Yeni Üyelik
12.
Bölüm

11.Bölüm

@1ev3lns4

 

 

Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın

 

 

 

 

 

 

Kendi kaderinin ressamıdır her insan...

 

 

 

 

Yorulduğumu haykıra bilmek isterdim her şey içimde çok yorucu bir his bırakıyor yıpranıyor gibi hissediyorum ölüyordum bedenim mahvolmuş bir haldeydi kendimi kaybetmiştim herkesi kaybettim herşeyim benden gitti ailem kalmadı kimsesizligin ne demek olduğunu ben iliklerime kadar hissetmiştim.

 

Polis ellerime kelepçe takarak götürüyorlar'dı benim aysunun mezarında babam beni kendi eliyle polise vermişti. Aile varken ailesiz olmak ne demek şimdi daha iyi anlıyorum çocukluğumdan beri annemle hiç iyi anlaşamazdım benden sebepsiz yere nefret ederdi herşeyde beni suçlu tutardı en ufak hatamda bile beni döverdi o evde en çok annemden korkardım annemin hiç bana duş aldirmasini istemezdim çünkü duş aldırken beni sıcak su ile yakardı o kadar çok sıcaktı ki tüm vücudum yanardı beni duşun içinde dövmesin die sesimi çıkarmazdım herkesin annesi onlara çok iyi davranırken benim annem beni insan yerine koymuyordu, mahalledeki arkadaşlarımın yanına gidemiyordum annem izin vermiyordu, hiç doğum günüm kutlanmadı, hep kız kardeşim ve erkek kardeşimin doğum günü kutlanırdı onları ne kadar kıskansansamda hiç bir şey demezdim onlar ne kadar sevgi görse ben o kadar acı çekiyordum işte babam akşamları işten geldiği zaman rahat nefes veriyordum annem bir tek babamın yanında sesini çıkarmazdı,Ama şimdi babam artık beni korumuyor babam beni bugün öldürdü ben annesizligin ne demek olduğunu zaten tatmıştım ama babasızlıgın ne demek olduğunu yeni öğreniyordum.

 

Beni polis aracına doğru götürüyorlardı tugay arkamdan "seni kurtarıcam evin korkma" demişti ben arabaya bindirmişlerdi. Hiç bir şey demiyordum sadece elime takılan kelepçeye bakıyordum. Zaman bugün neden bu kadar acımasız davranıyordu bana kız kardeşimin yerine keşki ben o toprakta uyusaydım. Ben bu olan herşeyi kabul ediyordum ben ölmeyi yaşarken tadıyordum buda benim en büyük sınavımdı herkes tek tek hayatımdan çıkıyordu.

 

Bir süre sonra polis arabası karakolun önünde durdu. Tugay, levent ve boranın arabalarının gördüm onlarda karakolun önünde durmuştu. Beni arabadan indirmişlerdi iki kadın polis koluma girmişti.

 

"Evin seni burdan çıkarticaz" dedi levent.

 

Ben hiç bir tepki vermiyordum beni içeriye doğru götürdüler sorgu odasına götürüyorlardı odanın içine girmiştim bir sandalyeye oturtmuşlardı önümde bir masa vardı ve diğer tarafta duran bir sandalye daha vardı bir sivil polis karşıma oturmuştu.

 

"Evet konuş Miray Yalçınkayayı senmi öldürdün? Neden öldürdün aranızda bir sorunmu vardı?" dedi. Biliyorlardı ama ifademi almak için soruyorlardı.

 

"Evet ben öldürdüm aramızda bir sorun yok, kendisini tanmiyordum zaten yağmur çok şiddetliydi o gün önüme çıktı nasıl olduğunu fark etmedim çarptım" dedim.

 

"Yanında biri var mıydı? Öldürdüğünü neden sakladın" dedi.

 

"Korktum hapse girmek istemiyordum o zaman daha 20 yaşındaydım, çarptıgım zaman yanımda kimse yoktu" dedim. Levent videonun içinde yoktu sanırım onu görmemişlerdi o yüzden onunda başını yakmak istemiyordum bu yüzünden leventin adını vermedim.

 

"Miray Yalçınkayayı öldürdüğünü itiraf ediyorsun yani" dedi.

 

"Evet ben öldürdüm" dedim.

 

"İtiraf etiğine göre cezaevine götüre bilirsiniz" dedi.

 

Beni sandalyeden kaldırmışlardı dışarıya doğru götürüyorlardı herkes dışarda beni bekliyorlardı polisler beni cezaevi zırhlı araç bindirirken "noluyor nie evini o araca bindiriyorsunuz" dedi tugay.

"Öyle emir aldık evin Aktanı cezevine sefk ediyoruz" dedi polis.

 

Tugaya bakıp"artık benden vazgeçmenin zamanı geldi " dedim.

 

"Ay güneşten vazgeçermi ki ben senden vazgeçim" dedi tugay.

 

Sadece ona bakıp gülmsedim ve beni cezaevi zırhlı araç bindirmişlerdi tugay çaresiz bir şekilde yüzüme bakıyordu araç ilerledikçe tugay benden daha çok uzaklaşıyordu.

 

Artık bir mahkumdum..

 

*** 

Cezaevine giden yola doğru gidiyorduk yanımda iki polis vardı bana eşlik ediyordu. Artık mahkum olucaktım bir daha bu gökyüzünü göremyen bir mahkum bir daha kız kardeşimın mezarına gidemicek bir mahkum ben aslında mahkumiyeti yıllar önce tatmıştım sadece parmakların arasına giricektim herşey daha kısıtlayıcı olucaktı.

 

Cezaevi aracı durmuştu sanırım gelmiştik arabanın arka kapısı açılmıştı karşımızda kar maskeli adamlar vardı bize silah bize doğru uzatmışlardı yanımda duran iki polise sıkmışlardı neler olduğunu bile anlamaştım bu adamların Mehmet Yalçınkayanın adamları olduğunu düşünüyordum biri kolumdan tutup arabadan çıkarmıştı arabasının motor kısmına bişey yaptıklarını gördüm daha sonra geri çekilmişlerdi ve benide arabadan uzaklaştırımışlardı uçağın yanına götürmüşler büyük bir patlama olmuştu zırhlı araç tamamen kül olmuştu.

 

Onlardan birine bakıp "siz kimsiniz ve neden böyle bir şey yaptınız" dedim. Bir adam bana doğru gelip yüzündeki kar maskesini çıkartıyordu o adam Leventi "böyle olması lazım hızlı bir şekilde uçağa binelim yurt dışına kaçıyoruz bu patlamanın sesini duymuş olmalılar birazdan herkes burda olur" dedi levent. Beni kurtarmak için levent bu yöntemleri denemişti bilegimi tutarak kelepçeleri çıkarmıştı.

 

Ona bakıp "şimdi nolucak" dedim.

 

"Önce burdan ayrılalım sonra ne olacağını konuşuruz" dedi.

 

Onları takip edip uçağa bindim uçak havalanmıştı bile,firar etmiştim artık Türkiye'de olmicaktım herkes beni ölü bilicekti leventin planı bu yöndeydi belkide en iyisi buydu.

Tugay

Cezaevine doğru arabayı süyorudum arkamdan bora ve diğerleri vardı evin oraya gitmeden ona yetişmeliydim son bir kere olsada evinle konuşmak istyordum ben, onun için dünyanın en iyi avukatini tutmuştum ama kabul etmemişti evin herşeyi itiraf ederek kendi hayatını mahvetmişti evin kendini mahkum etmişti herşey üst üste gelmişti mantıklı düşünemiyordu ama onu kız kardeşinin mezarından kelepçeleyip götürmüşlerdi

 

"Tugay biraz daha hızlı sür" dediğini duydum nisanın.

 

Cezaevine az kalmıştı önümüzden tam 3 tane ambulans geçmişti siren sesleri duyorduk kenarda bizi durduran jandarmalar oldu.

 

"Geri dönün burda büyük bir patlama oldu geçmeniz yasak" dedi jandarma.

 

"Cezaevine gidiyorduk ne patlaması oldu" dedim.

 

Jandarmalardan birinin sesini duydum "mahkum evin aktan'da cezaevinin aracının içindeymiş hiç birinin yüzünü tanınmıyor" dedi.

 

Duyduğum şeyle buz kestim neler oluyordu burda anlamamıştım arabadan hızlı bir şekilde indim "evin aktan derken ne patlamasından bahsediyorsunuz" dedim.

 

"Cezaevi aracının içinde 5 kişi vardı bunlardan biride evin Aktandı araç patlamış içindekilerin bedenleri parçalara ayrılmış hiç birinin yüzü tanmiyor" dedi jandarma.

 

"Evin öldümü" dedim.

 

"Maalesef hiç biri sağ çıkamadılar başınız sağolsun" dedi.

 

Duyduklarıma anlam veremedim evin ölmez,ölmemeli hızlı bir şekilde yürüdüm patlamanın oraya polisler beni tutmuştu "oraya gitmeniz yasak"dedi.

"Bırakın beni sevgilim o aracın içindeydi görmem lazım onu" dedim. "Cesetlerin yüzü tanınmaz bir halde oraya gidemezsiniz lütfen zorluk çıkarmayın" dedi.

 

"Tamam size zorluk çıkarmicam ama lütfen izin verin" dedim

 

"Olmaz" diyip beni daha sıkı tutuyorlardı "Evin ölmez hayır!" Diyordum.

 

Bora yanıma gelmişti "gidelim kardeşim bırakta onlar işini yapsın."

 

"Hiç bir yere gitmiyorum evin ölmedi inanmıyorum"

 

"Bu sanırım mahkum evin aktanın koleysi üstünde ismi yazıyor" dedi polis.

 

Elime aldığım kolyeyle donup kalmıştım bunu ben evini almıştım ne olursa olsun çıkarmicam demişti. Koleyi çıkarmamış bunca zaman elimdeki kolyeye bakıyordum evin gerçekten ölmüştü. Kendimi tutamayıp dizlerimin üstüne düştüm beni bırakıp gittmişti ben sevdiğim kadının gerçekten kaybetmiştim bugün avuçumun içindeki koleye bakıyordum göz yaşlarımla temizleniyordu kirlenmiş kolye. Evinin bir mezarı bile olamicaktı parçalara ayrılmıştı.

 

"Tugay kalk lütfen" dedi elmir.

 

"Ben onu kaybettim sonsuza kadar!"dedim yüksek bir sesle.

 

"Gidelim tugay kimse kalmadı burda"dedi bora.

 

Beni ayağa kaldırmışlardı arabaya doğru götürmüşlerdi

Arabayı Berk kullanıyordu ben hala elimdeki kolyeye bakıyordum eve doğru sürüyordu ben kaybettim evinimi.

 

***

Eve gelmiştik koltukta oturuyordum hala olayın şokundaydım kendime gelememiştim kapının çaldığını duydum evinin annesi ve babası gelmişti.

 

Gece ayağa kalkıp hızlı bir şekilde onların yanına gitmişti "Nie geldiniz o sizin yüzünden öldü herşey sizin yüzünden eğer babası olarak evini ihbar etmeseydin evin şuan yaşıyor olucaktı ben evini sizin yüzünden kaybettim evinin en büyük katilleri sizlersiniz"dedi. Berkin gecenin yanına gittiğini gördüm "gece lütfen sakin ol" gece onun omzundaku elini itip "bırak dokunma bana"diyip koşar adımlarla yukarıya çıkmıştı.

"Sen geceyle ilgilen" dediğini duydum elmirin. Berkde gecenin arkasında yukarıya çıkmıştı.

 

Ben hala oturuyordum boşluğa bakıyordum içimden kimse ile konuşmak veya hesap sormak gelmiyordu. "Bir mezarı olmicak öyle dediler" dediğini duydum evinin babasının sesini.

"Sayenizde" dedi Ayşe.

Ayağa kalkıp onlara baktım "siz zaten bugün evini mezara koymamış mıydınız? Öldürdünüz zaten onu"dedim. Sakin bir ses tonuyla.

 

"Biz onları sinir anıyla dedik evlat böyle olmasını istemezdik" dedi ağlıyarak

 

"Siz babasınız gidip kendi kızınızı polise ihbar ettiniz o mantıklı düşünemiyordu ama siz naptınız daha kardeşinin acı dinmeden onu evlatlıktan red ettiniz ona etmediğiniz hakaret kalmadı şimdide gelmiş sinirden oldu diyorsunuz siz nasıl insanlarsınız"dedim sesim o kadar kötü çıkıyordu ki boğazıma sanki bir düğüm bağlanmış gibiydi.

 

"Ben nedicegimi bilmiyorum evlat ama-" sözünü yarıda kesmiştim "defolun gidin burdan yoksa hiç iyi olmicak sizin için!" dedim. Gittmişlerdi hiç bir şey demeden çekip gitmişlerdi evin bu kadar onların gözünde değersizmi gerçekten o kadar sakinlerki kendi odam çıkmak için merdivenlerden yukarıya çıktım "bugün beni Kendi halimde bırakın kimse ile konuşmak istemiyorum"dedim.

 

"Tugay abi iyi ol" dedi Ayşe.

 

Ona bakıp gülümsedim,yukarıya doğru çıktım evinin odasının kapısına baktım öylece oraya doğru yürüdüm kapıyı açtım açar açmaz evinin kokusunu hissetim sanki hala burdayımış gibyidi odaya girmeden kapıyı kapatıp kendi odama doğru ilerledim hızlı bir şekilde odama girdim pencerin önündeki sandalye oturdum elime bir içki şişesi aldım içmeye başladım ben seni çok sevdim evinim.

 

Evinle çektiğim fotoğrafa bakarken ağlıyordum ağlasamda hiç bir zaman gelmicekti çerçevenin yüzüne göz yaşlarım düşüyordu insanlar gidiyor ama anılar can yakıyor biz imkansız olduk biz mahşer kaldık,biz yarım kaldık.

 

O kadar güzel görünüyordu ki bu fotoğrafta bana sarılmış bir şekilde gülümsüyordu gerçekten gülüşün turanı andırıyor güzelim. Daha çok erken degilmiydi böyle ölmek sana hiç yakışmadı senin bir mezarın bile olamicaktı.

Hala bakıp ağlıyordum canım o kadar acıyordu ki bana gelip herşeyi anlatsaydin belki herşey daha farklı olucaktı belki sen şuan yaşıyor olucaktın ben sana sahip çıkardım buralardan giderdik belkide seninle daha farklı bir hayatımız olurdu.

 

Sen benim aşkı ararken bulduğum değil hiç aklımda yokken aşık olduğumsun ama şimdi imkansız olduk.

 

Son bir kere bakıştık ama barışamadık...

 

Loading...
0%