttığımı görse deli olduğumu düşünürdü. Allah'ım sen benim akıl sağlığımı koru ya rabbim!

 

Sen:

 

Suya su diyebilirsin. H2O demezsin mesela?

 

Ne biçim bir cevaptı bu Alçin? Napıyoruz biz ya? Tabii ki H2O demezdi. Kim suya H2O derdi ki zaten?

 

Kimyagerler?

 

Cemil Kader cemil!

 

Sen:

 

Sevgilinede sevgilim diyebilirsin. Kuru kuru Alçin demezsin mesela?

 

Mesajı atar atmaz telefonuda elimden attım, o mesajı yollamamıştım değil mi? Kurur kuru ne Alçin kurur kuru? Sen Beypazarı kurusu musun kızım? Al şu telefonu ya al.

 

Sen:

 

Ben olsam ayıya da dayı demem?

 

Keşke o telefonu eline almayaydın Alçin! Halimiz harap! Kimin yüzünden? Parmaklarının yüzünden!

 

Eymir:

 

Sevgilinede sevgilim dersin sevgilim, Eymir değil.

 

Kapat Alçin telefonu kapat yoksa birazdan utançtan yerin dibine gireceksin. Şimdi kendimi savunacak ve yine yerin dibine girmek isteyecektim. Eymir'de sevgilim yazamazdım.

 

Sen:

 

Bayılıyorsun değil mi?

 

Eymir:

 

Beni kıvrandırmana mı?

 

Sen:

 

Seni niye kıvrandırayım ya sen solucan mısın?

 

Eymir:

 

Solucanları kıvrandırıyor musun Alçin?

 

Sen:

 

Tabii ki hayır.

 

Ama solucan kıvrıla kıvrıla sürünüyor ya.

 

Saçmalamakta Oscar alabilirdim. Bir sevgilim deseydim belki bunlar başıma gelmezdi bile. Ama diyemezdim işte garipti.

 

"Sevgilim!"

 

"Sevgilim!"

 

Gerçekten de garipti!

 

Eymir:

 

Bak yine yapıyorsun.

 

Konumuzu saptırıyorsun.

 

Ben yapmadım elim yaptı yaşlarımı geçmeseydim Eymir'e bunu yazabilirdim!

 

Sen:

 

Kim? Ben? Hahaha güleyim bari.

 

Eymir:Beni kıvrandırmana mı?

 

.

 

Yukarıdaki yazdığını çekip atmıştı. Beni yerrin dibine geçirmeye yemini vardı galiba.

 

Sen:

 

Ayh beter ol Eymir, sevgilimde sevgilim diye sürün Eymir, daha gençti kalbi vardı dersin!

 

Kalbimin atışlarını duyarken Eymir yüzünden mesajın devamını getirmiştim.

 

Sen:

 

Sevgilim

 

Başarmıştı tebrikler. Yerinden çıkacakmış gibi atan kalbime yanan vücudumda eklenmişti.

 

Eymir:

 

Dans edelim mi sevgilim?

 

Ve gülüşümde eklenmişti.

 

Sen:

 

Olur

 

Sevgilim

 

Dipnotu eklemeyide unutmamıştım.

 

Sen:

 

Keşke burada olsan :')

 

Buruk surat ifadesiydi bu benim için. Burada olabilirdi ama bu benim tüm dengemi alt üst edebilirdi. Hem onun da işleri vardı. Bir süre daha uzak kalabilirdik. Bir de daha görmeden kalbim yerinden çıkacak gibi atıyorsa tam karşımdayken ne olurdu? Kesin bayılır giderdim.

 

Eymir:

 

Burdayım zaten.

 

Mesajla birikte elimdeki telefon titreşmeye başladı. Arayan Eymir'di. Telefonu açtım.

 

"Alo?"

 

Kadife gibi yumuşak ama bir o kadar da sert olan sesini sanki yıllardır duymuyor gibiydim. Telefonumda olsada onu özlüyordum.

 

"Buradayım."

 

Ve gülüş sesi. Aklıma kazınan ve uyurken dehlizlerimde dönüp duran o gülüş...

 

"Hep böyle mi açıyorsun telefonları?"

 

Bu sefer gülen bendim.

 

"Hayır tabii ki öyle açmıyorum."

 

Ve sessizlik Eymir'in nefesinin sesi nefesime karışıyordu. Bir nefes kadar yakın kilometrelece uzaktık. Nefesi bana yaşadığımı hatırlatıyordu. Bedeninizde olmayan bir nefeste hayat bulmaktı onun bana hissettirdikleri.

 

"Ee hani dans edecektik biz?"

 

Sessizliği bölmüştüm.

 

"Edelim o zaman."

 

Nasıl olacaktı bu çok merak ediyordum çünkü şu an karşımda cansız manken bile yoktu.

 

"Nasıl?"

 

"Ayağa kalk... sevgilim..."

 

Ettiğim bedduanın kabul olmasını istiyorum. Sevgilim de sevgilim diye sürünsün istiyorum çünkü o kadar güzel sevgilim diyordu ki yüreğinize işliyordu. Kıkırdayarak ayağa kalktım.

 

"Kalktım... sevgilim..."

 

Acaba benim sesimede onun ki gibi yakışıyor muydu bu kelime? Garip bir şekilde kolay olmuştu. Bilmiyorum onun sesinden duymak o kadar güzeldi ki onada aynı güzel duyguyu hissettirsin istedim.

 

"Kapat gözlerini, görebiliyor musun beni?"

 

Gözlerimi kapattım ve onu hayal ettim. Boyu kaçtı acaba uzun muydu yoksa hemen hemen aynı mıydık?

 

"Eymir senin boyun kaç?"

 

Ukala ukala, "Ne alak şimdi?" diye sordu.

 

"Çok alaka! Kollarımı nereye dolayayım acaba?"

 

"1.81!"

 

Benden 13 cm uzun olduğuna göre kolumu biraz -baya- havaya kaldırdım. Fiziğini biliyordum, saçlarının duruşunuda. Hayalim şimdi tamdı ve evet yine hayalimde o vardı...

 

"Görebiliyorum, peki ya sen?"

 

Gülümseme sesi kulağıma ulaştı.

 

"Çok güzelsin."

 

Hayali bana doğru geliyordu ve ben titriyordum. Yaklaştı ve yakalştı tam karşımda durdu ve bana çok güzelsin dedi.

 

"Elinizi uzatır mısınız Matmazel?"

 

"Uzattım beyefendi."

 

"Tutum Matmazel."

 

"Elimi omuzuna koydum."

 

"Elim belinde."

 

"Müzik?"

 

Çalan bir müzik yoktu nasıl dans edebilirdik ki? Açsaydık bari.

 

"Arkadan çalan keman sesini duyuyor musun?"

 

Kafamın içinde onlarca çaldığım bir keman sesi belirdi ve biz o sesin etrafında Eymir'in komutuyla dönmeye başladık.

 

"Hayaller..." diye fısıldadım kulağına, "... yan yana olamayacağın biriyle dakikalar geçirmek içindir."

 

"Canımız sağolsun sevgilim."

 

Kaç dakika böyle dans ettik bilmiyorum, ne kadar geçti bilmiyorum. Bildiğim bir şey varsa o da hayallerin gerçek olduğu, gerçeklerinde hayal olduğu. Islak, simsiyah saçları ve hâlâ rengini bilmediğim kahve gözleri. Bu gerçekti ama hayal olabilecek kadar uzaktı. Hayalimde dans ettiğimiz ikimizdik ama gerçekti.

 

"Ahh..." diye mırıldandı hafifçe sonra gülerek, "...ayağıma bastın!" diye ekledi.

 

Gülerek, "Acemiyim ben, ne yapayım?" dedim.

 

"Sev Alçin."

 

Ve artık bize ait olan o konuşmadaydık.

 

"Seve seve sevgilim, seve seve..."

 

"Bir gün ellerini gerçekten tutacağım ve kulaklarına gerçekliğimizi fısıldayacağım Alçin."

 

"Seve seve sevgilim, seve seve..."

 

Mest olmuş gibiydim. Dediği her şeye inanırdım çünkü o Eymir'di. Kalbinin kapılarını bana sonsuza kadar açan ve beni kabul edendi.

 

"Bir gün yıldızlar kadar yakın olduğumuz bu hayatta birlikte yıldızları sayacağız."

 

"Bir gün dans ederken bilerek ayağına basacağım."

 

Gülümsemesi sesine yansırken, "Seve seve sevgilim, seve seve..." sözcükleri dilinden döküldü.

 

"Ama ne kadar seve seve olsa da ayağım acıyor."

 

"Basmadım ki?" dedim masumca.

 

"Bastın acıyor!"

 

Yanımda olsa acı çektiğine rahatlıkla inanırdım.

 

"Hani seve seveydi, ayağına basınca kıza kıza mı oluyor?"

 

"Canım yanıyor be kızım, niye bu kadar insafsızsın?"

 

Bu dediğine kahkahalarla güldüm, kızım ve insafsız mıydı? Daha neler Eymir? Daha neler?

 

"Tamam, tamam ne yapabilirim senin için? Buradan sihir dalgalarımı yollasam ayağın iyileşir mi malum ayağına yokluk bastı ya!"

 

Kıkırdama sesi kulaklarıma çalınırken ben gerçekten bir gün yanındayken sadece onun sesini duymak, dinlemek istiyordum. Eymir'in sesi dünyadaki en güzel kemanın sesinden de daha güzeldi.

 

"O kadar da değil canım, öpersen geçer!"

 

"Kapat gözlerini!" diye mırıldandım.

 

"Sakın telefonu öpme!"

 

"Telefonu değil seni öyle bir öpeceğim ki..."

 

Ne diyorum ben?

 

Eymir'i nasıl öpeceğini sayıklıyorsun!

 

"-ki?"

 

-kisi yoktu. Sadece öpecektim yani.

 

"-kiyi falan boşver kapat gözlerini."

 

Biraz önce dans ederken yakın olduğumuz Eymir'i şimdi tekrardan karşımda hayal ettim.

 

"Kapattım."

 

"Çok yakınsın." diye mırıldandım.

 

Eymir'in uzaklığı da yakındı, garipti çok garip...

 

"Sen hâlâ çok güzelsin."

 

"Yaa Eymir, susana öpeceğim seni!"

 

"Dudaklarımdan mı öpeceksin matmazel?"

 

Kalbim söyle ne oldu bize? Nasıl bu kadar hızlı atabiliyorsun? Ah kalbim sevmek iyi gelmiyor galiba sana... Dudakları gözlerime geldikçe fena oluyorum. Gelmesinler, gitsinler.

 

"Ne münasebet? Kapat gözlerini, dikkatim dağılıyor."

 

"Tamam, kapattım."

 

Şimdi tekrardan karşımdaydı, yaklaştım ve yaklaştım en sonunda yanağına bir öpücük bıraktım.

 

"Geçti mi?"

 

"Öptün mü ki?"

 

"Öptüm!"

 

"Ben duymadım, tekrar öp!"

 

Kıkırdadım.

 

"Eeeymir!" dedim sinirli tatlı bir şekilde.

 

"Telefonu öpersem o zaman görürsün!"

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%