Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@1scintilla

Bölüm 2. Tanışma Yemeği

 

Her zaman seni üzecek birileri olacaktır. Yapman gereken; insanlara güvenmeye devam etmek, kime iki defa güveneceğine daha fazla dikkat etmektir.

G. G. Marquez

 

İş teklifi adı altında gelen toplantı davetine gidip gitmemek arasında arada kaldım. Lakin önüme çıkan bu fırsat hakkında pişman olmak istemediğim için gitmekte karar kıldım. Düşündüğüm iş teklifi fotoğrafçılıkla ilgiliyken, oynadığım mobil oyun aracılığıyla çağırıldığımı öğrenmek ise hiç beklenmedik bir şeydi.

 

Sayın Gökçe Dağdelen;

YZA Akademiye kabul edildiniz.

Tanışma Yemeği için sizi aramızda görmekten mutluluk duyarız. Detaylar yemekte konuşulacak.

Yarın akşam saat 20.00

 

Tavanla bakışırken gelen mesajı yeniden okudum, yeniden ve yeniden. adresini yazdığı mekan oldukça kaliteli bir yerdi. Sabaha kadar gözüme uyku girmedi. Neydi bu YZA akademi bir tür şaka mı? Gitmek ve gitmemek arasındaki ince çizgide saatlerdir düşünüyordum. Başta sadece gülüp bir kenara bıraktığım telefonu yeniden elime almam bir saatimi buldu. Sonra daha çevreli düşünüp belki bir iş teklifidir dedim. İnternette adından hiç bahsedilmeyen bir iş teklifi. Şikayet sitelerine kadar bakmış ama hiçbir detay bulamamıştım.

Hayat bazen bu kadar şüpheye gelmiyordu. Bir kez olsun düşünmeden davranmak istedim. Yeteneğimi beğenip benimle çalışmak istemelerini düşünmek absürt bir fikir değildi. İşinde başarılı ve seçtiğim kişilerle çalışırdım sadece. Fakat bu sefer seçilen ben oldum.

Belki de doğum günü dileğim ilk saniyeden kendini belli etmişti, evet buna inanmak istiyordum. Hayatımın değişmesine ve silkelenip tazelenmeye ihtiyacım vardı. Bu görüşmeye gidecektim.

Akşam için bir ceket ve kumaş pantolon ayarladıktan sonra makyaj masama oturdum. Kendimle ilgilenmeyi sevdiğim için gerekli bakımlarım biraz uzun sürüyordu. Akşam beni neyin beklediğini bilmediğim için abartmamaya karar verdim. Yine de kendime biraz ışıltı katmadan bu masadan kalkamazdım.

Derin bir nefes alıp dış kapıyı kapattığımda inandığım tek şey benim için açılacak yeni bir kapıydı. Gerilim dolu adımlarla binanın dışına çıktığımda, akşamın o güzel havasıyla ruhuma adeta bir kelebek kondu. İçime dolan gerilim yerini heyecana bıraktı ve bende bunu olumlu bir işaret olarak algıladım.

Kendime bir söz verdim; gittiğim yeri güvensiz görürsem içeri girmeden hemen geri dönecektim. Maalesef kadın olmanın verdiği bütün sonuçları düşünmek zorundayım.

Taksiye binip adresi söyledim, iş çıkışı saatini geçtiğimiz için yolculuğumuz sessiz bir şekilde kırk beş dakika kadar sürdü. Taksi durduğunda inmeden etrafı kolaçan ettim. Burası İncek’te gayet şık gözüken bir restorandı. Taksici artık inmemi diler gibi baktığında ücreti ödeyip indim.

Akşamın kelebekli havasından derin bir nefes alıp restorandan içeri girdim. Umarım bu kelebekler midemizde patlamazdı. Söyledikleri saate beş dakika vardı, tam zamanında gelmişim. İçeri girer girmez hoş geldiniz diyen çalışan ismimi sordu ve listesini kontrol ettikten sonra bize özel ayrılan masaya kadar eşlik edeceğini söyledi.

Restoran boştu.

Sadece bizim için kapatmış olamazdı değil mi? Biraz daha ilerledikten sonra tam ortada kocaman bir yuvarlak masa ve etrafında dokuz adet sandalye gördüm. Ne olur ne olmaz diye çantama attığım biber gazını çaktırmadan kontrol ettim.

Masada oturan iki kadın ve altı erkek vardı. İlerlediğim yere doğru bir sandalye boştaydı. Fakat tam karşımda oturan adamın arkasında ayakta duran bir kadın daha vardı. Peki bu sandalye hangimiz içindi? Kendi davet ettiğine göre beni ayakta bırakacak hali yoktu. Peki ama o kadın neden ayakta duruyor ve bunca erkek neden bir centilmenlik yapıp yer verme zahmetine girmiyordu?

Sonunda adımlarım yavaşlayarak duraksadı. Tam karşımda kırklı yaşlardaki adam ağır ağır yerinden kalktı ve yanıma geldi. Elini tokalaşmak için uzattığı sırada "Hoş geldiniz Gökçe Hanım, sizi aramızda görmekten mutluluk duyuyorum. Buyurun lütfen oturun," dedi hafifçe gülümseyerek.

Sandalyemi kibarca geriye doğru çektiği sırada kırışmış göz kenarlarıyla birlikte yeniden tebessüm etti. Siyah kuzguni saçları ve spor yaptığı her halinden belli olan geniş omuzları vardı. Kirli sakalları ve ateş mavisi gözleri vardı. Gözleri resmen cayır cayır yanan bir sıcaklıktaydı. Sert ve keskin bakışlarının yanı sıra sakin ama güçlü sesi otoriterliğini ortaya koyuyordu.

Daha fazla adama bakmayı bırakıp kibarca teşekkür ederek, bana ayrılan sandalyeye oturacağım sıra çaprazımdaki kişiyle göz göze geldim. Önce sakince bakışlarını geri çekti ama ardından afallamış bir ifadeyle aniden gözlerini kaldırıp tekrar bana baktı. Sanki burada olduğuma şaşırmış gibiydi.

Gözleri. Ürkütücüydü. Buz mavisi gözlerinin soğukluğu üzerime akıyor, bedenimde bir hipnoz etkisi bırakıyordu. Benim gözlerime benziyordu, ama onda daha şeffaf durduğuna yemin edebilirdim.

Sol gözünün altında minimal, ama onda korkutucu duran, şeklini bu mesafeden tam çıkaramadığım bir dövmesi vardı. Sert ve kemikli çene yapısıyla az önceki adamın mı yoksa bunun mu daha korkutucu göründüğüne karar veremedim. İçimde bir yer ayağa kalkıp üstüne başına çeki düzen vermişti bile. Kesinlikle saçlarının neredeyse kazınmış görüntüsü onu daha çok korkutucu yapıyordu. Sanırım bu kesime üç numara diyorlar.

Sandalyeme oturduğum an gözlerimi buz mavilerden çekip etrafta dolaştırdım. En son ben geldiğim için bütün irisleri üzerimde hissettiğim için gergindim. Baktığım herkesle göz göze gelmem de beni rahatlatmadı. Kimi tebessüm ediyor kimi boş bakışlar atıyordu.

Sonunda karşımdaki adam konuşacağını belli edercesine boğazını temizleyip akşamın sessizliğini bozdu.

"Hepiniz hoş geldiniz arkadaşlar ben Faysal Arslan. YZA Akademinin kurucusu ve aynı zamanda öğretim üyesiyim. Buraya neden geldiğinizi merak ediyor olmalısınız. Sizleri buraya iş teklifi için çağırdım."

Demek mail bir tek bana değil bu masada oturan herkese gitmişti. Tam tahmin ettiğim gibi. Herkes mi fotoğrafla ilgileniyordu yani ya da hepsinin branşı farklıydı ve bizi bu yüzden mi bir araya getirmişti? Düşüncelerimi bırakıp dinlemeye devam ettim.

"Burası bir yapay zekâ merkezi."

Ne! İşte bu beklemediğim bir şeydi.

Hepimizin yüzünde gezinen gözleri tepkilerimizi ölçerken konuşmaya devam etti.

"Sizleri seçme nedenim aslında kiminizin aylardır, kiminizin yıllardır telefonunda oynadığı oyun. Oyunun kurucusu benim. Size asla hangi bölümde olduğunuzun bilgisini vermedim. Devamını merak edin ve bitiş çizgisine yaklaşıp yaklaşmadığınızı bilmeyin istedim. Aslında bir bitiş çizgimiz yok. Oyunda her birinizin zekasını ölçtüm. Hangi durumlarda nelere nasıl tepki veriyorsunuz bunu gözlemledim. Sizler geliştirdiğim bu oyunda ilk ona girmiş kişilersiniz."

Hadi canım! İşte bu hiç ama hiç beklemediğim bir şeydi...

Hepimiz yüzümüzde bariz bir şaşkınlıkla Faysal Bey'e bakıyorduk. Oynadığım, boş zamanlarımda canım sıkılınca elime aldığım sıradan bir telefon oyunun beni buraya getireceğini asla tahmin etmezdim. Ayrıca ilk on diyordu ama biz şu an sekiz kişiydik. Kendini ve arkasındaki kadını saymazsak tabii.

 

Faysal Bey tekrar ateş mavisi gözlerini üzerimizde gezdirdi. "Teklifimi kabul ederseniz akademimizde eğitim almaya başlayacak ve belirli projeler üzerinde çalışacağız. Bu eğitim sizi fiziksel ve ruhsal anlamda da güçlendirecek ve çalışma süresince burada kalacaksınız, hepinize ayrı ayrı odalar temin edildi. En iyi oyuncularım sizlersiniz, size ve zekanıza güveniyorum. Bu işi ilerleteceksem bunu en iyileriyle yapmak isterim."

Yan tarafımda oturan siyah küt saçlı ve kısa kâküllü kız tam aklımdan geçen soruyu sordu. "Nasıl yani bir daha buradan dışarı çıkamayacak mıyız?"

Faysal Bey hafifçe gülümsedi. "Hayır tabii ki Alya, burası bir hapishane değil sizin iş yeriniz olacak. Ama olası zaman kaybını önlemek adına burada kalmanız gerekiyor. Evden çalışmak gibi düşünebilirsin. Konforunuzdan asla ödün vermek istemem, rahatlığınız ve beyninizde dolaşan en küçük bir pürüz benim için çok önemli. O yüzden öncesinde bu tanışma yemeğini düzenledim."

İsminin Alya olduğunu öğrendiğim kız "Ailemizi ve her şeyi bırakıp bir anda burada yaşamaya başlamamızı istiyorsun öyle mi?" diye sordu haklı bir gerginlikle.

Faysal Bey "Ailenle birlikte yaşamadığını biliyorum Alya. Her şeyden kastın iş yerinse, haksızlığa daha fazla dayanamayıp bir hafta önce istifa ettiğini de biliyorum. Sizleri araştırmadan öylesine buraya çağırdığımı düşünmediniz herhalde."

Alya bir anda kahkaha atmaya başladı. "Ne yani oradan bakınca çaresiz gözüktüğüm için teklifine hemen atlayıp tanımadığım bir yerde yaşamayı kabul edeceğim diye gözüküyor öyle mi?"

"Ben buna çaresiz gözüküyorum yerine, hayatım için güzel bir fırsat beni bekliyor neden değerlendirmeyim derdim. Üstelik iş yerlerinizde aldığınız komik rakamların burada olmayacağını belirtmek isterim," dedi Faysal sandalyede geriye doğru yaslanarak.

"Demek istediğin dolgun bir maaşla işe başlayacağımız, burada yaşayacağımız, hapsolmadan istediğimiz zaman dışarı çıkabileceğimiz öyle mi?" diye sordu iki sandalye yanımda oturan Kıvırcık siyah saçlı, kahverengi gözlü ve yirmilerinin ortasında duran çıkıntılı çenesi olan çocuk.

"Mesai saatleri dışında tabii ki çıkabileceksiniz. İzin ve tatil günleriniz olacak. Akademide kalmanız acil toplantılar, zaman kaybı ve git gel yaparak yorulmamanız açısından çok önemli. Yemekleriniz saatinde hazır olacak. Odanızı istediğiniz gibi düzenleyebileceksiniz. Kendinizi tamamen evinizde hissetmenizi istiyorum," dedi Faysal oldukça rahat bir sesle.

Masayı bir sessizlik ele geçirdiğinde bunu bozan ben oldum. "Nasıl bir iş teklifinden bahsediyorsunuz Faysal Bey? Konuyu biraz açarsak eminim herkesin kafasından bir soru işareti eksilecektir." Çaprazımda oturan ve dudağı yukarı doğru kıvrılan adama dikkatimi vermek istemedim.

"İşimiz yapay zekâ üzerinde teori ve gelişimde bulunmak. Teknolojinin ulaşabileceğimiz tüm imkanlarını kullanmak hatta onlarla deneyler yapmak."

"Benim tek ilgi alanım fotoğraflar üzerineyken, pratikte bulunan ve önemli olan bu işe nasıl yatkın olabileceğimi düşünüyorsunuz?"

"Sizi seçtim çünkü oyunun asıl amacı zihnime en yakın cevaplar veren ve ekibime uyacak kişileri toplamaktı. Verdiğin cevaplar sadece bir fotoğraf segmentinde kalamayacağın kadar özel. Kendine güven çünkü ben sana güveniyorum. Bu iş teklifini ikinci bir meslek olarak görebilirsiniz. Çünkü sizi buraya asıl meslekleriniz için değil, oyundaki zekânız için çağırdım."

Bizi tam olarak neler bekliyor bilmiyordum. Hem tekinsiz hem de kulağa hoş gelen özel bir iş gibi duruyordu. Biraz daha kendi aralarında konuştuktan sonra aniden gelen aşçı perilerim duramadı ve "Sürekli başkasının yaptığı yemekleri yemek istemem kendime ait bir mutfağımın olmasını tercih ederim," dedim önüme gelen saçımı geriye doğru atarak. Bize ne yedirdiğini bilmediğim birinin elinden yemek yemek istemezdim özellikle kendim harika yemekler yapabiliyorken.

"Tabii ki isteklerinizi daha detaylı konuşacağız. Nasıl seviyorsanız ve rahat hissedeceksiniz her şey öyle olacak, yemek yapmayı sevdiğini biliyorum Gökçe. Hepinizin hobilerine değer veriyorum ve bunun için tesisin içerisinde ayrı odalar mevcut. Spor salonu, oyun salonu, çizim odası, büyük bir kütüphane, yüzme havuzu, bahçede çok geniş bir alan var dinlenebileceğiniz, bisiklet sürüp kitap okuyabileceğiniz."

Diğer yanımda aramızda en genç gözüken sarışın, mavi gözlü, her an gülebilecek gibi duran, sakalsız, adının konuşma sırasında Levent olduğunu öğrendiğim çocuk "Valla bana uyar iş aramaktan sıkılmıştım. Kırk yıl düşünsem sürekli oynadığım bir oyunun hayatımı değiştireceğini tahmin edemezdim," dedi bir eliyle saçlarına dokunarak.

"Bana da uyar ismim Arda. Yaptığım daha önemli bir iş olduğunu sanmıyorum. Hem cv güçlendirmek hiç fena olmaz," dedi gece siyahı dağınık saçları olan, gözleri kahverengi bir boncuk gibi parlayan sakallı ve hafif çıkıntılı burnu olan çocuk.

"Ben de kabul ediyorum. İşlerimi ve düzenimi buna göre ayarlayabilirim. Para konusunda oldukça beklentiyi yükselttiniz Faysal Bey umarım hayal kırıklığına uğramayız," dedi kocaman kahverengi gözleri olan, saçları güneş ışığı gibi parlayan beyaz tenli kız.

"Bunun için söz veriyorum Güneş. Ayrıca senin için bir tasarım atölyemiz de var. Bunun da dikkatini çekeceğini düşünüyorum," dedi Faysal gülerek. Ah adı da Güneş'miş.

Faysal'ın bütün zaaflarımızı ele geçirmiş koca bir microorganizma olduğunu düşünüyordum. Herkesin sorusunu sakin ve net cevaplarla cevaplayıp güvenlerini kazanmıştı. Şartları da idare eder işte. Tamam kabul, sürekli kira vermekten bıkmıştım. Bedava yemek ve konaklama fena fikir değildi, üstelik karşılığında ödeme alacaktım.

Kafamı kaldırdığım an yine buz mavilerin donduruculuğuyla göz göze geldim ve içim ürperdi. Bu kadar sert bakmak mizacında mı vardı? Daha fazla bakma Gökçe çevir kafanı, çevir.

Aradaki sessizliği Faysal'ın gür sesi bozdu. "Herkes kabul ediyorsa eğer asistanım size gizlilik sözleşmelerini dağıtsın."

"Gizlilik sözleşmesi mi? Bu da nereden çıktı?" dedi siyah dalgalı saçları, bal rengine yakın gözleri, esmer tenli ve kirli sakallı olan çocuk.

"Oynadığınız oyunlarda bile bir sürü sözleşmeyi kabul ederken gerçek hayatta bizim için önemli olan bir projede, tabii ki bir gizlilik sözleşmesi olacak. Yapay zekayla ilgili bir proje üzerinde çalışacağız. Projenin ciddiliğini anlamamış olan varsa tekrar edeyim. Proje hakkında, bu akademi hakkında, içeriği hakkında kimseye bahsedemezsiniz. Dışarıya en küçük bir bilgi bile sızmamalı. Söz uçar yazı kalır demiş atalarımız. Bu yüzden imzalayacağınız sözleşme kuralları ihlalinde sizden yüklü miktarda tazminat talep edilecek. Bu size ciddiyeti daha net açıklamıştır."

"Diyorsun ki proje ne kadar olumlu olursa kazancıda o kadar yüksek olacak ve içimizden biri bu kazanca çomak sokacak olursa, asıl çomak ona sokulacak öyle mi?" dedi buz mavisi gözlerin sahibi ses tonunu bu kadar etkileyici konuşmak için ders mi almıştı yoksa doğuştan mı böyleydi bilemiyordum.

"Kabaca öyle," dedi Faysal. "Ben sizin isteklerinizi yerine getireceğim. Siz benim isteklerimi yerine getireceksiniz ve karşılıklı bir iş yapacağız. Bu iş ciddi ve gizliliği çok önemli. Düşündüyseniz sözleşmeleri okuyup imzalayabilirsiniz."

Asistan geldiğimizden beri hiç konuşmadığı gibi sözleşmeleri dağıtırken de konuşmadı. Sözleşmeye şöyle bir göz attıktan sonra imzaladım. Çalıştığım iş hakkında detay verecek kadar kimseyle konuşmuyordum. Babam desen ona ne kadar uzak olsam yanındakilerden de o kadar uzak olurdum. Bu benim için çok iyiydi.

Herkes imza attıktan sonra asistan tekrar sözleşmeleri topladı.

"Bu günlük bu kadar yeterli herhalde? Gidip evimize veda edelim. Ani değişikliklerden nefret ederim yapacağın en ufak bir değişiklikte öncesinden haberimiz olursa çok sevinirim," dedi garip bir ses tonuyla küt saçlı kızın yanında oturan, siyah kıvırcık hafif uzun saçları, kahverengi gözleri ve biçimli surat ifadesi olan çocuk.

"Evet bugünlük bu kadar yeterli Çakır. Evlerinize gidebilmeniz için dışarıda her birinize ait özel araçlar var. Yarın eşyalarınızı toparlayıp evinizle veda edin," dedi son cümlesini Çakır'a bakarak söylemişti.

"Yarın yine aynı saatte sizi kaldığınız yerden almak için araç göndereceğim. Size onlar eşlik edecek. O zamana dek hoşça kalın çocuklar yarın akşam görüşmek üzere." Hepimize göz kenarları kırışana kadar bir tebessüm sundu ateş mavisi gözleriyle.

Sonunda restorandan ayrılıp arabalara bindik. Kapı kapanırken son kez buz mavisi irisleri üzerimde hissettim ve eve gidene kadar derin düşüncelere daldım. Buz mavisi gözlerin sahibinin adını öğrenememiştim...

Loading...
0%