Yeni Üyelik
2.
Bölüm

PROLOG

@1beyzademirel

 

1999, Siyah Kanatlar Yolu

Gece yarısını geçeli saatler olmuştu. En karanlık ve uzun gecelerden birisiydi. Gök gürültüsü dakikada bir kendini belli ediyor, yağmur şiddetini gittikçe daha çok arttırıyor, rüzgâr izbe yolda ilerleyen aracın camlarını kıracak kadar sert esiyordu.

Dolunay tam tepede üç kişilik bir ailenin içinde bulunduğu aracın yolunu aydınlatıyordu. “Babaannem iyi mi anne?” diye sordu arka koltuğun tam ortasında oturan küçük kız. Beline kadar uzanan simsiyah saçlarını iki tane balık sırtı şeklinde ördürmüştü annesine. Örgülerin ucuna ise siyah kurdelelerden bağlamıştı. Beyaz tenini ortaya çıkaracak simsiyah, uzun kollu bir elbise, elbisenin altına ise simsiyah bir kilotlu çorap giyinmişti. Ayakkabıları ise parlak siyah bir rugandı. Yanaklarında ve burnunun ucunda bulunan çilleri açık kahve rengindeydi, gözleri badem, yeşilin en koyu tonlarındaydı.

Bugün matem havasına bürünen bu küçük kızın yedinci yaş günüydü. Renkli kıyafetler giyinmek istiyordu, heyecanlıydı fakat annesi onu böyle giyindirmişti.

Giyinmemek için itiraz ettiğinde ise annesi ona bağırmıştı. Ondandır yeşil gözlerindeki ıslaklık. İçerlenmişti annesine.

Babası da siyahlara bürünmüştü. Ceketinin üst cebinde ise annesine ait fotoğraf takılıydı. Evet küçük kızın babaannesi sonsuzluğa gözlerini yummuştu.

Genç kadın omzunun üzerinden kızına döndü ve zoraki gülümsedi.“İyi güzel kızım, merak etme sen.” Göz ucuyla kocasına baktığında onunda bakışları karısını buldu. Küçük kız babaannesine çok düşkündü bu yüzden ortak kararla söylememeyi tercih etmişlerdi. Genç adam gözlerini kapatıp açarak başını hafif oynattı ve karısının ayak ucunda duran hediye paketini işaret etti. Vermesini istiyordu.

Kadın başını sallayarak onayladı ve eğilerek küçük kare kutuyu eline aldı, arkasına dönerek kocaman gülümsedi.“Bugün bizim prensesimiz doğdu.” diye coşkuyla bağırdı kadın. Küçük kızın kalbi daha hızlı atmaya başladı çünkü doğum günü unutulmamıştı, hediyesi alınmıştı.

“Güzelim doğum günün kutlu olsun.” dedi babası bakışlarını saniyelik yoldan çekip kızına bakarak.

Ve o an bir şey oldu. Siyah Kanatlar Yolunu karga sürüsü kapladı.

Gök gürledi, rüzgâr şiddetlendi, yağmur hızlandı. Karga sürüsü ise yolda ilerleyen arabaya çarptı.

Araba takla atmaya başladı.

Döndü, döndü, döndü.

Aracın camları etrafa saçıldı, karga sürüsü karanlık ormana dağıldı.Araba ters bir şekilde yola düştüğünde durdu, hafif hafif sallanmaya devam etti.

Ormandan sesler duyuldu, kargaların uğultusu şiddetlendi.

“An—“ küçük kız gözlerini açtı. Her şeyi tersten görüyordu.Annesinin kanlarla kaplı eli sallanıyor, babasının başından kanlar akıyordu.

“Yardım edin!” sesi kısık çıktı. “Yardım edin!” bu sefer sesini yükseltebilmişti.

Sesini kimseye duyuramadı.

Normal kargalara oranla daha büyük olan parlak tüylere sahip karga uçarak arabanın yanına geldi ve küçük kızın olduğu tarafa kondu.

“Trei, doi morți.” [Üç, iki ölü.] Sahibinin zihnine aracın içindeki durumu raporladı.

Orman tamamen karanlığa gömüldü. Adım sesleri duyulmaya başladı, kargalar daha fazla uğuldadı.

Baştan aşağıya simsiyah giyinen bir adam ormandan çıkıp, yola adımını bastı. Kargasının yanına geldiğinde durdu ve eğilerek aracın içine baktı. Küçük kızla göz göze geldiğinde kızın ruhundaki korkuyu soludu.

“Yardım edin.” dedi küçük kız tekrardan.

Adam başındaki siyah fötr şapkayı sol eliyle çıkarttı ve siyah dalgalı tutamlarının alnına dökülmesine izin verdi.

“Domnule, trebuie să îndeplinim misiunea și să ne întoarcem.” [Efendim, görevi tamamlayıp geri dönmeliyiz.] Karga sahibinin zihnine yeniden konuştu.

Fötr şapkalı adam krallığından ceza alarak Siyah Kanatlar Yoluna sürgün edilmişti. Bu yoldan geçilmesi imkânsızdı ve eğer bir şekilde yola sapan birileri olursa onları öldürmekle görevlendirilmişti.

Siyah Kanat Yolu faniler için ölümdü.

Şimdi ise ondan yardım isteyen küçük bir kız vardı, ölmemişti. Öldürmesi lazımdı ama ona korku dolu gözlerle bakan küçük kızı öldürmek içinden gelmemişti. Onu yaşatırsa felaket olurdu biliyordu ama nedense yapamıyordu. İlk defa bir işinde ikilemde kalmıştı. Gözlerine uzunca baktığında bugün doğum günü olduğunu ve daha hediyesini almadan kazaya karıştığını görmüştü.

Araca doğru üç adım daha attı ve sağ elini kıza doğru uzattı.

“Consideră asta ca pe un cadou de ziua de naștere, fetiță.” [Bunu bir doğum günü hediyesi olarak düşün, küçük kız.]

Yanındaki karga yüksek sesle uğuldadı, diğer kargalar ormanın içinden ona eşlik ettiler.

Gök gürledi, rüzgâr şiddetlendi, yağmur hızlandı.

“Te voi lăsa să trăiești cu familia ta până la treizeci de ani. Când împlinești treizeci de ani vei trece din nou pe acest drum cu familia ta. Luna plină va fi pe cer. Va fi tunete, vântul va deveni mai puternic, va ploua. Lanțurile pe care le-am legat de încheieturile tale se vor rupe și vei muri.” [Otuz yaşına kadar ailenle yaşamana izin vereceğim. Otuz yaşına geldiğinde ailenle geçeceksin tekrar bu yoldan. Dolunay gökyüzünde olacak. Gök gürleyecek, rüzgar kuvvetlenecek, yağmur şiddetlenecek. Bileklerinize bağladığım zincirler kırılacak ve siz öleceksiniz.]

Genç adam sözlerini bitirdiğinde avucunu kızın kanlı yanağına bastırdı ve bu geceyi aklından tamamen sildi. Aynı işlemi annesi ve babası içinde gerçekleştirdiğinde kargaların uğultusu kesildi.

Gök gürültüsü kesildi, rüzgâr dindi, yağmur yavaşladı, dolunay ise beyaz bulutların ardına gizlendi. Karanlık geri çekilmeye başladığında genç adam üç adım geri gitti ve elinde tuttuğu fötr şapkayı tekrar başına taktı ardından başını gökyüzüne kaldırdı ve sırtından çıkan siyah, büyük parlak kanatlarını üç defa çırptı ve uçarak oradan ayrıldı. Kendi kargası üç adım gerisinde uçarken diğer kargalar peşlerine takıldı.

20 Kasım 1999, Siyah Kanatlar Yolu.

En karanlık ve uzun gecede geleceğin kralı kendisini bir faniye mühürledi ve bu geceden itibaren felaketler ardı arkasını kesmedi.

Loading...
0%