Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Giriş

@1benzen

10.05.2021 (Yazıldığı Tarih...)

 

 

Yıldızlarla kaplı bir gökyüzü her zaman umut vericidir. Kara kara bulutlarda... Her acıdan güçlenerek çıkmak her acıya bir gülümseme ile cevap vermek sadece o yıldızlara bakabilen insanların harcıdır. Yıldızlar umuttur, yıldızlar aydınlıktır. Düşünün gökyüzü kapkaranlık tek bir ışık yok, tutunabilecek bir dalda yok.

 

Önemli olan yıldızları kara kara bulutlar varkende görebilmektir.

 

 

Dünya düştüğünüz her anda size destek çıkıyor, size kucak açıyor. Gerekirse bir damla yağmurla, bir tane gökkuşağı, milyarlarca yıldız ile... Emir Can İğrek'in sevdiğim bir sözü vardır:

 

 

Zemine uzananlar düşemez!

 

 

Zemine uzanınca tek yapmanız gereken gökyüzüne bakmaktır, yerin dibine çakılınca yapabileceğiniz tek şey gökyüzüne bakmaktır. Gökyüzü o kadar adaletli ki herkese el uzatıyor, herkese sahip çıkıyor. Bu yüzden kendimi bu kez o zemine bırakacağım, gökyüzü ile dolu o yıldızların her birini umutla izleyeceğim ve tabi gökyüzünü gözlerine sığdıran o adamı da...

 

 

~~~

 

 

Şu dünyada her zaman herkese ait bir ev vardır. Kimi insanlar o evi yüreğinde saklar kimileri ise maddi bir değere bindirir. Önemli olan günün sonunda dönebileceğin bir yer aramak değil, önemli olan dönebileceğin bir kalp aramaktır. Yıllardır bin tane sorun ile çarpışıp duruyoruz. Hayatlarımıza ufacık sorunlara yükleyip onları o kadar büyütüyoruz ki... Ben Alçin, namı değer Kızıldız sorunlarımı hep kendi kafamın içinde hep kendi benliğimde arayan o kız. Kendi ile o kadar çok birlikte kalıp en son iç sesiyle kalakalan o kız. Hayat onu da değiştirmeliydi. Hayat ona da gülümsemeliydi...

 

 

Ayağımdaki sandaletlere baktım. Bir renk bu kadar hoş durabilir miydi? Hangi renk mi? Tabii ki hasırın rengi. Kahve diyemezdim mesela ben buna, sarı da yine de diyebileceğim tek şey sıradan bir renk olmadığıydı. Gözlerimi göğün yüzüne çevirdiğimde kulaklarım tamamen açıktı, aklım her şeyi tam anlamıyla zihnime kazımak istiyordu; kulağımı çelen kuş sesleri, denizin her seferinde dalgalarının kıyıya vurması, insanların yağmur geliyor diye koşuşturması...

 

 

Oturduğum duvarın üzerinden denizi izliyorum. Yağmurun yağacağını duyunca altıma spor bir şort üzerime askılı bir tişört giyinip sahile geldim. Yaz yağmurunda ıslanmak, yağmurun o temiz kokusunu içime çekmek, tenimde verdiği o yapış yapış his...

 

 

Dalgaların yüksekliği ve geliş hızı iyice artmaya başladı. Karşımdaki denize sıfır duvara baktım. Dalgalar geliyor ve büyük bir çarpma ile patlayıp etrafa saçılıyo. Ellerim başımdaki topuzuma gitti, tokamı çıkarıp saçımı açılması için iki yana salladım. Karanlıktaki kızıl saçlarım arkadan bakılınca eminim ki denizle birlikte harika bir uyum yakalıyordu.

 

 

Tenime bir damla düşüverdi gökyüzünden. Artık güneş görünmüyordu, hava 39 dereceydi ama yağmur yağıyordu. Sanki bir çölde yağmura maruz kalmak gibiydi. Bir damla, bir damla ve bir damla daha, yağmurun hızı o kadar artmıştı ki saniyeler içinde vücudum sırılsıklam oldu. Duvardan kendimi ıslak kumların üzerin attım. Dengede kalmayı becerebildiğim için gülümsedim. Kollarımı iki yana açarak yağmur damlaları ile dans ediyor, kumun üzerinde dönüyordum. Yere düşen yağmur damlalarının sesi dalganın sesi ile karışıp harika bir ahenk yaratıyordu. İşte bu bir müzikti, kimine göre öfkeli kimine göre umut dolu.

 

 

Dışarıdan bakılınca insanlar benim içmiş olduğumu düşünebilirdi ama umurumda değildi, hiçbir zevkimden insanlar yüzünden vazgeçemezdim. Zaten hiçbirimiz hiçbir zevkimizden onlar yüzünden vazgeçmemeliydik. Kumsalla vedalaşıp tekrardan duvarın üzerine çıkacağım sırada bir süredir yanımda birinin oturduğunu gördüm, siyah dizlerine kadar uzanan şortu ve sıfır kollu bordo tişörtlü bir gençti. Yüzüne bakamamıştım, daha doğrusu bakmaya çalışmamıştım. Mesafeyi koruyarak duvarın üzerine geri çıktım.

 

 

Yağmur yavaş yavaş dinmeye, son damlacıklarıyla yerini buram buram deniz kokusuna bırakmaya başladı. Yağmur bana kendimi özgür hissettiriyordu. Her seferinde bıkmadan usanmadan bana umut aşılıyordu.

 

 

"Bu gece yağmurda

 

Camında bi damlayım

 

Toprak kokusundayım

 

Islanmış serenatım" diye mırıldandım. Bu şarkıda özgür ruhluydu, sığmıyordu sanki bu dünyaya.

 

 

Şarkıya devam edemedim çünkü bir ıslık sesi duydum. O an şaşkınlıkla yüzümü yanımdaki çocuğa çevirdim. O ise söylediğim şarkıya ıslıkla eşlik etmeye devam ediyordu. Oraya döndüğümü fark etmiş olmalıydı ki bir anda gülümseyerek başını gökyüzüne kaldırdı. Bir an olsun bile ıslık çalmaktan vazgeçmiyordu. Simsiyah rengini geceden alan saçları belli belirsiz dağılmıştı grimsi havada. Elleri duvarın üzerindeydi, iki bacağını ise çaprazlamıştı. Bir anlık bakışım ile nasıl olduysa tüm görünüşünü ezberlemiş gibiydim. Kafamı önüme geri çevirdim.

 

 

Az çıkan ıslık sesim ile ona eşlik ettim. Eminim ki şu an o da buraya bakıyordu, yüzümü çevirmeden bunu hissedebiliyordum. Emin olmak için yüzümü oraya doğru çevirince kahve gözleri ile karşılaştım, o da buraya doğru bakıyordu. Aynı anda ıslık çalmayı bıraktık. Bronzlaşmış teni hafif kirli sakalı yüzündeki yağmur izleri...

 

 

Yağmurun o temiz kokusu ciğerlerime doluyordu, nefes alış verişlerim ilk hâlime göre daha da hızlanmıştı. Sanki yağmur damlaları yer yüzüne değilde kalbime yağıyordu. Tam o sırada tekrardan bir damla yağmur düştü gökyüzünden sonra bir tane ve bir tane daha... Sağanak yağmur yine başlamıştı. Gözlerimi ondan kaçırıp denize doğru çektim. Gözlerim bir daha buluşmak istiyordu, bir kez daha...

 

 

"Alo! Ne oldu? İyi mi? Neredesiniz? Tamam geliyorum..."

 

 

Duyduğum ses bir keman kadar naif bir gitar kadar sertti. Hem naif hem sertti, aynı anda geceyle gündüzün buluşması gibiydi. Zıtlıktan yaratılmış bir ses tonuydu.

 

 

Yağmurdan yarım yamalak duyduğum seslerden sonra yanımdan kalkıp gitti. Onun gitmesi ile yanımdaki yere tekrar baktım. Bir an kırılan bir fay hattın geride bıraktığı enkaz gibi hissettim kendimi. Anının etkisi yüzünden böyle bir hisse kapılmıştım, başka bir sebebi olamazdı. Yavaş yavaş yağmur dinmeye başladı. Aklımda tek bir soru vardı, bir daha bu ânı yaşayabilecek miydim? Yağmur dindi yavaş yavaş güneş gökyüzünde görünmeye başladı. Gözüm dondurma şemsiyesinin altından çıkan iki sevgiliye takıldı. Kız koşa koşa denize gidiyordu oğlan ise gülümseyerek arkasından yürüyordu. Sandaletlerimi çıkartıp kumun üzerine bıraktım, normalde yağmur dinince kendimi direkt eve atardım ama yerimden kalkamamıştım. Galiba bugün ilk defa bir delilik yapıp yağmurdan sonra denize girecektim. Denizde biraz ilerledikten sonra kendimi sırt üstü denize bıraktım. Gözlerimi kapattım, güneşin ışıkları göz kapağımın kırmızımsı tonunu görmemi sağlıyordu. Sahildeki insanların sesleri geliyordu ama kulaklarıma hafif dolan suyun yarattığı sessizliğe rağmen çok fazla ses vardı etrafta, çok fazla. Çocuk sesleri, denizdeki insanların birbirlerine su sıçratmaları o kadar sesliydi ki? Niye buradaydım? Neden evime gidememiştim?

 

 

Gözlerimi açıp göğe baktığımda karşımda gökkuşağını gördüm. Gökyüzünde kayıp olmuş mükemmellik gibiydi. Yıldzılar da aynı gökyüzünde kaybolmuş bir mükemmikti, aynı zamanda kaybolmamıştı...

 

 

Kendime sordum senin evin neresi diye? Neresi senin evin? O an içimden geçen keman sesi ile gülümsedim. Benim evim kemanımın o ince telleriydi. Benim evim her birinde çıkan ve birbine zıt olan notalardı. Benim evim müzikti. Zıtlıktaki her güzellik benim evimdi...

 

 

5 Mayıs'ta (2021) yazmaya başladığım bir hikayedir kendileri djskkfksks

 

 

Aslında ilk kez wattpad'e kitap yazacakken dedim ki bir mesafe ilişkisi olmalı. Neden mi? Çünkü hepimizin uzak mesafelerde arkadaşları var. Hepimiz bu gemide ortağız. Ve bu gemi batarsa birlikte batacağız. Başta gamzeli çocuk olmak üzere bu hikaye benden tüm mesafe ilişkilerine.

 

 

Tabii bunu ne zaman yayımlayacağıma hâlâ emin değilim. Önce A(ki o hâlâ bitmedi.) sonra KH ve daha bir çok hikaye girdi araya. Bunu paylaşmışsam ki olay akışı KH gibi olacak. Olaylar başta hızlı ortada çok yavaş ve gayet güzel bir sonuçla bitecek, ki sonu da hâlâ yazmadım dbdmfmsmms. Çünkü araya bir sürü kurgu girdi siz biraz isim kısaltması vereyim kitapların siz de isterseniz kafanıza göre açın onları zhdmfmsmdm. BAY (ki onun ilk kitabı bitti bile) , YD, Z... Ayh neyse bu YKY'nin kitap konuşmasıydı iyice kayıyor hxndndns...

 

 

Hayatta her zaman şu vardır, yaşanılmışlıklar insanı en üst seviyeye çıkartır. Düşmeye hazır mısınız?

 

 

Şimdi kitaptaki alıntılara geçiyorumm...

 

 

"Gözyaşım bana düşman. Dışıma akması gerekirken içime, içime akması gerekirken dışıma akıyor."

 

 

"İnsanlar mesafeleri bir adım uzakta, bir okyanus ötemde diye belirtirler. Sen bana yıldızlar kadar yakınsın ama ben her akşam göğe baktığımda onları görebiliyorum. Seni göremem. Ben seni sadece rüyalarımda ve hayallerimde görebilirim."

 

 

"Bedenler ayrı kalsada ruhlar hep birbirini özler."

 

 

"-Neden bazen içimizde iki his varmış gibi hissederiz?

 

-Çünkü kalbinin bir yarısı sevdiklerinle doluyken diğer yarısı seninle doludur. Sevdiklerin senin için ışıkları yakarken sen karanlıksın!"

 

 

Bugün bir şey oldu dostlar, tarih 23 Temmuz 2023 ve ben bir delilikle şu an bu öykümü yayımlamaya karar verdim. Benim için o kadar deli ki... Kaç yıldır saklıyordum ama artık bu öykü sizin... Hayır bu öykü hepimizin ona sımsıkı sahip çıkın olur mu?

 

 

Sizleri çook seviyorum... Yakında 1.bölümümüzde görüşmek üzere! Kendinize iyi bakın...

 

 

İyi ki aklıma geldin YKY, seni yazmaktan ne kadar memnun olduğumu anlayamazsın.

 

Yıllar sonra dahi okunmasan bile sen benim için kalbimin en güzel köşesinde duracaksın...

 

 

YKY BAŞLIYORRR!

 

 

 

 

 

Loading...
0%