@1mielepazzoo
|
Aynadaki aksime bakıp derin bir nefes aldım. Gözlerimi sımsıkı kapatıp topuz yaptığım koyu kahve saçlarıma bordo beremi takıp düzelttim. Göğsümdeki ismime baktım. Demir... Kıdemli Üsteğmen Atlas Demir! Yedi ay oldu be Demir. Koskoca yedi ay iki yüz on gün... gözlerimi kırpıştırıp çıktım odamdan. Albay Hüseyin Kaya'nın odasına ilerledim yüzümdeki donuk ifade ile. Kapıyı çaldım ve gel komutu gelince içeri girdim yüzümdeki aynı ifade ile. "Kıdemli Üsteğmen Atlas Demir, Rize. Emir ve görüşlerinize hazırım Komutanım!" Hüseyin Albay sırıttı bir saniyeliğine ama hemen düzeltti ifadesini. "Rahat Üsteğmen." Rahata geçtim hemen. "Yarın timle birlikte ilk içtima ardından ilk toplantı yapılacak. İçtima kadar istirahattesin." Hazır ola geçip baş selamı verdim. "Emredersiniz Komutanım." Odasından çıktım. Odamda üniformamın üstünü çıkarıp astım. Silahımı ve kasaturamı çekmeceye bıraktım. Beremi de komodinin üstüne bırakıp saçlarımın topuzunu açtım ve sıkıca ördüm. Telefonumu da bırakıp odadan çıktım. Timlerin antrenman yaptığı karargah içindeki spor salonuna girdiğimde kimse yoktu. Derin bir nefes aldım ve kum torbasının önüne geçtim. Uzmanlık alanım istihbarattı ama yakın muharebede üstüme tanımazdım. Tescilli bir şekilde... Her türlü savaş ve savunma sanatını biliyordum e psikopatlık da vardı ucundan ortaya Atlas Demir çıkmıştı işte. Kapının sesini duymuştum ama dönmedim durmadım da. Gelen ya da gelenler umurumda değildi şahsen pek. Altı tane genç askerdi. Üstlerinde eşofman tişört vardı. Belli ki istirahattelerdi. Baş selamı verdiler aynı şekilde karşılık verip tornado tekme indirdim torbaya. Konuşmalarını duyuyordum. "Gelecek Üsteğmen kimmiş Caner abi söyledi mi Fatih Yüzbaşı?" sarışın çocuk esmere doğru sormuştu. Isınıyorlardı. "Kıdemli Üsteğmen Atlas Demir Kenan." Siyah saçlı siyah gözlü adam sırıttı. "Desenize erkek erkeğe olacağız." İçimden aynen aynen derken yüzüm ifadesiz hareketlerim aynı keskinliğindeydi. Bir süre daha konuşmalarını dinlerken kum torbası ile ilgilenmeye devem ettim. Konuları bir müddet Atlas Demir daha olduktan sonra time dönmüştü. Neden kuruldu hangi operasyonlara atanacağız falan filan... Kulaklarımı onlardan çektim. Yeterdi dinlediğim. Kenarda duran süpürgeye ilerledim. Hızlıca ucundaki fırçayı söktüm ve geri minderlere döndüm. Timin diğer elamanları karşılıklı çalışıyordu. Pek umurumda değildi sonuçta hiçbiriyle ast üst ilişkisini geçmeyecek tuttuğum yasa yaş eklemeyecektim. Sopayı hızla döndürmeye başladığımda gözlerim kapanmıştı. Hay canını yediğimin komutanı yapıyor yine şovunu... Hayri Abim... Bu kadın hayatımda gördüğüm en taşşaklı kişi lan... Kaya'm... Selim'im Sadık'ım Mete'm Çağdaş'ım... Bu hatun var ya bu hatun hepinizi ayakta uyurken siker beee... Kuzgun'um... O değil de bu kadın halis mi? Buket'im... Aslan'ım Sezer'im Alihan'ım Bora'm... Aklıma üşüşen anlarla hareketlerimi durdurup gözlerimi açtım. Nefes nefese kalmıştım. Timin geri kalan elemanları bana bakarken ben onlara göz ucu ile bile bakmadan elimdeki sopayı bir tur döndürüp ucunu geri taktım ve yerine koyup çıktım. Odamda mesai bitene kadar takılmış mesai saati bitince sivil kıyafetlerimi giydim silahımı belime yerleştirip motorcu ceketimi giydim ve cüzdanımla telefonumu cebime yerleştirip önümü vurdum. Motorunun yanına geldiğimde kaskın içindeki siyah boyunluğu başımdan boynuma geçirdim ve gözlerimin altına kadar çektim. Eldivenleri alıp ellerime geçirdim ve cırtlarını vurdum. Kaskı da takıp motora bindim ve çalıştırdım. Eve geldiğimde motoru garaja sokup daireme çıktım. Hakkari'de dayalı döşeli evim vardı evet. Çünkü ilk görev yerimdi Hakkari. Zamanında satmamıştım duruyordu öylece. Tekrar gelmek nasip olmuştu... Bir duş alıp saçlarımı gelişi güzel topuz yaptım. Telefonumu alıp yemek siparişi verdim ve salondaki büyük siyah ve oldukça rahat L koltuğa sırt üstü uzanıp sol kolumu gözlerimin üstüne kapattım. Telefonumun zil sesini duyunca sağ koluma koltuğa cebimden düşmüş telefonu aldım ve göz ucuyla arayana baktım. Ufak bir tebessüm ettim ve açtım. "Efendim dede?" "Güzel kizum benuuum nasilsun?" yüzümdeki Tebessüm sesi ile genişledi. Dedem bu hayatta yüzümü güldüren tek insandı. "İyiyim Dedem sen nasılsın?" ve bu hayatta ailemden ki ailem olarak görmeyi bırakalı çok uzun yıllar olmuştu konuştuğum iki insandan biriydi. "Sesuni duydum ya ak yüzlüm daha iyu oldum. Ne ettun yerleştun mi Hakkari'ye?" sesi sıkıntılıydı dedemin. Derin bir nefes aldım. "Dayalı döşeli evim vardı zaten dede biliyorsun. Tek yapmam gereken birkaç parça olan eşyalarımı getirmekti. Onu da hallettim." Kapının çalması ile ayağa kalktım. "Benim ak yüzlüm gurur duyayrum senunla Atlas'um unutma bunu olur mi?" kapıyı açıp kuryenin uzattığı poşeti aldım ve o gitti bende kapıyı kapattım. "Merak etme dede biliyorum sen dualarını eksik etme üstümden üstümüzden yeter bana." Güldü Dedem. "Eksuk eder miyum hiç beş vakitte tesbih de Kur'an-ı Kerime'de Cuma namazunda cemaat ile." Gülümsedim. "Ula İmam Çakır Demir sende olmasan şindiye yeduyduk pamuğu münasip yerlerumuza." "Ula pok yiyenun uşağı ağzundan yel alsun da." Bir süre daha konuşup kapattık dedemle. Yemek olarak iki tane tavuk döner ve iki ayran siparişi vermiş hepsini silip süpürmüştüm. Bu zamana kadar saldım çayıra Mevla'm kayıra gidiyorduk ama artık göreve dönmüştüm hiç bir şey için değilse bile Tim için vatan ve içindekiler için kendime dikkat etmem gerekiyordu. Sabah erkenden kalkmış hazırlanıp karargaha gelmiştim. Üniformamı ve beremi giyip tam takır hazır bir şekilde aynaya baktım. Sekize beş vardı. Derin bir nefes alıp odadan çıktım. İçtima alanına geldiğimde dünkü altı elaman sırada sohbet ediyorlardı. Beni ilk gören dün beni soran sarışın elamandı. Kenan isimliğine baktım. Direk... "Dikkat!" hepsi hazır ola geçmiş bana bakıyordu. "Rahat!" rahata geçtiler. Sıranın başındaki yerime geçtim. O sırada Albay Hüseyin ve Yüzbaşı göründü. "Dikkat!" tekrar hazır ola geçtik. Yüzbaşı ve Albay önümüzde karşılıklı durdu. "Zehir Timi üç subay beş Astsubay ile emir ve görüşlerinize hazırdır Komutanım!" Albay bana baktı ve Yüzbaşıya döndü. "Teşekkür ederim Yüzbaşım yerine geçebilirsin." Koşarak yanıma geldi ve durdu. "Astsubay Direk?" en sondaki sarışın öne çıktı. "Astsubay Kıdemli Üstçavuş Kenan Direk, Erzurum emredin Komutanım!" Albay derin bir nefes aldı. "Astsubay Aydın?" yanındaki kumral çıktı öne. "Astsubay Kıdemli Üstçavuş Faruk Aydın, Edirne emredin Komutanım!" "Astsubay Burç?" timin en uzunu çıktı öne. "Astsubay Başçavuş Boran Burç, Bursa emredin Komutanım!" "Astsubay Şeker?" bebek popusu yüzlü olan çıktı öne. "Astsubay Başçavuş Edip Şeker, İzmir emredin Komutanım!" Albay güldü nedenini anlamadım umurumda değildi. "Astsubay Salkım?" timin en yaşlısı olduğunu düşündüğüm dün Direk'e adımı veren esmer adam çıktı öne. "Astsubay Kıdemli Başçavuş Caner Salkım, Gaziantep emredin Komutanım!" sıra geldi subaylara... "Teğmen Balkan?" yanımdaki genç adam çıktı öne. "Teğmen Arif Balkan, Muğla emredin Komutanım!" sıra bana gelmişti. Albay bana döndü ama durdu. Gözlerime bakıyordu gözlerine bakıyordum. Albayın gözlerinde kararsızlık gördüm. Sinirlendirdi beni. O komutu vermeden öne çıktım. "Kıdemli Üsteğmen Atlas Demir, Rize emredin Komutanım!" Güldü gözlerindeki kararsızlık yerini güvene bıraktı. Mırıldanarak sabır çektiğini duymasam da gördüm. "Yüzbaşı Bozkurt?" Tim komutanı öne çıktı. "Yüzbaşı Fatih Bozkurt, İstanbul, emredin Komutanım!" Albay hepimize baktı tek tek. "Günaydın Zehir!" hep bir ağızdan "SAĞ OL!" "Yarım saat sonra harekât merkezinde olun!" "EMREDERSİNİZ!" Albay gitti. Yüzbaşı öne çıktı. Hepimize baktı tek tek. "İstikamet çay ocağı Zehir." Herkes gülüşe konuşa giderken ben en arkadan sessizce ilerledim çay ocağına. Herkes oturmuş çaylar gelmişti. Derin bir sessizlik ve üstümde yedi çift göz vardı. Sinirle başımı kaldırıp onlara baktım. "Soracaksınız sorun sormayacaksanız gözlerinizi üstümden çekin rahatsız edicisiniz!" sert sesimle Yüzbaşı hariç herkes yutkundu. "Şey Komutanım yani asla ayrımcılık olarak algılamayın da Atlas denince biz erkek bekliyorduk. Kusura bakmayın şaşırdık yani." Direk... "Kadınım Direk kusura bakmayın artık erkek erkeğe olma planlarınızı bozdum." "Estağfurullah Komutanım biz şey yani..." Aydın yardım istercesine etrafına baktı. "Siz ne Aydın?" yanımdaki adamdan bir kahkaha yükseldi. Burç... bakışımla anında sustu. Kendi aralarında sohbet ediyorlardı. Cebimde titreyen telefonumla cebimden çıkardım. Kaşlarım çatıldı arayanla. Ayağa kalkıp uzaklaştım ve açtım. "Kübra abla?" Kübra abla Hayri abinin eşiydi. "Atlas'ım nasılsın kuzum?" derin bir nefes aldım. "İyiyim abla bir sıkıntı yok değil mi ufaklık falan." Hayri abi şehit düştüğünde Kübra abla sekiz buçuk aylık hamileydi. Erkek evladı olmuştu. Adını benim için Atlas koyacaklardı. Sevinmiştim Atlas olmuştu ama babası ... "Yok kuzum yok iyiyiz biz seni merak ettim göreve dönmüşsün haberi geldi." Yutkundum. "Vatan çağırdı abla başka şansım yolum yoktu. Yoksa..." kaşlarını çattığını hissettim. "Atlas senin suçun yoktu biliyorsun. Kendine işkence ettin yedi ay boyunca yapma kuzum. Ne Hayri ne diğerleri bunu kendine yapmanı istemezdi biliyorsun. Biz de istemiyoruz. Onlar şehit düştü bu yas tutulacak bir şey değil gurur duyulacak bir şey. Lütfen." Haklıydı ama yapamıyordum işte olmuyordu. “Abla benim kapatmam lazım toplantı var konuşuruz yine ufaklığı öp yerime." Derin bir nefes aldı. "Allah'a emanetsin kuzum görüşürüz." Telefonu kapatıp komple kapattım ve cebime koydum. Toplantı için Tim de ayaklanmıştı. Bu sefer en önden ilerleyerek harekât merkezine girdim. Albay gelince toplantı başlamıştı. Önümüze birer dosya bırakıldı. Hemen açtım. "Özel görevler için kuruldunuz Zehir. Kimsenin cesaret edemeyeceği inlere girmek kırmızı listeyi temizlemek için kuruldunuz. Bu da ilk hedefinizin dosyası." Herkesten derin bir nefes sesi geldi. Büyük ekrana fotoğraflar geldi. "Kanca. Kendine Kaptan Kanca denmesini seviyor. Hafif deli." "Peter Pancilik mi oynayacağız olur." Şeker çocuk Şeker... "Akıllısı bizi bulmaz delisi... ayrılmaz." Kendi kendini sansürleyen Salkım... Herkes bir garip bu timde. "Suriye sınırından itibaren geniş bir örgüt ağı var Kanca'nın. Tek tek Kanca'yı alana kadar temizleyerek ilerleyeceksiniz." Saçma. "Saçma." Herkes bana döndü. "Anlamadım Demir?" bakışlarımı Albay'a çevirdim. "Saçma Komutanım tek tek temizlemek yerine direkt Kanca'yı alsak domino taşı gibi dağılır zaten örgüt. Hepimiz biliyoruz ki örgüt ağı karınca yuvasına benzer kraliçeyi devre dışı bırak geri çekil izle. Neden aylarca uğraşalım. Üstelik herif tescilli psikopat hırsları daha fazla sivile askere zarar verir Saçma." "Daha ilk günden derdin ne Demir?" bıkkınlıkla söylemişti. "Benim derdim yok Komutanım ama siz dert edinmiş gibisiniz." Albay bir sağa bir sola çevirdi başını. "Gerekli hazırlıklarınızı yapın bu gece sahaya çıkıyorsunuz geri kalan her şey Tim komutanınıza bildirilecek." Ayağa kalkması ile ayağa kalktık. "Yolunuz açık olsun Zehir!" "SAĞ OL!" Odama geçtim. Masama oturup çekmecedeki diğer telefonumu çıkarıp açtım. Önümdeki dosyayı da açtım ve kayıtlı olan dokuz numaradan beşincisini aradım. "Kimsin?" "Cilo dağlarında oyun havası çalıyormuş." Bu şifreydi. "Uzun zaman oldu Börülce." "Öyle oldu Kara. Birkaç bilgi lazım halledebilir misin acele ama?" güldü. "Ayıpsın kim?" "Kendine Kaptan Kanca diyen biri. Detaylı lazım en geç üç saate elimde olması lazım." "Bende Allah'a emanet ol Börülce." "Sende Kara." Telefonu kapatıp komple kapattım ve geri çekmeceye koydum. Elimde dosya ile odamdaki haritanın önündeydim. Düşünüyordum. Pratik ve en az yorucu bir plan oluşturmaya çalışıyordum. Saatimin alarmı çalınca hızlı adımlarla masama gidip telefonu çekmeceden aldım ve açtım. Gelen bilgileri ilk okumada ezberlerken geri haritaya döndüm ve işaretleri koydum. İşim bittiğinde haritayı alıp çıktım odadan. "Zehir Timi nerede Teğmen?" Teğmen hemen hazır ola geçti. "Zehir timine ait dinlenme odasındalar Komutanım." Başımı salladım ve seri adımlarla odaya ilerledim. İçeri girince herkes ayaklandı. "Rahat Direk Yüzbaşıyı çağır fırla." Hemen koşarak çıktı odadan. Herkes toplanana kadar geniş masaya elimdeki haritayı serdim. İstemsizce kaşımı kaşırken kapı açıldı. Yüzbaşı ile herkes hazır ola geçti. Bende dahil. "Beni ayağına çağırmanın sebebi ciddi olsa iyi olur Demir!" sert sesi ile derin bir nefes aldım. "Ayağıma çağıracak olsam odama çağırırdım Komutanım. Ha bu arada ilginizi çeker mi bilmem ama Kanca'nın bizzat bulunduğu üç ini buldum." Kaşlarını çattı. "Odama Demir." Arkasını döndü. "Timle konuşup karar vermek-" "ODAMA DEDİM DEMİR!" diye bağırıp ilerledi. Sinirli adımlarla peşinden ilerledim ve odasına girdim. Ellerim belimde bacaklarım omuz genişliğinde açık başım dikti. "Verilen emri anlamadın mı Demir? Adım adım temizleyerek alacağız Kanca'yı emir bu sorgulama kendi başının dikine gitme! Emir belli yapacağımız belli!" "Ben başımın dikine gitmiyorum Komutanım. Ama anlamıyorum da Kanca'yı hemen almak varken neden uğraşıyoruz daha fazla hırslansın daha fazla kayıp verelim diye mi?" onun aksine benim sesim sakindi ama içim köpürüyordu. Dibime girdi. Boyu kaç lan bu devenin? Aman bana ne... "Emir belli dışına çıkmayacaksın Atlas Demir! Anladın mı?" işim vardı benim bu adamla. Başımı salladım sadece. Gözlerim yerdeydi. "ANLADIN MI DEDİM?" çatılan kaşlarımla beraber mavi gözlerimi onun siyahlarına diktim. "Anladım!" bastırarak söylemiştim. "Güzel çıkabilirsin." Sinirle çıktım odadan. Dinlenme odasındaki haritayı alıp kimseyi öfkemden nasiplendirmeden odama geçtim. Haritayı geri asıp karşısına geçtim. Ukala mendebur park suratlı. Delirtecekti beni anlamıştım onu ama neyse ki dedem bana gelen tabağı boş göndermemeyi öğretmişti. Yemek saati geldiğinde derin bir nefes alıp odadan çıktım ve yemekhaneye girdim. Yemek alıp boş bir masaya oturdum. Masaya düşen gölgelerle başımı kaldırdım. Timdi. En önde Balkan vardı. "Oturabilir miyiz Komutanım?" başımla işaret verdim ve önüme döndüm. Hemen yerleştiler masaya. Yanıma Şeker düşmüştü. "Bence siz haklısınız Komutanım." Çaprazımızda oturan Salkım konuşmuştu. Başımı kaldırıp hepsine tek tek baktım. Haklı buluyordu hepsi beni. Derin bir nefes aldım. "Benim haklılığımın bir önemi yok Salkım. Sana söylüyorum ama hepinize lafım. Emir belli yapılacak olan belli. Daha da üstüne yorum söz duymak istemiyorum aranızda ne bok yerseniz yiyin." Hepsi başını salladı bende yemeğime döndüm. :):):) Hooop şöyle ilk bölümü de salıverdim ortama... İyi okumalaaaar.... |
0% |